Melankolik
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 25 Ara 2009
-
- Mesajlar
- 566
-
- MFC Puanı
- -28
GİRİŞ:
Fatiha, fethetmek yani açmak kökünden gelen bir kelimedir. Kurân-ı Kerim bu sure ile açıldığı için sureye Fatiha Suresi denilmiştir. Fatiha Suresine Kurânın hülasası, anası ve esası anlamında Ümmül-Kitap ve Ümmül-Kurân denilmiştir. Yüce Allah Fatihaya Sebul-Mesanî vel-Kurânil-Azîm (Hicr, 15:87) adını verir. Peygamberimiz (sav) bunun Fatiha Suresi olduğunu açıklamıştır. (Buhârî, Tefsîrü'l-Kur'ân, 1; Fezâilu'l-Kur'ân, 9) Sadece Fatiha Suresi inzal edilmiş olsaydı iman için yeterli olacağından bu sureye Kâfiye ve Vâfiye de denilmiştir. Çünkü Fatiha içinde bütün Kurân-ı Kerimin özünü toplamıştır.
Fatiha Suresi peygamberimize (sav) iki defa nazil olmuştur. Birincisi Vahyin ilk başlangıcında Cebrail (as) peygamberimize nafile olarak sabah-akşam namaz kılmayı öğrettiği zaman Fatiha Suresini de öğretmiş ve abdest ile beraber ibadet olarak namazı talim etmiştir. Peygamberimiz (sav) Tevratta, Zeburda ve İncilde benzeri olmayan bir sure olarak tarif ettiği bu sureye ayrıca Hamd Suresi denilmektedir. Çünkü sure Âlemlerin Rabbi olan Allaha hamd ile başlamaktadır.
Fatiha Suresi insanlara yaratılış amacını, ibadet ve ahlak esaslarını tam olarak talim ettiği için Tercümanül-Kurân olan Hz. Abdullah b. Abbas (ra) Kurânın esası Fatihadır, Fatihanın esası da Besmeledir (İbn-i Kesir, Tefsir, -1388-Beyrut) 1:8) Fatiha o kadar değerli bir suredir ki her müminin kalbindedir ve Fatihasız namaz makbul değildir. Peygamberimiz (sav) Fatihasız namaz olmaz buyurmuşlardır. Hz. Ali (ra) Fatihayı şefaatçi yaparak ne isterseniz Allah verir buyurmuştur. Bu sebepten dolayı Fatiha Suresi nazil olunca şeytan korku ve dehşete kapılarak feryat etmiştir. Peygamberimiz (sav) Fatihayı okumak bütün dertlere devadır. Her nevi zehire karşı şifadır. (Feyzül-Kadir, 4:418, 420)
1. Fatiha Suresinin Meâl-i Âlisi:
Rahman ve Rahim olan Allahın adı ile... Hamd ve sena, şükür ve minnet yalnızca tüm âlemlerin Rabbi olan Allaha hastır. O Allah Rahmandır, rahmeti bütün âlemleri kuşatmıştır. Rahimdir, şefkati ile tüm inananları ahirette cehennemden korur. Ahiret âlemlerinin, din gününün sahibi yalnız Odur. Biz bütün varlıklar yalnız Sana ibadet eder, sadece Senden yardım isteriz. Bizi Sırat-ı Müstakimde istikamet üzere doğru yolda hidayete erdir. Kendilerine nimet verdiğin peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yoluna ilet. Gadaba uğramış olan felsefecilerin ve yoldan çıkmış ehl-i dalalet ve ilhadın yoluna değil
2. Surenin Tefsiri:
1. Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla Bu ayet Besmele olarak isimlendirilir. Peygamberimiz (sav) besmele ile ilgili olarak Besmele ile ism-i azam gözün siyahı ile beyazı gibidir (İbn-i Kesir, Tefsir, 1:17) buyurmuşlardır.
Kurân-ı Kerimin takip ettiği dört temel amaç vardır: Tevhit, Nübüvvet, Haşir, Adalet ve İbadet. Besmele her dördüne işaret eder. Bismillah tevhide, Rahman nizam ve adalete, Rahim haşre ve surenin başında gizli olan Kul ise nübüvvete işaret eder. (İşaratul-İcâz, 2006, s. 30) Allah ism-i zat olduğu için yüce Allahın bütün isim ve sıfatlarına işaret eder. Rahman Rezzak ve Hallak anlamında olup dünyayı, Rahim şefkat ve merhameti ile ahirete işaret eder.
