- Konum
- ๓คשเรเץคђ
-
- Üyelik Tarihi
- 4 Eki 2012
-
- Mesajlar
- 883
-
- MFC Puanı
- 120
Gülse Birsel'i çok severim.Espirilerini ve yaptığı çalışmalarını her zaman beğenmişimdir Sizlere Gülse Birsel'in son yıllarda iyice çğalan ve geniş bir kitleye kadar ulaşan gençlik akımlarından biri olan emocularla ilgili yazmış olduğu bir yazıyı aktarmak istiyorum.Gülse bana göre yine kalemini konuşturmuş ve toplumun yaralarından birine parmak basmış Şimdi yazıya geçiyorum arkadaşlar
Hep söylüyorum biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi
Gülse Birsel'in Günümüz gençligi ve emolar hakkındaki yazısı grip "Yatınca geçer"di başın ağrıyorsa "Çocukların başı ağrımaz" denirdi
uykun kaçıyorsa "Oyuncaklarını düşün güzel rüyalar görürsün" şeklinde konu
halledilirdi!
Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya "Tembel"din ya "Yavaştan sağlam
sağlam öğreniyor"dun!
Hüzünlü bir çocuksan "Yazar olacak herhalde" derlerdi
yerinde duramıyorsan etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı
susup otururdun.
Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar.
Çünkü sonra sonra koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk 'astım başlangıcı'
okuma yazmayı zor söküyorsa 'disleksik' hüzünlüyse 'depresif'
aşırı hareketliyse 'hiperaktif' diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler! O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular? Emo!
Emo ne?
Hani beş-altı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan miskin görünüşlü asık suratlı beti benzi atmış sıska
dar pantolonlu converse'li siyah ojeli ergenler var ya...
Taksim'de kaldırımlarda filan oturuyorlar.
Aha onlar Emo!
Emo kelimesinin emotional'dan (hissi) geldiği bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu topluma uyum sağlayamadıkları için böyle takıldıkları söyleniyor.
Bizim zamanımızda punk vardı ya onun gibi bir akım ama bir halta yaramayanı!
*HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM*
Ay kıyamaam! Zamanında kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün emo takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün üstelik de yaz tatilinde evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım. Saçımı taramadım denize gitmedim sohbetlere katılmadım tebessüm bile etmedim. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü balkonda otururken annem "Ne bu surat her gün senin derdin ne kızım aaa..." şeklinde pedagojik bir açılım yaptı.
"Sıkılıyorum... Hayat çok anlamsız" cevabımın üzerinden sanırım
birkaç saniye geçmişti ki acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım.
Annem her Türk annesinin uzmanı olduğu 'mıncırma' hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmişti.
Mıncırma malumunuz evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse ancak tekdir ile de uslanmıyor ve hakkı kötekse kullanılan konu komşu bitişik ev duyar ihtimaline karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir.
Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir elle kavranır ve et 180 derece çevrilir!
Hemen ardından daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken annem kısık sesle
yüzünü yüzüme yaklaştırarak "Alırım ayağımın altına" diye başladı ve "Karnın tok sırtın pek! Aklını başına topla! Sıkılıyorsan da git bakkala evin alışverişini yap sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir akşam misafir var hadi yallah..." şeklinde bitirdi!
*NE DERDİM KALDI NE DE TASAM*
Malumunuz eti mıncırılan ergen olay yerinde fazla kalamaz mıncırandan tırstığı için kendisine yalakalık yapar arzu ettiği aktiviteleri gerçekleştirir.
Mıncıran mutlu mıncırılansa artık efendi bir insandır! Aynen öyle oldu.
Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam! Emo'luğum o gün bitti bu yaşa
kadar da hep mutlu mesut uyumlu üretken biri olarak yaşadım. Şimdinin
sokakta bira içen gelen geçenden ihtiyacı var diye değil hayat tarzı sandığı için para dilenen dünyanın bütün derdi sırtındaymış gibi davranıp
bunalım takılıp bir işin ucundan tutmayan emo'larının başında bizim zamanımızın anne babaları olacaktı ki. Ohoo... Muma dönerdi hepsi! Bir kere her şeyden önce bütün o yüzü gözü saçla kaplı eşek herifleri bir eşek tıraşına götürürlerdi kesin!
