Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Haset Ve Kıskançların Dünyası Üzerine

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
Haset Ve Kıskançların Dünyası Üzerine

Kıskanç ve haset insanlardan nefret eden ve bunlarla bir arada olmamaya özen gösteren biriyim. Haset ve kıskançlığın insanı psikolojik ve bedensel olarak yıprattığını, yaşlandırdığını ve birtakım hastalıklara davetiye çıkardığını savunuyorum. Etrafımızda bu gibi insanları ne yazık ki sık sık görüyoruz.
Haset ve kıskançlık birbirine çok yakın iki terimdir ve farklı durumlarda kişinin verdiği karmaşık tepkilerdir. Ancak gıpta etmek ve imrenmek bunlardan farklı şeylerdir.
Haset, herhangi bir başarı, nesne veya insan ilişkisine bir başkasının sahip olup da kişinin kendisinin sahip olmadığı bir durumda ya kendisinin de sahip olmak istemesi ya da karşıdakinin de sahip olmamasını dilemesidir. Haset duygusu bazen açık ve belirgin olarak kendini hissettirirken bazen de üstü örtülü bir şekilde gündeme gelebilir. Bireyin kendi içinde ulaşmak isteyip de ulaşamadığı her türlü nesnenin, bir başkasının elinde veya gücünde olmasına imrenme duygusu şiddetlendikçe hasede, hasedin artması ise saldırganlığa dönüşür.
Kıskançlık, kişinin kendisinin sahip olduğunu kaybetmekten çekinmesi ya da korkmasıdır. İstediği şey, başkasında olanın aynısının kendisinde olmasıdır. Ve bunu çaba harcamadan emek vermeden zahmete girişmeden yapmak ister.

Ünlü filozof Spinoza ?Kıskanç bir insan için başkalarının mutsuzluğundan daha hoş ve başka bir kimsenin mutluluğundan daha katlanılmaz bir şey yoktur. Kıskanç insandan başka hiçbir kimse benim güçsüzlüğümden ve ıstırabımdan haz duyamaz? demiştir.
Aischylus, bu durumu ?Pek az kişi vardır ki, iyi talihli bir dostun başarılarını kıskançlık duymadan kutlayabilsin? şeklinde özetlemiştir.
Haset ve kıskançlık üzerine ise sayısız hadis ve söz vardır. Bunlar sadece birisi: Hasetten kaçının. Çünkü o, ateşin odunu veya kuru otu yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları tüketir.”

TİPİK ÖZELLİKLERİNE İRONİK BİR BAKIŞ?
Onlar, vermeyi bilmez almayı bilirler?
Onlar, övgüyü bilmez yergiyi bilirler?
Onlar, camdan ötesini değil berisindeki lekeyi görürler.
Onlar, beceriksizdirler bir işi becerenleri de beter ilan ederler.
Onlar, riyakârdır duruma göre hareket ederler,
Onlar, sık sık savunma mekanizması yaparlar,
Onların lügatinde iltifat ve taltif yoktur,
Onlar, çözümü değil çözümsüzlüğü sever,
Onlar, ezeli ve ebedi muhalefette kalmayı yeğleyen tek partidir,
Onlar, egoisttirler,
Onlar, megalomandırlar,
Onlar yanlarında başkalarının takdir edilmesinden nefret ederler,
Onlar, söze ve eyleme değil sözü söyleyene ve eylemi yapana odaklanırlar,
Onların içinde sürekli bir erik kurusu vardır,
Onlar, sürekli gergindirler,
Onlar, hep kendilerinin övülmesini ve meth edilmesini beklerler,
Onlar, narsistirler,
Onlar, emir almayı değil emir vermeyi severler,
Onlar, her konuda bilgileri olan hiçbir şeyi tam olarak bilmeyen şaşkın insanlardır,
Onlar Sezar?ın hakkını Sezar?a vermeyen bu yüzden Bizans?la hep sorun yaşayan insanlardır,
Onlar, yiğidi öldürür ama hakkını vermezler,
Onlar, bakarlar ama göremezler,
Onlar, kolay kolay teşekkür edemez elinize sağlık diyemezler,
Onlar, Katı ve kuralcıdırlar,
Onlar, kibirli ve gururludurlar,
Onlar, içleri çürümüş bir ağaç gibidir sürekli kendi kendilerini yer bitirirler,
Onlar, fırsatçıdırlar ve fırsatları iyi kullanırlar,
Onların ve onun gibilerin tanıdıkları çok; ama dostları azdır,
Onlar, kolay kolay sevemez ve sevdiremezler; aynı zamanda gülemez ve güldüremezler,
Onlar, vefayı, iyiliği, başarıyı, başarmayı, emeği, bilmezler ve tanımını yapamazlar,
Onlar, eleştiriyi, çamur atmayı bir araç olarak değil bir amaç olarak silah niyetine kullanırlar,
Onlar, ancak onlar gibi olanı sever ve sayarlar; ayrıca kendi gibilerle yer, içer ve gezerler,
Onlar, komşusunun iki tavuğunun üç olmasını istemeyen varyemezlerdir,
Onlar, sürekli hazımsız ve sindirim problemi çeken hasta ruhlu kişilerdir. Bu yüzden onlara Talcit mulcit,Regane hayır etmez,
Onlar, sürekli Göz Doktorları ile randevularını asan, miyop ve hipermetrop insanlardır,

