Hanefi fıkhı özelinde Recm cezasının akli mantıki izahı
Bu başlıkta gayemiz üzerinde çok fazla spekülasyon yapılan bir konuyu anlaşılır kılmaktır.Zamanın idrakine karınca kararınca bir yorum sunabilmektir.Ve bu görüş öyle Atalar dini safsatasıyla geri bastırılacak , sahte hümanistlik çığlıklarıyla ayıplanabilecek , devrin romantik-hassas psikolojik yapısı dikkate alınarak üzerinde oynanabilecek ,modernizmin ve reformizmin estetik cerrahi masasına yatırılabilecek, bilgi birikimi az olanların hazmetmesi için su katıp seyreltilecek bir konu değildir.Asrın civataları gevşemiş din hassasiyetinin bizlere telkin ettiği ezberlerden arınmış şekilde , hakikatı tecessüs eden , arzulayan ve peşinden koşan bir hevesle meseleye eğilmelidir.. Ben dinimden utanmıyorum..Gizleyecek , perdelenecek , şirin gösterilme uğruna deforme edilecek ,ucundan kenarından yontulacak, bebeler için küçük parçalara ayrılıp mama kıvamına getirilecek hiç bir hükmü ve hiç bir prensibi yoktur..Ben Allah'ın hükmünü kendime değil kendimi Allah'ın hükmüne uydurmak zorundayım..
1.a)Hanefi hadis anlayışına göre Recm :
Konuya yabancı olanlar zannetmesinler ki Hanefi fıkıh anlayışında Buhari ve Müslim'in Sahihinden her bir hadis direkt uygulamaya alınır ve gerekirse Kuran'ın hükmü o sahih hadisle neshedilir.Uygulama tam olarak böyle değildir..Hanefi fıkıh anlayışı ehl-i sünnetin Ehl-i Rey ekolüdür...Ehl-i sünnetin ehl-i hadis ekolünden farklı olarak Ehl-i Reyde ise Kuran ve sünnetin yanında kıyas, istihsan, örf, mesalihi-mürsela, istishab gibi şeri kaynaklar hadis ehline nazaran daha çok kullanılır , hatta bu durum Ehl-i Hadis tarafından çok defa sünnete muhalefet olarak değerlendirildiği için mezhebin mimarı İmam-ı Azam tarih boyunca gerek çağdaşları ve gerekse kendinden sonra gelen bir yığın muhaddis ve fakih tarafından ve özellikle de bir kısım Şafii fakihler tarafından acımasızca tenkit edilmiştir.(bkz. İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu İsmail Hakkı Ünal )...İmam Azam Ebu Hanifeye Reyi fazla kullandığı için çok bilindik hadis ve fıkıhçıların yöneltmiş oldukları eleştiriler yazılsa saldırının boyutları şaşkınlık oluşturur..İşte böyle bir geleneğin Kuranda olmayan Recm cezasına bakışı bir kat daha önem arz ediyor.
b)Hanefi hadis anlayışında hadisçi yönü ağır basan fıkıhçıların aksine- önemli noktalardan birisi de haber-i vahidle yani tek kişinin, 2 kişinin rivayet ettiği hadisle-velev ki yeryüzünün en sahih hadisi olsun- Nassın yani Kuran ayetlerinin ilişkisidir.Hanefi fıkhına göre haber-i vahid kesin ilim ifade etmez .Hanefiler haber-i vahidle sabit olan hükme farz değil vacip nazarıyla bakmayı tercih etmişlerdir.Farzda kesinlik, vacipte zannilik hakimdir..Bir örnekle açıklayalım:Fatiha okumayanın namazı yoktur hadisi Buhari ve Müslimin ittifak ettiği yeryüzünün en sağlam hadisleri cümlesindendir..Bu hadisle bakıldığında Fatiha okumayanın namazı olmaz..Namaz güdük kalır..Diğer 3 mezhebin yaklaşımı hadisin tek başına içerdiği bu hüküm paralelinde olmuştur..Hanefiler ise Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun (Müzzemmil, 73/20), ve Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ki merhamet olunasınız ayetlerini de hesaba katarak namazda Fatiha okumayı farz olarak almamışlardır.Ve hadisin emrini de kenara itmediklerinden Ayetin hükmü ile beraber işleme alarak Fatiha okumayı vacip seviyesine düşürmüşlerdir...Hanefi usulcülerinden Pezdevi aynen şöyle der:Kuranda kolayınıza geleni okuyun ayetiyle Allah kıraati farz kılmıştır..Bu konuyla ilgili haber-i vahidde ise Fatihanın tayini şüphelidir.Dolayısıyla Kuran hükmünün hadis hükmüyle değiştirilmesi caiz değildir.Fakat ikinci birincinin hükmünü tamamladığı için onunla amel vaciptir.Der ve şöyle ilave eder:Kim haber-i vahidi terk ederse yanlış iş yapmış olur kim de onu Kitap ve mütevatir sünnetle bir tutarsa hata etmiş olur.
