- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 12,310
-
- MFC Puanı
- 5,925
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) tasfiye edilip yerine, Başbakan adına Adalet Bakanına bağlı bir HSYKnin getirilmesine ilişkin yasa Köşkte kısa bir mola verdikten sonra Resmi Gazeteye gidecek. Aynı saatlerde hükümetin daha önceden hazırlamış olduğu yeni HSYK kadrosu belirlenecek ve göreve başlayacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Budapeştede yaptığı açıklamaya göre önümüzdeki en çok 15 gün içinde bu süreç işleyecek.
Zira Gül, HSYK yasasını veto etmeyeceğinin işaretlerini verdi. Eğer yasada hukuka aykırı bir durum varsa, bunu kendisinin değil Anayasa Mahkemesinin (AYM) çözmesi gerektiğini söyledi.
Gül de çok iyi biliyor ki, HSYK tipi yasalarda Çankaya onayı verdikten sonra AYMnin iptal etmesinin hiçbir anlamı yok.
Çünkü yasa Resmi Gazetede yayımlandığı andan itibaren yürürlüğe girmiş olacak. AKP de zaten hazır olan yeni kadrolarıyla yeni HSYKyi kuracak. AYM bir gün içinde yasanın iptali yönünde karar verse bile bu karar geriye doğru işlemeyeceği için halkın oylarıyla belirlenmiş HSYK gitmiş, AKP milletvekillerinin oylarıyla yeniden düzenlenmiş HSYK gelmiş olacak.
***
Yukarıda özetlediğimiz yöntem AYMnin işlevini neredeyse sıfırlayan, yüksek mahkemeye ve topluma karşı açıkça hilenin önünü açan bir uygulama. Bunun adalet dağıtan bir mekanizma için uygulanması Türkiyede hukuka saygının hangi seviyeye geldiğini de gösteriyor.
Daha net ifade etmek gerekirse; sözümona adaletin dengeli dağıtılmasını sağlayacak, hukukun üstünlüğünü her zaman gözetecek, hâkim ve savcıların sicil amirliğini yapacak olan bir kurul hile ile oluşturulmuş olacak.
Bu durumda sormak gerekir:
Anayasa Mahkemesi, kararlarına uyulup uyulmaması hükümetin keyfine bağlı olan bir anayasa kurumu mu?
Cumhurbaşkanı hükümetin böyle bir hile planladığını bilmiyor mu?
Bu durumda halen yürürlükteki anayasanın 104. maddesindeki, Cumhurbaşkanı devlet kurumları arasındaki koordinasyonu sağlar ilkesi çiğnenmiş olmuyor mu?
***
Hafta başında şu soruyu da sormuştuk:
Referandum milli irade değil mi?
Bu sorunun üzerinde ayrıca durmak gerek. Türkiyede toplumsal hafıza ortalama 3 ay olduğu için 4 yıl önceki referandumda ne tür sözler verildiği toplumun belleğinde değil.
Hükümetin o dönem başlıca amacı HSYKnin yapısını ortadan kaldırmak, kendi hedeflerine göre yeniden oluşturmaktı. Sadece bu maddeyi referanduma götürse, halka kabul ettirmesi zordu. O nedenle etrafını kimi tatlı vaatlerle süsledi. Örneğin, orman arazilerinin köylüye verileceğini, sendikalaşmanın önünün açılacağını vaat etti.
Bunların hemen hiçbiri gerçekleşmediği gibi şimdi halkın peki, böyle yapın diye onay verdiği HSYK kökten değiştiriliyor.
Bu değişiklik de bir süre sonra AKPnin canını sıkacak. Çünkü yeni yapı kurulurken öngörülen değişiklikler hükümetin kullanabileceği kadrolara göre yapıldı. Yakın geçmişte olduğu gibi yakın gelecekte bu yeni kadrolar da raydan çıkacak. Çünkü hükümet raydan çıkmış durumda; pusulasız rasgele çizdiği yönlere göre yeni yollar yapmaya çalışıyor.