Yüce Rabbim , bizleri bu ve bu gibi insanlardan koru?
 

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
Kıskançlığın ve Hasedin Sebepleri

1. Düşmanlık: Birisine karşı beslenen düşmanlık sonucunda haset ve kıskançlık duyguları gelişir; bunun sonucunda kavga vb. çekişmeler ortaya çıkar.

2. Birisinin üstünlük taslamasına karşılık: Bir insanın başka bir insana karşı üstünlük taslaması ve diğer insanları küçük görmesi durumunda, buna karşı kıskançlık ve haset duyguları oluşabilir.

3. Amacına ulaşamama endişesi: Kişinin belirlediği hedeflere, amaçlara ulaşmasında karşındaki kişiyi rakip görmesinden dolayı kıskançlık oluşabilir.

4. Makam, mevki sevgisi ve liderlik arzusu: Bazı insanlardaki aşırı statü, makam, mevki, hükmetme hırsı, kıskançlığa ve haset duygulara sebep olabilir.

5. Kötü huyluluk ve cimrilik: Bazı kişiler gereksiz yere insanlardaki nimetleri kıskanarak Allah'ın nimetine karşı cimrilik ederek bu duygularının esiri olurlar.

Bu nedenlerle insanlarda; güzellikte, bilgide, düşüncede, malda, parada, makam-mevkide, şöhrette kendisinden daha üstün olan kişileri gördüklerinde ya da öyle olduklarına inandıklarında, kıskançlık duyguları oluşabilir.
 

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
5508.jpg



Bir mânâda çekememezlik ve kıskançlık da diyebileceğimiz "haset", herhangi bir insanın şeref, ikbal, başarı, hattâ sağlık, afiyet, zenginlik, eda, endam, güzellik, bilgi, zekâ, mutluluk... gibi vasıflar ve mazhariyetler karşısında duyduğu hazımsızlık hissidir ki, buna kestirmeden, bir ferdin kendisinde olmasını istediği değişik vasıf veya mevhibelerin, başkasında bulunması karşısında duyduğu bir iç rahatsızlık da diyebiliriz. Rahatsızdır böyle biri kendine nispet edilmeyen faziletlerden, meziyetlerden, başarılardan; kederlenir hasım yerine koyduğu insanlara gelen nimetlerden; sevinir onların maruz kaldıkları musibetlere.. ne "hüsn-ü aklî"ye saygı duyar ne de "hüsn-ü şer'î"ye; zîrâ o, altında kalıp ezildiği ifritten egoizması ve dünyalara sığmayan kibriyle bütün fâikiyetlerin, farklılıkların kendine nisbet edilmesi kuruntularıyla oturur-kalkar ve geçmiş devirlerdeki İlâhî mevhibeler hakkında bile nasıl olmuş da ona rağmen farklı bir zaman diliminde ortaya çıkmışlar diye düşünerek sürekli iç homurdanmalar yaşar.

