PeriKızı
Moderatör
-
- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
-
- Mesajlar
- 8,671
-
- MFC Puanı
- 26,804
İnsanlık tarihi boyunca hak ve hukuk kendine zemin aradı. Bugün hâlâ hukukun üstünlüğü mü, üstünlerin hukuku mu diye tartışıyor ve kantarın topuzunu kaçırıyorsak yandığımızın resmidir.
Zira Marcus Aureliusun evrensel kabul gören vecizesinde ifade ettiği gibi, Yasalar örümcek ağına benzer; küçük sinekler ağa takılır kalır, büyük sinekler ağı deler geçer.
Hele uluslararası arenada hukuk, güçlü ülkelerin elinde kuşa çevrilip tek kelimeyle guguk yapılmıştır.
Öyle ki ülkelerin güçleri oranında hukuksuzlukları ve zulümleri artıyor. Üstelik bu ülkeler küstah olmalarının yanında pervasız da.
Nitekim vaktiyle alay-ı vâlâ ile kurulan ve kendi konularında uluslararası hukuku sağlayacak tüm kurum ve kuruluşlar çöktü. Yalnızca adları var, kendileri yok.
Bunların başında da BM ve NATO gelmektedir. BMde 196 ülkenin kara dediğine, tek bir ülke, sadece ABD ak dese, ak olarak kabul görür. Dolayısıyla güçlü zalimlerin yaptıklarının yanlarında kâr kaldığı ve altta kalanların canlarının çıktığı bir dünyada yaşıyoruz.
ABD dünyanın öbür ucundan Iraka gelip neden işgal etmişti? Sözde gerekçesi neydi?
Bozacının şahidi şıracı kabilinden İngiltereyi yalanına ortak ederek Saddamın kimyasal silahı var deyip gelip işgal etti. Sonunda yalancı ortağıyla birlikte itiraf ettiler, kimyasal silah olmadığını söylediler.
Bir ülke liderine iftira edip ülkesine gireceksin, ülkeyi yangın yerine çevireceksin (ki Irak hâlâ yanıyor), yüz binlerce insanın ölümüne sebep olacaksın, sonunda da petrol kuyularını ele geçirip, çekip gideceksin.
Giderken de içeride döşediğin dinamitlerin fitillerini ateşleyip gideceksin. (İrana endeksli Şii yönetimi ve DAEŞ terör örgütü yapılandırılması)
Bütün bu kepazelikler yetmezmiş gibi bir de Irak sınırını DAEŞten korumak bahanesiyle gelip Suriyeye girecek, oradaki terör örgütlerini silahlandıracak ve bu kez de Suriyenin kuzeydoğusundaki petrole konacaksın.
Iraka Saddamın sahip olduğu kimyasal silahlar yalanını bahane edip girdin, peki Suriyeye giriş bahanen ne? DAEŞ mi? DAEŞi kurup geliştiren sensin. DAEŞ militanları Rakkada ablukaya alındığında, silahlarıyla birlikte oradan çekip gitmelerine göz yuman da sensin.
Şimdi de kalkmış, göstermelik olarak liderini öldürüyor ve bunu dünyaya bir başarı gibi sunuyorsun. Mekkeli müşrikler gibi, önce putu yapıyor ve tapınıyorsun, ardından acıkınca o putu yiyip yerine başka bir put dikiyorsun!
Trump aklımızla alay edercesine Obamayı suçluyor ve PKKya destek verdiğini söylüyor. Bunu söylerken de aynı PKKnın Suriyedeki uzantılarına (YPG/PYD) 30 bin TIR dolusu silah ve mühimmatı vermekten geri kalmıyor.
ABD dün olduğu gibi bugün de bölgemizi üstünlerin hukukuna göre dizayn etmek istedi.
Türkiyenin onca ikazlarına aldırış etmedi ve gözümüzün içine baka baka sınırımızda bir terör devleti kurulmasını teşvik etti.
Türkiye, nefsi müdafaa kabilinden yaptığı askeri harekâtla ilk defa ABDnin sahip olduğu güçlü hukukunu alt edip hukukun üstünlüğünü sergiledi.
