Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Epikürcülük (Epikürcüler) Nedir?

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
Epikürcülük terimi, Epiküros'tan (M.Ö. 341-271) türetilmiştir. "Bahçe" adında samimi ve zarif atmosferiyle bilinen okuluna Antik Çağ için sıra dışı bir uygulama olarak kadınlar ve köleler de buyur edilirdi.

Epikürcülük; "Her bireyin mutluluğu nasıl temin ve muhafaza edilir?" sorusuna şöyle yanıt vermiştir: Yaşamdan zevk almalı, fakat düşünüp tartarak. Bir başka ifadeyle, iyi bir yaşam, müreffeh olduğu kadar acının ve ıstırabın olmadığı bir yaşamdır. Yaşamımız boyunca, en fazla refahı ve mutluluğu elde etmek ve en az acı ve ıstıraba katlanmak için hesap yapmalıyız. Örnek olarak; daha sonra acı çekmek pahasına şu andaki anlık, yoğun hazzı mı aramalıyım, yoksa şimdiki hazzı, ileride daha uzun süreli bir mutluluğu elde etmek umuduyla ertelemeli miyim? Alternatif seçenekler arasında kâr- zarar hesabı yapmalıyız. Başka bir söylemle bu, irfan sahibi ve kendisinin farkında olan bir hedonistin tavrıdır! Hazzı ara; fakat bu haz hesaplanmış, planlanmış olsun! Daha açıkçası, siyasete veya beraberinde endişe ve risk getiren diğer meselelere bulaşma! Bunlar yerine, şarabının ve peynirinin tadını, barış ve huzur içinde çıkarabileceğin korunmuş bir çevre içinde olmaya bak. Dolayısıyla Epikürcüler, körlemesine bir aşırı düşkünlük ve doyum arayışına dalmış, gayri ahlakî bir yaşam süren sansualistler gibi değildirler. Tam tersine, Epiküros, hayatta tedbir ve ihtiyatı tavsiye etmiştir; çünkü mutluluğu garanti altına alma konusunda hakimi olduğumuz tek şey hazdır. Epikürcü yaşam felsefesi iki maddeyle özetlenebilir.

1. Var olan tek "iyi", hazdır.
2. Azami hazzı temin edebilmek için, sadece kontrol edebildiğimiz nazların tadını çıkarmalıyız.

Hazzı (Yunanca: hedone) en yüksek (tek) iyi olarak kabul eden öğretiye "hedonizm" denir; yani, haz felsefesi. Epikürcülüğün tedbir ve ihtiyat ile şekillenmiş hedonizm olduğu söylenebilir. Birinci planda Epikürcüler hazzı anlık duyumsal arzu olarak görmezler; Epikürcülük refahın ve mutluluğun, dostluk ve edebi hevesler gibi, daha rafine, güvenli biçimlerini vurgular. Eğer kişisel mutluluğumuzu temin ve muhafaza etmek istiyorsak, bunlar gibi daha belirgin ve incelmiş nazların peşinden koşmalıyız.

Aynı zamanda Epikürcülük, sağladığı azıcık hazza karşılık çok yoğun endişeye yol açan siyasî faaliyetleri küçümseyip reddetmiştir. Devleti veya toplumu bizatihi değer taşıyan unsurlar olarak görmez. Sadece haz ki bu da ister istemez bireyin hazzıdır, kendi içinde bir değere sahiptir. Devlet ve toplum sadece bireyin hazzını sağladıkları ve bireyi acıdan uzak tuttukları ölçüde iyidirler. Yasalar ve adetler sadece bireysel menfaatleri desteklemek amacıyla varolduk larında bir değere sahiptirler. İnsanları hukuka karşı gelmekten alıkoyan şey cezalandırılma korkusudur yani acı korkusu. Her şey, bireysel hazza dayanmaktadır. Ancak azami bireysel hazzı hedeflediği sürece bir ahlak veya bir hukuk sisteminin iyiliğinden söz edilebilir. Doğru ve ahlakî olan için bunun ötesinde bir esas yoktur. (Fakat diğer on kişinin duyacağı hazzın benim duyacağım hoşnutsuzluğa değer olduğunu belirleyecek olan kim.? Ve farklı türdeki hazları birbirleriyle nasıl kıyaslayabilirim?!