Aslında böyle bir ruh hâleti taşıyan kimsenin cinnetinde şüphe olmamakla beraber, şimdiye kadar bir kısım psikanalizcilerle bazı psikologların dışında, açıktan açığa bu delilere "deli" diyen de çıkmamıştır. Evet, bir kısım psikanalizciler, haset duygusunu belli aşamalara ayırır ve şöyle bir sıralama ile ele alırlar: Değişik rekabet hisleriyle dışa vuran kıskançlık; hazımsızlığa hazımsızlıkla mukabele şeklinde ortaya çıkan çekememezlik ve gidip hezeyana dönüşen, sonra da bir tufan hâlini alan daha müthiş haset hissi... Bu sıralama, potansiyel kıskançlık duygusunun değişik terbiye yöntemleriyle kontrol altına alınmaması durumu itibarıyladır. İnsanları his, şuur ve şuuraltı dünyalarıyla iyi okuyup iyi değerlendirebilen iç derinlikli rehberler ve insan sarrafı terbiyeciler vasıtasıyla, onun zararlı bir şekilde ortaya çıkmasına fırsat verilmeyebilir. Bu his önceden sezilerek, hoşgörü ve başkalarına ait meziyetlere tahammül ufkunu göstermek, kendi meziyet ve mevhibelerine yönlendirmek suretiyle tâdil edilebilir ve böylece kıskançlığın derecesi azaltılarak hasetçinin kendini harap etmesi kısmen de olsa önlenebilir. Üzerinde daha farklı bir üslûpla durma mülâhazası mahfuz bu da bir görüş. Siz isterseniz, yine bir psikanalizci mülâhazasıyla buna, insanın bir kısım iç zaaflarının belli şahıslarda haset dürtülerine dönüşmesi de diyebilirsiniz...

İster öyle ister böyle, haset marazının –kem nazar dışında– kıskanılan kimseye hiçbir zararı yoktur, olamaz da. Şayet bir zarar söz konusu ise, o da hâsidin kendisine râcidir; zîrâ kıskançlık, kıskanılandan daha çok kıskananın işini bitirir. Evet böyle biri her zaman rahatsızlık içindedir; çekemediği kimselerde gördüğü güzelliklerden, değişik İlâhî lütuflardan rahatsız olur; olur da oturur-kalkar hasım kabul ettiği şahsın mazhariyetleri karşısında kinle, nefretle homurdanır durur; Hakk'ın ona teveccühlerini içten içe sorgular.. duaya inanıyorsa, kıskandığı kimseye beddua eder; ihtimal onun için büyüye, kahriyeye başvurur ve kendi hayatını çekilmez bir azaba çevirir.

Bir insanda haset marazı mevcutsa, onun için bir sürü çekememezlik sebebi hazır demektir: Bazıları için aynı kulvarda koşma; bazılarınca karşı taraf kadar başarılı olamama veya beklediği ölçüde başarılarının karşılığını görememe; kimilerince de bencillik ve kibri zaviyesinden hep hasmına göre kendine biçtiği seviyenin gerisinde kalma... gibi hususlar birer hazımsızlık sebebidir. Böyle bir hâsid, Hakk'ın takdirine rıza göstereceğine, kaderî plânların kendi heva ve hevesi istikametinde cereyan etmesini arzu edercesine sürekli hezeyan yaşar; açık-kapalı her zaman kaderi tenkit eder; İlâhî icraatı sorgulama küstahlığında bulunur.. kıskançlık hafakanları itibarıyla kendi yaşama atmosferini elektriklendirir ve kendi eliyle gider öldüren bir darlığın kulu-kölesi olur. Rahatsız eder çevresini ve onlar tarafından rahatsızlığa maruz kalır.. böyle bir darlık içinde geçirdiği her dakika, her saat, patlamaya hazır bir bomba görüntüsü sergiler ve bu hâliyle en yakınlarını dahi bîzar eder.

