- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Gezi Yazısı Türünün Özellikleri
(Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri)
- Dünya edebiyatının en önemli seyahatnameleri arasında 13. yüzyılda yayımlanmış Marko Polonun Uzak Doğu izlenimlerini içeren Seyahatnamesi
- 14. yüzyılda yaşamış Arap gezgin İbni Batutanın İslâm dünyası gezilerini konu edinen Seyahatnamesi yer alır.
- Türk edebiyatının ilk seyahatname eserleri arasında Farsça yazılan Hoca Gıyaseddin Nakkaşın AcâibülLetâif adlı eseriyle
- Ali Ekber Hatâînin 1515'te yazdığı Hıtâînâme adlı eseri sayılabilir.
- Seydî Ali Reis MiratülMemâlik adlı seyahatnamesinde Belücistan, Hindistan, Afganistan, Buhara, Maveraünnehirle ilgili gözlemlerini ve yaşadığı olayları anlatmıştır.
- III. Sultan Murat döneminde Tokatlı İbrahim oğlu Ahmet, Acâibnamei Hindistan adlı eserinde Kabil, Hindistan, Basra, Yemen, Hicaz izlenimlerini aktarır.
- Trabzonlu Mehmet Aşıkın MenâzırulAvâlim adındaki eseri de gezi edebiyatının önemli eserlerindendir.
- Türk edebiyatının en önemli seyahatname eserlerinden biri Evliya Çelebinin 10ciltlik seyahatnamesidir. Evliya Çelebi, 40 yıllık gezilerinden elde ettiği coğrafî, etnografik, tarihî, kültürel pek çok bilgiyi akıcı ve mübalâğalı bir üslûpla kaleme almıştır.
Türk edebiyatında seyahatname adıyla birçok eser yazıldığı gibi, adı seyahatname olmadığı hâlde bu türe özgü özellikler gösteren başka eserler de vardır. Pirî Reisin Bahriye adlı eseri buna bir örnektir.
İlk seyahatnameler, genellikle başka ülkelerde elçi olarak gönderilen devlet memurlarının gittikleri ülkenin yaşama biçimi, kültürel özellikleri, sosyal ilişkileri, giyim kuşamları, sokakları, şehircilikleri, bürokrasileri ve başka özellikleri hakkında Türk okuyucusu için aktardıkları ilgi çekici bilgilerden oluşmaktadır.
Kimi yazarlar, gittikleri ülkelerden gönderdikleri mektuplarda bulundukları ülke ile ilgili bazı bilgiler de vermişlerdir.
Sultanların sefer sırasında konaklar arası mesafeleri gösteren menâzil kitapları, her gün yapılan işleri anlatan rûznâmeler de gezi türüne ilişkin bilgiler içermektedirler.
- Haydar Çelebi Rûznâmesi buna örnek olarak gösterilebilir.
- Keçecizade İzzet Molla sürgüne gönderildiği Keşan ve İstanbula dönüş izlenimlerini MihnetKeşan adlı eserinde anlatır.
- Ömer Lütfi, Ümit Burnu Seyahatnamesinde dört yıl din bilgisi hocası olarak kaldığı Ümit Burnu ve havalisini değişik yönleriyle tanıtır.
Türk edebiyatında modern zamanlarda da yurt içine, İslâm dünyasına, Batıya ve başka ülkelere yapılmış pek çok gezinin notları yayımlanmıştır.
ÖRNEKLER
congenial
KAPADOKYAYA KAR YAĞMIŞ
Karın beyazlığı asfaltı aydınlatırken gökyüzünü delerek doğan ay turuncu bir mandalina şekerlemesi gibi gökte asılı kalıyor. O her halimi bilen ay ile birlikte en keyifli gece yolculuklarımdan birini yaparak sabah gün ışıdıktan bir süre sonra Nevşehir'e varıyorum. Damat İbrahim Paşa'nın şehridir, Nevşehir. Lale Devri'nin bu ünlü sadrazamın doğduğu kentten tek dileğim karla kaplı vadilerinde dolaştırdığı rüzgarın balonla uçmamıza izin vermesi. Ama önce karlı vadileri, peri bacalarını, yokuşlu yolları yürümeliyim. Kar güvercinlerle birlikte benim de üzerime yağmalı. Yol kenarında beyaz atkısını sarınmış kayısı ağaçlarını görmeli, karın ezilen sesinin rüzgarın sesine karışmasını dinlemeli, yağan karın oluşturduğu siste kaybolmalıyım.
