Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

efsaneler ve gelecekte kurtarıcı beklentisi

ielyase

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    4 Ağu 2014
  • Mesajlar
    7
  • MFC Puanı
    0
· Coğrafi keşiflerle bilindik topraklara saldıran ve yerli halkları katledenler insanlığa zulmettiler. Kazanmak için yola çıkanlar başka ulusların mülklerini gasp ederek ve öldürerek zamanla kendi saltanatlarını kurmuşlardı. Amerika’da petrol kuyularına sahip olan baronlar hala da saltanatlarını sürdürmektedirler. Gözleri doymayan ve dünyaya hırslanan bu anlayış yeryüzünü sömürmüş ve Ortadoğu’yu savaş alanına çevirmiştir. Yeryüzü nimetleri Ademoğullarının ortak malı iken bir zümre tarafından yeryüzünün sahiplenilmesi tüm düzeni bozmuş ve haksızlıklar yaşanmasına neden olmuştu. Yeryüzü nimetlerini paylaşmayan ve herkesin faydalanmasını engelleyen bir anlayış vardı. Kazanç iştahlı zalim yönetimler devri yaşanmıştır. Bir kısım egemenlerin krallığı ve sefası için yeryüzü halkı sıkıntıda bırakıldı ve insanlar katledildi.
· Şeytanın egemenliği 1800 lü yıllarda Osmanlının kıtalarda egemenliğini kaybetmesiyle başladı. İnançsızlar, pek çok ulusta sömürgecilik elde etmekle uğraştı. İmparatorluğun dağılışındaki yaşanan süreçler ve ulusların Osmanlıdan ayrılması insani merkezli bir otoritenin kayboluşuyla ortaya çıkmıştı. Dünya için bir mücadele ve yarış başlamıştı. Bu güçlü olma tutkusu belli kaygılarla ortaya çıktı. Bu kaygılar da şeytanın asılsız söylemleriydi. İnsanlar hiç birbirlerine güvenmediler. Sonra da parçalandıkça parçalandılar. Dinlerde, mezheplerde, ailelerde, kültürlerde, etnik kökenlerde, ırkçılıkta, her alanda parça parça oldular. Herkes bir diğer gurubu kötü görüyor ve ötekileştiriyordu. Dünya zamanla çok daha kötü bir hale gelmişti.
· Napolyon 1789 yılında Mısır’ı işgalinden sonra Osmanlı ve Fransa’nın Ortadoğu’da mücadelesi olmuştur. Osmanlı imparatorluğunun gerileyişiyle dağılması artmıştır. Fransa bölgede etkinliğini arttırmıştır. Osmanlı son iki yüzyıl boyunca batının egemenliğinde kalmıştır.
· İngiltere Fransa ve Rusya’nın kazanma hırsı ile şekillendirdiği dünyada ABD gibi menfaatçilerin birlikteliğini kuran birlik ortaya çıkmıştır. Bu birleşik devletler zamanla dünyaya egemen olup kendilerince İsrail devletini kurmuştur. Tanrının vaat ettiği İsrail karalığını yavaş yavaş hazırlamaya çalışan sapkın inanışlı insanlar kendilerini doğru yolda ve dinin temsilcisi saymışlardı.
· 1800 lü yıllarda başlayan büyük değişim ve dünya için hızlı yarış bir hastalık gibi yayılmıştır. Gücün insani değerler, adalet ve barış gibi alandan çıkıp maddi alanlarda sağlanması Osmanlıyı çökertmiştir. Sanayi devrimi sanayi toplumuna sanayi toplumu da sınırsız tüketime kapı açmıştı.
· 1900 lü yılların başında Osmanlının yıkılmasıyla büyük bir kaos ve kargaşa çıktı. Bu dönemde hukuksuzlar, çeteler, hırsızlar, kanunsuzlar devlet yönetimlerine egemen oldular. Ülkeler daha çok parçalandı. 1950 lere doğru küresel güçler sömürgecilik çatısında toplandılar.1900 lü yılların sonlarında inananlara tam savaş açıldı.
· 1910 lu yıllarda dünyaya sahip olma arzusundan doğan çatışma ve savaş psikolojisi 1914 yılında birinci dünya savaşını yaşattı. Ardından ikinci dünya savaşı, ardından bölgesel mücadeleler, ardından soğuk savaş dönemleri, ardından silahlanmada yarış yaşandı. Sonrasında insanlık dünya için mücadele edince karanlık bir dibe gömüldü. Savaşlar ve soğuk savaşlar döneminde insanlık inançsızlığın ve dinsizliğin etkisinde kaldı.
