- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 29 Eyl 2015
-
- Mesajlar
- 1,638
-
- MFC Puanı
- 94
Erozyon
Kelime Anlamı: Bir varlığın bir değeri yerine getirilemeyecek şekilde yok olmasıdır . Toprak biliminde ise; yeryüzündeki ana materyalin çeşitli etkenlerle aşınıp taşınması olayıdır . Erozyon , tabiatın normal süreci içinde meydana geliyorsa normal erozyon; insanın tabiattaki toprak , su ve bitki arasındaki dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleleri sonucu meydana geliyorsa hızlandırılmış erozyon adını almaktadır . Normal erozyon , genellikle insan müdahalesi olmayan yerlerde görülür ve çok yavaş olarak gelişir . Meraların aşırı derecede otlatılması , ormanların tahrip edilmesi ile daha az korunan toprak , su ile kolayca taşınabilmektedir ve erozyon hızlanmaktadır .
Yapıcı Unsurlara Göre Erozyonun Çeşitleri
Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu , erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir . Su erozyonundan sonra diğer erozyon çeşitleri önem sırasına göre; rüzgar , çığlar , heyelanlar ve buzullar olarak sıralayabiliriz . Çığ zaman zaman can ve mal kayıplarına neden oluyorsa da su erozyonu afeti karşısında ikinci planda kalmaktadır .
1- Su Erozyonu: Su erozyonu , diğer erozyon çeşitleri içerisinde en yaygın ve en etkili olanıdır . Bunun için , toprak erozyonu denildiğinde akla su erozyonu gelmektedir . Türkiye topraklarının % 86'sında erozyon vardır . Böylece su erozyonunun etkilediği alan 66 . 9 milyon hektarı bulmaktadır . Yurdumuzdaki önemli can ve mal kayıpları su erozyonu sonucu meydana gelmektedir .
2- Çığlar: Türkiye'nin aşırı derecede ormansızlaşmış , yükseltisi yurdun diğer kısımlarına oranla daha fazla ve yağışların genel olarak % 45' den sonraki meyilde kar şeklinde düştüğü Kuzey- Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu'da çığ olaylarına sıkça rastlanmakta , can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi yerleşim yerlerini , yolları , turistik tesisleri ve devlet yatırımlarını tehdit etmektedir . Türkiye'de yalnız 1985 yılından bugüne kadar 233 çığ olayı tespit olunmuş ve bu süre içinde 604 kişi hayatını kaybetmiştir . Çığ , pürüzsüzlüğü olmayan eğimi yüksek kayalık ve otlu satıhlara düşen aşırı kar yağışlarının kaygan satıhtan kopması ile aşağı kısımlara doğru hızını ve miktarını arttırarak meydana gelen bir kar kitlesi akımı olayıdır . Bu kar kitlesi önüne gelen insanların ölümüne neden olabildiği gibi ev , ahır , sınai tesis v . b . gibi yerlere zarar vererek kara ve demiryollarını kapatabilmekte günlerce trafiği aksatabilmekte ve sportif amaçlı gezilerde insan ölümlerine neden olmaktadır .
3- Rüzgar Erozyonu: Rüzgar erozyonu sonucu verimli toprakların kaybı , buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak emliliğinin azalması , bitki büyümesinin yavaşlaması , ulaşımın aksaması ve verimin düşmesi olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır . Taşınan kum ve verimsiz toprak , üretken tarım topraklarını kaplayarak , tarım yapılamaz hale getirmektedir .
4 - Yerçekimi Erozyonu ( Kitle Hareketleri ) : Kitle hareketleri , genellikle ayrışma ürünü olan ve sağlam kaya üzerine oturmuş bulunan örtünün , esas itibariyle yerçekimi etkisi ile küçük veya büyük kitleler halinde yamacın aşağısına doğru yer değiştirmesi olayıdır .
5 - Buzul Erozyonu: Yüksek dağlık arazilerdeki derelerde , çeşitli zamanlarda oluşmuş buzulların parça parça aşağılara doğru kayması sırasında , beraberinde moren ( buzultaş ) denilen çeşitli büyüklükteki materyal kitlelerini sürüklemesi ile meydana gelen aşınma ve taşınma olayına buzul erozyonu denir .
