Cohen
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 2 Şub 2013
-
- Mesajlar
- 1,686
-
- MFC Puanı
- 66
"GÜLLER ve SEN"
Bitimsiz bir bekleyişti, çare bulmaz gönlümün boğucu
girdabında. Bir maceraya kapılmıştı gönlüm yada,
gönülden hiç silinmeyecek bir sevdaya....
Sınırsız hayallerin zirvesinde geziniyor, duyguların
sağanağında sırılsıklam oluyordu ruhum. Zaman öyle
şeyler almıştı ki benden; ıstırap dolu zifiri geceler
bile dindirmiyordu yaralarımın sızısını....
Gül tadında yemekler yiyor, gül şerbeti kıvamında
şeyler içiyor, deliler gibi gül resimleri çiziyordum.
Gül hep mağrur, birazda boynu büküktü benim
resimlerimde, ıstırap çekmişçesine sanki....!
Güle sormuşlar, niye adın gül diye... Gül' de
demişki... boynum bükük ya, mahsunum ya; ondandır...
demiş. Bir bilbül konsa gülün dalına, öter hasretinden;
boğazını yırtarcasına, o zaman yar gelir aklıma,
gözlerimden yaşlar akar sanki kanarcasına....
Gönlüme biriken acılar yaş olup akalı göz
pınarlarından; ebedi bir mahzunluk kaplamıştı, sanki
taşlaşmışçasına ruhumu ısıtmayan gönlümü. Yarin adına
yakılan her türkü çıkınca yanık bağırdan; sevginin
meyvesiydi hasret, yense doyulmaz tadından.
Sessiz çığlıklar saplandığından beri gönlümün
derinliklerine; kulaklarımdan gitmiyordu insanın ruhunu
okşuyan yarin o sesi; şarkılar mırıldanıyordu
fısıltılarla... beni mesht ediyor, bırakıyordu ruhumu
okyanusun o mağrur serinliklerine.
Hüzün sonbaharlarında dökerken ağaçlar yapraklarını;
gönül tünelimde hazan mevsimi yaşıyordu, beynimin
derinliklerinde yaşattığım hayalllerim.
Saklı kaldığından beri, gönlümün dehlizlerinde, yarin o
tatlı bakışı; yokluğu bile ızdırap vermiyordu artık,
ısıtmıyordu ruhumu; yalnızlık gönlüme indi ineli....
Gül bahçelerin de gezerken, hayalini kurardım; tatlı
düşlerle uyandığım sabahlarda, yarin gözlerinin
ışığıyla yıkanıp, dokunuşuyla ürpermenin tatlı hazzını
yaşamayı.
Gül tadında muhabbetler vardı; gizli kalmış, hoş bir
tebessümle yare sunulamayan. Bir aksi seda vardı;
gözlerinnden yüreğimin iniltisine dokunamayan.
Tebessümleri eksik kör bakışlar aldı alalı, karanlık
duvarlar sarmıştı; ruhumun dört bir yanını. Öfkeye
yenik düşeli bu yürek; gözlerimi bir sis kapladı,
bitimsiz acılara gebe....!
Dalarken gözüm uzaklara, hayallerle büyütttüğüm
anılarımı ve gözyaşlarımla kağıda döktüğüm sevda
şiirlerimi yanıma alıp; yelken açma vakti gelmiştir
artık bilinmez sulara... Çaresizliğin zehir gibi
damarlarımda dolaştığı anıları geride bırakma zamanı
gelmiştir....
Bir yol görünmekte.... aşılması gereken. Belki bir
umuda dönüşecek, belki de aydınlık geleceğe....
Yollar nereye çıksada; Güller hep açacak yeşerecek
gönül bağımda....
Bitimsiz bir bekleyişti, çare bulmaz gönlümün boğucu
girdabında. Bir maceraya kapılmıştı gönlüm yada,
gönülden hiç silinmeyecek bir sevdaya....
Sınırsız hayallerin zirvesinde geziniyor, duyguların
sağanağında sırılsıklam oluyordu ruhum. Zaman öyle
şeyler almıştı ki benden; ıstırap dolu zifiri geceler
bile dindirmiyordu yaralarımın sızısını....
Gül tadında yemekler yiyor, gül şerbeti kıvamında
şeyler içiyor, deliler gibi gül resimleri çiziyordum.
Gül hep mağrur, birazda boynu büküktü benim
resimlerimde, ıstırap çekmişçesine sanki....!
Güle sormuşlar, niye adın gül diye... Gül' de
demişki... boynum bükük ya, mahsunum ya; ondandır...
demiş. Bir bilbül konsa gülün dalına, öter hasretinden;
boğazını yırtarcasına, o zaman yar gelir aklıma,
gözlerimden yaşlar akar sanki kanarcasına....
Gönlüme biriken acılar yaş olup akalı göz
pınarlarından; ebedi bir mahzunluk kaplamıştı, sanki
taşlaşmışçasına ruhumu ısıtmayan gönlümü. Yarin adına
yakılan her türkü çıkınca yanık bağırdan; sevginin
meyvesiydi hasret, yense doyulmaz tadından.
Sessiz çığlıklar saplandığından beri gönlümün
derinliklerine; kulaklarımdan gitmiyordu insanın ruhunu
okşuyan yarin o sesi; şarkılar mırıldanıyordu
fısıltılarla... beni mesht ediyor, bırakıyordu ruhumu
okyanusun o mağrur serinliklerine.
Hüzün sonbaharlarında dökerken ağaçlar yapraklarını;
gönül tünelimde hazan mevsimi yaşıyordu, beynimin
derinliklerinde yaşattığım hayalllerim.
Saklı kaldığından beri, gönlümün dehlizlerinde, yarin o
tatlı bakışı; yokluğu bile ızdırap vermiyordu artık,
ısıtmıyordu ruhumu; yalnızlık gönlüme indi ineli....
Gül bahçelerin de gezerken, hayalini kurardım; tatlı
düşlerle uyandığım sabahlarda, yarin gözlerinin
ışığıyla yıkanıp, dokunuşuyla ürpermenin tatlı hazzını
yaşamayı.
Gül tadında muhabbetler vardı; gizli kalmış, hoş bir
tebessümle yare sunulamayan. Bir aksi seda vardı;
gözlerinnden yüreğimin iniltisine dokunamayan.
Tebessümleri eksik kör bakışlar aldı alalı, karanlık
duvarlar sarmıştı; ruhumun dört bir yanını. Öfkeye
yenik düşeli bu yürek; gözlerimi bir sis kapladı,
bitimsiz acılara gebe....!
Dalarken gözüm uzaklara, hayallerle büyütttüğüm
anılarımı ve gözyaşlarımla kağıda döktüğüm sevda
şiirlerimi yanıma alıp; yelken açma vakti gelmiştir
artık bilinmez sulara... Çaresizliğin zehir gibi
damarlarımda dolaştığı anıları geride bırakma zamanı
gelmiştir....
Bir yol görünmekte.... aşılması gereken. Belki bir
umuda dönüşecek, belki de aydınlık geleceğe....
Yollar nereye çıksada; Güller hep açacak yeşerecek
gönül bağımda....