İliklerimde karın sevinci, kara gömülerek yürüyorum. Kar farklı şekillere bürüyor ortalığı. Üzeri bembeyaz kaplanmış peri bacalarına bakıyorum. Hepsi de bir şeye benziyor. Kimi kremalı pastaya, kimi iki gözü, ağzı ve burnuyla kukuletalı bir adama benziyor. Kral Anthiocos da Nemrut'tan kalkıp gelmiş sanki...
Paşabağları bir başka güzel olmuş yine. Şapkalarına kar düşmüş kayalar diyarıdır orası. Saçlarına nazar boncukları takılmış kadınlara benzer ağaçları. Dallarında kem gözlerden sakınmak için asılmış mavi beyaz şans topları vardır. Peribacalarının dibindeki üzüm bağları kar altındadır şimdi.
Aşk vadisi ,aşk şiirleri okur dinlemesini bilenlere. Çukurda kalan vadi iyiden iyiye kara bulanmıştır. Bazı yerlerde yürürken dizlerime kadar karın içine düşüyorum ya, ağaçların da benden farkı yok, yarı bellerine kadar beyazlığın içindeler.
Kırk odalı saraylara benzeyen Uçhisar Kalesi, üzerindeki karla daha da etkileyici. Karın tül gibi örttüğü kalesinin tepesine çıkanlar güvercinlerin gözüyle görürler tüm vadiyi. Kaleye tırmanan üç kişi yukarıdan el sallıyor bana. Ben de göremediğim güneşin peşinden giden güne... Kapadokyanın en güzel saatleridir gün batımları ve doğumları. Buna bir de kar eklendi mi bir başka büyü kaplar ortalığı. Bir yandan karın üzerinde parlayan ay, bir yandan kayaların oluşturduğu gölgeler, göz göz güvercin yuvaları ve bir de ara sıra duyulan bir güvercinin kanat çırpması. Uzatın elinizi çekin o büyü yorganını üzerinize ve bekleyin sarmalasın sizi tüm Kapadokya.
Sabah saatlerinde Göreme'nin yollarında duman gibi salınır sis. Göreme Açık Hava Müzesi'nde kar kiliselerin kapılarına birikmiştir, tıpkı Avanos yolu üzerindeki Zelve'de olduğu gibi. Arap baskılarından kaçan Hıristiyanların sığındığı Göreme, zamanla Hıristiyanlığın büyük merkezlerinden biri olmuş ve din buradan yayılmaya başlamıştır. 450 tane kilisenin olduğu tespit edilen Göreme'de, bugün 360 kilise ve şapel ortaya çıkarılmış. Şimdi hepsi karlar altında Başlarında taçları, halklarını selamlayan krallara
benzer Kızılçukur'da kayalar. Buraya ulaşmak için uçuruma kurulu kiliseleri ile ünlü Çavuşin köyünün içinden geçilir. Karın altına saklanmış Çavuşin'in sessiz sedalara bürünmesine şaşmamak gerekir.
Ortahisar'ın sokak araları dardır. Kara bata çıka yaptığım yürüyüş, karlı pencereler, üşümüş güvercinler, tüten bacaların hissettirdiği sıcak yuvalar ruhuma iyi geliyor. Evlerin arasından vadiyi görebileceğim bir aralığa çıkıyorum. Aşağıda uzayıp giden buğulu bir manzara var. Vadinin içerisinde ip gibi kıvrılan nehir donmuş, akmıyor, kıyısında kavak ağaçları; boyları güvercin yuvalarını geçmiş. Yuvaların ağzına kar birikmiş. Karın sessizliği her yerde. Anlıyorum... Karda sessizce uyur vadiler...
Karlı Kapadokya'nın en etkileyici görüntüsü nedir diye düşündüğümde, aklım, hayalim aynı cevabı verir hep; Sinasos... Bir başka yağar Sinasos'a kar, bir başka tutar yerleri. İnsanların hali de başkadır kar altında. Evlerin cephelerini süsleyen taş oyuntularında minicik yığınlar yapar kar. Tepeleri basan sis, ani bastıran karın etkisiyle aşağılara inince vadilerde göz gözü görmez olur.