· Osmanlı Adalet dağıtıyor ve insanlığı kolluyordu. Silahı geliştirenler öldürerek hakim olmak istediler. Osmanlıyı zayıflatınca tanrı tanımazlar yeryüzüne egemen oldu. Sonra da Osmanlıyı karalama anlayışı üzerinden siyaset yaptılar.
· Yeryüzünde inananların egemenliği Osmanlının dağılmasıyla son bulmuş ve yeryüzünde inançsızların tam hakimiyeti sömürgecilikle ve baskıyla görülmüştür.
· Osmanlının yıkılışıyla yeryüzünde insanlığa sahip çıkacak güç de beraberinde yıkıldı. Yeryüzünde adalet dağıtacak, birleştirecek, barış ve huzuru sağlayacak imparatorluk boşluğu yaşanmıştı. Dünyadaki bu boşlukta denizlerde korsanlık gün geçtikçe arttı. Onlar ticaret değil gayrimeşru yöntemlerle kazançlarına kazanç kattılar. Güçlenenler koloniler kurdular. Sonra yönetimlere egemen olanlar sömürgeciliğe başladılar. Feodalizmden kapitalizme geçişte çok acılar çekildi.
· Osmanlı çöktükten sonra bir zamanlar Amerika, bütün Ortadoğu halklarına demokrasiyi getireceklerini vaat etmişti. Barış için çalıştığına ve dünyanın jandarmalığını yaptığına ikna etmişti. Her şeyin çok güzel olacağını düşünürken her geçen gün kötü şeyler arttı. Ortadoğu kana ve insanlık karanlığa bulandı.
· Coğrafi keşifler, Rönesans, reform, sanayi inkılabı, kölelik, ucuz işçilik, sömürgecilik ve dünya için savaş psikolojisi hepsi bugüne gelişte aşamalar oluşturdu.
· Dünya 1912 den 2012 yılına kadar tam bir beylikler (ülkeler) dönemi yaşadı. Bu fetret döneminde birlik ve adalet sağlanamadı. Ta ki 2012 yılının sonunda büyük bir değişimin başlamasıyla dünya adil bir düzene yani tüm insanlığı temsil eden esenlik krallığına geçiş yapacaktır.
· Osmanlıyı arkadan Araplar vurdu diyenler şunu iyi bilsinler ki inançsız muhaliflerin ayaklanmaları dünyanın her yerinde vardı. O dönemde doğrucu ve barışçı hükümetler Osmanlıya bağlı yönetimlerdi. Osmanlı’da merkezi otoritenin kaybolması ve inançsız muhaliflerin ayaklanmasıyla tüm dünyada zorla devrimler yaşanmıştı. Arapları kötüleyen ve dışlayan anlayış, inançsızların ve din düşmanlığı yapanların anlayışıdır. Etnik kökenlerini överek Arapları kötüleyen anlayışın temelinde din düşmanlığı vardır. Peygamberde Arap’tı ve son din de Araplara gelmişti. Arapları kötülemek dini kötülemekti. Arapları üstün tutmak ta bir ayrı cahiliyettir. Gerçek şu ki inanan insanlar Tanrının halkıdır.
· Dünyada 1789 Fransız ihtilali ile etnik ayrımcılığın özgürlük ve temel hak olarak görüldüğü bir dönemin başladı. Ulus devlet anlayışı sürekli parçalanmayı getirmiştir. 21. yüzyılda uluslarda kendi içlerinde parçalanmalar yaşamaktadır. Mikro ulusların oluştuğu daha da çok ayrılıklar gözlendi. 2012 yıllarında İspanya’nın Katalonya bölgesinden ayrılmak istemesi, Filipinlilerde ve Kolombiya’da ayrılma istekleri yaşanmaktadır. Belçika’da bölünme ve ayrışma var. Türkiye’de Kürt ve Türk milliyetçiliğinin oluşturduğu ayrışma mücadelesi var. Sonuç olarak dünya ayrışmanın bir sonuç getirmeyeceği son bir viraja girmiştir. Bu tehlikeli ayrılıklar, kargaşa ve kaos dönemi yeni ve durgun bir çağın müjdecisi olabilir mi. Gerçekten de büyük esenlikler böyle çatışmaların zirve olduğu dönemlerde yaşanmıştır. Dünya değişiyor. Yaşananlarla görünen çok kötü olabilir ancak sonuç beklenenden çok daha mükemmel olabilir.