Mevcut Durum
Türkiye jeomorfolojik yapısı itibariyle engebeli bir ülkedir . Nitekim ülkemizin toplam alanının % 46'sını % 40'dan fazla eğime ve % 80'den fazlasını da % 15'den fazla eğime sahip sahalar teşkil etmektedir . İklim yarı kurak , yağışlar düzensiz ve şiddetli sağanak şeklindedir . Bütün bu olumsuz faktörlerin yanında , toprağı normal yapısı ile koruması gereken ormanlar , yangın ve kaçak kesim sonucu koruyucu vasfını büyük ölçüde yitirmiş , meralarda aşırı otlatma ve tarla açmaları ile korumasız hale gelmiştir . Erozyon bütün Dünyada değişik şekil ve şiddette meydana gelmekte ise de yurdumuzda özellikle daha yaygın ve hızlı seyretmekte ve hemen hemen her çeşidi bulunmaktadır . Yüzeysel erozyon , oyuntu erozyonu , arazi kaymaları , rüzgar erozyonu ve çığlar bunların başlıcalarıdır .
Buna karşın Türkiye'de , erozyonla savaş çalışmaları ne yasal , ne teknik ve ne de sosyo-ekonomik yönlerden rayına oturmuştur . Bunun sonucu olarak ta toprak servetinin kaybı yanında sık sık sel felaketleri meydana gelmektedir . En yakın örnek olarak 1998'de Batı Karadeniz selinde 30 , 1995 İzmir selinde 63 , ve yine 1995 Senirkent selinde 74 vatandaşımız hayatını kaybetmiş , rakamlara dökülmesi çok zor maddi zarar meydana gelmiş , insanlarımız acı çekmişlerdir .
EROZYONUN NEDENLERİ
Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler
1- İklim: İklimin erozyon üzerine etkisi; yağış , sıcaklık ve rüzgarla olmaktadır . Bunların içerisinde en önemlisi yağış olup , yağışın da şekli , şiddeti , süresi ve rejimi erozyona farklı etkiler yapmaktadır . diğer taraftan sıcaklık , yağışların çeşidini , toprağın donmasını ve nem içeriğini etkilemek suretiyle detaylı olarak erozyonun şiddetine tesir etmektedir . Bu açıdan Doğu Anadolu Bölgemizde toprağın 50 cm . derinliğe kadar donması ve sıcak havalarda gevşemesi olayı , diğer bölgelerimizde yağmur ve rüzgar , erozyon olayları açısından önemlidir . Ülkemizin dünyadaki konumu nedeniyle özellikle İç Anadolu , Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde yaz kuraklığı ve yağış azlığı/yetersizliği diğer bölgelere göre daha fazladır . Bu nedenden dolayı , bitki örtüsünün zayıf olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan en fazla etkilenen bölgeleridir . Çünkü , kurak ve yarı kurak sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin tekrar eski haline getirilmesi de zor ve pahalı olmaktadır .
2- Topografya: Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkili topografik etkenlerdir . Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir . Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m . , Avrupa'nın 330 m . , Afrika'nın 600 m . , Asya'nın 1010 m . olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m . 'ye ulaşmaktadır . Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirmede de 0-500 metre arasındaki alanlar ülkemizin %17 , 5'u , 500-1000 metre arasındaki sahalar % 26 , 6'sını kaplamakta , 1000-2000 metre arasındaki alanlar ise % 45 , 9' a ulaşmaktadır .
Ülkemiz arazisinin eğimli ve engebeli olması , orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğurmaktadır . Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aşınması süreci başlamaktadır . Erozyonun şiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik yapı yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır .
3- Jeolojik ve Toprak Yapısı: Ülkemizin jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekişme durumu zayıf , ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla direnç göstermeyen taneli , tortul ve volkaniktir . Toprak ile jeolojik yapı arasında sıkı bir ilişki vardır . En fazla aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neogen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir . Genelde pekişme durumu zayıf , ayrışmaya ve erozyona karşı fazla direnç göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona hassas bir yapıdadır . Bu nedenle , en fazla aşınan ve sellere en fazla malzeme veren kaynaklar kumlu , şiltli , çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuzlu ve alkali maddeler bakımından zengin , milli ve killi depolar olmaktadır . Ülkemizde , toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini , şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı oluşturan ana materyalin yapısı , bünye özelliği , yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri belirler . Öte yandan , kurak ve sıcak iklim şartları altında Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu , alkali maddeler bakımından zengin killi , marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir . Ülkemizde , bazı ana kayalar üzerinde oluşan toprak aşınması; kayalık-taşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII . sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır .
4- Bitki Örtüsü ve Ölü Örtü: Çıplak arazilere oranla bitki örtüsü ile kaplı arazilerde erozyon daha az meydana gelmektedir; çünkü , bitki örtüsü intersepsiyonla toprağa ulaşan yağışın miktarını , şiddetini ve mekanik etkisini azaltır , kökleriyle toprağı sarar ve taşınmasını önler . Orman toprakları ise , suyun akış hızını azaltır ve suyun toprağa sızmasını artırarak erozyonun şiddetini düşürür . Ayrıca; bitki örtüsü , toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura karşı korumaktadır . Özellikle , orman ölü örtüsü , en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir infiltrasyon kapasitesine sahiptir .