Yüce Allahın isimleri içinde Lafzatullahtan sonra öne çıkan Rahman ve Rahim isimleridir. Bu isimlerden Rahman Allahın celal isimlerini temsil eder, Rahim ise cemal isimlerini ifade eder. Böylece bin bir esmanın tümünü içine alır. Besmelenin bu uluvv-ü şanından dolayıdır ki İmam-ı Şafi (ra) Besmele bir tek ayet olduğu halde Kurân-ı Kerimde 114 defa nazil olmuştur.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri İşaratul-İcâz isimli tefsirinde Yüce Allahın Zâtî İsimleri olduğu gibi Fiilî İsimleri de vardır. Bu fiilî isimleri Gaffar, Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pek çok nevileri vardır. Bu isimler Kudret-i Ezeliyenin mevcudatın nevilerine ve fertlerine olan nispet ve taallukundan husule gelirler. Bu itibarla Bismillah Kudret-i Ezeliyenin taalluk ve tesirini celp eder ve o taalluk abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyle ise hiç kimse, hiçbir işini besmelesiz bırakmasın (İşaratul-İcâz, 32) demektedir.
Kurân-ı Kerim ilminde ihtisas sahibi olan İslam bilginleri derler ki Besmelenin her surenin başında ayrı ayrı nazil olmuştur. Çünkü sahabeler Kurân-ı Kerimde olmayan bir şeyi asla yazmamışlardır demişler ve Âmin! cümlesi fatihanın sonunda daima söylendiği halde Kurandan olmadığı için yazılmadığına dikkatlerimizi çekmişlerdir. İbn-i Abbas (ra) Besmele okumayı terk eden Kurandan 114 ayet terk etmiş olur demiştir.
Bismillah Allah adıyla, onun namına, onun izni ve rızası ile bir işe teşebbüs etmeyi ifade eder. Allaha dayanarak ve güvenerek iş yapan arkasına Allahın yardımını almış olur. Peygamberimiz (sav) Bismillah her kitabın anahtarıdır (Ramuzul-Hadis, 241) buyurmuştur. Bediüzzaman Said Nursi (ra) bu hadisi Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi onunla başlarız (Sözler, 2005, s.15) ifadeleri ile açıklamıştır. Peygamberimiz (sav) Mümin gayretlidir, mütevekkildir, gücü yettiği işlerde müteşebbistir, Allaha güvenerek canla başla çalışır. Gücü yetmediği işlerde ise keşke gücüm yetse de bunu da, şunu da yapabilsem diye hasret içinde olduğunu görürsün (Feyzul-Kadir, 3:229) buyurur.
Besmele işlerin hayrı ve bereketidir. Peygamberimiz (sav) Hangi iş ki besmele ile başlanmazsa sonunda hayır ve bereket olmaz (Ahmed b. Hanbel 2:359; Camius-Sağir, 3:80) buyurmuşlardır. Bismillahirrahmanirrahîm zikirdir. Bunun için devamlı okunması Allahı zikretmek demektir. Yemeğe başlarken de başta Bismillah zikir ve sonunda Elhamdülillah şükürdür. Şafii ulemasından İmam Nevevî, Ezkârında Bismillah Besmelenin adı olduğu için kısaca böyle söylenmiştir. Efdal olanı Bismillahirrahmanirrahîm demektir demiştir.
2. Âlemlerin Rabbi olan Allaha Hamd olsun.
Allah ismi yüce Allahın özel adıdır. Bunun için hiçbir mahlûka bu isim verilemez. Bu ismin kendisi de özel olduğu için müfrettir, müsennâ ve cemisi, müzekker ve müennesi yoktur. Allahtan başkasına ancak Abdullah şeklinde isim olarak verilebilir. Bunun için Allahtan başka Allah yoktur denilmez ancak Allahtan başka ilah yoktur diyerek şirk reddedilir. İmam-ı Azam Fıkh-ı Ekber isimli risalesinde bu sebeple Allah sayı itibariyle değil, şeriki olmaması yönü ile birdir demiştir. Allah kelimesinin hiçbir dilde karşılığı da yoktur. O her yerde Allah olarak bilinir. Başka dillerde ancak İlah manasında farklı kelimeler kullanılır.