Sonunda sabah uyandığımda omuzuma dokunan güneş balonla uçabileceğimizi müj****yor. Mevsim kış, dışarıda kar var bu nedenle de balon uçuşu için sabahın karanlığında uyanmamız gerekmiyor. Oysa yazın hava ısınmadan balon uçuşunu tamamlayıp inmemiz gerektiği için sabah 5'lerde uyanıyor ve hazırlıklara başlıyoruz. Uçuş için uygun zaman ve uygun yer ayarlandıktan sonra Kapadokya Balon'un bütün ekibiyle balonları şişiriyoruz. Ben Lars'la bir balonda, Kaili ve ekipten birkaç kişi diğer balonda karın kristalleri arasında yükseliyoruz.
Kuş bakışı evler, kıvrım kıvrım yollar, ağaçlar olağanüstü ince bir işçilik ürünü sanki. Kar bütün fazlalıkları örtmüş, yalnızca güzellikleri bırakmıştır ortada. Dantel gibi işlemiştir Ürgüpü, Göreme'yi, Avanos'u, Zelve'yi... Güneşin önünü incecik bulutlar kaplıyor aniden. Girintili çıkıntılı vadilere, ağaçlara, karlara uzanan güneşin kolları gittikçe zayıflıyor. İnce ince yağan kar bir perde gibi iniyor güvercin yuvalarının, ağaçların, evlerin üstlerine.
İster yaz, ister kış, Kapadokya bölgesinin tüm güzelliklerini güvercinlerin gözüyle görmek için yavaşça gökyüzüne yükselen balonun içinde olmanız yeterli.
Şanşınız varsa çevrenizde sizinle uçan bir kaç balon daha vardır ve kaya tepelerinin ardından çıkıverir bir başka balon, oyun oynarcasına. Güvercinler uçan balonları görünce, zavallı bir baloncunun sıkı sıkıya tuttuğu balonların iplerini elinden kaçırdığını düşünürler mi bilmem ama, siz bir gün mutlaka, gökyüzünde süzülen o balonlardan birinde olun ve güvercinlerin gözüyle görün Kapadokya'yı, ister yaz güneşinde, ister kar yağışında.
elnur
Kelebekler Vadisi, **üdeniz, Dalyan
Timuçin Han
İş temposu yüksek ve stresli bir haftayı daha geride bırakmış, hafta sonu kendimi doğaya atmak arzusu ile plan yapmaya başlamıştım. Yorgunluktan dolayı araba kullanmak çok cazip gelmediği için bir tura katılmayı düşünüyor ve **üdenizi içimden geçiriyordum. Hal böyle olunca FMA Travelı arayıp, **üdenize giderken aman bizi de unutmayın dedim
Hareket vakti geldi çattı Günü daha iyi değerlendirmek amacıyla seyahatimize Cuma gecesi 24:00te hareket ederek başladık. Turumuzda bize FMA Travelın sahibi sanat tarihçisi ve ülkesel rehber Fatih Aygüneş rehberlik etti. O da yoğun temposunun stresini **üdeniz sularına bırakmak isteyenlerdendi. Turumuzun olmazsa olmaz bir diğer şahsı ise, araç kaptanımız Ercan Beydi.
Sanat tarihçisi bir rehber, güvenli ve konforlu bir araç ve direksiyonda Ercan Bey Her şey hazır artık, haydi hayırlı yolculuklar
Gece yolculuğumuz başlamış ve herkesi, sabah başlayacak, yorucu ama bir o kadarda keyifli geçecek bir turun heyecanı sarmaya başlamıştı. Fatih Beyin tur hakkındaki bilgilendirmelerinden sonra mikrofon elden ele gezdi ve herkes kendini tanıttı. Bir süre sohbet edildikten sonra bazılarımız uyuyarak sabaha daha dinç kalmayı, bazılarımız da sohbete devam edip grupla kaynaşmaya başlamak için sabahı beklememeye karar vermişti. Bende sabahı beklemeyenlerdendim. Grubumuzun profili geniş bir aileyi andırıyordu Anneler, anneanneler, ikinci bahar yaşayan çiftler, üniversiteli gençler Hepimizin ortak paydası güzel ülkemizin, güzel coğrafyasını, doğa harikalarını, tarihini ve kültürünü öğrenmek ya da yeniden hatırlamaktı. Böylesine güzel bir grupta sabaha kadar uyumayıp yolculuğu sohbet ederek tamamlayanlardım.