Hastalık böyle sürüp gittiği takdirde, zamanla, mahsûd kimselere karşı olan bu çekememezlik hissi büyür, genişler; sonra da düşünce ve hissiyat ufkunu tamamen kuşatarak onu bütün iyiliklere, güzelliklere sövüp sayan bir saldırgan hâline getirir. Öyle ki, artık böyle birinin bütün sözleri, beyanları döner dolaşır, hep gelir hasım/hasımlar konumundaki şahıslara takılır. Bir mü'min için müzakere ve muhaverelerde "sohbet-i Cânân" ne ise, kıskançlık pençesinde kıvranıp duran bahtsız için de bütün negatif mülâhazaların gelip kıskanılan (mahsûd) şahsa dayanması aynıdır. Bazen hasmını hafife alarak, bazen onun hakkında gıybetlere girerek, bazen de iftiralar ile karalayarak hep ona karşı düşmanlık duygularıyla oturur-kalkar.

Nefsin azat kabul etmez kölesi böyle bir zavallı, her gün beş defa camiye gitse veya ömrünü zâviye ve halvethanelerde geçirse ya da gidip Haremeyn-i Şerifeyn mücâvir ve misafirliğiyle serfiraz olsa da, içindeki bencillik hissini, kibir duygusunu, görünme zaafını, alkışlanma arzusunu söküp atacağı âna kadar, onun hakikî insan olmayı duyup zevk etmesi çok zordur; zordur, zîrâ o, ruh dünyasındaki bu olumsuz şeylerle Arapların "dâü'l-udâl" dedikleri iflâh etmez bir rahatsızlığın pençesindedir.. ve bu hâliyle bir şey dinleyip bir şey anlaması da mümkün değildir; mümkün değildir çünkü, onun tahayyülleri kirli, tasavvurları basbayağı, fikirleri de sisli-dumanlıdır. Doğru göremez, doğru düşünemez, doğru değerlendiremez; iyiliklere kötülük der, –kendine ait değilse– güzellikleri çirkin görür ve kendisine nispet edilmeyen en önemli insanî değerlerin gerçekleştirilmesine karşı dahi savaş ilân eder. Dahası, gücünü, kendi değerlerini yükseltmeye sarf edeceğine, başkalarının başarılarını karalama, küçük gösterme ve tahrip etme istikametinde kullanır.. böyle davranır ve çok defa hasımlarını yakmak için tutuşturduğu ateşte içten içe cayır cayır yanar da bıkıp usanmaz çekememezlik adına tutuşturduğu fitne ocaklarını körüklemekten.

Karşı tarafı küçük düşüreyim diye çırpınır durur, ama küçük düşen de yine kendisi olur; böylece kendi hakkında zamanla bütün kazanma kuşaklarını birer kaybetme arenasına çevirir. Başkalarına zindan projeleri hazırlarken, koskoca dünyayı kendine zindan eder.. mânevî hayatının nurlarını söndürür ve körkütük bir hazımsızlık heykeli hâline gelir; gelir ve pîri sayılan İblis'i sevindirir.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), kıskanma ve çekememe konusunda oldukça sert ifadeler kullanır ve ümmetinin bu ruhî rahatsızlıktan –bir mânâda "sedd-i zerâyi" mülâhazasıyla– uzak durmalarını salıklar. İşte o nurefşan sözlerden meâlen birkaçı:

"Hasetle iman bir kalbde beraber bulunmaz."1
"Ateş odunu yakıp kül ettiği gibi haset de iyilikleri öyle yer bitirir."2
"Benim ümmetime de geçmiş milletlerin hastalıkları bulaşacaktır; o hastalıklar, şımarıklık, küstahlık, servet çokluğuyla övünme, birbirine sırt dönüp uzaklaşma ve çekememezlikti."3
"Hasede girmedikleri sürece insanlar hep hayırla oturur kalkarlar."4

Bir başka yerde benzer ruhî rahatsızlıklar üzerinde durur, suizandan uzak durma vurgusunda bulunur ve hasedin tehlikesini hatırlatır.

Konuyla alâkalı O'ndan şerefsudur olmuş daha bir hayli nurefşan beyan göstermek mümkündür; ama biz onlardan "cevâmiu'l-kelim"den sayılan bir pırlanta daha zikretmekle yetinmek istiyoruz:

"Zinhâr dedikodu ile ömür tüketmeyin; başkalarının kusurlarının takipçisi olmayın; birbirinize karşı çekememezlik ve kıskançlığa girmeyin ve sakın sakın kin gütmeyin."5
Bütün İslâm ahlâkçıları uzun uzadıya haset üzerinde durmuş, herhangi bir insan üzerindeki İlâhî nimetlerin zâil olmasını istemeyi kalbsizlik saymış ve bu İblisçe mülâhazayı ciddî ciddî sorgulamışlardır.