Epikürcülükte gördüğümüz doğa felsefesi ve çoğunlukla Demokritos'un materyalist atom teorisine karşılık gelir gibi görünen- bir bakıma şöyle bir yaşam felsefesini savunmuştur: Ruh ve erişilmez, önemsiz tanrılar da dahil olmak üzere her şey maddî olduğuna göre dinî sınırlamaların bizi tedirgin etmesine izin vermemeliyiz.

Epiküros'un öğretisinden farklı olarak; fiziksel hazzın/zevkin yaşamda değeri olan tek şey olduğunu söyleyen radikal bir hedonizm, bütün nimet ve hizmetlere nispeten kolayca ulaşabilen; hazzın ve zevkin artı değerine, yoksunluk ve acıdan ziyade güvenebilen insanlara hitap edebilir. Fakat antik çağdaki insanların büyük bir çoğunluğu için, böyle bir teori kolaylıkla ölümcül sonuçlar doğurabilirdi: Eğer insanların çoğu acı ve haz arasındaki ilişkiyi hesaplayacak olsaydı, ortalama yanıt negatif yönde olacaktı. Acıların toplamı nazların toplamını kolaylıkla aşardı. Radikal hedonizme göre, böyle bir yaşam da yaşamaya de*ğer olmazdı. Bu açıdan, zalim kaderin sefalete mahkum ettiği insanlar için; M.Ö. üçüncü yüzyılda yaşamış, hedonist filozof Hegesias'ın intihar önerisi eksantrik bir fikir olmaktan öte bir anlam ifade eder. Saf hedonizm, intiharın savunucusu haline gelebilir.
 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
Epikür, Eflatun’un ölümünden sonra Akademiye girmiştir. Onun fikirleri Eflatun’un fikirlerine karşı idi. Epikür’ün fikirlerini üç nokta etrafında toplayabiliriz.

1. Kanonik

Doğru bilgiyi “idea” değil, “duyum” verir. “Ortak kavram”lara birtakım anlamlar vererek onlar hakkında “kanaat” sahibi oluruz. Ortak kavramlara da tek tek nesnelerden aldığımız duyumlarla varırız. Doğru veya yanlış olanlar kanaatlerimizdir, yoksa duyumlarımız değildir. Duyumlar daima doğrudur. Gerçek ve nesneldirler. “Var olmak algılanmış olmaktır.” Bilgiyi böyle, duyuma indirgeyenlere “sansüalist” veya “ampirist” denir.

2. Fizik

Evrendeki cisimler boşluk ve atomdan yapılmıştır. Atomlar çeşitli şekil ve büyüklükte, bölünmez, dolu, ağır, hareketli, yayılımlı, ezeli, ebedi, kokusuz, basit cisimlerdir. Ağırlıkları nedeniyle boşlukta düşerken “eğilim”leri nedeniyle birbirlerine çarparak cisimleri oluştururlar.
Epikür’e göre ruh, Eflatun’daki gibi ne “ölümsüz bir cevher”dir, ne de bedenden bedene göçer. Göçse idi, bir aslan ruhunun bir kuzuda bulunduğunu görürdük. Ruh ile beden bir kap ile, o kaba konan suya benzer. Su nasıl kabın şeklini alırsa ve kap parçalanınca, su nasıl, dökülüp, saçılırsa ruh da onun gibi bedende bulunur.

3. Etik (Ahlak)

Ruh sükunetine erişmek için, insanları acı veren korkulardan kurtarmak lazımdır görüşünü savunur. Bu korkular, Epikür’e göre, Tanrı, Ölüm ve kaderdir. “Ölüm biz hayatta iken, daha gelmediğine, ölüm geldiğinde de biz hayatta olmayacağımıza göre, ondan korkmanın bir gereği yoktur.” Epikür’e göre mutluluk zevk ve hazdan meydana gelir. Bu görüşe “Hedonizm” denir.