· Ülke yönetimlerinin yarattığı küresel terör, ABD gibi küresel sermayenin toplandığı tek merkezden yönetilmekteydi. Adem’i merkeziyetçiliğin kaybolmasıyla başlayan hırslı mücadele dünyada kötü bir çağ yaşatmıştır. ‘Düşmanımın düşmanı benim dostumdur.’ anlayışıyla hareket eden ülke yönetimleri ulusal çıkarlarıyla hareket ederken mazlum halklara zarar vererek kazançlarını sağlamışlardı.
· Dünyanın yeni efendileri küresel yağmacılardı. Sonra bir birlik kurup masa başında dünyayı paylaşmışlardı. Türlü hilelerle, kirli tezgahlarla insanları yönlendirdiler. İnançsızların gerçek yüzünü herkes görmeye başladı.. 2012 yılı gerçeklerle yüzleşme ve hesaplaşma yılı olacaktır.
· Yeryüzünde Zalimlerin saltanatı kaldırılacak. Dede Bush, baba Bush, oğul George Bush saltanatı bitiyor. Yine Clinton ailesi gibi Bill Clinton kızı Hilari Clinton gibi Clinton saltanatı bitiyor. Rice’lerin saltanatı da bitiyor. Dünyayı birkaç aile, masa başında uyguladıkları tezgahlarla aldatarak ve yalanlarla yönettiler. Menfaatleri doğrultusunda aldıkları kararlarla ve çıkardıkları fitnelerle dünyayı yönettiler. Yeryüzünde mazlum insanları baskı ile sindiren ve dayatmalarla yönetenler artık mazlum halkların ayaklanmasının kaçınılmaz olduğunun anladılar.
· Amerikalı muhafazakarlar Tanrıya bağlı olmaya çalışan ve dinlerine düşkün bir halktı. Ancak ülkeyi yöneten bozguncu egemenler halkı aldattılar. ABD’nin Ergenekon’u küresel oyunculardı. Kendi tasarılarıyla dini istismar ederek Tanrı için cihat ediyoruz imajı verdiler. Evangelistler bir taraftan dünyayı sömürmek isterken diğer taraftan gelişmemiş ülkelerin mazlum halkları katletmek istiyorlardı. Ortadoğu’yu İsa’nın gelişine hazırlıyoruz diye ümmetçilik yaparak haçlı birliği oluşturmak için uluslar arası medya kuruluşlarında etkili propaganda yapmışlardı. Dünya hırsına bürünmüş olanlar gerçek inanan ve mazlum olan halklara saldırdılar. Ortadoğu’ya gelen siyah bayraklılar (savaş isteyenler) çokça kan akıttılar. Dünyaya empoze ettiği inançlı halkları terörist hareketler olarak yansıtmaları sinsi bir şeytan planıydı. İnananları terörist hareketler, köktenci ve demokrasi karşıtı olarak nitelemeleri ve tüm Ortadoğu halklarını karalamaları menfaatlerinin gerekliliğiydi. Kardeşliği ve insanları koru anlayışını taşıyan tanrının evrensel dini, bir kenara atılmıştı. Diğerlerini karalayan ve ötekileştiren bu anlayış tanrının karşısındaki bozguncu anlayıştı. Gelecekte güç elde eder ve tehlikeli olabilir diye kendilerine tabi olmayan bazı halklara zulmettiler. Dünyaya tapanların dünyayı amaçlayarak egemenliği kurma çabaları öldükten sonrasına inanmayan şeytan taraftarlarının zihniyetiydi.
· Ortadoğu halklarının ABD ve İsrail karşıtı olmaları uygulanan yanlış siyasetlerin bir sonucuydu. Ortadoğu ve Afrika dahil tüm halklara kötü davranan ve ötekileştiren bir ABD anlayışı vardı. Ortadoğu ve Afrika’da batı karşıtlığını bizzat dünya için zulmeden batı anlayışı oluşturmuştur. İnanan halkların tehdit olduğu yönündeki önyargılar batı anlayışının gereksiz korkusuydu. ABD ve İsrail anlayışı gerçekte Ortadoğu’ya fitneyi ve zulmü getirmişti. Bir takım korkularla insanlığa zulmeder taraf oldular. Yıllarca yaptıkları zulümleri görmeyerek bugüne körler olarak geldiler.