Evet, ötelerde ilk işlenen günahlardandır Hazreti Âdem'e karşı bu kıskançlık oyunu.. Kabil'le yeryüzünde bir kere daha yenilenir ve sonra figüranları insanoğlu, şeytan bu çirkin oyunu teksir eder durur. Öyle görünüyor ki, Goethe'nin ifadesiyle kıyamete kadar da tekerrür edip duracak. İblis, Hazreti Âdem'i çekememişti, Kabil de Hâbil'i. Firavun, Hazreti Musa'yı; bir kısım densiz diyanet mensupları Hazreti İsa'yı ve nice kendini bilmezler de İnsanlığın İftihar Tablosu Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'ı... çekemedi, kendi ufuklarını kararttılar; bugün de çekemiyor ve hayatlarını azaba çeviriyorlar; iyiliklere, güzelliklere çirkin deyip daha bir çirkinleşiyorlar; hayırları baltalıyor, dünyayı şerler arenasına çeviriyorlar.

Diğer hastalıklar gibi haset rahatsızlığının da erken teşhisi çok önemlidir. Eğer rahatsızlık dışa vurmadan sezilir; kıskanılan kimse veya bir başkası tarafından kıskanç adam değişik rehabilitelerle kalbî ve ruhî hayata yönlendirilebilirse, bu öldürücü duygu belli ölçüde de olsa baskı altına alınmış olur.

Haset, bir kötülük saplantısı, bir yıkma ve yok etme hissidir; aklî, mantıkî yollarla bunun kıskanç kimseye hiçbir şey kazandırmadığının anlatılması yararlı olur. Hemen tesir etmese de zamanla bir şey ifade edeceği, hiç olmazsa bu duygunun frenlenmesini sağlayacağı söylenebilir. Ayrıca, kıskanç kimsede başkalarına yararlı olma hissinin uyarılması, yaşama duygusu yerine yaşatma mefkûresinin geliştirilmesi faydalı olabilir. Ve tabiî her şeyden evvel, hayatı Allah rızasına bağlı götürme ve O'nu hoşnut etme cehdi içinde bulunma istikametindeki rehabilitasyonların onu bir nefis zebunu gibi yaşamaktan, bir beden ve cismaniyet hamalı olmaktan kurtarması –Allah'ın izniyle– her zaman ihtimal dâhilindedir.

Bu arada haset edilen kimselere de, mazhar oldukları nimetleri paylaşma ve herkesi faydalandırma; kıskanma ve çekememe konumunda bulunan kimseleri görme-gözetme ve gönüllerine girme; hazımsız olduklarına ihtimal verdikleri kimseler hakkındaki iyi düşünce ve mülâhazalarını onlara ulaştırma; ellerinden geldiğince Bediüzzaman'ın ifadesiyle, "Sebeb-i mesuliyet ve hatar olan metbûiyete, tâbiiyyeti tercih edip, imamet ve öncülük işinde başkalarını rahatsız edecek şekilde önde görünmeme; Allah'ın ihsan ve lütuflarını herkesin görüp bileceği tarzda kullanarak iştihaları kabartmama..." gibi bir hayli iş düşmektedir. Bütün bunlarla çekememezlik marazının önü alınır mı-alınmaz mı, o, Allah'ın bileceği bir şeydir; ben, bu konuda yapılmasının yararlı olabileceğine inandığım bazı hususları açmaya çalıştım. Hakikati Allah bilir ve Müessir-i Hakikî de yalnız O'dur.