Sohbetler devam ederken bir yandan da birkaç arkadaş kendi içimizde güzel bir görev dağılımı yaptık Buna göre, ben fotoğraf çekimlerinden sorumluydum, Alperin bankacı olmasını fırsat bilip tüm hesap işlerini ona bıraktık, özellikle adisyonlar ile o ilgilenecekti Aylin ve Sevimin ise öncelikli görevleri hatıra fotoğrafları için poz vermekti Ayrıca yiyecek ve içecek tercihlerimizde gurmelik görevini de üstlenmişlerdi
Yol çok sakindi bizler uyumayıp sohbete devam ederken Kaptanımız Ercan Beyin de sıkılmadan yol alması için sohbetsiz kalmaması gerekiyordu, Fatih Bey ile birlikte bir nöbet planı yaptık, onun 01:00 03:00, benim de 03:00-06:00 nöbetimiz vardı. Ama, ava giderken avlandık Çünkü Ercan abi hem yola, hem yolculara, hem de sohbete hakimdi ve konuşmaya hiç ara vermedi olan yine bize oldu, nöbette uyku kaçamağı yapamadık yani
Birkaç keyifli çay molasının ardından Fethiyeye 45 km kala Tlos antik kentine geldik. Öncelikle kahvaltımızı yapıp kendimize gelmemiz için Tlosu kahvaltı sonrası dönüşe bırakarak 650 m yükseklikteki Yakapark Restauranta doğru yeşil bir tırmanışa başladık, temiz havanın ciğerlerimize dolmaya başlamasıyla uyuyanlar da yavaş yavaş uyanıyordu. 2 km sonra yemyeşil bir ortam bizi kucakladı. İçinde canlı bir alabalık çiftliğinin de olduğu Yakapark Restaurant gerçekten çok iyi bir kahvaltı molası olmuştu bizim için. Bazılarımız barın içindeki kanalda yüzen balıkları severken, severken diyorum çünkü buradaki alabalıkları elinizde dokunarak sevmeniz mümkün bazılarımız hamakta dinlenmeye başlamış, bazılarımız da ağaç tepelerinde koşan sincapları görmeye çalışıyordu. Biz ise bu arada gözleme derdindeydik Buradaki keyifli bir kahvaltının ardından tekrar Tlos antik kentine döndük.
(Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri)
- Dünya edebiyatının en önemli seyahatnameleri arasında 13. yüzyılda yayımlanmış Marko Polonun Uzak Doğu izlenimlerini içeren Seyahatnamesi
- 14. yüzyılda yaşamış Arap gezgin İbni Batutanın İslâm dünyası gezilerini konu edinen Seyahatnamesi yer alır.
- Türk edebiyatının ilk seyahatname eserleri arasında Farsça yazılan Hoca Gıyaseddin Nakkaşın AcâibülLetâif adlı eseriyle
- Ali Ekber Hatâînin 1515'te yazdığı Hıtâînâme adlı eseri sayılabilir.
- Seydî Ali Reis MiratülMemâlik adlı seyahatnamesinde Belücistan, Hindistan, Afganistan, Buhara, Maveraünnehirle ilgili gözlemlerini ve yaşadığı olayları anlatmıştır.
- III. Sultan Murat döneminde Tokatlı İbrahim oğlu Ahmet, Acâibnamei Hindistan adlı eserinde Kabil, Hindistan, Basra, Yemen, Hicaz izlenimlerini aktarır.
- Trabzonlu Mehmet Aşıkın MenâzırulAvâlim adındaki eseri de gezi edebiyatının önemli eserlerindendir.
- Türk edebiyatının en önemli seyahatname eserlerinden biri Evliya Çelebinin 10ciltlik seyahatnamesidir. Evliya Çelebi, 40 yıllık gezilerinden elde ettiği coğrafî, etnografik, tarihî, kültürel pek çok bilgiyi akıcı ve mübalâğalı bir üslûpla kaleme almıştır.
Türk edebiyatında seyahatname adıyla birçok eser yazıldığı gibi, adı seyahatname olmadığı hâlde bu türe özgü özellikler gösteren başka eserler de vardır. Pirî Reisin Bahriye adlı eseri buna bir örnektir.
İlk seyahatnameler, genellikle başka ülkelerde elçi olarak gönderilen devlet memurlarının gittikleri ülkenin yaşama biçimi, kültürel özellikleri, sosyal ilişkileri, giyim kuşamları, sokakları, şehircilikleri, bürokrasileri ve başka özellikleri hakkında Türk okuyucusu için aktardıkları ilgi çekici bilgilerden oluşmaktadır.