· ABD yönetimini insanlığı tehdit eden bir terör örgütü yönetmektedir. Gücü ele geçirenler kirli tezgahlarla savaş siyaseti yaptılar. Dünyaya hükmedince hukuksuzluk, kuralsızlık yaşandı. İnançsızlar gücü elde edince dini değerler önemsenmedi. Dünya kötü bir hale geldi. Silah üretip satan, ekonomileri deviren, ticaretleri etkileyen varlıklı inançsızların yönetimi vardı.
· Vatikan da sanki dine hizmet ediyormuş gibi çıkarcı egemenlerin ardından gitti ve kargaşa çıkaranları desteklediler.
· Gelişmemiş ülkeleri gerici, cahil, akılsız, yobaz olarak niteleyen ve kibirlenen batı anlayışı inanan halkları gaddar olarak gördüler. Dünyanın ücra köşelerinde ve her yerinde yaşayan inananlara zulümler edildi. Az gelişmiş ülkelere silah dağıtıp terörleri yaydılar. Yiyecek lokma içecek su bulamayan halkların ellerine son model gelişmiş silahlar verdiler. Birbirlerine kırdırdılar. Pek çok beldelerde istikrarı bozdular. Böylece o bölgeleri sömürdüler. Yer altı zenginliklerini işlettiler. Beldeler kaos ve karmaşada bırakıldı. Dul kalanlar, tecavüze uğrayanlar, haksızlık ve kanunsuzluk hat safhadaydı. Sosyal düzen çökmüş salgın hastalıklar ve sefalet iyice yayılmıştı. Bu düzeni oluşturanlara lanet olsun. Bir tarafta sınırsız tüketim diğer tarafta sefalet ve ölüme terk edilmiş düzenler vardı.
· Arap baharı gibi sömürgelerin topraklarında isyanlar sürmeye devam edecek. ABD, İngiltere, Fransa, İspanya, Rusya ve diğer sömürgeci devletler hukuksuz kazançlarını kaybedecekler. Sömürülen halklar, özgürlükleri için savaşıyorlar. Zalimlerin boyundurluğundan çıkıp bağımsızlıklarını kutlayacaklar. Manda ve himayeden kurtulmak isteyen halklar kendi kaynaklarını kendileri çıkarmak ve kendilerini kendileri yönetmek istiyorlar. İnsan gibi yaşamak istiyorlar. Özgürlük istiyorlar ve insani tüm haklarının verilmesi için mücadele ediyorlar. Arap baharı yıllarca uygulanan zulmün bir sonucudur.
· Arap ülkelerinde cumhuriyet yaşanmaya başlamıştır. Saltanat kaldırılıyor vesayetçilerin egemenliği yıkılıyor. Demokrasi ve insani haklara sahip çıkılmaktadır.
· Her ulus inançsız çıkarcılar tarafından işgal edildi. Para değer gördü. İnsana değer vermediler. Dünya için büyük bir yarış hızlı bir koşuşturmaca vardı. İşgalleri din adına yaparak aldatırlardı. Bu zalimler dini böyle yayarlardı. Hiçbir zaman savaşla din yayılmamıştır. Savaşlarla ve baskıyla dini öğretmediler. Gerçekleri de fark ettirmediler. Egemenler sadece menfaat derdindeydiler. Gücüne güvenen zayıfa saldırdı. Din üzerinden siyaset yaparak savaş isteyenler insanlığa zarar verdiler. Rabbin katında büyük suç işleyenler hesap verecekler. Rab adına mı iş yaptılar yoksa kendi menfaatlerini mi hesapladılar hesap gününde açıkça görecekler. Haçlı zihniyetiyle Ortadoğu’ya saldıranlar cezalarını çekecekler.
· Yeryüzünün egemenlerinin şımarıklıkları tahammül edilemez hal aldı. Çıkarları için zulmedişlerinden, kendilerini güçlü gibi gösterip kibirle mazlumları bastırmalarından bıktık.
· Küresel egemenler hoşlarına gitmeyen uluslara ambargo ve yıldırma politikaları uyguladılar. Ülkeleri desteksiz bıraktılar. İç işlerine karıştılar. Ülkeyi karıştırmak için muhalif bütün grupları kullandılar. Kendilerine kulluk etmeyenleri böyle yıpratırlardı.