Ayrıca şu hususa işaret etmede de yarar var: Hasedin böyle zararlı olanının yanında gıpta mânâsına gelen bir türünü de Sahib-i Şeriat mahzursuz görmüş ve şöyle buyurmuştur: "İki kimseye hasette (gıpta) zarar yoktur: Kendisine bahşedilen serveti Allah yolunda infak eden imkân sahibi ve Allah'ın lütfettiği ilmi yaşayıp başkalarına da öğreten kimse."6 Ne var ki, Kur'ân'ın has talebelerinin, ismiyle aynı olduğu gibi, algılanmasıyla da mahzurlu, çekememezliğe hem-hudut olan böyle bir ruh hâletinden uzak durmaları daha uygundur. Bundan başka hakta, dinî hayatta ve Allah rızasını kazanmada yarışma duygusu diyebileceğimiz "tenâfüs" Kur'ân-ı Kerîm'ce alkışlanmış ve takdir edilmiştir. Rıza ne hoş ufuk, onu "i'lâ-yı kelimetullah" ile yakalama ne kutsal bir vazife ve o hususta rekabetsiz yarışma ne mübeccel bir iştir..!

* Bu yazı, Sızıntı dergisinin Eylül 2005 tarihli 320. sayısından alınmıştır.

Dipnotlar
1. Nesâî, cihâd 8.
2. Ebû Dâvûd, edeb 44; İbn Mâce, zühd 22.
3. et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat 9/23; el-Hâkim, el-Müstedrek 4/185.
4. et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr 8/309.
5. Buhârî, nikâh 45, edeb 57, ferâiz 2; Müslim, birr 28-31.
6. Buhârî, ilim 15; Müslim, salâtü'l-müsâfirîn 266-268.
 

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
Kıskançlığın ve Hasedin Sebepleri

1. Düşmanlık: Birisine karşı beslenen düşmanlık sonucunda haset ve kıskançlık duyguları gelişir; bunun sonucunda kavga vb. çekişmeler ortaya çıkar.

2. Birisinin üstünlük taslamasına karşılık: Bir insanın başka bir insana karşı üstünlük taslaması ve diğer insanları küçük görmesi durumunda, buna karşı kıskançlık ve haset duyguları oluşabilir.

3. Amacına ulaşamama endişesi: Kişinin belirlediği hedeflere, amaçlara ulaşmasında karşındaki kişiyi rakip görmesinden dolayı kıskançlık oluşabilir.

4. Makam, mevki sevgisi ve liderlik arzusu: Bazı insanlardaki aşırı statü, makam, mevki, hükmetme hırsı, kıskançlığa ve haset duygulara sebep olabilir.

5. Kötü huyluluk ve cimrilik: Bazı kişiler gereksiz yere insanlardaki nimetleri kıskanarak Allah'ın nimetine karşı cimrilik ederek bu duygularının esiri olurlar.

Bu nedenlerle insanlarda; güzellikte, bilgide, düşüncede, malda, parada, makam-mevkide, şöhrette kendisinden daha üstün olan kişileri gördüklerinde ya da öyle olduklarına inandıklarında, kıskançlık duyguları oluşabilir.
 

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
Büyüklerimden hep şunu öğrendim: asla kimseye kin duymayacaksın. Her şeyi bilmeyeceksin. Başkalarında hata aramak yerine önce kendinde hata arayacaksın. Her insanın hataları olabileceğini bileceksin. Büyüklenmeyecek kimseyi küçük görmeyeceksin. Bir başarı gördüğünde tebrik etmeyi, saygı duymayı bileceksin. Dürüst ve içten övgüyü esirgemeyeceksin. Eleştirmeyecek, kınamayacak ve şikayet etmeyeceksin. Emir vermeyecek rica edeceksin. Kimsenin fesatlığını, kötülüğünü istemeyeceksin çünkü kim için kötü bir şey düşünürsen mutlaka senin başına gelir. Başkalarına sürmek istediğin çamura bulanırsın.

Peki ben bunların hepsini yapıyor muyum? Elbetteki hayır! Yapamıyorum. Ama elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum. Çünkü, bende insanım. Tüm çabam kıskanç ve fesat insanlardan olmamak. Bu yüzden Rabbime hep dua ediyorum.

Allah hepimizi kıskanç ve fesat olmaktan, kıskanç ve fesat insanlardan korusun.
 

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
Aramizda gercekten beyin özürlü ve. Fesat zavalli yaratiklar var ki hasetinden her gün çatlayan..allah akil versin..yapmacik hal ve hareketli düzenbaz. İnsanciklara aciyorum. Haset. Ve kiskanclik adami yer bitirir. Sonucta.
 