Epikürcü Düşüncenin Özellikleri

- Pratik bir nitelik taşır.
- Ahlak felsefesidir.
- Gayesi mutluluktur.
- Mutluluk için korkulardan insanlar kurtarılmalıdır.
- Felsefe mutluluğa ulaştıracak yolların aranmasıdır.
- Doğa bütün ile araştırılmalı.
- İnsanın neye ulaşmak ve neden kaçmak istediği belirlenmeli.
- Bilgi araçları, özellikle “doğrunun ölçüsü” aranmalıdır.



 

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
Aslen Sisamlı olan ve daha sonra Atina'ya yerleşen Epiküros (M.Ö. 341-270)'un, bu şe*hirde kurduğu felsefe öğretisine Epikürcülük adı verilmiştir.

Epikür felsefesinin ağırlık noktasını, karakteristik bir özelliğe sahip olan "ahlak" oluşturur. Bu düşünürün ahlak görüşleri fiziğine, fiziği de Demokritos'un atom teorisine dayanır. Buna göre Epikür, gerçekliğin sayısız ve görünmeyen küçük parçalardan, yani atomlar*dan meydana geldiğini ve bunların boş mekan içinde tamamen mekanik olarak hareket ettik*lerini kabul eder. Yalnız Epikür, temel olarak dayandığı Demokritos'un atom teorisinde küçük bir değişiklik yapar: Demokritos'a göre başlangıçtan itibaren sonsuz bir hareket halinde bulunan atomlar, Epikür'e göre boş mekan içinde dikey olarak düşerler. Ancak bu dikey düşüşte hesaplanması mümkün olmayan küçük sapmalar meydana gelir. Dolayısıyla epiktir de Demokritos gibi mekanik zorunluluğu kabul eder. Ancak onun için mekanik zorunluluk, Demokritos'un iddia ettiği gibi mutlak değildir. Çünkü bu zorunluluktan küçük sapmalar olmaktadır ve bunu büsbütün ortadan kaldırmak mümkün değildir. İşte Epikür'ün bu düşüncesi, rastlantının bir dereceye kadar mümkün olduğunu (Çünkü Demokritos'ta rastlantı diye bir şey yoktur), dolayısıyla da insan eylemlerinde belirli bir özgürlük payının bulunduğunu göstermektedir.

Başka söyleyişle Epikür determinist değil*dir; nedensiz bir sonucun mümkün olduğunu kabul eder. Son tahlilde Epiktir ahlak bakı*mından sınırlanmış özgürlüğün yani sonuçsuz nedenlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini hatırlatıyor.

İşte Epikür'ün Demokritosçu atom görüşüne dayalı bu fizik görüşü, ahlak açısından evrenin kör bir mekanik zorunluluğun, göre işlediği ve dolayısıyla kaderin, bir yandan bu kör zorunluluğa, diğer yandan ise hesabı mümkün olmayan bir rastlantının sonucu ortaya çıktığı düşüncesini doğurmuştur. Öyleyse insan kadere karşı kayıtsız kalmalıdır. Çünkü insan, ancak kendi iradesinin ürünü olan şeylere ilgi duyabilir. Dolayısıyla hayat ve ölüm karşısında da kayıtsız kalmalı ve yalnızca akıllıca davranıp bize sunulan bir yığın şeyden mutluluk sağlayanları ayırmasını bilmelidir. Epikür'ün "akıllıca davranmak" sözünden amacı, sonunda acı doğuran şiddetli hazlardan kaçınmaktır. Çünkü insan onlar olmadan yaşayamayacağından temel hayati ihtiyaçlarını tatmin etmekten geri durmayacaktır. Yalnız insan hiçbir şeye gereğinden fazlaya rağbet etmemelidir; çünkü fazlalık sonunda her zaman acıya neden olur. Sonra insan şan ve şeref gibi su İne ve görünüşe dayalı değerlerden uzak durmayı da bilmelidir. Bu sahte değerler İnsanı, hep daha fazlasını elde etmeye tahrik ederler, ama bunlara yeter derecede sahip olunamayacağı için, insan sürekli bir huzursuzluk içine düşer. Bu yüzden sonunda duyumsuzluk ve tiksinti yaratmayacak olan manevi hazlara ilgi göstermelidir. Bir de insan uyuşabildiği, kendisiyle aynı düşüncede ve karakterde olan insanlarla dostluk etmelidir. Bu düşüncenin bir sonucu olarak Epikürcüler, İlkçağda, gerçekten benzerine ender rastlanan bir arkadaş topluluğu kurmuşlardı.

