PeriKızı
Moderatör
-
- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
-
- Mesajlar
- 8,671
-
- MFC Puanı
- 26,804
Felsefe yapmak ya da felsefe günlük dilimizde, derin ve anlaşılması güç sözler söylemek demektir. Çoğunlukla, alaycı ve küçük düşürücü bir anlamda kullanılır. Yani boş ve anlaşılmaz şeyler söylemek: safsata ya da mugalata yapmak anlamına gelir. Feylesof sözcüğü ise, felsefeyle uğraşan kimseden başka, dünyayı umursamayan kişi ve dinsiz demektir. İkinci anlamda. Yunanca sophia yani "bilgelik" kavramının kalıntılarını görmek olanaklıdır.
Filozof, yaygın düşünce ve değerleri eleştiren, kendine özgü bir yaşam biçimi bulmaya yönelen bilge insan anlamına gelir. Umursamazlıkta, yine yunancadaki kökün dünya işlerine ve değerlerine önem vermeyen kimse anlamı da vardır; yani kabullenilmiş düşünceleri ve değerleri çoğunlukla önemsemeyen bir insan tipidir. Dinsiz anlamında ise feylesofun, inanca değil akla ve özgür düşünceye önem vermesi dile getiriliyor.
Böylece, Arapçadan dilimize geçen felsefe ve feylesof sözcüklerinin pek olumlu bir biçimde yorumlanmamakla birlikte, Yunanca kökteki anlamları taşıdığını görüyoruz.
Kültür dili olarak Osmanlıcada, felsefenin, bu anlamların yanı sıra, İlk nedenleri ve İlkeleri araştıran bilgi dalı, bir bilim alanının ana ilkelerinin incelenmesi ve açıklanması, büyük filozofların ortaya koydukları öğretiler gibi anlamlar kapsadığını görüyoruz. Ayrıca, İslam düşüncesi doğrultusunda, Osmanlıcada, filozoflara, falâsife dendiği gibi hükemâ yani hakimler (bilgeler) de deniyordu. Osmanlıcada «hikmet» felsefeden daha geniş kapsamlıydı ve gizli ve bilinmeyen nokta, neden, ahlaka ilişkin kısa söz anlamına geliyordu. Bu açıdan, hakim yani hikmet sahibi de varlığın ve yaşamın gizli nedenlerini kavramış bilge kişi anlamına geliyordu.
Bugünkü kültür dilimizde, felsefe sözcüğü, daha önceki sorularda açıkladığımız anlamları kapsar. Yani hem kök anlamını (akıl ve özgür düşünceyle doğruya, iyiye yönelme; sınama ve eleştirme) hem de göz önünde tuttuğu bilgi türünü (varlığın ve bilginin ilk neden ve ilkelerini ortaya koyma; bütünsel bir açıklama verme) dile getirir. Ayrıca bir filozofun ya da bir akımın ve çağın felsefi öğretisi ve son olarak da felsefe dersi anlamlarına gelir.
Filozof, yaygın düşünce ve değerleri eleştiren, kendine özgü bir yaşam biçimi bulmaya yönelen bilge insan anlamına gelir. Umursamazlıkta, yine yunancadaki kökün dünya işlerine ve değerlerine önem vermeyen kimse anlamı da vardır; yani kabullenilmiş düşünceleri ve değerleri çoğunlukla önemsemeyen bir insan tipidir. Dinsiz anlamında ise feylesofun, inanca değil akla ve özgür düşünceye önem vermesi dile getiriliyor.
Böylece, Arapçadan dilimize geçen felsefe ve feylesof sözcüklerinin pek olumlu bir biçimde yorumlanmamakla birlikte, Yunanca kökteki anlamları taşıdığını görüyoruz.
Kültür dili olarak Osmanlıcada, felsefenin, bu anlamların yanı sıra, İlk nedenleri ve İlkeleri araştıran bilgi dalı, bir bilim alanının ana ilkelerinin incelenmesi ve açıklanması, büyük filozofların ortaya koydukları öğretiler gibi anlamlar kapsadığını görüyoruz. Ayrıca, İslam düşüncesi doğrultusunda, Osmanlıcada, filozoflara, falâsife dendiği gibi hükemâ yani hakimler (bilgeler) de deniyordu. Osmanlıcada «hikmet» felsefeden daha geniş kapsamlıydı ve gizli ve bilinmeyen nokta, neden, ahlaka ilişkin kısa söz anlamına geliyordu. Bu açıdan, hakim yani hikmet sahibi de varlığın ve yaşamın gizli nedenlerini kavramış bilge kişi anlamına geliyordu.
Bugünkü kültür dilimizde, felsefe sözcüğü, daha önceki sorularda açıkladığımız anlamları kapsar. Yani hem kök anlamını (akıl ve özgür düşünceyle doğruya, iyiye yönelme; sınama ve eleştirme) hem de göz önünde tuttuğu bilgi türünü (varlığın ve bilginin ilk neden ve ilkelerini ortaya koyma; bütünsel bir açıklama verme) dile getirir. Ayrıca bir filozofun ya da bir akımın ve çağın felsefi öğretisi ve son olarak da felsefe dersi anlamlarına gelir.