Farzlarin ehemmiyeti
Hicrî ikinci binin müceddidi İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyurdu:
Biliniz ki, Allâhü Teâlâya yaklaştıran ameller ya farzlardır veya nafilelerdir. Ancak farzların yanında nafilelerin hiç itibarı yoktur. Çünkü herhangi bir vakitte, farzlardan birini eda etmek, bin sene nâfileleri edâ etmekten -bu nafileler halis bir niyetle yapılsa ve namaz, oruç, zikir, fikir ve bunların benzeri hangi nâfile olursa olsun- daha faziletlidir. Farzları edâ esnâsında sünnetlerden bir sünnete, edeplerden bir edebe riâyet edip ehemmiyet göstermenin hükmü de böyledir; nâfileleri edâdan daha faziletlidir.
Hz. Ömer (r.a.) bir gün cemaate sabah namazını kıldırdı. Sonra cemâate dönüp baktı, onları kontrol etti. Onların arasında ashabından birini göremeyince
Falan kimse cemâate gelmedi mi? dedi. O, gecenin çoğunu uykusuz geçirir (ibâdetle meşgul olur). Muhtemeldir ki bu vakitte uyuya kalmıştır. denildi. Bunun üzerine Hz. Ömer Gecenin tamamında uyusaydı da sabah namazını cemâatle kılsaydı elbette daha güzel ve daha faziletli olurdu. buyurdu.
Evlâ olana riâyet etmek ve -tenzîhî bile olsa- mekruhtan kaçınmak, zikirden, fikirden, murâkabe ve teveccühten kat kat evlâdır. Tahrîmî (harama yakın olan) mekruhtan sakınmanın ne kadar evla olduğunu düşünmek lazımdır. Evet, evlâ olana riayet edip mekruhlardan da sakınmak bu en büyük kurtuluştur. Aksi halde çok büyük felakettir.
Zekât olarak bir dirhem vermek, çok büyük dağlar kadar altınları nafile olarak sadaka vermekten kat kat daha faziletlidir. Zekât olarak verilen bu bir dirhemi verirken âdâbına riayet ederek vermek mesela onu ihtiyaç sahibi bir fakire vermek, nafile olarak verilenlerden kat kat faziletlidir. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/29)
Hicrî ikinci binin müceddidi İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyurdu:
Biliniz ki, Allâhü Teâlâya yaklaştıran ameller ya farzlardır veya nafilelerdir. Ancak farzların yanında nafilelerin hiç itibarı yoktur. Çünkü herhangi bir vakitte, farzlardan birini eda etmek, bin sene nâfileleri edâ etmekten -bu nafileler halis bir niyetle yapılsa ve namaz, oruç, zikir, fikir ve bunların benzeri hangi nâfile olursa olsun- daha faziletlidir. Farzları edâ esnâsında sünnetlerden bir sünnete, edeplerden bir edebe riâyet edip ehemmiyet göstermenin hükmü de böyledir; nâfileleri edâdan daha faziletlidir.
Hz. Ömer (r.a.) bir gün cemaate sabah namazını kıldırdı. Sonra cemâate dönüp baktı, onları kontrol etti. Onların arasında ashabından birini göremeyince
Falan kimse cemâate gelmedi mi? dedi. O, gecenin çoğunu uykusuz geçirir (ibâdetle meşgul olur). Muhtemeldir ki bu vakitte uyuya kalmıştır. denildi. Bunun üzerine Hz. Ömer Gecenin tamamında uyusaydı da sabah namazını cemâatle kılsaydı elbette daha güzel ve daha faziletli olurdu. buyurdu.
Evlâ olana riâyet etmek ve -tenzîhî bile olsa- mekruhtan kaçınmak, zikirden, fikirden, murâkabe ve teveccühten kat kat evlâdır. Tahrîmî (harama yakın olan) mekruhtan sakınmanın ne kadar evla olduğunu düşünmek lazımdır. Evet, evlâ olana riayet edip mekruhlardan da sakınmak bu en büyük kurtuluştur. Aksi halde çok büyük felakettir.
Zekât olarak bir dirhem vermek, çok büyük dağlar kadar altınları nafile olarak sadaka vermekten kat kat daha faziletlidir. Zekât olarak verilen bu bir dirhemi verirken âdâbına riayet ederek vermek mesela onu ihtiyaç sahibi bir fakire vermek, nafile olarak verilenlerden kat kat faziletlidir. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/29)