· Dünyadaki bütün ülkeler kendi yönetimlerinden ve siyasetçilerinden memnun değiller. Hiçbirisi siyasetçilere artık güvenmiyor. Onlar meclislere uğruyorlar ve seçim zamanlarında medyayı kullanarak birkaç vaatlerde bulunuyorlar. Bütün ülkelerde insanlar adil bir yönetim, kaynakların paylaşılması, özgürlüklerin artması ve yaşam standardının arttırılmasını istiyorlar. Ancak mevcut kalıplaşmış ve vesayetçi yönetimler bütün bunların karşısında bir engeldir. Artık halkı aldatmadan, medyanın yalanlarıyla şişirilmeyen halka hizmete koşan ve ülkenin yoksullarını gözeten liderlerin gelmesi kaçınılmazdır.
· Yeryüzünde küresel düzen bozuktur. Bu bozuk sistemin tek sebebi küresel egemenlerdir. Onların kurduğu kötü düzen ve istikrarsızlık nedeniyle ahlaksızlık artmış ve insani değerler çiğnenmiştir. Yüksek uygarlık seviyesini yakalamak bencil egemenlerin kurduğu sistemle mümkün değildir. İnsanlığı kucaklayan ortak kazanma ve paylaşma arzusuyla mümkündür.
· Küresel egemenlerin kurduğu Tanrısal sistem, küresel yöneticilere kulluğu getirmiştir. Kötülükle ve baskıyla yönetenin sisteminde kötülük ve baskı genel kabul gören yöntem oldu. Ve sistem bozuk işledi. Böylece herkes bu kötü sistemin bir parçası oldu. Yeryüzünde günahlar, haksızlıklar, adaletsizlikler, yalanlar, hırsızlıklar ve cinayetler olmuştur.
· Küresel sistemi kendi ulusal çıkarlarıyla yönetenler insanlığın esenlik krallığını değil, zulüm krallığını kurdurmuştur.
· Evrensel değerlerin ve insan haklarının adını kullandılar. İnsanlığa biz sahip çıkıyoruz diyenler meğer insanlığa zulmedenlerin ta kendisiymiş. Demokrasiyi biz getirdik diyenler meğer medya ve yalanlarla demokrasiyi esir almışlar. Kirli tezgahlarla gündem belirleyenler insanlığı kargaşada bıraktı. Eski demokratik olmayan düzeni biz yıktık diyenler meğer kendi saltanatlarını kurmuşlar. Dünya kötü bir yüzyıl geçirdi.
· Dar kalıplardan çıkamadılar. Dini ve etnik ayrımcılık yapanlar mı özgürlüğü ve barışı getirecekler. Tüm insanların menfaatlerini gözetmediler. Birilerini karalayarak hareket edenler ve tüm gruplara saygı duymayanlar kazançlarını ve varlıklarını böyle sürdürebileceklerini zannettiler. Silah üretip satanlar ve menfaat derdinde olanlar dünyayı kötü hale getirdiler. Dünyanın ardından gidenler barış ve sevgi taraftarı olamazlar. Aldatıcı hilebazlar. Kurnaz yalancılar. Siyah bayraklılar, barış adını kullanarak sahte beyaz bayrakla ilerliyorlardı. Savaşı bile barış adına yapıyoruz diyenler ve savaşsız çözüm yerine savaşı isteyenler oldu.
· Yeryüzü silah deposu haline gelmiş. Her yerde silahlar ve cephanelikler var. İnsan kendi türüne nasıl böyle ölüm makineleri hazırlayabilir. Kitle imha silahları üretenler Tanrıya savaş açmışlar. Acımasız menfaatçiler kendilerine boyun eğmeyenleri öldürerek mi hüküm sürecekler. Hakkı savunan insanlarla nereye kadar mücadele edecekler. Katlederek mi dünyayı kazanacaklar. Kardeşliği yıkan şeytan insanlığı yok etmeyi başaramayacak. Çünkü Tanrı insanı seviyor ve onu kollayacak.
· İnananlar: Adalete ve demokrasiye sahip çıkanlar. Barış ve kardeşlik için çalışanlar. Halka hizmet eden ve kendi çıkarlarını düşünmeyenlerdir. İnsanlara faydalı işleri yapanlardır. Dünya için çalışmayan Tanrının huzuruna hoş amellerle varmak isteyendir.
· Eski dinlerde yeryüzünde tanrılar savaşıyor denmiştir. Evet, Tanrılar savaşıyor. İnsan içi boş, yönetilen ve kumanda edilen bir varlık. Bir tarafta onu doğru yola çekmeye çalışan Allah, diğer tarafta onu kötü işlerle hedefine ulaştırmaya çalışan şeytan. Tanrıların savaşında yenen taraf iyilik tanrısı büyük kral olacaktır.