Kimi yazarlar, gittikleri ülkelerden gönderdikleri mektuplarda bulundukları ülke ile ilgili bazı bilgiler de vermişlerdir.
Sultanların sefer sırasında konaklar arası mesafeleri gösteren menâzil kitapları, her gün yapılan işleri anlatan rûznâmeler de gezi türüne ilişkin bilgiler içermektedirler.
- Haydar Çelebi Rûznâmesi buna örnek olarak gösterilebilir.
- Keçecizade İzzet Molla sürgüne gönderildiği Keşan ve İstanbula dönüş izlenimlerini MihnetKeşan adlı eserinde anlatır.
- Ömer Lütfi, Ümit Burnu Seyahatnamesinde dört yıl din bilgisi hocası olarak kaldığı Ümit Burnu ve havalisini değişik yönleriyle tanıtır.
Türk edebiyatında modern zamanlarda da yurt içine, İslâm dünyasına, Batıya ve başka ülkelere yapılmış pek çok gezinin notları yayımlanmıştır.
ÖRNEKLER
congenial
KAPADOKYAYA KAR YAĞMIŞ
Karın beyazlığı asfaltı aydınlatırken gökyüzünü delerek doğan ay turuncu bir mandalina şekerlemesi gibi gökte asılı kalıyor. O her halimi bilen ay ile birlikte en keyifli gece yolculuklarımdan birini yaparak sabah gün ışıdıktan bir süre sonra Nevşehir'e varıyorum. Damat İbrahim Paşa'nın şehridir, Nevşehir. Lale Devri'nin bu ünlü sadrazamın doğduğu kentten tek dileğim karla kaplı vadilerinde dolaştırdığı rüzgarın balonla uçmamıza izin vermesi. Ama önce karlı vadileri, peri bacalarını, yokuşlu yolları yürümeliyim. Kar güvercinlerle birlikte benim de üzerime yağmalı. Yol kenarında beyaz atkısını sarınmış kayısı ağaçlarını görmeli, karın ezilen sesinin rüzgarın sesine karışmasını dinlemeli, yağan karın oluşturduğu siste kaybolmalıyım.
İliklerimde karın sevinci, kara gömülerek yürüyorum. Kar farklı şekillere bürüyor ortalığı. Üzeri bembeyaz kaplanmış peri bacalarına bakıyorum. Hepsi de bir şeye benziyor. Kimi kremalı pastaya, kimi iki gözü, ağzı ve burnuyla kukuletalı bir adama benziyor. Kral Anthiocos da Nemrut'tan kalkıp gelmiş sanki...
Paşabağları bir başka güzel olmuş yine. Şapkalarına kar düşmüş kayalar diyarıdır orası. Saçlarına nazar boncukları takılmış kadınlara benzer ağaçları. Dallarında kem gözlerden sakınmak için asılmış mavi beyaz şans topları vardır. Peribacalarının dibindeki üzüm bağları kar altındadır şimdi.
Aşk vadisi ,aşk şiirleri okur dinlemesini bilenlere. Çukurda kalan vadi iyiden iyiye kara bulanmıştır. Bazı yerlerde yürürken dizlerime kadar karın içine düşüyorum ya, ağaçların da benden farkı yok, yarı bellerine kadar beyazlığın içindeler.
Kırk odalı saraylara benzeyen Uçhisar Kalesi, üzerindeki karla daha da etkileyici. Karın tül gibi örttüğü kalesinin tepesine çıkanlar güvercinlerin gözüyle görürler tüm vadiyi. Kaleye tırmanan üç kişi yukarıdan el sallıyor bana. Ben de göremediğim güneşin peşinden giden güne... Kapadokyanın en güzel saatleridir gün batımları ve doğumları. Buna bir de kar eklendi mi bir başka büyü kaplar ortalığı. Bir yandan karın üzerinde parlayan ay, bir yandan kayaların oluşturduğu gölgeler, göz göz güvercin yuvaları ve bir de ara sıra duyulan bir güvercinin kanat çırpması. Uzatın elinizi çekin o büyü yorganını üzerinize ve bekleyin sarmalasın sizi tüm Kapadokya.
