- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 12,310
-
- MFC Puanı
- 5,925
Orta yaşı biraz geçmiş ak saçlı bir yurttaş Kızılaya doğru ilerlerken Babadan CHPliyim deyip şöyle devam etti:
Sevgili Balbay, daha iyi muhalefet edeceğiz, değil mi?
Hayır karşılığını verince duraladı. Soran gözlerle bakarken şu karşılığı verdim:
Artık iktidar olmayı hedefleyeceğiz. Başlıca önceliğimiz bu olacak.
Soran gözlerle ağzından şunlar döküldü:
Gerçekten mi? Yapabilir miyiz?
Yapabiliriz deyip şu karşılığı verdim:
Bu iktidarın son kullanma tarihi doldu. Toplumda usul usul başka bir iktidar beklentisi yükseliyor. Buna en iyi karşılık verebilecek parti biziz.
Sohbetimiz iktidarın gerçekten de değişmesi gerektiği, bunun da pek çok alametinin belirdiği üzerine devam etti.
Vedalaşırken tekrar sordu:
Gerçekten iktidara gelebiliriz değil mi?
Yine üzerine basa basa Evet, gelebiliriz. Yeter ki buna inanalım. Başarıya inanmak yolun yarısıdır. Ben yarıladım, devamını birlikte yürümeye var mısın? karşılığını verdim.
Varım derken elleri boynumda, omuzları omuzlarımdaydı.
***
CHP tabanını da etkisi altına alan iyi muhalefet etme ve muhalefette kalma duygusu toplumun pek çok kesimine hâkim. Geçenlerde iş âleminin örgütlü temsilcilerinden bir kişinin şu demecini okudum:
CHP bu ülkenin en önemli partisi. Muhalefet yapacak, iktidarı denetleyecek ciddi bir güç gerekli. Bunu da en iyi CHP yapabilir.
Sanki CHPnin tek görevi muhalefet etmek! Bunu yaparken de zaman zaman ağzı burnu kırılsa da kendisini toplumun pek çok kesimine beğendirememek!
Gelinen noktada başta Başbakanın kullandığı dil olmak üzere iktidarın neredeyse tüm icraatı Türkiyeyi kamplara ayırmaya yönelik. Özellikle Başbakanın kullandığı dil, Anadoluda ciddi şekilde yadırganıyor. Başka bir yöntemle siyaset yapmak mümkün değil mi sorularını yüksek sesle sorduruyor.
AKP iktidarının ilk yıllarında atılan her adımın içeride ve dışarıda anlatımını kolaylaştıracak Demokrasi ilerliyor, Türkiye doğru yolda izlenimini güçlendirecek unsurları vardı. Bugün bunların tümü tükendi. 12 Eylül 2010da Devrim yapıyoruz naralarıyla gidilen referandumun en önemli maddesini oluşturan HSYK Yasası tamamen Başbakanın kaygılarına yönelik bir bencillikle değiştirildi. Yolsuzlukların, usulsüzlüklerin saklanacak bir yanı kalmadı. Bütün bunları gören toplum, Oyumuzu başka kime verelim ki sorusunu bir doz daha değiştirerek şöyle soruyor:
Bu ülkeyi yönetecek başka bir parti yok mu?
***
Önümüzdeki 16 ay içinde art arda yapılacak 3 seçimin başlangıcını oluşturan 30 Martın ardından yukarıdaki soru başka şekilde sorulabilir. AKP ile CHPnin arasındaki puan farkı tek haneli rakamlara indiğinde artık cumhurbaşkanı seçimi de 2015 Haziranındaki genel seçimlerde bambaşka dengeler doğuracak.
Burada belirleyici unsur CHP. Bugünkü iktidarın yolsuzluklarını, olumsuzluklarını, hukuk dışı uygulamalarını topluma anlatmak, iktidara gelmek için yeterli değil. Bir kişiye her gün karnın aç, seni aç bırakıyorlar, deyip onun karnını doyuramazsınız. Nasıl doyabileceğini de anlatmanız gerekli. Son 2 ay içinde 22 kentte katıldığım 150 konferansta ve mitingde, toplumu iktidarı değiştirmenin tadına varma hazırlığında gördüm.
