Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Fatima'nın Üçüncü Sırrı

Almora

MFC Üyesi
Konum
Mersin
  • Üyelik Tarihi
    2 Ağu 2014
  • Mesajlar
    2,877
  • MFC Puanı
    343
Fatima'nın Üçüncü Sırrı



fatima.jpg


83 Yıl Önce Güneş, Fatima'da Dans Etti

13 Mayıs 1917 günü Portekiz'de, Lizbon'un yaklaşık 150 kilometre kuzeyindeki Fátima kenti yakınlarında olağandışı bir olay yaşandı. Çobanlık yapan üç küçük çocuk; 10 yaşındaki Lucia dos Santos, 9 yaşındaki Francisco Marto ve kız kardeşi 7 yaşındaki Jacinta, Fátima'ya 1 kilometre uzaklıktaki Aljustrel köyünün yakınlarındaki Azize İren'in Mağarası (Cova da Iria) diye bilinen bir mağaranın önünde koyunları için küçük bir ağıl oluşturmaya çalışıyorlardı. Hava, açık ve rüzgârsızdı. Ansızın gök gürültüsüne benzer bir ses duyuldu. Ardından şimşeğe benzer bir parlama oldu. Parlamanın oluşturduğu ışığın içinden, baştan aşağı parlak beyaz giysili ve çok güzel bir genç kadın görüntüsü ortaya çıktı. Beyazlı kadın, çocuklara, kendisinden korkmamalarını söyledi ve her ayin 13'ünde bu mağaranın önüne gelmelerini istedi.
Çocuklar, olayı gizlemeye karar verdiler. Ancak, en küçükleri olan Jacinta'nın, heyecanını yenemeyip annesine olaydan söz etmesi üzerine haber kısa sürede duyuldu. Herkes, üç küçük çocuğun Azize İren'in Mağarası'nda Meryem Ana'yı gördüğünü konuşuyordu. Nitekim; çocuklar, 13 Haziran'daki buluşmaya giderken arkalarından da yaklaşık 1000 kişilik bir grup geliyordu. Sonraki aylarda, olayı, yörede ve ülkede neredeyse duymayan kalmamıştı. Öyle ki Temmuz, Ağustos ve Eylül ayındaki buluşmalarda, çocuklarla birlikte gelenlerin sayısı giderek artmış ve 50.000 kişiye ulaşmıştı.

Bu buluşmaların ilginç bir yanı da suydu: Üç çocuktan başka hiç kimse, o ışıktan varlığı göremiyor ve konuşulanları duyamıyordu. Bununla birlikte orada bulunan binlerce kişi, nedenini anlamaksızın yarı bir trans durumuna giriyor ve kendilerinden geçiyorlardı.

"Güneş, Fátima'da Dans Etti" adlı kitabın yazarı Joseph Poletia, söyle yazmıştı: "Önce Güneş'in ışığında bir azalma oluyordu. Sonra giderek şiddetlenen bir vınlama sesi duyuluyor ve esrârengiz bir bulut ortaya çıkıyordu. Küçük çocuklarsa, dizlerinin üzerine çökerek kendilerinden geçiyorlardı. Bu arada orada bulunan herkes, tanımı olanaksız duygularla doluyordu." Kimi tanıklarsa, o bulutun zaman zaman alçalarak çocukları kuşattığını öne sürüyordu.
13 Ekim 1917 günü, Azize İren'in Mağarası'nın önünde yine onbinlerce kişi toplanmıştı. Herkes, mucizeyi; Meryem Ana'nın ışığın içinden çıkmasını bekliyordu. Öğleye doğru göğü gri bulutlar kapladı. Az sonra da şiddetli bir yağmur başladı. Ama kimse yerinden kımıldamıyordu. Saat tam 12'de bulutlar, yavaşça dağılmaya başladı. Az sonra bulutların ardından Güneş belirdi. Ancak, kimileri bunu renkli ve çok güçlü ışıklar saçan, disk biçiminde bir nesneye benzetmişti. Güneş ya da "nesne", her neyse, renkli ışıklar saçarak dönüyordu. (Bu dönme meselesinden ötürü, bazı araştırmacılar, sonraları, "dönen Güneş", "dans eden Güneş", gibi tanımlamalar yapacaktı.) Tanıklara göre nesneden yayılan ışıklar o denli güçlüydü ki, orada bulunanların yüzleri de, nesnenin dönüsüne bağlı olarak, yayılan ışıklardan ötürü renkten renge giriyordu. Çocuklarsa bir zeytin ağacının yanında diz çökmüş, göğe bakıyordu. O gün 70.000 kişi, bunlara tanık olmuştu ve bu son buluşmaydı.

