Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Haluk Nurbaki Kimdir | Haluk Nurbaki Biyografisi -Dr. Haluk Nurbaki (1924 - 1997)

OBERON

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    20 Kas 2016
  • Mesajlar
    3,156
  • MFC Puanı
    41
2 Şubat 1924 yılında Nevşehir'in Nar kasabasında dünyaya geldi. Annesi Nevriye Hanım Mevlevi terbiyesi almış ve Mesnevi sohbetleri yapan bir Hanımefendiydi. Bu sohbetler sırasında Hz. Mevlana'nın son türbedarlığını yapan Mehmed Dede'nin sevgi ve himmetine mazhar oldu. Haluk Nurbaki annesiyle yaşadığı bu manevi atmosferin yanı sıra o dönemde babası Edip Ali Beyin yaptığı araştırmalar sonunda oluşan Ayni, Mısri Sultan, Deli Bekir, Abdurrahim Karahisari gibi pek çok veli'nin hayatlarını anlatan eserlerle de gönül dünyasının yapı taşlarını oluşturdu. İslam Peygamberine olan aşkı ve sevgisi Afyon'da geçen çocukluk yıllarında atılan bu kıvılcımlarla başladı. Haluk Nurbaki tahsilinin ilk bölümünü Afyon'da tamam*ladı. Afyon Lisesini bitirdikten sonra İstanbul'a tıp tahsili için geldi. Nurbaki 6 yıllık tıp tahsilinin İstanbul'da devam eden 5 yılında daha sonra kitaplarına yansıyacak olan ve Türkiye'de ilk kez veri olarak kullanılmaya zemin oluşturacak biçimde Almanya'dan Türkiye'ye gelen bilim adamlarından matematik, fizik ve kimya konularında özel dersler aldı. Yine bu dönemde Nur- u Osmaniye ve Beyazıt camilerinde hadis dersleri aldı, bu sırada Şemsettin Yeşil ile tanıştı ve bu tanışma onda Ehl-i Beyt aşkını coşturdu. Aynı zamanda Necip Fazıl ile devam eden diyalogu, ona İslami mücadele insiyatifini öğretti ve neticesinde 1950'li yıllarda dönemin çetin şartlarına rağmen Büyük Doğu cemiyetinin kuran dokuz kişiden biri olarak yer aldı. Bir süre sonra da bu cemiyetin genel sekreterliğine getirildi.

Hareketli ve dinamik bir talebelik hayatı geçiren Dr. Haluk Nurbaki Tıp Fakültesi mezuniyeti sonrasında yurdun çeşitli yerlerinde hükümet tabibi olarak çalıştı. Memleketini adım adım gezerken pek çok mânâ sultanı, derviş ve meczuplarla karşılaştı. Bu ustalardan gönül sohbetlerinin nasıl yapıldığını gördü ve yaşadı.

1954 yılında mecburi hizmetin son durağı olan Afyon'un Sinan paşa kasabasına geldi. Burada sohbetlerinde sık sık "Faik ağabey" olarak andığı mürşidi Faik Saraç Beyefendi ile tanıştı, derin dostlukları oldu ve kendilerinden mânâ eğitimi almaya başladı. Mânevi silsile 93 Harbi imamı Hafız Osman Bedrettin, Şeyh Samini ve Şeyh Ali Septi vasıtası ile Bahaeddin Nakşibend hazretlerine intikal ederken, diğer bir yandan da Abdülkadir Geylani Hazretlerine gider.

Bu kanallardan aldığı mânâ bilimleri eğitimini pozitif bilimlere olan vukûfiyeti ile harmanlar. Bunu da yıllar yılı anlatır ve yazar. Yine bu sıralarda Diyarbakırlı Faik Yaşar Beyefendi ile tanışır, onunla da uzun yıllar mân fazında süren dostluğu gönlündeki Fahr-i Kainat ateşini daha da coşturur. Hayatında karşılaştığı kişilerin ve olayların birer tesadüf olmadığını iyi bildiği için bu kişi ve olaylarla gönül havuzunu alabildiğince doldurur.

Sinan paşa kasabasından Afyon'a Hükümet Tabibi olarak tayin edilen Nurbaki bu görevinin yanı sıra Afyon Lisesi'nde Fizik, Kimya ve Matematik dersleri verir. Babası Edip Ali Bey ile aynı okulda karşılıklı sınıflarda derse girmenin hazzını yaşar.