Rab Yüce Allahın Rububiyetini ifade eder. Rububiyet ise, yaratma, rızık verme ve terbiye etme fiillerinin bütününe verilen isimdir. Bu üç fiili birbirini gerektirir. Rabbül-âlemin ise bütün âlemlerin rabbi, yaratıcısı, rızıklarını veren ve onları terbiye edenin Allah olduğunu ifade eder.
Âlemîn Bütün Âlemler demektir. Bu âlemlerin on sekiz bin olduğu ifade edilmiştir. Semavatta binler âlemler vardır. Yıldızların bir kısmı her biri bir âlem olabilir. Yerde de her bir cins mahlûkat birer âlemdir. Hatta her bir insan dahi küçük bir âlemdir. Rabbul-âlemîn tabiri Doğrudan doğruya her bir âlem Cenâb-ı Hakkın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir demektir. (Mektubat, 2004, s. 550)
Hamd teşekkür, medih ve minnet anlamındadır. Elhamdü Lillah Ne kadar hamd ve medih varsa, kimden gelse, kime karşı da olsa, ezelden ebede kadar hastır ve layıktır o zata ki Allah denilir demektir. (Mektubat, 666)
Müfessirler Elhamdü Lillah cümlesini Abdullah b. Abbasın (ra) anlattığı gibi Şükür Allahadır, Ona iman edip itaat ederek boyun bükmek, saygı duymak, Ulûhiyet ve Rububiyet haklarını tanımak, Ondan gelen her nevi iyilik ve nimete, kötülük ve musibete, inâyet ve hidâyete karşı ikrar ve teslimiyette bulunmak ve Ona layıkı ile şükür edilemeyeceğini yakînen bilmektir şeklinde yorumlamışlardır. (İbn-i kesir, Tefsir, 1:22) Peygamberimiz (sav) Zikrin en efdali Lâ ilâhe İllallah şükrün en efdali de Elhamdülillah kelimesidir (Feyzul-Kadir, 2:33) buyurarak buna işaret etmiştir.
Fatiha, fethetmek yani açmak kökünden gelen bir kelimedir. Kurân-ı Kerim bu sure ile açıldığı için sureye Fatiha Suresi denilmiştir. Fatiha Suresine Kurânın hülasası, anası ve esası anlamında Ümmül-Kitap ve Ümmül-Kurân denilmiştir. Yüce Allah Fatihaya Sebul-Mesanî vel-Kurânil-Azîm (Hicr, 15:87) adını verir. Peygamberimiz (sav) bunun Fatiha Suresi olduğunu açıklamıştır. (Buhârî, Tefsîrü'l-Kur'ân, 1; Fezâilu'l-Kur'ân, 9) Sadece Fatiha Suresi inzal edilmiş olsaydı iman için yeterli olacağından bu sureye Kâfiye ve Vâfiye de denilmiştir. Çünkü Fatiha içinde bütün Kurân-ı Kerimin özünü toplamıştır.
Fatiha Suresi peygamberimize (sav) iki defa nazil olmuştur. Birincisi Vahyin ilk başlangıcında Cebrail (as) peygamberimize nafile olarak sabah-akşam namaz kılmayı öğrettiği zaman Fatiha Suresini de öğretmiş ve abdest ile beraber ibadet olarak namazı talim etmiştir. Peygamberimiz (sav) Tevratta, Zeburda ve İncilde benzeri olmayan bir sure olarak tarif ettiği bu sureye ayrıca Hamd Suresi denilmektedir. Çünkü sure Âlemlerin Rabbi olan Allaha hamd ile başlamaktadır.
