Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Fatih Sultan Mehmed Han ın Vefatı Üzerine

AdoniS

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    12 Tem 2014
  • Mesajlar
    639
  • MFC Puanı
    11
Fatih Sultan Mehmed Han’ın Yıllardır Çözülemeyen Ölüm Sırrı Nedir ?

Hepimizin bildiği üzere Fatih Sultan Mehmed Han Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’nin en büyük padişahlarındandır. Roma İmparatorluğu’nun başkenti o zaman ki adıyla Konstantinapolis’i ( İslambol ) alarak kendisini Roma’nın da imparatoru ilan etmiştir. Karadeniz’in kuzeyinde Kırım’ı almış, Trabzon Rum İmparatorluğu ile ’Doğu’nun Timuru’ denilen Uzun Hasan’ı yenerek Akkoyunlu Devletini de kendisine bağlamıştır. Bosna-Hersek, Eflak-Boğdan ve Mora’yı fethederek o meşhur kanunnamesini ilan etmiştir.

Denizciliğe ayrı bir önem veren bu büyük lider Ege adalarını ve Adriyatik adalarını ele geçirmiş, o günün Hristiyan dünyasının merkezi ve Roma’nın kapısı sayılan İtalya’nın topuğu Otranto’yu da alarak Katolik Avrupa’ya bir nefes kadar yaklaşmıştır.


1451

Edirne – Fatih’in Tahta Çıkışı

Bu büyük lider Roma kentinin İslam âlemine büyük bir engel teşkil ettiğinin farkındaydı ve bu kilit bir an önce kırılmalıydı. 27 Nisan 1481 günü İstanbul’dan Roma’ya doğru yola çıktı. Padişah’ın ilk başlarda büyük bir sıkıntısı yoktu. Yıllardır müptela olduğu gut hastalığı kendisine zaman zaman ızdırap veriyordu ama bu sefere çıkmasına engel bir durum teşkil etmiyordu. Ancak Üsküdar taraflarında durumu kötüleşmeye başladı. Burada birkaç gün istirahatten sonra Gebze’de bulunan Hünkâr

Çayırı’na geldi. Ordu burada tam teşekkül hazırlanacak ve buradan Roma’ya sefer başlayacaktı. Ancak Fatih’in durumu gün geçtikçe ağırlaşıyordu. Hususi hekimi Lari Abdülhamid Çelebi bu duruma çare bulamayınca, eski tabiplerinden Yakup Paşa çağrıldı. Başhekim Yakup Paşa, Lari’nin Fatih’e uyguladığı tedaviyi yerinde bulmamıştı. Ancak diğer hekimlerinde çaresiz kalması üzerine kaynaklarda ‘şarabı fariğ’ olarak geçen ilacını Fatih’e içirdi. Fakat bu ilaç tesir göstermemiş, bir süre koma’da kaldıktan sonra, büyük komutan o günün ikindi namazı vaktinde ebediyete irtihal etmişti.



Gebze
Hünkar Çayırı


Fatih’in vefatı ile ilgili en önemli kaynaklardan biri Aşıkpaşazade’nin tarihinde geçen manzumudur.


Tabibler şerbeti kim verdi Han’a

O Han içti şerbeti kana kana


Ciğerin doğradı şerbet o Han’ın

Hemin-dem zari etti yana yana


Dedi niçün bana kıydı tabipler

Boyadılar ciğeri canı kana


İsabet etmedi tabip şarabı

Tımarları kamu vardı ziyana



Tabipler Han’a çok taksirlik etti

Budur doğru kavil düşme gümana



Dua et Aşıki bu Han hakkında

Ki nur-ı rahmete canı boyana

Burada geçen ifadeler birçok araştırmacı tarafından farklı yorumlanmıştır. Öztuna ve Babinger gibi kişiler Fatih’in kesinlikle zehirlendiğini ifade ederken, Şehabettin Tekindağ gibi araştırmacılarımız zehirlenme iddialarını reddederek Fatih’in rahatsızlıkları sonucu vefat ettiğini savunmaktadır.


Dönemin birçok tarihçisi Fatih’in nikris ( gut ) hastalığına değinmektedir. Zira Padişah, 1464 yılından beri bu rahatsızlığı çekmektedir.

Tarihçi Kemalpaşazade de anlatımlarında bu rahatsızlıktan da bahsetmiştir.


‘Amma dest-i takdir pençe-i tedbirin bozmuş ve ayak zahmetiyle huzurun
uçurmuştu; ol sebepten uzak yere azmi demezdi. Nikris zahmeti ki atalarından intikal bir hastalıktı.’


Ancak; Fatih’in vefatını ele alanlar, gut illetine müptela olsa da onun sefere çıktığında sağlıklı olduğunda hemfikirdiler. Üsküdar’a geçerken rahatsızlığı başlamış, Üsküdar’dan Gebze Hünkâr Çayırı’na kadar ancak araba ile gidebilmiştir.