Medusa

ben öLdüm ~
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    10 Ara 2012
  • Mesajlar
    1,361
  • MFC Puanı
    233
:D öyleleri cok canım
ben biyerlerimle gülüp geciyorum artık
 

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
@Rock haklısınn cnmm :)

Büyüklerimden hep şunu öğrendim: asla kimseye kin duymayacaksın. Her şeyi bilmeyeceksin. Başkalarında hata aramak yerine önce kendinde hata arayacaksın. Her insanın hataları olabileceğini bileceksin. Büyüklenmeyecek kimseyi küçük görmeyeceksin. Bir başarı gördüğünde tebrik etmeyi, saygı duymayı bileceksin. Dürüst ve içten övgüyü esirgemeyeceksin. Eleştirmeyecek, kınamayacak ve şikayet etmeyeceksin. Emir vermeyecek rica edeceksin. Kimsenin fesatlığını, kötülüğünü istemeyeceksin çünkü kim için kötü bir şey düşünürsen mutlaka senin başına gelir. Başkalarına sürmek istediğin çamura bulanırsın.
 

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
@renos kanka dünyada bu böyledir. her yerde vardır.mantar gibi virüs gibi çoğalırlar :)))))) dikkat etmek lazım uzak durmak lazımm...


Onlar, vermeyi bilmez almayı bilirler?
Onlar, övgüyü bilmez yergiyi bilirler?
Onlar, camdan ötesini değil berisindeki lekeyi görürler.
Onlar, beceriksizdirler bir işi becerenleri de beter ilan ederler.
Onlar, riyakârdır duruma göre hareket ederler,
Onlar, sık sık savunma mekanizması yaparlar,
Onların lügatinde iltifat ve taltif yoktur,
Onlar, çözümü değil çözümsüzlüğü sever,
Onlar, ezeli ve ebedi muhalefette kalmayı yeğleyen tek partidir,
Onlar, egoisttirler,
Onlar, megalomandırlar,
Onlar yanlarında başkalarının takdir edilmesinden nefret ederler,
Onlar, söze ve eyleme değil sözü söyleyene ve eylemi yapana odaklanırlar,
Onların içinde sürekli bir erik kurusu vardır,
Onlar, sürekli gergindirler,
Onlar, hep kendilerinin övülmesini ve meth edilmesini beklerler,
Onlar, narsistirler,
Onlar, emir almayı değil emir vermeyi severler,
Onlar, her konuda bilgileri olan hiçbir şeyi tam olarak bilmeyen şaşkın insanlardır,
Onlar Sezar?ın hakkını Sezar?a vermeyen bu yüzden Bizans?la hep sorun yaşayan insanlardır,
Onlar, yiğidi öldürür ama hakkını vermezler,
Onlar, bakarlar ama göremezler,
Onlar, kolay kolay teşekkür edemez elinize sağlık diyemezler,
Onlar, Katı ve kuralcıdırlar,
Onlar, kibirli ve gururludurlar,
Onlar, içleri çürümüş bir ağaç gibidir sürekli kendi kendilerini yer bitirirler,
Onlar, fırsatçıdırlar ve fırsatları iyi kullanırlar,
Onların ve onun gibilerin tanıdıkları çok; ama dostları azdır,
Onlar, kolay kolay sevemez ve sevdiremezler; aynı zamanda gülemez ve güldüremezler,
Onlar, vefayı, iyiliği, başarıyı, başarmayı, emeği, bilmezler ve tanımını yapamazlar,
Onlar, eleştiriyi, çamur atmayı bir araç olarak değil bir amaç olarak silah niyetine kullanırlar,
Onlar, ancak onlar gibi olanı sever ve sayarlar; ayrıca kendi gibilerle yer, içer ve gezerler,
Onlar, komşusunun iki tavuğunun üç olmasını istemeyen varyemezlerdir,
Onlar, sürekli hazımsız ve sindirim problemi çeken hasta ruhlu kişilerdir. Bu yüzden onlara Talcit mulcit,Regane hayır etmez,
Onlar, sürekli Göz Doktorları ile randevularını asan, miyop ve hipermetrop insanlardır,
Yüce Rabbim , bizleri bu ve bu gibi insanlardan koru
 
Üst Alt