Görünen o ki; bütün bunlar devletin en üst kurumu, Çankayanın gözetiminde gerçekleşecek!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Budapeştede yaptığı açıklamaya göre önümüzdeki en çok 15 gün içinde bu süreç işleyecek.
Zira Gül, HSYK yasasını veto etmeyeceğinin işaretlerini verdi. Eğer yasada hukuka aykırı bir durum varsa, bunu kendisinin değil Anayasa Mahkemesinin (AYM) çözmesi gerektiğini söyledi.
Gül de çok iyi biliyor ki, HSYK tipi yasalarda Çankaya onayı verdikten sonra AYMnin iptal etmesinin hiçbir anlamı yok.
Çünkü yasa Resmi Gazetede yayımlandığı andan itibaren yürürlüğe girmiş olacak. AKP de zaten hazır olan yeni kadrolarıyla yeni HSYKyi kuracak. AYM bir gün içinde yasanın iptali yönünde karar verse bile bu karar geriye doğru işlemeyeceği için halkın oylarıyla belirlenmiş HSYK gitmiş, AKP milletvekillerinin oylarıyla yeniden düzenlenmiş HSYK gelmiş olacak.
***
Yukarıda özetlediğimiz yöntem AYMnin işlevini neredeyse sıfırlayan, yüksek mahkemeye ve topluma karşı açıkça hilenin önünü açan bir uygulama. Bunun adalet dağıtan bir mekanizma için uygulanması Türkiyede hukuka saygının hangi seviyeye geldiğini de gösteriyor.
Daha net ifade etmek gerekirse; sözümona adaletin dengeli dağıtılmasını sağlayacak, hukukun üstünlüğünü her zaman gözetecek, hâkim ve savcıların sicil amirliğini yapacak olan bir kurul hile ile oluşturulmuş olacak.
Bu durumda sormak gerekir:
Anayasa Mahkemesi, kararlarına uyulup uyulmaması hükümetin keyfine bağlı olan bir anayasa kurumu mu?
Cumhurbaşkanı hükümetin böyle bir hile planladığını bilmiyor mu?
Bu durumda halen yürürlükteki anayasanın 104. maddesindeki, Cumhurbaşkanı devlet kurumları arasındaki koordinasyonu sağlar ilkesi çiğnenmiş olmuyor mu?
***
Hafta başında şu soruyu da sormuştuk:
Referandum milli irade değil mi?
Bu sorunun üzerinde ayrıca durmak gerek. Türkiyede toplumsal hafıza ortalama 3 ay olduğu için 4 yıl önceki referandumda ne tür sözler verildiği toplumun belleğinde değil.
Hükümetin o dönem başlıca amacı HSYKnin yapısını ortadan kaldırmak, kendi hedeflerine göre yeniden oluşturmaktı. Sadece bu maddeyi referanduma götürse, halka kabul ettirmesi zordu. O nedenle etrafını kimi tatlı vaatlerle süsledi. Örneğin, orman arazilerinin köylüye verileceğini, sendikalaşmanın önünün açılacağını vaat etti.
Bunların hemen hiçbiri gerçekleşmediği gibi şimdi halkın peki, böyle yapın diye onay verdiği HSYK kökten değiştiriliyor.
Bu değişiklik de bir süre sonra AKPnin canını sıkacak. Çünkü yeni yapı kurulurken öngörülen değişiklikler hükümetin kullanabileceği kadrolara göre yapıldı. Yakın geçmişte olduğu gibi yakın gelecekte bu yeni kadrolar da raydan çıkacak. Çünkü hükümet raydan çıkmış durumda; pusulasız rasgele çizdiği yönlere göre yeni yollar yapmaya çalışıyor.
Görünen o ki; bütün bunlar devletin en üst kurumu, Çankayanın gözetiminde gerçekleşecek!