Elimizden her saniye kayıp giden hayata dair hoş bir hikâye. Her zaman daha iyisine, güzeline kavuşmak için elindekilerin kıymetini bilmeyenlere ithaf olunur.
Delikanlı yıllar sonra doğduğu kasabaya döner. Sabah uyandığında aklına yıllar önce evlenmek istediği, kasabanın güzel kızı gelir. Kızın güzelliği cevre kasaba ve şehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kız bir türlü olumlu yanıt vermemiştir.
Otelden çıkar ve gördüğü yaşlı adama kızı sorar. Yaşlı adam az ilerde güzel bahçe içinde bir ev gösterir, kızın orada oturduğunu söyler.
Delikanlı merak eder, kızın nasıl biriyle evlendiğini. Bir kösede beklemeye baslar, bir müddet sonra yaşlıca kel pek de hoş görünmeyen bir adamı yolcu eder kız kapıdan. Üstelik zengin bir adam da değildir.
Adam gittikten sonra delikanlı çalar kapıyı, kendini tanıtır. Sorar niye bu adamla evlendiğini kıza. Kız söylerim der ama bir koşulla... Evin arkasında büyük bir gül bahçesine götürür delikanlıyı ve der ki:
Bu bahçenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyeceğim sana niye bu adamla evlendiğimi. Ama asla geri yürümek yok bahçede, arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece. Memnuniyetle! der delikanlı ve girer bahçeye. Çok güzel sarı bir gül durmaktadır karşısında tam elini güle uzatmışken pembe bir gonca görür az ötede, ilerler. Ona uzanırken kadife kırmızı bir gül ilişir gözüne ilerde. Derken bir de bakar bahçenin sonuna gelmiş. Kıza verdiği söz gelir aklına. Geri dönmek yok. Ne yapsın mecburen bulduğu alelade, hatta solmaya yüz tutmuş bir gülü mahcup bir şekilde götürür kıza. Kız gülümser gülü görünce.
''Bilmem aldın mı cevabını?' 'der delikanlıya. Hayat bu bahçede yürümeye benzer.
alıntıdır...
Hikaye çok iyiymiş.
Delikanlı yıllar sonra doğduğu kasabaya döner. Sabah uyandığında aklına yıllar önce evlenmek istediği, kasabanın güzel kızı gelir. Kızın güzelliği cevre kasaba ve şehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kız bir türlü olumlu yanıt vermemiştir.
Otelden çıkar ve gördüğü yaşlı adama kızı sorar. Yaşlı adam az ilerde güzel bahçe içinde bir ev gösterir, kızın orada oturduğunu söyler.
Delikanlı merak eder, kızın nasıl biriyle evlendiğini. Bir kösede beklemeye baslar, bir müddet sonra yaşlıca kel pek de hoş görünmeyen bir adamı yolcu eder kız kapıdan. Üstelik zengin bir adam da değildir.
Adam gittikten sonra delikanlı çalar kapıyı, kendini tanıtır. Sorar niye bu adamla evlendiğini kıza. Kız söylerim der ama bir koşulla... Evin arkasında büyük bir gül bahçesine götürür delikanlıyı ve der ki:
Bu bahçenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyeceğim sana niye bu adamla evlendiğimi. Ama asla geri yürümek yok bahçede, arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece. Memnuniyetle! der delikanlı ve girer bahçeye. Çok güzel sarı bir gül durmaktadır karşısında tam elini güle uzatmışken pembe bir gonca görür az ötede, ilerler. Ona uzanırken kadife kırmızı bir gül ilişir gözüne ilerde. Derken bir de bakar bahçenin sonuna gelmiş. Kıza verdiği söz gelir aklına. Geri dönmek yok. Ne yapsın mecburen bulduğu alelade, hatta solmaya yüz tutmuş bir gülü mahcup bir şekilde götürür kıza. Kız gülümser gülü görünce.
''Bilmem aldın mı cevabını?' 'der delikanlıya. Hayat bu bahçede yürümeye benzer.
alıntıdır...
Hikaye çok iyiymiş.