Ülkenin gençlerine bak.
Tarikat yurtlarında yetiştirilen çocuklar polise atsın diye eline taş verilenler bir de emo'lar!
Gelecekten çok umutluyum çok!
Hep söylüyorum biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi
Gülse Birsel'in Günümüz gençligi ve emolar hakkındaki yazısı grip "Yatınca geçer"di başın ağrıyorsa "Çocukların başı ağrımaz" denirdi
uykun kaçıyorsa "Oyuncaklarını düşün güzel rüyalar görürsün" şeklinde konu
halledilirdi!
Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya "Tembel"din ya "Yavaştan sağlam
sağlam öğreniyor"dun!
Hüzünlü bir çocuksan "Yazar olacak herhalde" derlerdi
yerinde duramıyorsan etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı
susup otururdun.
Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar.
Çünkü sonra sonra koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk 'astım başlangıcı'
okuma yazmayı zor söküyorsa 'disleksik' hüzünlüyse 'depresif'
aşırı hareketliyse 'hiperaktif' diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler! O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular? Emo!
Emo ne?
Hani beş-altı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan miskin görünüşlü asık suratlı beti benzi atmış sıska
dar pantolonlu converse'li siyah ojeli ergenler var ya...
Taksim'de kaldırımlarda filan oturuyorlar.
Aha onlar Emo!
Emo kelimesinin emotional'dan (hissi) geldiği bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu topluma uyum sağlayamadıkları için böyle takıldıkları söyleniyor.
Bizim zamanımızda punk vardı ya onun gibi bir akım ama bir halta yaramayanı!
*HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM*
Ay kıyamaam! Zamanında kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün emo takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün üstelik de yaz tatilinde evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım. Saçımı taramadım denize gitmedim sohbetlere katılmadım tebessüm bile etmedim. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü balkonda otururken annem "Ne bu surat her gün senin derdin ne kızım aaa..." şeklinde pedagojik bir açılım yaptı.
"Sıkılıyorum... Hayat çok anlamsız" cevabımın üzerinden sanırım
birkaç saniye geçmişti ki acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım.
Annem her Türk annesinin uzmanı olduğu 'mıncırma' hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmişti.
Mıncırma malumunuz evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse ancak tekdir ile de uslanmıyor ve hakkı kötekse kullanılan konu komşu bitişik ev duyar ihtimaline karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir.
Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir elle kavranır ve et 180 derece çevrilir!
Hemen ardından daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken annem kısık sesle
yüzünü yüzüme yaklaştırarak "Alırım ayağımın altına" diye başladı ve "Karnın tok sırtın pek! Aklını başına topla! Sıkılıyorsan da git bakkala evin alışverişini yap sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir akşam misafir var hadi yallah..." şeklinde bitirdi!
*NE DERDİM KALDI NE DE TASAM*
Malumunuz eti mıncırılan ergen olay yerinde fazla kalamaz mıncırandan tırstığı için kendisine yalakalık yapar arzu ettiği aktiviteleri gerçekleştirir.
Mıncıran mutlu mıncırılansa artık efendi bir insandır! Aynen öyle oldu.
Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam! Emo'luğum o gün bitti bu yaşa
kadar da hep mutlu mesut uyumlu üretken biri olarak yaşadım. Şimdinin
sokakta bira içen gelen geçenden ihtiyacı var diye değil hayat tarzı sandığı için para dilenen dünyanın bütün derdi sırtındaymış gibi davranıp
bunalım takılıp bir işin ucundan tutmayan emo'larının başında bizim zamanımızın anne babaları olacaktı ki. Ohoo... Muma dönerdi hepsi! Bir kere her şeyden önce bütün o yüzü gözü saçla kaplı eşek herifleri bir eşek tıraşına götürürlerdi kesin!
Ülkenin gençlerine bak.
Tarikat yurtlarında yetiştirilen çocuklar polise atsın diye eline taş verilenler bir de emo'lar!
Gelecekten çok umutluyum çok!