Fatiha Suresi insanlara yaratılış amacını, ibadet ve ahlak esaslarını tam olarak talim ettiği için Tercümanül-Kurân olan Hz. Abdullah b. Abbas (ra) Kurânın esası Fatihadır, Fatihanın esası da Besmeledir (İbn-i Kesir, Tefsir, -1388-Beyrut) 1:8) Fatiha o kadar değerli bir suredir ki her müminin kalbindedir ve Fatihasız namaz makbul değildir. Peygamberimiz (sav) Fatihasız namaz olmaz buyurmuşlardır. Hz. Ali (ra) Fatihayı şefaatçi yaparak ne isterseniz Allah verir buyurmuştur. Bu sebepten dolayı Fatiha Suresi nazil olunca şeytan korku ve dehşete kapılarak feryat etmiştir. Peygamberimiz (sav) Fatihayı okumak bütün dertlere devadır. Her nevi zehire karşı şifadır. (Feyzül-Kadir, 4:418, 420)
1. Fatiha Suresinin Meâl-i Âlisi:
Rahman ve Rahim olan Allahın adı ile... Hamd ve sena, şükür ve minnet yalnızca tüm âlemlerin Rabbi olan Allaha hastır. O Allah Rahmandır, rahmeti bütün âlemleri kuşatmıştır. Rahimdir, şefkati ile tüm inananları ahirette cehennemden korur. Ahiret âlemlerinin, din gününün sahibi yalnız Odur. Biz bütün varlıklar yalnız Sana ibadet eder, sadece Senden yardım isteriz. Bizi Sırat-ı Müstakimde istikamet üzere doğru yolda hidayete erdir. Kendilerine nimet verdiğin peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yoluna ilet. Gadaba uğramış olan felsefecilerin ve yoldan çıkmış ehl-i dalalet ve ilhadın yoluna değil
2. Surenin Tefsiri:
1. Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla Bu ayet Besmele olarak isimlendirilir. Peygamberimiz (sav) besmele ile ilgili olarak Besmele ile ism-i azam gözün siyahı ile beyazı gibidir (İbn-i Kesir, Tefsir, 1:17) buyurmuşlardır.
Kurân-ı Kerimin takip ettiği dört temel amaç vardır: Tevhit, Nübüvvet, Haşir, Adalet ve İbadet. Besmele her dördüne işaret eder. Bismillah tevhide, Rahman nizam ve adalete, Rahim haşre ve surenin başında gizli olan Kul ise nübüvvete işaret eder. (İşaratul-İcâz, 2006, s. 30) Allah ism-i zat olduğu için yüce Allahın bütün isim ve sıfatlarına işaret eder. Rahman Rezzak ve Hallak anlamında olup dünyayı, Rahim şefkat ve merhameti ile ahirete işaret eder.
Yüce Allahın isimleri içinde Lafzatullahtan sonra öne çıkan Rahman ve Rahim isimleridir. Bu isimlerden Rahman Allahın celal isimlerini temsil eder, Rahim ise cemal isimlerini ifade eder. Böylece bin bir esmanın tümünü içine alır. Besmelenin bu uluvv-ü şanından dolayıdır ki İmam-ı Şafi (ra) Besmele bir tek ayet olduğu halde Kurân-ı Kerimde 114 defa nazil olmuştur.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri İşaratul-İcâz isimli tefsirinde Yüce Allahın Zâtî İsimleri olduğu gibi Fiilî İsimleri de vardır. Bu fiilî isimleri Gaffar, Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pek çok nevileri vardır. Bu isimler Kudret-i Ezeliyenin mevcudatın nevilerine ve fertlerine olan nispet ve taallukundan husule gelirler. Bu itibarla Bismillah Kudret-i Ezeliyenin taalluk ve tesirini celp eder ve o taalluk abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyle ise hiç kimse, hiçbir işini besmelesiz bırakmasın (İşaratul-İcâz, 32) demektedir.
Kurân-ı Kerim ilminde ihtisas sahibi olan İslam bilginleri derler ki Besmelenin her surenin başında ayrı ayrı nazil olmuştur. Çünkü sahabeler Kurân-ı Kerimde olmayan bir şeyi asla yazmamışlardır demişler ve Âmin! cümlesi fatihanın sonunda daima söylendiği halde Kurandan olmadığı için yazılmadığına dikkatlerimizi çekmişlerdir. İbn-i Abbas (ra) Besmele okumayı terk eden Kurandan 114 ayet terk etmiş olur demiştir.