Kelime Anlamı: Bir varlığın bir değeri yerine getirilemeyecek şekilde yok olmasıdır . Toprak biliminde ise; yeryüzündeki ana materyalin çeşitli etkenlerle aşınıp taşınması olayıdır . Erozyon , tabiatın normal süreci içinde meydana geliyorsa normal erozyon; insanın tabiattaki toprak , su ve bitki arasındaki dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleleri sonucu meydana geliyorsa hızlandırılmış erozyon adını almaktadır . Normal erozyon , genellikle insan müdahalesi olmayan yerlerde görülür ve çok yavaş olarak gelişir . Meraların aşırı derecede otlatılması , ormanların tahrip edilmesi ile daha az korunan toprak , su ile kolayca taşınabilmektedir ve erozyon hızlanmaktadır .
Yapıcı Unsurlara Göre Erozyonun Çeşitleri
Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu , erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir . Su erozyonundan sonra diğer erozyon çeşitleri önem sırasına göre; rüzgar , çığlar , heyelanlar ve buzullar olarak sıralayabiliriz . Çığ zaman zaman can ve mal kayıplarına neden oluyorsa da su erozyonu afeti karşısında ikinci planda kalmaktadır .
1- Su Erozyonu: Su erozyonu , diğer erozyon çeşitleri içerisinde en yaygın ve en etkili olanıdır . Bunun için , toprak erozyonu denildiğinde akla su erozyonu gelmektedir . Türkiye topraklarının % 86'sında erozyon vardır . Böylece su erozyonunun etkilediği alan 66 . 9 milyon hektarı bulmaktadır . Yurdumuzdaki önemli can ve mal kayıpları su erozyonu sonucu meydana gelmektedir .
2- Çığlar: Türkiye'nin aşırı derecede ormansızlaşmış , yükseltisi yurdun diğer kısımlarına oranla daha fazla ve yağışların genel olarak % 45' den sonraki meyilde kar şeklinde düştüğü Kuzey- Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu'da çığ olaylarına sıkça rastlanmakta , can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi yerleşim yerlerini , yolları , turistik tesisleri ve devlet yatırımlarını tehdit etmektedir . Türkiye'de yalnız 1985 yılından bugüne kadar 233 çığ olayı tespit olunmuş ve bu süre içinde 604 kişi hayatını kaybetmiştir . Çığ , pürüzsüzlüğü olmayan eğimi yüksek kayalık ve otlu satıhlara düşen aşırı kar yağışlarının kaygan satıhtan kopması ile aşağı kısımlara doğru hızını ve miktarını arttırarak meydana gelen bir kar kitlesi akımı olayıdır . Bu kar kitlesi önüne gelen insanların ölümüne neden olabildiği gibi ev , ahır , sınai tesis v . b . gibi yerlere zarar vererek kara ve demiryollarını kapatabilmekte günlerce trafiği aksatabilmekte ve sportif amaçlı gezilerde insan ölümlerine neden olmaktadır .
3- Rüzgar Erozyonu: Rüzgar erozyonu sonucu verimli toprakların kaybı , buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak emliliğinin azalması , bitki büyümesinin yavaşlaması , ulaşımın aksaması ve verimin düşmesi olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır . Taşınan kum ve verimsiz toprak , üretken tarım topraklarını kaplayarak , tarım yapılamaz hale getirmektedir .
4 - Yerçekimi Erozyonu ( Kitle Hareketleri ) : Kitle hareketleri , genellikle ayrışma ürünü olan ve sağlam kaya üzerine oturmuş bulunan örtünün , esas itibariyle yerçekimi etkisi ile küçük veya büyük kitleler halinde yamacın aşağısına doğru yer değiştirmesi olayıdır .
5 - Buzul Erozyonu: Yüksek dağlık arazilerdeki derelerde , çeşitli zamanlarda oluşmuş buzulların parça parça aşağılara doğru kayması sırasında , beraberinde moren ( buzultaş ) denilen çeşitli büyüklükteki materyal kitlelerini sürüklemesi ile meydana gelen aşınma ve taşınma olayına buzul erozyonu denir .
Mevcut Durum
Türkiye jeomorfolojik yapısı itibariyle engebeli bir ülkedir . Nitekim ülkemizin toplam alanının % 46'sını % 40'dan fazla eğime ve % 80'den fazlasını da % 15'den fazla eğime sahip sahalar teşkil etmektedir . İklim yarı kurak , yağışlar düzensiz ve şiddetli sağanak şeklindedir . Bütün bu olumsuz faktörlerin yanında , toprağı normal yapısı ile koruması gereken ormanlar , yangın ve kaçak kesim sonucu koruyucu vasfını büyük ölçüde yitirmiş , meralarda aşırı otlatma ve tarla açmaları ile korumasız hale gelmiştir . Erozyon bütün Dünyada değişik şekil ve şiddette meydana gelmekte ise de yurdumuzda özellikle daha yaygın ve hızlı seyretmekte ve hemen hemen her çeşidi bulunmaktadır . Yüzeysel erozyon , oyuntu erozyonu , arazi kaymaları , rüzgar erozyonu ve çığlar bunların başlıcalarıdır .
