Vatanına büyük hizmetler yapımş ve bu sayede prensin gözüne bile girmiş olan bir adam, günün birinde ihtirasının esiri olup bir suç işler ve ölüm cezasına çarptırılır.
Yalvarmalar, yakarmalar fayda etmez. Fakat adam itibarlı biri olduğu için, prens ona bir ayrıcalık tanıyıp ölüm şeklini kendisinin seçmesi hakkını tanır. Seçeceği ölüm biçimi aynen uygulanacaktır.
İnfaz savcısı prensin bu kararını tebliğ etmek için tutuklunun bulunduğu kuleye gelir ve:
Prens size bir lütufta bulundu. Tekerlerde gerilerek ölmek isterseniz tekerlekte, asılmak isterseniz darağacında ölmeniz sağlanacak. Eğer eczacının fare zehirini tercih edersen, o da var! Prens, hangi ölüm şeklini seçersen bunun mutlaka uygulanacağını söyledi.
Bunun üzerine mahkum şöyle bir düşünür:
Ölüm kaçınılmaz ise, tekerlekte gerilmek de çirkin, asılmak da... Hele bir de rüzgâr çıkıverirse, darağacında ölüm çok sallantılı olacak.
Ve, seçimini iletir:
Ben hep insanın yaşlılıktan ölmesinin en rahat ölüm olduğuna inanmışımdır. Eğer prens bana seçme hakkı tanıyorsa, yaşlanarak ölmeyi tercih ederim; başkasını değil!
Mahkumu serbest bırakır ve yaşlanıp ölünceye kadar yaşamasına izin verirler. Çünkü prens:
Verdiğim sözü çiğneyemem! demiştir.