PeriKızı
Moderatör
-
- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
-
- Mesajlar
- 8,658
-
- MFC Puanı
- 26,764
Ekonomi politikasında iletişim çok önemlidir. Doğru bir iletişim stratejisinin vereceği destek, atılacak adımdan umulan faydayı kat kat artırabileceği gibi, yanlış bir ürün-iletişim karması tam tersi sonuçlar da verebilir.
Atılacak adım enflasyon, paranın değeri, büyüme, bütçe dengesi, dış ticaret ya da ne olursa olsun elimizde politikanın kendisi ve iletişimi ile ilgili en az dört alternatif politika-iletişim karması olur:
1-Doğru politika-güçlü iletişim
2-Doğru politika-zayıf iletişim
3-Yanlış politika-güçlü iletişim
4-Yanlış-politika-zayıf iletişim.
Herhangi bir ülkede ve herhangi bir zamanda görev yapan ekonomi yönetiminin tercih edeceği politikada hedeflediği sonuçlara ulaşması için hem bu politikanın gerekçesini, hem amaca uygunluğunu, hem uygulama yöntemini doğru belirlemesi ve bunları ilgili paydaşlara doğru aktarması gerekir. Yani yukarıdaki dört olasılıktan sadece ilki politika yapıcıyı hedeflediği noktaya yaklaştırabilir.
Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanlığı öncülüğünde Perşembe akşamı atılan adımlara bakalım.
5 Mayıs’ta 14,70 olan Dolar/TL kuru, 9 Haziran günü 17,20’nin üzerine çıktı. Son bir ayda kur, yüzde 17 yükseldi ve bu süreçte Türkiye’nin CDS primleri 780’e ulaştı.
9 Mayıs akşamı piyasa kapandıktan sonra, saat 19’da Hazine ve Maliye Bakanlığı bir basın duyurusu ile Bakanlık ve ilgili kurumlar tarafından bir dizi tedbirin o akşamdan itibaren duyurulacağını açıkladı.
Bu bir ön duyuruydu. Duyurunun duyurusuydu. Hemen herkes, o saatten itibaren ne açıklamalar geleceğini beklemeye başladı. Bir önceki deneyim, Aralık sonunda radikal kararlar ile yaşandığı için, beklentiler bu yönde oluşmaya başladı. Bekleyiş yaklaşık 4 saat sürdü.
Gece 23 civarında ilk açıklama gelire endeksli DİBS uygulamasına başlanacağı oldu. Ancak açıklama o kadar muğlaktı ki; ne tahvilin faizi, ne vadesi, ne de sistemin nasıl uygulanacağı belliydi. 17,20’den 16,75’e kadar gerileyen kur, açıklamadan hemen sonra yeniden 17,10’a sıçradı.
Bundan yaklaşık yarım saat sonra BDDK bir açıklama yayınladı. Özetle tüketici kredilerinde vade kısaltıldı, kredi kartlarında asgari ödeme oranı yükseltildi. Açıklamanın sonunda ise ticari kredilerin yatırım ve ihracata yönlendirilmesi, yurt dışı türev ve swap işlemlerinde bazı değişiklikler üzerinde çalışıldığı ifade ediliyordu. İçeriğin yeterliliği belki tartışılabilir, ancak bu açıklama da iletişim açısından son derece zayıf bir örnek olarak öne çıktı. Zira net olarak açıklanan tedbirlerden daha fazlası üzerinde çalışıldığı söyleniyordu. Olması gereken, tüm tedbirlerin açıkça ve detaylarıyla ilan edilmesiydi. Mevcut durum, yapılan açıklamanın önceden planlanmadığını detayların henüz netleşmediğine işaret ediyordu. Ayrıca açıklanan ve üzerinde çalışılan konuların TL’deki değer kaybı, enflasyon, hayat pahalılığı gibi sorunlara ne fayda sağlayacağı, ne vadede çözüm getirmesinin hedeflendiği ortaya konulmuyordu.
Gece yarısına gelindiğinde bu kez SPK devreye girdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ön açıklamasına atıfla, ilerleyen dönemde halka arzlardan alınan SPK ücretlerinde indirime gidileceği ve halka açık olmayan şirketlerin yurtdışında halka arzlarından ücret alınmayacağı duyuruldu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın akşam 19’daki ilk açıklamasına geri dönelim. Son paragraf şöyle bitiyordu: “Başta enflasyon ve döviz kuru olmak üzere gündemimizde yer alan bazı ekonomi başlıklarında, ekonomi yönetimimiz Türkiye Ekonomi Modeli çerçevesinde, hızlı ve çözüm odaklı adımlar atmaya devam edecek olup; atacağımız yeni adımlar silsilesi bu akşamdan itibaren Bakanlığımız ve ilgili kurumlarca paylaşılacaktır”.
SPK’dan gece yarısı yapılan açıklamanın, Hazine’nin ilk duyurusuna atıf yapmasına rağmen, enflasyon ve döviz kuru ile ilişkilendirilmesi mümkün değildi ve gün sona erdiğinde kur tekrar 17,20’nin üzerine yükseldi.
Ne demiştik: Ancak doğru bir politika tercihi ve güçlü bir iletişim karması politika yapıcıyı hedeflediği noktaya yaklaştırabilir. Açıklanan tedbirleri doğru bulanlar, doğru bulmayanlar olabilir ancak; bunların iletişiminin profesyonelce yapılmadığını net olarak söyleyebiliriz.