1961-65 yılları arası Afyon milletvekili olarak TBMM'de görev yapan Nurbaki, daha sonra Radioterapi ve Radiobiyoloji ihtisasını tamamladı ve kanser konusundaki çalışmalarını yoğunlaştırdı. Fransa, İsviçre ve İngiltere'de mesleğiyle ilgili çalış*malarda bulundu. Bu çalışmalarına bağlı olarak "Radyasyon ve Miniklerin Evreni", "Kanser", "AIDS", "İnsan ve Hayat" gibi pek çok kitapları oldu. Kanser (Onkoloji) Hastanesi Başhekimliği, Ankara Numune Hastanesi Radioterapi ve Radiobiyoloji Ens*titüsü şefliği görevlerinde bulundu ve buradan emekli oldu. Numune Camiinde Cuma vaazlarında bulunurken, hastanede ve muayenehanesinde de mânâ soh*betleriyle irşad görevini yerine getirdi. Numune Camisindeki vaazları bir dönemin ilgi odağı oldu ve pek çok ünlü katıldı, basın burada dile getirilen Nurbaki'nin farklı yorumlarına sık sık yer verdi.

Yararlandığı kaynaklar olarak önce Yüce Kitabımız Sönmeyen Güneş Kur'an-ı Kerim ve hadisleri belirten Nurbaki, bunları anlamak noktasında muhatap olduğu üç ismi; Muhyiddin-i Arabi, Mevlana ve Abdulkadir Geylani olarak sıralar. Madde ile mânâ bilimlerinin esrarlı hikmetlerini birleştirerek eser*ler yazan Nurbaki, binlerce insanın hidayet vesilesi oldu. O, Allah'ın hoşnutluğunu kazanma sanatının Fahr-i Kainat Efendimizden geçtiğini son derece iyi özümsedeği için son nefesine kadar tüm müminlere de Efendimizin gönlünü edebilme- rızasına ulaşma sanatını anlatmaya çalıştı.

1951 yılında, 27 yaşında iken İslamın Nuru dergisinde neşretmeye başladığı yazılarını Büyük Doğu dergisinde sürdürdü. Zafer Dergisinde başyazarlık yaptı. İlk kitabı olan Tek Nur'u l956-57 arasında kaleme aldı, bu kitabı l959 da Sonsuz Nur takip etti. Bilime ve yeni gelişmelere merak duyan, İslamiyet'in klasik, eksik ve günün teknik gelişmelerine uygun olmayan yorumlarından bunalan ve kaçan genç neslin inanç kapısı oldu. Kuran'ın akıl almaz hikmetleri, çağları aşan bilimsel mucizeleri içeren bir kitap olduğunu gösteren yazı ve kitaplar yazan Nurbaki genç nesle "mü'min olmanın asil duygusu" nu kazandırdı. O müspet bilimlerin kaynağının Kuran olduğunu gösterdi. Kuran'dan yola çıkarak bilimin gerçeğini ve insanlık için değişmez doğruları izah etti. Hiçbir zaman bilimi Kuran'ı kanıtlamanın aracı olarak görmedi. Yeryüzüne Rabbimizin lütfettiği tek gerçek ve değişmez yazılı dökümanın Kuran olduğunu her zaman ve her yerde herkese anlattı.

Kur'an yorumlarına, asr-ı saadete ve İslam itikadına dair yirmi beşin üzerinde esere imza atan Dr. Haluk Nurba*ki son yıllarını İstanbul' da İslam'ın Nurdan Annelerini ve Yüce İslam Büyükleri' ni her ay verdiği konferanslarla anlatarak geçirdi. Çeşitli dergilerde ve gazetelerde yazılar yayınladı, tebliğler sundu. Konferanslar, paneller, açık oturumlar, sohbetler hayatının bir parçası oldu. Yaşım müsait olsa "İnananları analiz laboratuarı kurar mü'min!lerin bunamayacağını gösterirdim" diyen Nurbaki, Radyo ve televizyonlardaki konuşmalarını son günlerine kadar sürdürdü

Ehl-i beyt kölesi, Fahr-i Kainat aşığı olan Dr. Haluk Nurbaki için "Ahlak-ı Muhammedi" vazgeçilmez bir ha*yat düsturu idi. Ömrünü bu davaya adamış sevgi adamı Dr. Haluk Nurbaki şu önemli sahalarda kalem ve kelam sahibidir.

1. Mükemmel bir ilim adamıdır. Eserleri bu tesbitin çok canlı şahididir. Bilgi ile tecrübe kombinezonu için*de pırıl pırıl, taze, canlı eserler verdi.
2. Son derece mütevazı bir "gönül, ruh, tasavvuf" ehlidir. Sohbetlerinde ışıl ışıl bir ruhaniyetin tütmesi bu mümtaz vasfı sebebiyledir.
3. Yılmak bilmeyen bir azim ve şevk ile "gerçek bir İslam mücahidi" özelliği taşıyordu.

