MR.Fatih61
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 17 Eyl 2014
-
- Mesajlar
- 25
-
- MFC Puanı
- 0
Güzel Bir Hikaye
Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan kısacası yaşantısından sıkılan bir adam, cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş. Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş:
Tiyatro gelin kaçırmayın, bu akşam tiyatro
Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş. Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye.
Oyun bitmiş herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış. Adam ise: Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onunla bir şey konuşmam gerek demiş.
Seyrettiği oyunun etkisinde, müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun ne iş olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş. Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş. Ardından denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş.
İşte, burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım demiş ve gitmiş.
Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu da diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış. Aylardır kirden, tozdan içine girilemeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş.
Tamam, seni işe alıyorum.
Fakat benim yatacak yerim yok.
O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.
İstediği olan tiyatro tutkunu, huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür, Adın neydi senin? Buraya yazalım demiş.
Aldığı cevap ise şu olmuş:
William Adım William Sheakspeare.
ne rivayete göre tiyatroyla ilk tanıştığı bu tarihte 40lı yaşlardaymış Sheakspeare. Bu tanışma onda tutku haline gelince büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış. Meslek hayatı boyunca günde sadece üç saat uyuyarak bu tutkusu uğruna, zamanının büyük bölümünü adamaktan vazgeçmemiş ve hepimizin çok iyi bildiği o muhteşem oyunlarını yazmış.
Bu oldukça düşündürücü ve inanılmaz bir hikaye gibi görünse de günümüze ve kendi durumumuza uyarladığımızda, eğer fark edebilirsek bir de ilham veren, insanı motive eden bir yönü vardır.
Peki, o zaman biz kendimiz için ne yapabiliriz? Acaba biz de yapmak istediklerimizi yapmak için geç kaldığımızı mı düşünüyoruz?
Engellerin Farkında mıyız?
Kendi önümüze koyduğumuz engellerin farkında mıyız? Bizi engelleyen şey nedir ya da neler bizim için engel oluşturuyor? Çok mu yaşlıyız mesela?
Mimar Sinan, kalfalık dönemi eseri olarak tanımladığı Süleymaniye Camiinin inşaatını bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Ustalık eserimdir dediği Selimiye Camiini bitirdiğinde ise yaşı 87 olmuştu.
Eski Romada döneminin en büyük devlet adamı ve hukukçusu olarak tanınan Cato, Yunancayı öğrendiğinde tam 80 yaşındaydı.
Satchel Paigein muhteşem sözünde dediği gibi: Kaç yaşında olduğunuzu bilmeseniz, kaç yaşında olurdunuz?
Aslında kabul etmek gerekir ki, gerçekten de hissettiğimiz yaştayız. Ya da yapmak istediklerimiz ne kadar çoksa o kadar genciz. Çünkü yapabilmek için daha çok zamana ihtiyacımız olacak demektir.
Eğer aklımız, beynimiz, ruhumuz, kalbimiz hayaller kuruyorsa, bunları gerçekleştirmek için gereken enerjimiz de vardır. Belki sadece biraz inanca ihtiyacımız olabilir. Bu inanç ise başkaları tarafından bize bir altın tepside sunulmaz. Önce kendimiz kendimize inanmak zorundayız. Ve her ne yapacaksak yapalım, önce kendimiz için yapmak, kendimizi mutlu etmek üzere yapmaktır doğru olan.
Biz mutlu olmazsak ya da başkalarına kendimizi beğendirmek için uğraşmak üzere çabalıyorsak, bu kimseye yararı olmayacak boşa harcanan bir emektir sadece.
Düşünün ki, kim bilir ne hayalleriniz vardı ya da hala ne hayaller kuruyorsunuz?
Bunlar sadece hayal olarak aklınızı bir köşesinden gelip geçen sıradan ya da olamayacak hevesler midir yoksa mutlaka bir gün yapmak istediğiniz, gerçekleşeceğine canı gönülden inandığınız hayaller midir?
Ne türde olduğuna sadece siz karar verebilirsiniz. Gerçekleşmesi de sizin elinizde. Kendiniz için neler yapabilirsiniz ve ne zaman yapmaya başlayacaksınız? Daha ne kadar erteleyeceksiniz?
Hala Bir gün yapacağım diyorsanız unutmayın ki, yarın bundan sonraki hayatınızın ilk günü. Muhteşem bir ilk gün olması için planlarınız hazır mı?
