Bebeğiniz doğdu, dişlerini çıkardı, oturdu, emekledi, yürüdü, ilk kelimelerini söylemeye başladı. Çok uzun bir yolculuk anne babalık. Çocuğunuzun gelişim adına attığı her adım, başka hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar mutlu eder sizi. Pekçok anne baba çocuk doğar doğmaz anaokullarına kayıt yaptırıyor. Malum Almanya’da yuvalarda yer bulmak hayli zor. İşte o gün gelip kapınızı çaldı. Minik yavrunuzun sizden ilk kopuşu yaşanacak.
Hem çocukların hem de anne babaların bu süreci daha ağrısız atlatabilmeleri için neler yapılmalı? Anaokullarının çocukların gelişimine katkısı nelerdir? Anaokuluna başlamak için en uygun yaş kaçtır?
Aç ve susuz kalacak diye korktum
‘İlk verdiğimde çocuğum kendini ifade edemeyecek, su içemeyecek, susuz kalacak, aç kalacak, altını değiştirmeyecekler diye çok korktum. Almanca kelimeler öğretmeye başladım, su ekmek bunları söyleyebilsin diye. Çok korktum o gece hiç uyumadım, Hazırlamaya başladığımda ağlamaya başladım. Okula götürdüğümde de çok ağladım. Bir haftadan fazla sürdü. On gün falan sürdü.’ Anne Arife Özdemir, kızı Evrim’in anaokuluna başladığıı ilk günleri böyle anlatıyor.
Yuvaların çocukları için iyi olduğunu biliyor anne babalar, bilmesine de o ilk kopuş, ilk ayrılık yine de canlarını yakıyor. Kızı Evrimi 2,5 yaşında yuvaya veren Arife Özdemir’in endişeleri diğer annelere pek de yabancı gelmeyecektir. Arife hanım, anaokulu yöneticilerine, yuvada kendisine uygun bir iş olup olmadığını bile sormuş, sırf Evrim’e yakın olabilmek için. Fakat bu talepte bulunan tek annenin kendisi olmadığını öğrenince de bu fikrin pek de parlak bir fikir olmadığını anlamış.
Anne babaların endişe duymaları normal
Pedagog Ali Erenler, tüm anne babaların hemen hemen aynı endişeleri yaşadığını, bu sorunların aşılmasının en önemli adımının ise anaokulu yönetimiyle, eğitimcilerle sıkı bir diyalog olduğunu anlatıyor; 'Anne babaların çocuklarıyla ilgili her adımda endişe duymaları doğal bir şey. Tabi endişenin ölçüsü çok önemli. Kurumlara çocukları verdiğinizde ön görüşmeler oluyor, bu görüşmelerde nasıl bir planlama uygulanıyor, hangi alternatifler yaratılıyor hangi kurallar geçerli, o planlamayı anne babaların öğrenmesi gerekiyor. Eti senin kemiği benim tarzıyla çocukları vermemek lazım. Kurumda çalışanlar da insanlar, onların da bir takım kusurları olabilir.O anlamda ben endişeyi sağlıklı buluyorum. Tabi abartmamak kaydıyla.'
Üç yaşında çocuğun sosyalleşme süreci başlamalı
Pedagog Ali Erenler pekçok meslekdaşı gibi, üç yaşındaki bir çocuğa artık ev ortamının yetmeyeceğini düşünüyor. Bu durumda da yuvaların devreye girmesi gerektiği konusunda hayli ısrarcı. Erenlere göre, ortalama bir gelişim izleyen üç yaşındaki bir çocuğun sosyalleşme süreci başlamalı. Evinde anne babasının gözbebeği muamelesi gören çocukların, reel yaşamla ilk teması, anaokulunda beklemeyi ve paylaşmayı öğrenmeye başlamasıyla gerçekleşiyor. Başkalarının hakkına saygı göstermeyi öğrenmek, kendini ifade etmeyi başarmak, hayatın kurallarla dolu olduğunu anlamak minikler için anne babalarının tahmininden daha kısa sürüyor.
En önemli pusula anne ve baba
Kreşe üç yaşında başlamanın uygun olduğunu belirten Pedagog Erenler sözlerini şöyle sürdürüyor: ‘Bunun nedeni de bir, çocuğun sosyal iletişim alışkanlıklarını edinmesi; iki, çocuklar, çocuklardan çok daha çabuk öğreniyorlar. Tabi oyun ortamı çocukların ilgisini ve merakını gideren bir durum, anne babaların buna her zaman imkanı olmayabilir. Eğer çocuğunuz diğer çocuklarla rahat iletişim kurabiliyor, yabancı ortamlarda annesinin eteğine yapışmıyor, rahat bir tavır sergiliyorsa üç yaşından küçük de olsa yuvaya göndermek de bir sakınca yok. Fakat üç yaşından önce yuvaya başlayan bazı çocuklarda sorunlar da gözlemleniyor. Çocukların gelişim psikolojisi açısından en önemli pusulaları anne ve babaları. Yani anne babaya olan duygu ve bağımlılık hem çocuktaki güven duygusunu geliştiren bir olgu hem çocuğun hayatı daha kolay görebilmesini yaşamasını sağlayan bir olgu. Erken yaşta yani bir, iki yaşında bakıcılarda olan çocuklarda anne baba duygusunun bağının zayıf olduğu yönünde bulgular çok.’
Çocuğum paylaşmayı ve kuralları öğrendi
Anaokullarının çocuk gelişimine hizmet eden birer kurum olduğunu anlatan uzman, bu yaştaki çocukların vazgeçilmezinin oyun olduğunu vurguluyor. Özellikle okul öncesi eğitimde ‘Çocukların merakının giderilmesini’ eğitim olarak tanımlıyor. Bu konuda da yuvalarda daha çok imkan var, diyor. Çocuğun yuvaya alışma sürecini biraz daha kolaylaştırmak için, kademeli bir alıştırma metodunun sağlıklı olacağını savunan Erenler, ilk günler birer saat, sonrasında iki saat, dört yaşına gelinceye dek yarım gün yönteminin doğru olacağını anlatıyor.
41 yaşındaki tek çocuk sahibi Arife Özdemir de kızı Evrim’in anaokuluna alışmasının iki hafta sürdüğünü ve anaokulunun Evrim’e neler kattığını şöyle anlatıyor: ‘Oyun oynama, bir başkasının oyuncak alırken hakkının olabileceğini, herşeyin kendisinin olmadığını her şeyi kuralına göre yapmayı, yemek saatinde yemek yemeyi, masada oturup yemek yemeyi, oyun oynama sırasını, uyuma sırasını sisteme oturttuğunu anladım. Okula başlamadan önce ben ona uyum sağlıyordum. Şimdi bir başkasıyla uyum içerisinde oldu. Paylaşmayı öğrendi. Kendisini toplum içinde çok güzel ifade etmeyi öğrendi. Kişilği bu yönde çok iyi gelişti.’