Sabah saatlerinde Göreme'nin yollarında duman gibi salınır sis. Göreme Açık Hava Müzesi'nde kar kiliselerin kapılarına birikmiştir, tıpkı Avanos yolu üzerindeki Zelve'de olduğu gibi. Arap baskılarından kaçan Hıristiyanların sığındığı Göreme, zamanla Hıristiyanlığın büyük merkezlerinden biri olmuş ve din buradan yayılmaya başlamıştır. 450 tane kilisenin olduğu tespit edilen Göreme'de, bugün 360 kilise ve şapel ortaya çıkarılmış. Şimdi hepsi karlar altında Başlarında taçları, halklarını selamlayan krallara
benzer Kızılçukur'da kayalar. Buraya ulaşmak için uçuruma kurulu kiliseleri ile ünlü Çavuşin köyünün içinden geçilir. Karın altına saklanmış Çavuşin'in sessiz sedalara bürünmesine şaşmamak gerekir.
Ortahisar'ın sokak araları dardır. Kara bata çıka yaptığım yürüyüş, karlı pencereler, üşümüş güvercinler, tüten bacaların hissettirdiği sıcak yuvalar ruhuma iyi geliyor. Evlerin arasından vadiyi görebileceğim bir aralığa çıkıyorum. Aşağıda uzayıp giden buğulu bir manzara var. Vadinin içerisinde ip gibi kıvrılan nehir donmuş, akmıyor, kıyısında kavak ağaçları; boyları güvercin yuvalarını geçmiş. Yuvaların ağzına kar birikmiş. Karın sessizliği her yerde. Anlıyorum... Karda sessizce uyur vadiler...
Karlı Kapadokya'nın en etkileyici görüntüsü nedir diye düşündüğümde, aklım, hayalim aynı cevabı verir hep; Sinasos... Bir başka yağar Sinasos'a kar, bir başka tutar yerleri. İnsanların hali de başkadır kar altında. Evlerin cephelerini süsleyen taş oyuntularında minicik yığınlar yapar kar. Tepeleri basan sis, ani bastıran karın etkisiyle aşağılara inince vadilerde göz gözü görmez olur.
Sonunda sabah uyandığımda omuzuma dokunan güneş balonla uçabileceğimizi müj****yor. Mevsim kış, dışarıda kar var bu nedenle de balon uçuşu için sabahın karanlığında uyanmamız gerekmiyor. Oysa yazın hava ısınmadan balon uçuşunu tamamlayıp inmemiz gerektiği için sabah 5'lerde uyanıyor ve hazırlıklara başlıyoruz. Uçuş için uygun zaman ve uygun yer ayarlandıktan sonra Kapadokya Balon'un bütün ekibiyle balonları şişiriyoruz. Ben Lars'la bir balonda, Kaili ve ekipten birkaç kişi diğer balonda karın kristalleri arasında yükseliyoruz.
Kuş bakışı evler, kıvrım kıvrım yollar, ağaçlar olağanüstü ince bir işçilik ürünü sanki. Kar bütün fazlalıkları örtmüş, yalnızca güzellikleri bırakmıştır ortada. Dantel gibi işlemiştir Ürgüpü, Göreme'yi, Avanos'u, Zelve'yi... Güneşin önünü incecik bulutlar kaplıyor aniden. Girintili çıkıntılı vadilere, ağaçlara, karlara uzanan güneşin kolları gittikçe zayıflıyor. İnce ince yağan kar bir perde gibi iniyor güvercin yuvalarının, ağaçların, evlerin üstlerine.
İster yaz, ister kış, Kapadokya bölgesinin tüm güzelliklerini güvercinlerin gözüyle görmek için yavaşça gökyüzüne yükselen balonun içinde olmanız yeterli.
Şanşınız varsa çevrenizde sizinle uçan bir kaç balon daha vardır ve kaya tepelerinin ardından çıkıverir bir başka balon, oyun oynarcasına. Güvercinler uçan balonları görünce, zavallı bir baloncunun sıkı sıkıya tuttuğu balonların iplerini elinden kaçırdığını düşünürler mi bilmem ama, siz bir gün mutlaka, gökyüzünde süzülen o balonlardan birinde olun ve güvercinlerin gözüyle görün Kapadokya'yı, ister yaz güneşinde, ister kar yağışında.