c) O nedenle Haber-i vahidle Kuran hükmüne yeni bir ilave getirmek , neshetmek , tahsis etmek(genel hükmü hususileştirip daraltmak) hatta Kuran hükmü bir yana ,fıkhın meşru asıllarını , asli kaidelerini değiştirmek dahi mümkün değildir..Hanefiler haber-i vahidle ammın tahsisini yani genel hükmün daraltılmasını caiz görmezler..Subutu(sabitliği)ve hükmü kati olan Kuran ayetlerinin karşısında haberi vahidler duramaz..Kuran ayetleri haber-i mütevatir olduğuna göre ancak bu güçte (veya buna yakın) olan hadisler Kuran ayetlerinin hükmüne tesir edebilir..d) İlginçtir; Bu noktada Hanefi usul kitaplarında geçen savunmada kullanılan deliller günümüzde de kendilerini kuran müslümanı kimliğinde ifade etmeyi yeğleyen ve düşünce yapıları yer yer sünnet düşmanlığına kayan akımın delil olarak kullandığı rivayetlerle birebirdir: Hanefi alimleri, bu görüşlerini teyit için Hz. Ebu Bekir'in, ashabı toplayıp Kur'an'a muhalif olan hadisleri reddetmelerini istemesini, Hz. Ömer'in, boşanan kadının nafaka ve oturma hakkıyla ilgili olarak Fatıma binti Kays'ın hadisini reddetmesini, Hz. Aişe'nin, ailesinin ağlaması yüzünden ölüye azab edileceğine dair hadisi red ederek,"hiç kimse başkasının günah yükünü taşımaz" ayetini delil getirmesini örnek verirler.(ki son iki hadis buhari müslim hadisidir)
Bu başlıkta gayemiz üzerinde çok fazla spekülasyon yapılan bir konuyu anlaşılır kılmaktır.Zamanın idrakine karınca kararınca bir yorum sunabilmektir.Ve bu görüş öyle Atalar dini safsatasıyla geri bastırılacak , sahte hümanistlik çığlıklarıyla ayıplanabilecek , devrin romantik-hassas psikolojik yapısı dikkate alınarak üzerinde oynanabilecek ,modernizmin ve reformizmin estetik cerrahi masasına yatırılabilecek, bilgi birikimi az olanların hazmetmesi için su katıp seyreltilecek bir konu değildir.Asrın civataları gevşemiş din hassasiyetinin bizlere telkin ettiği ezberlerden arınmış şekilde , hakikatı tecessüs eden , arzulayan ve peşinden koşan bir hevesle meseleye eğilmelidir.. Ben dinimden utanmıyorum..Gizleyecek , perdelenecek , şirin gösterilme uğruna deforme edilecek ,ucundan kenarından yontulacak, bebeler için küçük parçalara ayrılıp mama kıvamına getirilecek hiç bir hükmü ve hiç bir prensibi yoktur..Ben Allah'ın hükmünü kendime değil kendimi Allah'ın hükmüne uydurmak zorundayım..
1.a)Hanefi hadis anlayışına göre Recm :
Konuya yabancı olanlar zannetmesinler ki Hanefi fıkıh anlayışında Buhari ve Müslim'in Sahihinden her bir hadis direkt uygulamaya alınır ve gerekirse Kuran'ın hükmü o sahih hadisle neshedilir.Uygulama tam olarak böyle değildir..Hanefi fıkıh anlayışı ehl-i sünnetin Ehl-i Rey ekolüdür...Ehl-i sünnetin ehl-i hadis ekolünden farklı olarak Ehl-i Reyde ise Kuran ve sünnetin yanında kıyas, istihsan, örf, mesalihi-mürsela, istishab gibi şeri kaynaklar hadis ehline nazaran daha çok kullanılır , hatta bu durum Ehl-i Hadis tarafından çok defa sünnete muhalefet olarak değerlendirildiği için mezhebin mimarı İmam-ı Azam tarih boyunca gerek çağdaşları ve gerekse kendinden sonra gelen bir yığın muhaddis ve fakih tarafından ve özellikle de bir kısım Şafii fakihler tarafından acımasızca tenkit edilmiştir.(bkz. İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu İsmail Hakkı Ünal )...İmam Azam Ebu Hanifeye Reyi fazla kullandığı için çok bilindik hadis ve fıkıhçıların yöneltmiş oldukları eleştiriler yazılsa saldırının boyutları şaşkınlık oluşturur..İşte böyle bir geleneğin Kuranda olmayan Recm cezasına bakışı bir kat daha önem arz ediyor.