Aristoteles'ten sonraki felsefe okullarım meşgul eden temel sorunlardan biri de, insanın ölüm karşısında nasıl bir tavır takınması gerektiği sorunuydu. Epikürcüler ölüme karşı korkusuz ve kayıtsız bir tavır takınmak gerek*tiğine inanırlar. Çünkü hayatla birlikte her şey sona eriyor ve artık içinde yaşamadığımız za*man, içinde hiç yaşamamış olduğumuz zaman kadar bizi İlgilendirme. Var olduğumuz sürece ölüm yoktur ve ölüm var olunca da artık biz yokuz. Öyleyse ölüm korkulacak bir şey değildir.

Aynı şekilde cehennem azabından da korkmamak gerekir. Çünkü ruh maddi bir şeydir, bedenin karşılaştığı durumlar onun için de geçerlidir. Ruhun son derece incelmiş madde olduğu hastalık sonucu bayılmada, afetlerde, anestezide, sayıklamada görülebilir. Çünkü bu durumlarda bedenin ruh üzerine yaptığı etki, özellikle ruhun bedenin güç ve imkanları*na paralel olarak gelişmesi ya da çöküntüsü, yani yaşlanmasıdır. Ayrıca hastalıklar da ruh üzerine etki ederler, üstelik beden olmasaydı ruh asla ortaya çıkamazdı, yani kendini dışlaştıramazdı. Platoncuların ölümün ruhun daha yüce bir hayata geçişi, fikrini kabul etmeyen ve eleştiren Epikür yaşarken ölüm yok demektir, ölüm gelmişse artık biz yokuz, dolayısıyla ölümle bizim aramızda hiçbir ilişki söz konusu edilemez ve onun İçin korkulamaz, demektedir.

Öyleyse asılsız korkular, varlığımızın amacı olan mutluluğu kazanmaya engel olmamalıdır. En yüce iyi olan mutluluk, aynı zamanda en yüce hazdır. Geçici duyuma bağlı haz değil, sürekli hal olan hayatın çalkantılarına karşı korunmuş olduğunu bilen derin sükun ve tam hoşnutluk halidir. İşte bunun içindir ki zihnin zevkleri şehvete tercih edilmelidir, çünkü süreklidirler. Oysa duyum, an gibi geçicidir. Ayrıca her türlü aşırılıktan da kaçınılmalıdır. Ancak bazı elemler iyilik sayılmalıdır, sözgelimi ameliyat gibi. Çünkü ameliyat ile sağlığa kavuşulur.

Epikürcülerin dine karşı tavırları olumsuzdur. Onlara göre dinin en büyük sakıncası, insanı sürekli olarak korku içinde bulundurmasıdır. Bu korkudan kurtulmak gerekir; bunun çaresi de dinle olan bütün ilgileri kesmektir. Epikür'e göre eğer tanrıların olması gerekliyse, onlar "ara alemlerde" yaşayan mutlu varlıklar olmalı ve dünya işleriyle meşgul olmalıdırlar. Çünkü dünyada öylesine kötü şeyler bulunmaktadır ki bunlar tanrılık işler olamazlar. İşte Epikür'ün tanrılarına saygı ve ibadete uygun olmayan bu görüşleri, haklı olarak ateist olarak tanınmalarına yol açmıştır.