2 Haziran 1997'de çok sevdiği İstanbul'da 73 yaşında alem-i cemale yansıdı. Arkasında binlerce seveni, yüzler*ce dervişi bırakan Dr. Haluk Nurbaki tam bir düğün (Şeb'i aruz) coşkusu ile Afyon'da annesi, baba ve merhum eşi Mesrure hanımın yanına alem-i ledünne ışınlanmak üzere tevdi edildi.

Bütün Eserleri:

* Tek Nur.
* Sonsuz Nur .
* Gönül Penceresinden Fahr-i Kainat Efendimiz .
* Fatihanın Kırk Yorumu .
* Kutsal Mücadelem.
* Kur' an Mucizeleri.
* Kur'anın Matematik Sırları.
* Namaz Sureleri Yorumu.
* Sure-i Yusuf'un Yorumu.
* Sure-i Tekvir'in Yorumu.
* Gönüllerde Sema .
* Anadolu Mucizesi .
* İmanla Gelen ilim 1-2
* Nurdan Anneler.
* Evrendeki Mucize.
* İnsan Bilinmezi.
* Gerçek Aşık Gerçek Alim :Haluk Nurbaki.
* Bakara Süresi Yorumu.
* Ayet-el Kursi Yorumu.
* Yasin Süresi Yorumu.
* Bilim Açısından İmanın Altı Şartı.
* Peygamber Çizgisinde Yaşamak.
* Veliler Deryasından Katreler.
* Nur Dolu Geceler.
* Yüce İslam Büyükleri.


İlim ve Aşk Potası: Haluk Nurbaki

İlim önceliğimiz olmalı…Aşk, önceliğin de öncesinde…
Ve ayrıca ulaşılacak son nokta…İlim ile aşkın buluşması ise muhteşemdir…
İlmin kıyılarında dolaşmaktan kurtulup marifet semasında gezmek için ise irfan gerek!..

Ariflerdir ilme şefkatin dilini kazandıran…

Onlar sadece aklın kıvrımlarda dolaşmazlar… O kıvrımların sancılarını sunmazlar muhiplerine…Gönlün ana kaynağı olan aşkın ocağından damıtılmış, billurlaşmış, deneyimlenmiş, posası atılmış rafine bilgiler sunarlar dostlarına…

İşte bu nedenle tartışılmazlar. Kabul görürler…
Gönülden çıktıkları için gönle hitap ederler… Söz olarak kalmazlar. Hâl olurlar. Hayat olurlar. Bize bu konuları anlatan, günümüzün keşmekeşinden alıp nurlu asırların ışıklı anlarına taşıyan ilim ve gönül dünyamızın unutulmaz simalarından Dr. Haluk Nurbaki Hocamız sevenleri tarafından vuslatının 15.ci sene-i devriyesinde İstanbul’da anılıyor.

Kimdir Haluk Nurbaki?

Dr. Haluk Nurbaki gençliğe Kur’anın bilimsel gerçeklerini bıkıp usanmadan anlatan bir bilim insanıydı. Tüm hayatını hekimliğinin yanısıra Kur’anı, Hz. Peygamberi ve Ehl-i Beyti anlatmaya adamıştı. Günün bilimsel verilerini kullanarak ilahi hakikatleri anlatış biçimi büyük bir gençlik kitlesi tarafından ilgiyle karşılanmıştı. Akıllarını çelen, zihinlerini bulandıran inanç tuzaklarından Nurbaki hocanın ikna edici anlatımları sayesinde uzak kalıyorlardı.

Dr. Haluk Nurbaki ‘ilim ve aşkı’aynı potada eritebilmiş bir ‘hakikat adamı’idi. Beyaz önlük giymiş bir tabip oluşunun yanı sıra İslamiyet’in tertemiz, pırıl pırıl umdelerini tasavvuf diliyle aktaran bir ‘mânâ doktoru’idi. İşte bu nedenle hayatından ‘Haluk Nurbaki’ geçenler onun bu ‘mânâ dokunuş’larını asla unutmuyorlar.

İslam ve ilim konularında eserler vermişti. Anadolu’yu karış karış gezdi. İslam’ın yüceliğini, Fahr-i Kainat Efendimizin insanlığa getirdiği kuşatıcı rahmeti anlatıyordu. İlerlemiş yaşına rağmen bu hizmetlerini hiç aksatmadı. Ömrünün son günlerine kadar TV, radyo sohbetlerinin yanı sıra yazılarını da aksatmadı. Konferanslarına da devam etti.

İslam yücelerine bitmez bir hayranlığı vardı. Asr-ı Saadeti ve orada yaşananları dakika dakika anlatırdı. Gönülden o asra bağlı olduğu her halinden belliydi. O dönemden sanki bu asra ışınlanan bir Aşık-ı Paygamberi idi. Her olaya ‘Onu ve Cenab-ı Hakkı razı etme’penceresinden bakardı.

