- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
Eşler Arasında Haklar ve Görevler
Toplum içinde olduğu gibi aile içinde de haklara riayet edilmesi ve sorumlulukların
yerine getirilmesi için belli bir düzen ve disiplinin kurulmasına,
rollerin belli olmasına ihtiyaç vardır. Nisâ sûresinin 34. âyetine bakı-
lırsa Kurân-ı Kerîm, aile reisliği yetki ve sorumluluğunu, koyduğu genel
ahlâk ve adalet ilkeleri çerçevesinde erkeğe vermiştir. Hadislerde de erkeğin
bu konumuna işaret eden ve kadının kocasına saygılı olmasını öğütleyen
açıklamalar bulunmaktadır (meselâ bk. Buhârî, Ahkâm, 1; Ebû Dâvûd, Nikâh,
40; İbn Mâce, Nikâh, 4). Bununla birlikte, İslâmiyetin tamamen aile
düzeninin sağlıklı işleyişini temin maksadıyla erkeğe tanımış olduğu aile reisliği
işlevi, ona asla kadın üzerinde bir baskı ve zorbalık imkânı vermez;
ahlâk ilkeleriyle çelişen, bu nedenle de Kuranın Peygambere bile tanımadığı
(meselâ bk. el-Gaşiye 88/21-22) bu imkânı sıradan insanlara tanıması
mümkün değildir. Dolayısıyla kadının kocasına saygısı da cebrî değil, ahlâkî
bir saygıdır. Kurân-ı Kerîm, Kadınlarla iyi geçininiz (en-Nisâ 4/19) buyurur.
Hz. Peygamber de insanların en iyisinin eşlerine karşı iyi davrananlar
olduğunu ifade eder (Tirmizî, Radâ, 11).
Kınalızâdenin İslâm ve Türk ahlâk kültürünün klasiklerinden olan Ahlâk-ı
Alâî adlı eserinde (II, 23) kocanın eşine karşı görevleri özetle şu şekilde
sıralanır: Erkek karısına karşı iyi davranmalı, haklarını gözetmeli; gücü öl-
çüsünde güzel ve değerli elbiseler giydirmeli; evin yönetimine onu da ortak
etmeli, evin dâhilî işlerini ve hizmetçilerin yönetimini ona bırakmalı; kadının
akrabasına saygı ve ikramda bulunmalıdır. Erkek, karısıyla yetinip üzerine
evlenmemelidir; çünkü iki evlilik kıskançlık ve geçimsizlik doğurur.
Kınalızâde çok kadınla evliliğin insan tabiatına aykırılığını şu şekilde ifade
eder: Evde erkek, tende can gibidir; iki tene bir can olmadığı gibi iki kadına
da bir erkek yakışmaz.
Müslüman ahlâkçıların bu yöndeki önerileri İslâm toplumlarının gelene-
ğinde hâkim olan çizgiye de uygundur. Nitekim İslâm medeniyeti tarihinin
528 İLMİHAL
önde gelen uzmanlarından Alman araştırmacı Adam Metzin el-Hadâratül-
İslâmiyye fil-karnir-râbi el-hicrî başlıklı değerli çalışmasındaki (I, 179-180)
bir tesbitine göre bütün tarihî bilgiler, İslâm toplumunda ana gövdeyi oluş-
turan orta tabakanın bir tek kadınla yetindiğini belgelemektedir. Esasen dö-
nemin ileri gelenleri de, halkı, tek kadınla evliliğe teşvik ediyordu. Meselâ
Fâtımî Halifesi Muiz-Lidînillâh, önde gelen bir toplulukla sohbet ederken,
Kadınlarınıza ilgi gösterin; eşiniz olan bir tek kadınla iktifa edin; çok kadınla
düşüp kalkmayın. Hayatınızın tadı kaçar, zarar görürsünüz... Bir erkeğe
bir kadın yeter demiştir. Ünlü şair Ebül-Alâ el-Maarrî de şiirlerinde
tek kadınla evliliğin yararlarından söz eder (a.e., II, 179).