Kuşkusuz içinde yaşadığı politik ortam her düşünürü etkilemiştir. Daha Aristoteles zamanında şehir devletleri çökmeye başlamış, İskender'in İmparatorluğunu kuruşundan sonra da Yunanistan bu imparatorluğun bir eyaleti haline gelmişti. Böylece Yunanistan, politik özgürlüğünü bir daha elde etmemek üzere yitirmiş oldu. Çünkü İskender imparatorluğunun dağılmasından sonra Yunanistan, bu kez de Romalıların eline geçmiştir. İşte bu durum karşısında Epikürcüler ve Stoalılar ortak bir temelde birleştiler: Kişi kendi dünyasına çekilmeli ve bireysel bir hayal yaşamalıdır. Stoalılar bu hayatı yaşamak için devle*ti bir engel olarak görmezler ve evrensel (kozmopolit) bir devlet düşünürler. Epikürcüler ise yine ahlak ve fizik görüşlerine dayalı olarak, devleti büyük bir kitle için kurulmuş bir teşkilat olarak görürler. Epikürcülerin ideali, daha önce de söz edildiği gibi, sevilen uyum içinde olunan arkadaşlarla, sınırlı bir çerçeve*de birlikte yaşanılan bir hayattır. Öyleyse Stoalıların bir dünya devleti istemelerine, yani kozmopolit olmalarına karşı, Epikürcüler tam anlamıyla bireycidirler.

Nitekim Atina'nın çalkantılı ortamına rağmen Epikürcüler Atina'daki "Epikür'ün Bahçesi"ni bir barış adacığı şekline dönüştürmüşlerdir. Epikür'ün ölümünden sonra okulun (Epikür'ün Bahçesi) yönetimi Mytilcncli Hermakhos'a, ondan sonra Polystratos'a geçti. Epikür'ün görüşlerinin yaygınlaşmasında Mctrodoros ile Kolotcs'in etkileri daha çok oldu. Günümüze yazılarının bir kısmı kalmış olan Lakonlu Demetrios, dört yüzden fazla eseri olan Apollodoros, derslerini ünlü Romalı hatip ve felsefeci Cicero'nun izlediği Sidonlu Zenon, yine Cicero'nun Öğretmeni olan Phiadros, Epiküros okulunun başında M.Ö. 5L yılına kadar kalan Patro Epikürosçuluğun oluşmasında katkıları bulunan belli başlı isimlerdir.

Romada M.Ö. II. yüzyıldan itibaren tanınan Epikürosçuluk, Amafinius'un yazılarıyla yay*gınlaştırılacak, Cicero döneminde ise en gözde akım haline gelecektir. Nitekim, Lucretius'un Evrenin Yapısı adlı eserde Epikürcü fizi*ğin etkisi açıktır. Yine T.Cassius, L. Torguatus, T. Fomporius Atticus, Cacsar, Horatkıs, Cienç Plinius Epikür'ün Romalı izleyicileridir.

Orta Çağda Epikürcülük, Cicero'nun yazıla*rıyla kilise babalarının tartışmalarından tanın*dı. Danto zamanında Epikürcülük ruhun ölümsüzlüğünü ve ilahi takdiri inkar etmekle bir tutuluyordu. XV. yüzyılda Epikürcü ahlak felsefesini ilk savunan Lorenzo Valla oldu.

XVI. yüzyılda ünlü Denemeler'm yazarı Montaigne ile İtalyan Francesco Guicciardini Epikürcü olarak tanındılar. Yine bu yüzyılda Ludovico Ariosto davranışları ve şiirleriyle Epikürcülüğün temsilciliğini üstlendi. Ancak Yeni Çağ'da Epikürcülük XVII. yüzyılda Fransız rahip Picrre Gassendi'nin Epikür'ü Felsefe Üzerine Bir İncelemesiyle yeniden canlandı. Gassendi'yle (aynı zamanda Descartes ile de) dost olan Thomas Hobbes haz teorisine yeni ve canlı bir yorum getirmeye çalıştı. Böylece XVII. ve XVIII. yüzyılda Epikürcülük Fransa'da geniş bir taraflar halkası oluşturdu. Yine İngiltere'de Adam Smith, sonra Jercmy Benıham Epikürcü bir anlayışla "ahlaki matematik" olarak niteledikleri salt faydaya dayalı bir ahlak kurmaya çalıştılar. Nitekim faydacılık akımının oluşmasında önemli katkısı bulu*nan J. S. Mili Epikürcü haz anlayışına dayanıyordu.

Günümüz psiko-fiziğİnin kurucusu olan Gus-Utv Fechner hazzı, hareketi belirleyen psişik bir güdü veya ilke olarak açıklar. Freud da psikanaliz öğretisinde Epikürcülükten yararlanmıştır.
 
Üst Alt