b)Hanefi hadis anlayışında hadisçi yönü ağır basan fıkıhçıların aksine- önemli noktalardan birisi de haber-i vahidle yani tek kişinin, 2 kişinin rivayet ettiği hadisle-velev ki yeryüzünün en sahih hadisi olsun- Nassın yani Kuran ayetlerinin ilişkisidir.Hanefi fıkhına göre haber-i vahid kesin ilim ifade etmez .Hanefiler haber-i vahidle sabit olan hükme farz değil vacip nazarıyla bakmayı tercih etmişlerdir.Farzda kesinlik, vacipte zannilik hakimdir..Bir örnekle açıklayalım:Fatiha okumayanın namazı yoktur hadisi Buhari ve Müslimin ittifak ettiği yeryüzünün en sağlam hadisleri cümlesindendir..Bu hadisle bakıldığında Fatiha okumayanın namazı olmaz..Namaz güdük kalır..Diğer 3 mezhebin yaklaşımı hadisin tek başına içerdiği bu hüküm paralelinde olmuştur..Hanefiler ise Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun (Müzzemmil, 73/20), ve Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ki merhamet olunasınız ayetlerini de hesaba katarak namazda Fatiha okumayı farz olarak almamışlardır.Ve hadisin emrini de kenara itmediklerinden Ayetin hükmü ile beraber işleme alarak Fatiha okumayı vacip seviyesine düşürmüşlerdir...Hanefi usulcülerinden Pezdevi aynen şöyle der:Kuranda kolayınıza geleni okuyun ayetiyle Allah kıraati farz kılmıştır..Bu konuyla ilgili haber-i vahidde ise Fatihanın tayini şüphelidir.Dolayısıyla Kuran hükmünün hadis hükmüyle değiştirilmesi caiz değildir.Fakat ikinci birincinin hükmünü tamamladığı için onunla amel vaciptir.Der ve şöyle ilave eder:Kim haber-i vahidi terk ederse yanlış iş yapmış olur kim de onu Kitap ve mütevatir sünnetle bir tutarsa hata etmiş olur.
c) O nedenle Haber-i vahidle Kuran hükmüne yeni bir ilave getirmek , neshetmek , tahsis etmek(genel hükmü hususileştirip daraltmak) hatta Kuran hükmü bir yana ,fıkhın meşru asıllarını , asli kaidelerini değiştirmek dahi mümkün değildir..Hanefiler haber-i vahidle ammın tahsisini yani genel hükmün daraltılmasını caiz görmezler..Subutu(sabitliği)ve hükmü kati olan Kuran ayetlerinin karşısında haberi vahidler duramaz..Kuran ayetleri haber-i mütevatir olduğuna göre ancak bu güçte (veya buna yakın) olan hadisler Kuran ayetlerinin hükmüne tesir edebilir..d) İlginçtir; Bu noktada Hanefi usul kitaplarında geçen savunmada kullanılan deliller günümüzde de kendilerini kuran müslümanı kimliğinde ifade etmeyi yeğleyen ve düşünce yapıları yer yer sünnet düşmanlığına kayan akımın delil olarak kullandığı rivayetlerle birebirdir: Hanefi alimleri, bu görüşlerini teyit için Hz. Ebu Bekir'in, ashabı toplayıp Kur'an'a muhalif olan hadisleri reddetmelerini istemesini, Hz. Ömer'in, boşanan kadının nafaka ve oturma hakkıyla ilgili olarak Fatıma binti Kays'ın hadisini reddetmesini, Hz. Aişe'nin, ailesinin ağlaması yüzünden ölüye azab edileceğine dair hadisi red ederek,"hiç kimse başkasının günah yükünü taşımaz" ayetini delil getirmesini örnek verirler.(ki son iki hadis buhari müslim hadisidir)