Türkiyenin bu tavrı, dileriz hem ders hem ibret ve hatta örnek olur.
Fuat BOL
Zira Marcus Aureliusun evrensel kabul gören vecizesinde ifade ettiği gibi, Yasalar örümcek ağına benzer; küçük sinekler ağa takılır kalır, büyük sinekler ağı deler geçer.
Hele uluslararası arenada hukuk, güçlü ülkelerin elinde kuşa çevrilip tek kelimeyle guguk yapılmıştır.
Öyle ki ülkelerin güçleri oranında hukuksuzlukları ve zulümleri artıyor. Üstelik bu ülkeler küstah olmalarının yanında pervasız da.
Nitekim vaktiyle alay-ı vâlâ ile kurulan ve kendi konularında uluslararası hukuku sağlayacak tüm kurum ve kuruluşlar çöktü. Yalnızca adları var, kendileri yok.
Bunların başında da BM ve NATO gelmektedir. BMde 196 ülkenin kara dediğine, tek bir ülke, sadece ABD ak dese, ak olarak kabul görür. Dolayısıyla güçlü zalimlerin yaptıklarının yanlarında kâr kaldığı ve altta kalanların canlarının çıktığı bir dünyada yaşıyoruz.
ABD dünyanın öbür ucundan Iraka gelip neden işgal etmişti? Sözde gerekçesi neydi?
Bozacının şahidi şıracı kabilinden İngiltereyi yalanına ortak ederek Saddamın kimyasal silahı var deyip gelip işgal etti. Sonunda yalancı ortağıyla birlikte itiraf ettiler, kimyasal silah olmadığını söylediler.
Bir ülke liderine iftira edip ülkesine gireceksin, ülkeyi yangın yerine çevireceksin (ki Irak hâlâ yanıyor), yüz binlerce insanın ölümüne sebep olacaksın, sonunda da petrol kuyularını ele geçirip, çekip gideceksin.
Giderken de içeride döşediğin dinamitlerin fitillerini ateşleyip gideceksin. (İrana endeksli Şii yönetimi ve DAEŞ terör örgütü yapılandırılması)
Bütün bu kepazelikler yetmezmiş gibi bir de Irak sınırını DAEŞten korumak bahanesiyle gelip Suriyeye girecek, oradaki terör örgütlerini silahlandıracak ve bu kez de Suriyenin kuzeydoğusundaki petrole konacaksın.
Iraka Saddamın sahip olduğu kimyasal silahlar yalanını bahane edip girdin, peki Suriyeye giriş bahanen ne? DAEŞ mi? DAEŞi kurup geliştiren sensin. DAEŞ militanları Rakkada ablukaya alındığında, silahlarıyla birlikte oradan çekip gitmelerine göz yuman da sensin.
Şimdi de kalkmış, göstermelik olarak liderini öldürüyor ve bunu dünyaya bir başarı gibi sunuyorsun. Mekkeli müşrikler gibi, önce putu yapıyor ve tapınıyorsun, ardından acıkınca o putu yiyip yerine başka bir put dikiyorsun!
Trump aklımızla alay edercesine Obamayı suçluyor ve PKKya destek verdiğini söylüyor. Bunu söylerken de aynı PKKnın Suriyedeki uzantılarına (YPG/PYD) 30 bin TIR dolusu silah ve mühimmatı vermekten geri kalmıyor.
ABD dün olduğu gibi bugün de bölgemizi üstünlerin hukukuna göre dizayn etmek istedi.
Türkiyenin onca ikazlarına aldırış etmedi ve gözümüzün içine baka baka sınırımızda bir terör devleti kurulmasını teşvik etti.
Türkiye, nefsi müdafaa kabilinden yaptığı askeri harekâtla ilk defa ABDnin sahip olduğu güçlü hukukunu alt edip hukukun üstünlüğünü sergiledi.
Türkiyenin bu tavrı, dileriz hem ders hem ibret ve hatta örnek olur.
Fuat BOL