Megaforum YÖNETİMİ !
Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan kısacası yaşantısından sıkılan bir adam, cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş. Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş:
Tiyatro gelin kaçırmayın, bu akşam tiyatro
Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş. Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye.
Oyun bitmiş herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış. Adam ise: Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onunla bir şey konuşmam gerek demiş.
Seyrettiği oyunun etkisinde, müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun ne iş olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş. Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş. Ardından denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş.
İşte, burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım demiş ve gitmiş.
Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu da diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış. Aylardır kirden, tozdan içine girilemeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş.
Tamam, seni işe alıyorum.
Fakat benim yatacak yerim yok.
O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.
İstediği olan tiyatro tutkunu, huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür, Adın neydi senin? Buraya yazalım demiş.
Aldığı cevap ise şu olmuş:
William Adım William Sheakspeare.
ne rivayete göre tiyatroyla ilk tanıştığı bu tarihte 40lı yaşlardaymış Sheakspeare. Bu tanışma onda tutku haline gelince büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış. Meslek hayatı boyunca günde sadece üç saat uyuyarak bu tutkusu uğruna, zamanının büyük bölümünü adamaktan vazgeçmemiş ve hepimizin çok iyi bildiği o muhteşem oyunlarını yazmış.
Bu oldukça düşündürücü ve inanılmaz bir hikaye gibi görünse de günümüze ve kendi durumumuza uyarladığımızda, eğer fark edebilirsek bir de ilham veren, insanı motive eden bir yönü vardır.
Peki, o zaman biz kendimiz için ne yapabiliriz? Acaba biz de yapmak istediklerimizi yapmak için geç kaldığımızı mı düşünüyoruz?
Engellerin Farkında mıyız?
Kendi önümüze koyduğumuz engellerin farkında mıyız? Bizi engelleyen şey nedir ya da neler bizim için engel oluşturuyor? Çok mu yaşlıyız mesela?
Mimar Sinan, kalfalık dönemi eseri olarak tanımladığı Süleymaniye Camiinin inşaatını bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Ustalık eserimdir dediği Selimiye Camiini bitirdiğinde ise yaşı 87 olmuştu.
Eski Romada döneminin en büyük devlet adamı ve hukukçusu olarak tanınan Cato, Yunancayı öğrendiğinde tam 80 yaşındaydı.
Satchel Paigein muhteşem sözünde dediği gibi: Kaç yaşında olduğunuzu bilmeseniz, kaç yaşında olurdunuz?
Aslında kabul etmek gerekir ki, gerçekten de hissettiğimiz yaştayız. Ya da yapmak istediklerimiz ne kadar çoksa o kadar genciz. Çünkü yapabilmek için daha çok zamana ihtiyacımız olacak demektir.
Eğer aklımız, beynimiz, ruhumuz, kalbimiz hayaller kuruyorsa, bunları gerçekleştirmek için gereken enerjimiz de vardır. Belki sadece biraz inanca ihtiyacımız olabilir. Bu inanç ise başkaları tarafından bize bir altın tepside sunulmaz. Önce kendimiz kendimize inanmak zorundayız. Ve her ne yapacaksak yapalım, önce kendimiz için yapmak, kendimizi mutlu etmek üzere yapmaktır doğru olan.
Biz mutlu olmazsak ya da başkalarına kendimizi beğendirmek için uğraşmak üzere çabalıyorsak, bu kimseye yararı olmayacak boşa harcanan bir emektir sadece.
Düşünün ki, kim bilir ne hayalleriniz vardı ya da hala ne hayaller kuruyorsunuz?
Bunlar sadece hayal olarak aklınızı bir köşesinden gelip geçen sıradan ya da olamayacak hevesler midir yoksa mutlaka bir gün yapmak istediğiniz, gerçekleşeceğine canı gönülden inandığınız hayaller midir?
Ne türde olduğuna sadece siz karar verebilirsiniz. Gerçekleşmesi de sizin elinizde. Kendiniz için neler yapabilirsiniz ve ne zaman yapmaya başlayacaksınız? Daha ne kadar erteleyeceksiniz?
Hala Bir gün yapacağım diyorsanız unutmayın ki, yarın bundan sonraki hayatınızın ilk günü. Muhteşem bir ilk gün olması için planlarınız hazır mı?
Megaforum YÖNETİMİ !