Beyaz giysili güzel kadının, bir yıl önce, "İkinizi az sonra yanıma alacağım." sözüne de uygun biçimde, Francisco, 1919'da; Jacinta da 1920'de öldüler. Lucia'ysa sessizliğini sürdürdü ve birkaç yıl sonra da Rahibe Maria das Dores adını alarak Coimbra Manastırı'na girdi.
Lucia, 1917 yılının Mayıs-Ekim ayları arasında Meryem Ana tarafından kendisine verildiğini öne sürdüğü mesajın ilk iki bölümünü 1941'de kaleme aldı ve hiyerarşik yoldan Vatikan'a, Papa 12. Pius'a ulaştırdı. İki yıl sonra, 1943'te mesajın üçüncü bölümünü yazdı. Ancak, bu bölümle ilgili olarak, "Daha iyi anlaşılabileceği 1960 yılında açıklanması doğru olur..." diye bir koşul da öne sürmüştü.

1959'da, yani "sır"rın açıklanmasına bir yıl kala, Papa 23. Jean, bir zarfta bulunan ve Portekizce yazılmış mesajı açıp ağır ağır okudu. Sonra derin düşüncelere daldı ve mesajı tekrar zarfa koyup mühürledi. Bir iddiaya göre, üçüncü bölümle ilgili olarak, yakınındaki din adamlarına şöyle dedi: "Bu bölümü çok gizli tutmak zorundayız. Çünkü işareti, tüm dünyada panik yaratabilir." Ve böylece, 23. Jean'ın, konuşulmasını bile yasakladığı "sır", 1960 yılında da dünyaya açıklanmadı.

Yıl, 1967'ydi. 23. Jean'dan sonraki Papa 6. Paul, Fátima olayının 50. yılı törenlerine katılmak üzere Portekiz'e hareket etmeden önce zarfı açtı ve "sır"rı okudu. Kendisine yakın çevrelerin ifadelerine göre 6. Paul, derin bir bunalıma girmiş ve günlerce kendisine gelememişti. Bir söylentiye göre 6. Paul, Fátima mesajının bir bölümünü, nükleer faaliyetlerin dünyayı nasıl bir uçurumun kıyısına getirdiği anlaşılabilsin diye, Washington'a, Londra'ya ve Moskova'ya göndermişti. (mesajın bugün bilinen bölümünün, böylelikle kamuoyuna sızdığı öne sürülür.)
Sonraki Papa, Vatikan'ın tarihi boyunca görmediği kadar aydın, ileri görüşlü ve alışılmışın dışında bir din adamı olan 1. Jean Paul'du. Ne var ki, 1978'de göreve geldikten 33 gün sonra aniden ölüverdi. Yarı açık - yarı kapalı açıklama şöyleydi: Papa, Fátima'nın üçüncü sırrını okudu ve yorgun kalbi buna dayanamadı! 1. Jean Paul, daha başlangıçta Kilise'nin tutuculuğuna karşı reformcu tavırlarıyla dikkat çekmişti ve üstelik kalbi de sapasağlamdı! Kendisi belki de "üçüncü sır"rı tüm dünyaya ifşâ edebilecek Papa kanaatini uyandırmış ve bu yüzden de tehlikeli (!) sayılmaya başlamıştı ve kuşkusuz Fátima'nın üçüncü sırrını biliyordu.
2000 yılının Mayıs ayında, Fátima olayının 83. yıldönümünde, şimdiki Papa, 2. Jean Paul'un üçüncü sırrı açıklayacağı söylentileri yayıldı. Kimi yerli ve yabancı yayın organlarında, Beyaz giysili bir din adamının, yani Papa'nın, Mehmet Ali Ağca tarafından vurulması, üçüncü sır olarak açıklandıysa da, bunun, mesajın daha önce açıklanan bölümüyle karşılaştırıldığında son derece mantıksız bir iddia olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca mesajın açıklanan bölümünün Ekim Devrimi'ni, İkinci Dünya Savaşı'nı ya da Sovyetler Birliği'nin dağılmasını bildirdiğine ilişkin yorumlar da pek doğru olmasa gerek. Mesaj, anlaşıldığı kadarıyla daha çok Kilise'ye ve dünyanın gidişatını elinde tutan ülke liderlerine bir uyarı niteliği taşıyor. Ya hiçbir Papa'nın açıklamaya yanaşmadığı üçüncü sır? O, henüz açıklanmadı ve hâlâ Vatikan'da, Papa'nın elinin altındaki bir kutunun içindeki kapalı bir zarfta bulunuyor.
FATIMA MESAJININ AÇIKLANAN BÖLÜMÜ