Gün gelecek devran dönecek diye başlayan sloganın zaman kipini değiştirmenin vaktidir:
Gün geliyor, devran dönüyor...
Sevgili Balbay, daha iyi muhalefet edeceğiz, değil mi?
Hayır karşılığını verince duraladı. Soran gözlerle bakarken şu karşılığı verdim:
Artık iktidar olmayı hedefleyeceğiz. Başlıca önceliğimiz bu olacak.
Soran gözlerle ağzından şunlar döküldü:
Gerçekten mi? Yapabilir miyiz?
Yapabiliriz deyip şu karşılığı verdim:
Bu iktidarın son kullanma tarihi doldu. Toplumda usul usul başka bir iktidar beklentisi yükseliyor. Buna en iyi karşılık verebilecek parti biziz.
Sohbetimiz iktidarın gerçekten de değişmesi gerektiği, bunun da pek çok alametinin belirdiği üzerine devam etti.
Vedalaşırken tekrar sordu:
Gerçekten iktidara gelebiliriz değil mi?
Yine üzerine basa basa Evet, gelebiliriz. Yeter ki buna inanalım. Başarıya inanmak yolun yarısıdır. Ben yarıladım, devamını birlikte yürümeye var mısın? karşılığını verdim.
Varım derken elleri boynumda, omuzları omuzlarımdaydı.
***
CHP tabanını da etkisi altına alan iyi muhalefet etme ve muhalefette kalma duygusu toplumun pek çok kesimine hâkim. Geçenlerde iş âleminin örgütlü temsilcilerinden bir kişinin şu demecini okudum:
CHP bu ülkenin en önemli partisi. Muhalefet yapacak, iktidarı denetleyecek ciddi bir güç gerekli. Bunu da en iyi CHP yapabilir.
Sanki CHPnin tek görevi muhalefet etmek! Bunu yaparken de zaman zaman ağzı burnu kırılsa da kendisini toplumun pek çok kesimine beğendirememek!
Gelinen noktada başta Başbakanın kullandığı dil olmak üzere iktidarın neredeyse tüm icraatı Türkiyeyi kamplara ayırmaya yönelik. Özellikle Başbakanın kullandığı dil, Anadoluda ciddi şekilde yadırganıyor. Başka bir yöntemle siyaset yapmak mümkün değil mi sorularını yüksek sesle sorduruyor.
AKP iktidarının ilk yıllarında atılan her adımın içeride ve dışarıda anlatımını kolaylaştıracak Demokrasi ilerliyor, Türkiye doğru yolda izlenimini güçlendirecek unsurları vardı. Bugün bunların tümü tükendi. 12 Eylül 2010da Devrim yapıyoruz naralarıyla gidilen referandumun en önemli maddesini oluşturan HSYK Yasası tamamen Başbakanın kaygılarına yönelik bir bencillikle değiştirildi. Yolsuzlukların, usulsüzlüklerin saklanacak bir yanı kalmadı. Bütün bunları gören toplum, Oyumuzu başka kime verelim ki sorusunu bir doz daha değiştirerek şöyle soruyor:
Bu ülkeyi yönetecek başka bir parti yok mu?
***
Önümüzdeki 16 ay içinde art arda yapılacak 3 seçimin başlangıcını oluşturan 30 Martın ardından yukarıdaki soru başka şekilde sorulabilir. AKP ile CHPnin arasındaki puan farkı tek haneli rakamlara indiğinde artık cumhurbaşkanı seçimi de 2015 Haziranındaki genel seçimlerde bambaşka dengeler doğuracak.
Burada belirleyici unsur CHP. Bugünkü iktidarın yolsuzluklarını, olumsuzluklarını, hukuk dışı uygulamalarını topluma anlatmak, iktidara gelmek için yeterli değil. Bir kişiye her gün karnın aç, seni aç bırakıyorlar, deyip onun karnını doyuramazsınız. Nasıl doyabileceğini de anlatmanız gerekli. Son 2 ay içinde 22 kentte katıldığım 150 konferansta ve mitingde, toplumu iktidarı değiştirmenin tadına varma hazırlığında gördüm.
Gün gelecek devran dönecek diye başlayan sloganın zaman kipini değiştirmenin vaktidir:
Gün geliyor, devran dönüyor...