İslâm hukukunda da çok evlilik dinin bir emri olarak değil, ihtiyaç halinde
kullanılabilecek bir ruhsat olarak tanıtılmış, kural olarak tek evlilik
tavsiye edilmiştir. Çok evlilik için çoğu diyanî nitelikte bir dizi şarttan söz
edilmesi de bu gayeye mâtuftur. (diyanetten alıntıdır)
yerine getirilmesi için belli bir düzen ve disiplinin kurulmasına,
rollerin belli olmasına ihtiyaç vardır. Nisâ sûresinin 34. âyetine bakı-
lırsa Kurân-ı Kerîm, aile reisliği yetki ve sorumluluğunu, koyduğu genel
ahlâk ve adalet ilkeleri çerçevesinde erkeğe vermiştir. Hadislerde de erkeğin
bu konumuna işaret eden ve kadının kocasına saygılı olmasını öğütleyen
açıklamalar bulunmaktadır (meselâ bk. Buhârî, Ahkâm, 1; Ebû Dâvûd, Nikâh,
40; İbn Mâce, Nikâh, 4). Bununla birlikte, İslâmiyetin tamamen aile
düzeninin sağlıklı işleyişini temin maksadıyla erkeğe tanımış olduğu aile reisliği
işlevi, ona asla kadın üzerinde bir baskı ve zorbalık imkânı vermez;
ahlâk ilkeleriyle çelişen, bu nedenle de Kuranın Peygambere bile tanımadığı
(meselâ bk. el-Gaşiye 88/21-22) bu imkânı sıradan insanlara tanıması
mümkün değildir. Dolayısıyla kadının kocasına saygısı da cebrî değil, ahlâkî
bir saygıdır. Kurân-ı Kerîm, Kadınlarla iyi geçininiz (en-Nisâ 4/19) buyurur.
Hz. Peygamber de insanların en iyisinin eşlerine karşı iyi davrananlar
olduğunu ifade eder (Tirmizî, Radâ, 11).
Kınalızâdenin İslâm ve Türk ahlâk kültürünün klasiklerinden olan Ahlâk-ı
Alâî adlı eserinde (II, 23) kocanın eşine karşı görevleri özetle şu şekilde
sıralanır: Erkek karısına karşı iyi davranmalı, haklarını gözetmeli; gücü öl-
çüsünde güzel ve değerli elbiseler giydirmeli; evin yönetimine onu da ortak
etmeli, evin dâhilî işlerini ve hizmetçilerin yönetimini ona bırakmalı; kadının
akrabasına saygı ve ikramda bulunmalıdır. Erkek, karısıyla yetinip üzerine
evlenmemelidir; çünkü iki evlilik kıskançlık ve geçimsizlik doğurur.
Kınalızâde çok kadınla evliliğin insan tabiatına aykırılığını şu şekilde ifade
eder: Evde erkek, tende can gibidir; iki tene bir can olmadığı gibi iki kadına
da bir erkek yakışmaz.
Müslüman ahlâkçıların bu yöndeki önerileri İslâm toplumlarının gelene-
ğinde hâkim olan çizgiye de uygundur. Nitekim İslâm medeniyeti tarihinin
528 İLMİHAL
önde gelen uzmanlarından Alman araştırmacı Adam Metzin el-Hadâratül-
İslâmiyye fil-karnir-râbi el-hicrî başlıklı değerli çalışmasındaki (I, 179-180)
bir tesbitine göre bütün tarihî bilgiler, İslâm toplumunda ana gövdeyi oluş-
turan orta tabakanın bir tek kadınla yetindiğini belgelemektedir. Esasen dö-
nemin ileri gelenleri de, halkı, tek kadınla evliliğe teşvik ediyordu. Meselâ
Fâtımî Halifesi Muiz-Lidînillâh, önde gelen bir toplulukla sohbet ederken,
Kadınlarınıza ilgi gösterin; eşiniz olan bir tek kadınla iktifa edin; çok kadınla
düşüp kalkmayın. Hayatınızın tadı kaçar, zarar görürsünüz... Bir erkeğe
bir kadın yeter demiştir. Ünlü şair Ebül-Alâ el-Maarrî de şiirlerinde
tek kadınla evliliğin yararlarından söz eder (a.e., II, 179).
İslâm hukukunda da çok evlilik dinin bir emri olarak değil, ihtiyaç halinde
kullanılabilecek bir ruhsat olarak tanıtılmış, kural olarak tek evlilik
tavsiye edilmiştir. Çok evlilik için çoğu diyanî nitelikte bir dizi şarttan söz
edilmesi de bu gayeye mâtuftur. (diyanetten alıntıdır)