Her yerde düzensizlik hüküm sürüyor. En yüksek makamlarda bile hüküm süren ve işlerin yürümesine karar veren Şeytan'dır. Şeytan, Kilise'nin en üst noktasına kadar sokuldu. İnsanlığın yarısını birkaç dakikada yok edebilen silahları icat eden bilginlerin büyük bir kısmının ruhuna fesat tohumlarını ekmeyi de başaracak. Ulusların güçlü olanlarını kendi imparatorluğunun egemenliği altına alacak ve onları,bu silahları kitle halinde üretmeye yöneltecek. Eğer insanlık, kendini korumazsa, Oğlum'un kollarına atılmaya zorlayacağım. Dünya ve Kilise'nin başında olanlar bu davranışlara karşı çıkmazlarsa, bunu ben yapacağım ve Babam Tanrı'ya, insanları yargılaması için dua edeceğim. O zaman Tanrı en sert ve tufandan aşağı kalmayacak şiddetle insanları cezalandıracaktır. Büyük ve kudretliler de, küçük ve zayıflar gibi yok olacaklar. Fakat büyük değişimler de olacak. Çürümüş olan düşer ve düsen korunmaz. Kilise kararacak ve dünya karışacak.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında büyük, büyük bir savaş çıkacak. O zaman gökten ateş ve duman düşecek ve denizlerin suları,göğe doğru köpüklerini kusarak buharlaşacak ve ayakta olan her şey bas aşağı gelecek. Ve milyon kere milyon insan, saatten saate, yaşamını yitirecek ve sağ kalanlar ölmüş olanlara imrenecekler. Gözün gördüğü her yerde bela, dünyanın her yerinde sefalet ve her ülkede perişanlık olacak.
İşte, zaman çok yaklaşıyor, karanlık uçurum derinleştikçe derinleşiyor ve çıkış yolu da yok; iyiler kötülerle, büyükler küçüklerle, Kilise'nin prensleri kendi müminleriyle, dünyanın iktidar sahipleri kendi halkıyla ölecekler. O zaman yeryüzünün tek hakimi olan Şeytan'ın hizmetkârları ile sapkın insanlar tarafından zafere ulaştırılan ölüm, her yere egemen olacak.
Bu zaman, ne kral ve imparatorun, ne kardinal ve rahibin hiç beklemediği bir zamandır; ceza verip intikam almak için yine Babam'ın takdirine göre gelecektir. Daha sonra, ancak birkaç canlı kalınca, yeniden Tanrı ve ihtişamına yakarılacak, dünya tekrar bozulmasın diye, geçmişte olduğu gibi, O'na hizmet edilecek.

Oğlum İsa Mesih'in gerçek taklitçilerine, gerçek Hıristiyan ve son zamanların havarilerine sesleniyorum. Zamanların zamanı geliyor. İnsanlık tuttuğu yoldan eğer geri dönmez ve bu dönme yukarıdan, dünya ve Kilise yöneticilerinden gelmezse, sonların sonu da geliyor. Bu dönüş olmaz ve her şey olduğu gibi kalır da, evet, her şey kötünün kötüsü olursa, ne yazık!
"Fatima Mesajı" İçin Uçak Kaçırdı

2 Mayıs 1981'de, Avustralyalı eski bir rahip olan 55 yaşındaki Lawrance James Downey, Dublin-Londra seferini yapan bir İrlanda uçağını kaçırdı. Downey, bombalı süsü verilmiş bir boş kutuyla kaçırdığı uçağı Fransa'nın kuzey batısındaki bir havaalanına indirdikten sonra isteğini bildirdi ve yetkililere teslim oldu: "Fátima'nın üçüncü sırrının dünyaya açıklanmasını istiyorum!.." Bu olaydan yalnızca 11 gün sonra, 13 Ekim 1981'de, Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca, Vatikan'daki San Pietro Alanı'nda, saat 17.20 sıralarında Papa 2. Jean Paul'u tabancayla vurdu. Papa, ağır yaralandı. Ağca'ya göre, bir rahibe, kendisini tutarak kaçmasını önlemiş ve olay yerinde yakalanmıştı. Papa, sağlığına kavuştuktan sonra Ağca'nın kendisine sıktığı iki merminin kovanını, Fátima'daki kiliseye armağan etti. O gün, Fátima olayının 64. yıldönümüydü ve Papa'ya göre Meryem Ana, bu yüzden kendisini ölümden korumuştu. Yaşam boyu hapse mahkum olan Ağca'ysa sonraki yıllarda yaptığı açıklamada Fátima olayını ancak on yıl sonra öğrendiğini öne sürecekti. Ağca'nın olay yerinden kaçmasını önleyen rahibenin adı Lucia'ydı ve Fátimalı rahibe Lucia'dan 64 yaş küçüktü!.. Dünyadaki Meryem Ana Vizyonları

Dünyanın çeşitli yörelerinde, değişik tarihlerde Meryem Ana'yı "gördüğünü" söyleyen birçok kişi vardır. Kayıtlara "Meryem Ana vizyonları" olarak geçen bu tür olayların gerçekleştiğine inanılan yerler, Hıristiyanlarca kutsal yer olarak kabul ediliyor. Meryem Ana vizyonlarının oluştukları yerler, tarihsel sırasıyla şunlardır: Guadalupe (Meksika), 1531
Paris, 1830
La Salette (Fransa), 19 Eylül 1846
Lourdes (Fransa), 11 Şubat-16 Temmuz 1858
Knock (İrlanda), 21 Ağustos 1879
Fátima (Portekiz), 13 Mayıs-13 Ekim 1917
Beauraing (Belçika), 29 Kasım 1932-3 Ocak 1933
 
Üst Alt