Fatih’in tarihçisi Tursun Bey hadiseyi şöyle anlatır:


‘ Karşıya göçmek ve denizi geçmek esnasında eski marazın depreşmesi sebebi ile incinip ansızın bir ah çekti. Otağ-ı Hümayuna geldi. Bunca zamandır hükümdarlığını, olgunlukla, yiğitlikle ve cebren hâkim kılmış olan Sultan’ı Allah’ın takdiri kaderinden ayrı kılmayıp; dünya malını ve saltanatını bırakarak, mübarek ruhu Allah’a kavuştu.’



Görüldüğü üzere birçok tarihçi benzer ifadeler kullanmaktadır. Sefer öncesindeki hazırlıkları, sefer başlangıcında aniden ağırlaşması, Hünkâr Çayırı’na geldiğinde artık yataktan kalkamaz hale gelişi defaatle ifade edilmiştir. Ancak hala akılları kemiren sır çözülebilmiş değildir.



Bu ani ağırlaşmanın sebebi nedir ?


Nikris hastalığı ilerlediği safhalarda insanı bir anda yatağa düşürebilmekte midir yoksa bu bir SUİKAST mıdır?


Fatih’in Venedikliler tarafından defalarca zehirlenmeye çalışıldığı malumdur. Hünkâr Çayırı’na geldiği zaman başlayan şiddetli karın ağrıları acaba ne anlama gelmektedir? Fransız Babinger, Hekim Lari’nin verdiği ilacın Fatih’in bağırsaklarını tıkadığını söylemektedir. Yoksa Fatih hekimleri tarafından mı zehirlenmiştir? Bazıları bu işin doktorları tarafından yapıldığına o kadar emindir ki, acaba Lari’mi yoksa Yakup Paşa’mı yaptı noktasına gelmişlerdir. Lari’yi Memluk sultanının; Yakup Paşa’yı da Venediklilerin kandırdığı ve büyük meblağlar karşılığında satın alındıklarını ifade etmektedirler. Ancak vefat sonrasında doktorlara dokunulmaması o günlerde böyle bir ihtimali kimsenin düşünmediğini gösterir. Yakup Paşa’nın sadrazam ile birlikte İstanbul’a döndükten sonra yeniçerilerce katledilmesi ise Beyazid –Cem Sultan çekişmesi ile alakalıdır.


Fatih’in vefat gününe dönecekolursak, hekimler çaresizdir. Padişah’ın ağrılarının artması üzerine tahlilamacı ile ayağından kan alınır. Ağrıları daha da artar. Önceki hekimlerin uygulamaları hem netice vermemiş, hem de sonraki müdahaleleri etkisiz kılacak bir durum ortaya çıkarmıştır. Sonradan müdahaleye dâhil olan Yakup Paşa istemesede Aşıkpaşazadenin ‘şarab-ı fariğ’ dediği ilacı kullanmak zorunda kalır. Taşköprülüzade’nin ifadelerinden bu şurubun hastayı kusturmak suretiyle iyileştirdiği bilinmektedir. Ancak fayda etmemi, Büyük Sultan birkaç saat içerisinde vefat etmiştir. Tarihler 3 Mayıs 1481’i göstermektedir. Bir ikindi vakti ruhunu Rahman’a teslim eden sultan 49 yaşındadır.

Fatih Sultan Mehmed vefat ettiğinde üzerinde bulunan ve bedeninden
çıkarılmak için kol yerleri kesilen kaftanı



Yukarıdaki bilgiler ışığında Fatih Sultan Mehmed Han’ın vefatı için neler söylenebilir?


Birçok Osmanlı Padişahın da olduğu gibi Fatih Sultan Mehmed’de de gut hastalığı mevcut idi. Ayrıca Fatih’de şeker hastalığı da mevcut idi. Gut, şeker hastalığı ile birlikte görüldüğünde kişide ciddi kardiyovasküler hastalıklara yol açarak ölüme sebebiyet vermektedir.

Gut
Hastalığının Temsili

Hekimlerin uyguladığı ilaç tedavisi de, organların ilaç duyarlılığı nedeni ile ters etki yapmış olabilir.

Bundan beş yüzyıl önce ne gut’un ne de şeker hastalığının tedavisi olmadığına göre Fatih Sultan Mehmed’in bu hastalıklarının organlarına yaptığı tahribat sonucu vefat etmiş olma ihtimali en kuvvetli olanıdır.



Hepimizin merak ettiği ikinci ihtimal ise SİYANÜR;

Siyanür bir hücre zehridir. Hücre içindeki oksijenin hücre tarafından kullanımını engeller ve hücre içi solunumu bozar, kısa sürede etki gösterir ve hızlı ölümlere yol açar. İlk zehirlenme bulgusu hızlı ve derin soluk almadır. Sonrasında bulantı, kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, kan basıncında düşme, sarhoşluk hissi ve solunum güçlüğü ve ardından ölüm gerçekleşir. Fatih Sultan Mehmed Han eğer siyanürle zehirlendiyse bu bilgiler ışığında azar azar değil tek seferde yapılan bir işlemle suikastin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır


ForumHatti YÖNETİMİ !
 
Üst Alt