elnur
Kelebekler Vadisi, **üdeniz, Dalyan
Timuçin Han
İş temposu yüksek ve stresli bir haftayı daha geride bırakmış, hafta sonu kendimi doğaya atmak arzusu ile plan yapmaya başlamıştım. Yorgunluktan dolayı araba kullanmak çok cazip gelmediği için bir tura katılmayı düşünüyor ve **üdenizi içimden geçiriyordum. Hal böyle olunca FMA Travelı arayıp, **üdenize giderken aman bizi de unutmayın dedim
Hareket vakti geldi çattı Günü daha iyi değerlendirmek amacıyla seyahatimize Cuma gecesi 24:00te hareket ederek başladık. Turumuzda bize FMA Travelın sahibi sanat tarihçisi ve ülkesel rehber Fatih Aygüneş rehberlik etti. O da yoğun temposunun stresini **üdeniz sularına bırakmak isteyenlerdendi. Turumuzun olmazsa olmaz bir diğer şahsı ise, araç kaptanımız Ercan Beydi.
Sanat tarihçisi bir rehber, güvenli ve konforlu bir araç ve direksiyonda Ercan Bey Her şey hazır artık, haydi hayırlı yolculuklar
Gece yolculuğumuz başlamış ve herkesi, sabah başlayacak, yorucu ama bir o kadarda keyifli geçecek bir turun heyecanı sarmaya başlamıştı. Fatih Beyin tur hakkındaki bilgilendirmelerinden sonra mikrofon elden ele gezdi ve herkes kendini tanıttı. Bir süre sohbet edildikten sonra bazılarımız uyuyarak sabaha daha dinç kalmayı, bazılarımız da sohbete devam edip grupla kaynaşmaya başlamak için sabahı beklememeye karar vermişti. Bende sabahı beklemeyenlerdendim. Grubumuzun profili geniş bir aileyi andırıyordu Anneler, anneanneler, ikinci bahar yaşayan çiftler, üniversiteli gençler Hepimizin ortak paydası güzel ülkemizin, güzel coğrafyasını, doğa harikalarını, tarihini ve kültürünü öğrenmek ya da yeniden hatırlamaktı. Böylesine güzel bir grupta sabaha kadar uyumayıp yolculuğu sohbet ederek tamamlayanlardım.
Sohbetler devam ederken bir yandan da birkaç arkadaş kendi içimizde güzel bir görev dağılımı yaptık Buna göre, ben fotoğraf çekimlerinden sorumluydum, Alperin bankacı olmasını fırsat bilip tüm hesap işlerini ona bıraktık, özellikle adisyonlar ile o ilgilenecekti Aylin ve Sevimin ise öncelikli görevleri hatıra fotoğrafları için poz vermekti Ayrıca yiyecek ve içecek tercihlerimizde gurmelik görevini de üstlenmişlerdi
Yol çok sakindi bizler uyumayıp sohbete devam ederken Kaptanımız Ercan Beyin de sıkılmadan yol alması için sohbetsiz kalmaması gerekiyordu, Fatih Bey ile birlikte bir nöbet planı yaptık, onun 01:00 03:00, benim de 03:00-06:00 nöbetimiz vardı. Ama, ava giderken avlandık Çünkü Ercan abi hem yola, hem yolculara, hem de sohbete hakimdi ve konuşmaya hiç ara vermedi olan yine bize oldu, nöbette uyku kaçamağı yapamadık yani
Birkaç keyifli çay molasının ardından Fethiyeye 45 km kala Tlos antik kentine geldik. Öncelikle kahvaltımızı yapıp kendimize gelmemiz için Tlosu kahvaltı sonrası dönüşe bırakarak 650 m yükseklikteki Yakapark Restauranta doğru yeşil bir tırmanışa başladık, temiz havanın ciğerlerimize dolmaya başlamasıyla uyuyanlar da yavaş yavaş uyanıyordu. 2 km sonra yemyeşil bir ortam bizi kucakladı. İçinde canlı bir alabalık çiftliğinin de olduğu Yakapark Restaurant gerçekten çok iyi bir kahvaltı molası olmuştu bizim için. Bazılarımız barın içindeki kanalda yüzen balıkları severken, severken diyorum çünkü buradaki alabalıkları elinizde dokunarak sevmeniz mümkün bazılarımız hamakta dinlenmeye başlamış, bazılarımız da ağaç tepelerinde koşan sincapları görmeye çalışıyordu. Biz ise bu arada gözleme derdindeydik Buradaki keyifli bir kahvaltının ardından tekrar Tlos antik kentine döndük.