Tasavvuf büyüklerine bağlıydı. Pek çok tasavvuf büyüğünden feyz alıp salan bir gönül eriydi. Hz. Mevlana, Hz. Muhyiddin-i Arabi bağlısıydı. Mesnevi dersleri yapan bir annenin, İslam Yücelerinin hayatlarını yazan bir babanın evladıydı. 1954 yılında mecburi hizmetin son durağı olan Afyon'un Sinan paşa kasabasına geldiğinde burada sohbetlerinde sık sık "Faik ağabey" olarak andığı mürşidi Faik Saraç Beyefendi ile tanışır. Derin dostlukları olur ve kendilerinden mânâ eğitimi almaya başlar. Mânevi silsile 93 Harbi imamı Hafız Osman Bedrettin, Şeyh Samini ve Şeyh Ali Septi vasıtası ile Bahaeddin Nakşibend hazretlerine intikal ederken, diğer bir yandan da Abdülkadir Geylani Hazretlerine gider. Bu kanallardan aldığı mânâ bilimleri eğitimini pozitif bilimlere olan vukûfiyeti ile harmanlar. Bunu da yıllar yılı anlatır ve yazar. Yine bu sıralarda Diyarbakırlı Faik Yaşar Beyefendi ile tanışır, onunla da uzun yıllar mâna fazında süren dostluğu gönlündeki Fahr-i Kainat ateşini daha da coşturur. Bu feyz alma ve salma hadisesini hayatının her döneminde görmek mümkündür.

Dr. Haluk Nurbaki ilmin önceliğini sürekli öne çıkarıyordu. Bunu kaybedilmiş bir yitik ve terk edilmiş bir farz olarak görüyordu. Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine olan hayranlıklarından birisi de ilme verdiği öncelik sebebiyleydi. Kendisinin de ilme öncelik vermeyi Bediüzzaman’dan aldığını söylerdi.

Haluk Nurbaki Hoca İslam insanının unuttuğu bir başka özelliği olan infaka sürekli işaret ederdi. Müminin varını yoklarla değiştirmesi gerektiğini sıklıkla dile getirirdi. Nurbaki Hocanın dilinden düşürmediği duası “Allah infak etme zevkini almasın bizden”şeklindeydi. Kendisine sıkıntılarını açan öğrencilerine de hep bunu tavsiye ediyordu. “Manevi yaralarınızı sarmak istiyorsanız, eksiklerinizi gidermek istiyorsanız infakınızı arttırın”mesajını hiç ihmal etmiyordu.

Haluk Nurbaki Hocanın yine dilinden düşürmediği diğer bir duası da ‘Fahr-i Kainatın aşığı ve Ehl-i Beytin kölesi’olma şerefini bizden alma şeklindeydi. Hayatı O sevgilinin etrafında şekillenirdi. Onun sevdiğini sever, sevmediğini sevmezdi. Fahr-i Kainata dost olanlara dost olur Onun düşmanlarına amansız düşman olurdu. Haluk Nurbaki Hocanın hayatı aşıklar ve meczuplarla dostluk üzerine kurulu idi. Miskinlere, düşkünlere ve fukaraya karşı ayrı bir şefkati farklı bir hassasiyeti vardı. Meczubu, garibi olmayan sohbet halkalarının Peygamberimizin sünnetine benzemekte eksik kalacağını düşünürdü.

Dr. Haluk Nurbaki ‘Muhammedi’idi ve bunu önemli sayardı. Efendimizin isminin Nurbaki’ye göre ‘En iyi hamd etmiş, en iyi hamde uğramış’anlamına gelen Muhammed olmasının sırrının bundan olduğunu söylerdi.

Haluk Nurbaki Hoca ilk kitabı olan ‘Tek Nur’da İslamiyet’in iman esasları olan; Allaha iman, peygamberlere iman, kadere iman, meleklere iman ve Kur’ana iman gibi meseleleri fizik ve biyolojinin yasalarından bilimsel gerçeklerle anlattı.

Haluk Nurbaki Hoca için Kura’nın anlaşılması çok önemlidir. Sönmeyen güneş olan Kur’anın özellikle yeni neslin anlaması için yorumlar yazdı. Bunlar arasında Kur' an Mucizeleri, Kur'anın Matematik Sırları, Namaz Sureleri Yorumu, Sure-i Yusuf'un Yorumu, Sure-i Tekvir'in Yorumu, Bakara Süresi Yorumu, Ayet-el Kursi Yorumu ve Yasin Suresi Yorumu çok bilinenler arasındadır.
 
Üst Alt