H.Bader ARSLAN
Atılacak adım enflasyon, paranın değeri, büyüme, bütçe dengesi, dış ticaret ya da ne olursa olsun elimizde politikanın kendisi ve iletişimi ile ilgili en az dört alternatif politika-iletişim karması olur:
1-Doğru politika-güçlü iletişim
2-Doğru politika-zayıf iletişim
3-Yanlış politika-güçlü iletişim
4-Yanlış-politika-zayıf iletişim.
Herhangi bir ülkede ve herhangi bir zamanda görev yapan ekonomi yönetiminin tercih edeceği politikada hedeflediği sonuçlara ulaşması için hem bu politikanın gerekçesini, hem amaca uygunluğunu, hem uygulama yöntemini doğru belirlemesi ve bunları ilgili paydaşlara doğru aktarması gerekir. Yani yukarıdaki dört olasılıktan sadece ilki politika yapıcıyı hedeflediği noktaya yaklaştırabilir.
Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanlığı öncülüğünde Perşembe akşamı atılan adımlara bakalım.
5 Mayıs’ta 14,70 olan Dolar/TL kuru, 9 Haziran günü 17,20’nin üzerine çıktı. Son bir ayda kur, yüzde 17 yükseldi ve bu süreçte Türkiye’nin CDS primleri 780’e ulaştı.
9 Mayıs akşamı piyasa kapandıktan sonra, saat 19’da Hazine ve Maliye Bakanlığı bir basın duyurusu ile Bakanlık ve ilgili kurumlar tarafından bir dizi tedbirin o akşamdan itibaren duyurulacağını açıkladı.
Bu bir ön duyuruydu. Duyurunun duyurusuydu. Hemen herkes, o saatten itibaren ne açıklamalar geleceğini beklemeye başladı. Bir önceki deneyim, Aralık sonunda radikal kararlar ile yaşandığı için, beklentiler bu yönde oluşmaya başladı. Bekleyiş yaklaşık 4 saat sürdü.
Gece 23 civarında ilk açıklama gelire endeksli DİBS uygulamasına başlanacağı oldu. Ancak açıklama o kadar muğlaktı ki; ne tahvilin faizi, ne vadesi, ne de sistemin nasıl uygulanacağı belliydi. 17,20’den 16,75’e kadar gerileyen kur, açıklamadan hemen sonra yeniden 17,10’a sıçradı.
Bundan yaklaşık yarım saat sonra BDDK bir açıklama yayınladı. Özetle tüketici kredilerinde vade kısaltıldı, kredi kartlarında asgari ödeme oranı yükseltildi. Açıklamanın sonunda ise ticari kredilerin yatırım ve ihracata yönlendirilmesi, yurt dışı türev ve swap işlemlerinde bazı değişiklikler üzerinde çalışıldığı ifade ediliyordu. İçeriğin yeterliliği belki tartışılabilir, ancak bu açıklama da iletişim açısından son derece zayıf bir örnek olarak öne çıktı. Zira net olarak açıklanan tedbirlerden daha fazlası üzerinde çalışıldığı söyleniyordu. Olması gereken, tüm tedbirlerin açıkça ve detaylarıyla ilan edilmesiydi. Mevcut durum, yapılan açıklamanın önceden planlanmadığını detayların henüz netleşmediğine işaret ediyordu. Ayrıca açıklanan ve üzerinde çalışılan konuların TL’deki değer kaybı, enflasyon, hayat pahalılığı gibi sorunlara ne fayda sağlayacağı, ne vadede çözüm getirmesinin hedeflendiği ortaya konulmuyordu.
Gece yarısına gelindiğinde bu kez SPK devreye girdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ön açıklamasına atıfla, ilerleyen dönemde halka arzlardan alınan SPK ücretlerinde indirime gidileceği ve halka açık olmayan şirketlerin yurtdışında halka arzlarından ücret alınmayacağı duyuruldu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın akşam 19’daki ilk açıklamasına geri dönelim. Son paragraf şöyle bitiyordu: “Başta enflasyon ve döviz kuru olmak üzere gündemimizde yer alan bazı ekonomi başlıklarında, ekonomi yönetimimiz Türkiye Ekonomi Modeli çerçevesinde, hızlı ve çözüm odaklı adımlar atmaya devam edecek olup; atacağımız yeni adımlar silsilesi bu akşamdan itibaren Bakanlığımız ve ilgili kurumlarca paylaşılacaktır”.
SPK’dan gece yarısı yapılan açıklamanın, Hazine’nin ilk duyurusuna atıf yapmasına rağmen, enflasyon ve döviz kuru ile ilişkilendirilmesi mümkün değildi ve gün sona erdiğinde kur tekrar 17,20’nin üzerine yükseldi.
Ne demiştik: Ancak doğru bir politika tercihi ve güçlü bir iletişim karması politika yapıcıyı hedeflediği noktaya yaklaştırabilir. Açıklanan tedbirleri doğru bulanlar, doğru bulmayanlar olabilir ancak; bunların iletişiminin profesyonelce yapılmadığını net olarak söyleyebiliriz.
H.Bader ARSLAN