etrafımdaki herkese zorla okutmaya çalıştığım bir EMRAH SERBES kitaptır . şimdilik 4 kişiye dinletebildim sözümü. her ikisi de onikibin kez teşekkür ettiler bana. şu an elimi kolumu aşağı yukarı sallayarak, ayaklarımı yere vurup tepinerek "nolur siz de okuyun, nolur nolur noluoorr!" diyorum hepinize. ardından teşekkür mesajlarınızı bekliyorum.
bir de şunu paylaşmak istiyorum hevesle:
bir de şunu paylaşmak istiyorum hevesle:
korhan abi'nin kardeşi olduğu için aycan'ı sevemiyordum, o sene onun yerine esra'yı seviyordum. okulun ilk günü silgi istemiştim esra'dan. silgisini ısırıp ikiye bölmüş, yarısını bana vermişti. ben de ona aşık olmaya karar vermiştim. sıramı değiştirip onun arkasındaki sıraya geçmiştim. din dersi dışındaki derslerde çaktırmadan saçıyla oynuyordum. o da bir şey demiyordu...
:claps::in:...
"apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın bülent?"
"hangisini?"
"otomatik yanan, sensorlu lamba."
"hayır."
"komşu görmüş yalan söyleme. süpürge sapıyla kırmışsın dün gece."
önüme baktım.
"neden kırdın?"
cevap yok.
"hasta mısın evladım? söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle..."
"kırdımsa kırdım, ne olacak! çok mu değerliymiş?"
"lamba senden değerli mi evladım, lambanın ***** koyayım, lamba kim? yöneticiye de dedim. lambanızı *******, kaç paraysa veririz. sen değerlisin benim için."
"beni görünce yanmıyordu baba."
"nasıl ya?"
"görmezden geliyordu, yanmıyordu. kaç sefer yok saydı beni."
"e beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor."
"hadi ya! sahiden mi?"
"evet. ucuzundan takmışlar. bizimle bir alakası yok."
babama sarıldım, yıllar sonra.