Buna karşın Türkiye'de , erozyonla savaş çalışmaları ne yasal , ne teknik ve ne de sosyo-ekonomik yönlerden rayına oturmuştur . Bunun sonucu olarak ta toprak servetinin kaybı yanında sık sık sel felaketleri meydana gelmektedir . En yakın örnek olarak 1998'de Batı Karadeniz selinde 30 , 1995 İzmir selinde 63 , ve yine 1995 Senirkent selinde 74 vatandaşımız hayatını kaybetmiş , rakamlara dökülmesi çok zor maddi zarar meydana gelmiş , insanlarımız acı çekmişlerdir .
EROZYONUN NEDENLERİ
Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler
1- İklim: İklimin erozyon üzerine etkisi; yağış , sıcaklık ve rüzgarla olmaktadır . Bunların içerisinde en önemlisi yağış olup , yağışın da şekli , şiddeti , süresi ve rejimi erozyona farklı etkiler yapmaktadır . diğer taraftan sıcaklık , yağışların çeşidini , toprağın donmasını ve nem içeriğini etkilemek suretiyle detaylı olarak erozyonun şiddetine tesir etmektedir . Bu açıdan Doğu Anadolu Bölgemizde toprağın 50 cm . derinliğe kadar donması ve sıcak havalarda gevşemesi olayı , diğer bölgelerimizde yağmur ve rüzgar , erozyon olayları açısından önemlidir . Ülkemizin dünyadaki konumu nedeniyle özellikle İç Anadolu , Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde yaz kuraklığı ve yağış azlığı/yetersizliği diğer bölgelere göre daha fazladır . Bu nedenden dolayı , bitki örtüsünün zayıf olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan en fazla etkilenen bölgeleridir . Çünkü , kurak ve yarı kurak sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin tekrar eski haline getirilmesi de zor ve pahalı olmaktadır .
2- Topografya: Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkili topografik etkenlerdir . Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir . Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m . , Avrupa'nın 330 m . , Afrika'nın 600 m . , Asya'nın 1010 m . olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m . 'ye ulaşmaktadır . Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirmede de 0-500 metre arasındaki alanlar ülkemizin %17 , 5'u , 500-1000 metre arasındaki sahalar % 26 , 6'sını kaplamakta , 1000-2000 metre arasındaki alanlar ise % 45 , 9' a ulaşmaktadır .
Ülkemiz arazisinin eğimli ve engebeli olması , orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğurmaktadır . Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aşınması süreci başlamaktadır . Erozyonun şiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik yapı yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır .
3- Jeolojik ve Toprak Yapısı: Ülkemizin jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekişme durumu zayıf , ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla direnç göstermeyen taneli , tortul ve volkaniktir . Toprak ile jeolojik yapı arasında sıkı bir ilişki vardır . En fazla aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neogen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir . Genelde pekişme durumu zayıf , ayrışmaya ve erozyona karşı fazla direnç göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona hassas bir yapıdadır . Bu nedenle , en fazla aşınan ve sellere en fazla malzeme veren kaynaklar kumlu , şiltli , çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuzlu ve alkali maddeler bakımından zengin , milli ve killi depolar olmaktadır . Ülkemizde , toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini , şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı oluşturan ana materyalin yapısı , bünye özelliği , yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri belirler . Öte yandan , kurak ve sıcak iklim şartları altında Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu , alkali maddeler bakımından zengin killi , marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir . Ülkemizde , bazı ana kayalar üzerinde oluşan toprak aşınması; kayalık-taşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII . sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır .
4- Bitki Örtüsü ve Ölü Örtü: Çıplak arazilere oranla bitki örtüsü ile kaplı arazilerde erozyon daha az meydana gelmektedir; çünkü , bitki örtüsü intersepsiyonla toprağa ulaşan yağışın miktarını , şiddetini ve mekanik etkisini azaltır , kökleriyle toprağı sarar ve taşınmasını önler . Orman toprakları ise , suyun akış hızını azaltır ve suyun toprağa sızmasını artırarak erozyonun şiddetini düşürür . Ayrıca; bitki örtüsü , toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura karşı korumaktadır . Özellikle , orman ölü örtüsü , en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir infiltrasyon kapasitesine sahiptir .