Bismillah Allah adıyla, onun namına, onun izni ve rızası ile bir işe teşebbüs etmeyi ifade eder. Allaha dayanarak ve güvenerek iş yapan arkasına Allahın yardımını almış olur. Peygamberimiz (sav) Bismillah her kitabın anahtarıdır (Ramuzul-Hadis, 241) buyurmuştur. Bediüzzaman Said Nursi (ra) bu hadisi Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi onunla başlarız (Sözler, 2005, s.15) ifadeleri ile açıklamıştır. Peygamberimiz (sav) Mümin gayretlidir, mütevekkildir, gücü yettiği işlerde müteşebbistir, Allaha güvenerek canla başla çalışır. Gücü yetmediği işlerde ise keşke gücüm yetse de bunu da, şunu da yapabilsem diye hasret içinde olduğunu görürsün (Feyzul-Kadir, 3:229) buyurur.
Besmele işlerin hayrı ve bereketidir. Peygamberimiz (sav) Hangi iş ki besmele ile başlanmazsa sonunda hayır ve bereket olmaz (Ahmed b. Hanbel 2:359; Camius-Sağir, 3:80) buyurmuşlardır. Bismillahirrahmanirrahîm zikirdir. Bunun için devamlı okunması Allahı zikretmek demektir. Yemeğe başlarken de başta Bismillah zikir ve sonunda Elhamdülillah şükürdür. Şafii ulemasından İmam Nevevî, Ezkârında Bismillah Besmelenin adı olduğu için kısaca böyle söylenmiştir. Efdal olanı Bismillahirrahmanirrahîm demektir demiştir.
2. Âlemlerin Rabbi olan Allaha Hamd olsun.
Allah ismi yüce Allahın özel adıdır. Bunun için hiçbir mahlûka bu isim verilemez. Bu ismin kendisi de özel olduğu için müfrettir, müsennâ ve cemisi, müzekker ve müennesi yoktur. Allahtan başkasına ancak Abdullah şeklinde isim olarak verilebilir. Bunun için Allahtan başka Allah yoktur denilmez ancak Allahtan başka ilah yoktur diyerek şirk reddedilir. İmam-ı Azam Fıkh-ı Ekber isimli risalesinde bu sebeple Allah sayı itibariyle değil, şeriki olmaması yönü ile birdir demiştir. Allah kelimesinin hiçbir dilde karşılığı da yoktur. O her yerde Allah olarak bilinir. Başka dillerde ancak İlah manasında farklı kelimeler kullanılır.
Rab Yüce Allahın Rububiyetini ifade eder. Rububiyet ise, yaratma, rızık verme ve terbiye etme fiillerinin bütününe verilen isimdir. Bu üç fiili birbirini gerektirir. Rabbül-âlemin ise bütün âlemlerin rabbi, yaratıcısı, rızıklarını veren ve onları terbiye edenin Allah olduğunu ifade eder.
Âlemîn Bütün Âlemler demektir. Bu âlemlerin on sekiz bin olduğu ifade edilmiştir. Semavatta binler âlemler vardır. Yıldızların bir kısmı her biri bir âlem olabilir. Yerde de her bir cins mahlûkat birer âlemdir. Hatta her bir insan dahi küçük bir âlemdir. Rabbul-âlemîn tabiri Doğrudan doğruya her bir âlem Cenâb-ı Hakkın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir demektir. (Mektubat, 2004, s. 550)
Hamd teşekkür, medih ve minnet anlamındadır. Elhamdü Lillah Ne kadar hamd ve medih varsa, kimden gelse, kime karşı da olsa, ezelden ebede kadar hastır ve layıktır o zata ki Allah denilir demektir. (Mektubat, 666)
Müfessirler Elhamdü Lillah cümlesini Abdullah b. Abbasın (ra) anlattığı gibi Şükür Allahadır, Ona iman edip itaat ederek boyun bükmek, saygı duymak, Ulûhiyet ve Rububiyet haklarını tanımak, Ondan gelen her nevi iyilik ve nimete, kötülük ve musibete, inâyet ve hidâyete karşı ikrar ve teslimiyette bulunmak ve Ona layıkı ile şükür edilemeyeceğini yakînen bilmektir şeklinde yorumlamışlardır. (İbn-i kesir, Tefsir, 1:22) Peygamberimiz (sav) Zikrin en efdali Lâ ilâhe İllallah şükrün en efdali de Elhamdülillah kelimesidir (Feyzul-Kadir, 2:33) buyurarak buna işaret etmiştir.