· Dünyanın her yerinde mazlum inananlara liderlik edecek akıllı ve bilgili bir lider çıktığında onu öldürüyorlardı. Zalimlere boyun eğmeyen doğrucu kullar daima tehdit görüldü. Mazlum halklara sahip çıkan, alt tabaka fakirleri gözeten, büyük projelerle ülkesine hizmet edecekleri engellediler. Her ulusta inananları niteleyenlerin ayağını kaydırdılar. Hapse attılar veya idam ettiler. Liderlik edebilecekleri tehdit ettiler. Suikastlar yaptılar. Yönetimlerdeki güçlü egemenler hiçbir şekilde inananlara fırsat vermediler.
· Yıllarca her kıtada inananları öldürdüler. Her ülkede devlete egemen bozguncular silahlı adamlarıyla terör yarattılar. Terörün nedeni olarak da inananları gösterdiler. Bu terörleri yapanlar devletlere sahiplenmiş olanlardı. Devletleri usulsüz, istedikleri gibi bizzat yönetmek isteyenler teröre destek verdiler. Böylece oluşturulan terör ortamında kendilerini haklı mücadele veriyormuş gibi göstererek yani insanları aldatarak egemenliklerini sürdürüyorlardı.
· Küresel egemenler, ulusları kendilerine bağımlı kıldılar. Borç verip kendilerine köle yaptılar. Bazı üretim ve enerjilerde bağımlı hale getirdiler. Silah anlaşmaları yaptılar. Kazançlarını sömürdüler. Kazanç yollarını yönettiler.
· Küresel egemenler, istikrarsızlık politikası izleyerek insanlığın sosyal yaşamını mahvettiler. İnsanlar gıybet etti, birbirinin kuyusunu kazdı ve birbirlerine kötülük eder oldular. Zalimlerin egemenliğinde yeryüzünde kıtlık vardı. Ayakta kalmak isteyenler başkasının sırtına basardı. Çünkü bozguncuların egemen olduğu bozuk düzen bunu gerektiriyordu. Saltanatlarını düşünenler dünya kaynaklarını kendilerine akıtmak için bozuk bir anlayış yaydılar. Kötülük düşmanlık ve hırs insanlarla beraber oldu. İnsanlar birbirlerini öldürüyorlardı. Şeytan kendi egemenliği için tüm insanlığı yok etmeye başlamıştı.
· Kimse birbiriyle dost olmasın, insanlarda birlik ve beraberlik olmasın ki bir güce erişemesinler zihniyetiyle hareket eden şeytan kendisine dost önderler seçmişti. Bana kim itaat ediyor. Bana kim itaat etmiyor politikasıyla hareket edenler kötü bir dünya düzeni yarattılar. İnsanlar arasına fitne fesat, düşmanlık ve dünya için mücadele anlayışı soktular. Karanlık çağda sosyal ilişkiler çöktü. İyilikler ve hoşgörü atıldı. Kötülükler ve fırsat kollama tercih edildi.
· İnsanlar dünyaya hırslandı. Büyük bir mal toplama yarışı başladı. İnançsızlığın kapsadığı dünyada büyüklük göstergesi olarak insanlar yüksek bina yapmada yarıştılar. Dev şehirler ve yüksek gökdelenler yapanlar biz güçlüyüz anlayışıyla hareket ederlerdi.
· Dünyanın en büyük 7 petrol şirketi küresel kararları etkilemiştir. Bunlardan bazıları Exon, BP, Total, Elf, Şhell gibi aç gözlü dev şirketlerdir. Dünyaya zulmü yayan ve dünyanın kaderini etkileyen bu yedi güç, ülkelerin kaderlerini değiştirmiştir. Petrol kardeşliği yapanlar gizli anlaşmalarla yeryüzünün hazinelerini paylaştılar. Kirli tasarılarla amaçlarına ulaştılar. Uluslara yön veren bu güçler dünya kaderini etkiledi.
· Bir yerde daha fazla kazanma arzusuyla silah dağıtan, kargaşa çıkartan, hükümetleri deviren bir anlayış varken diğer taraftan şiddete uğrayan, göçe zorlanan, köle olarak kullanılan, açlık ve sefalet içinde kaos da bırakılan ülkeler vardı. Allah’tan isteyip barış için çalışmak yerine kirli tezgahlarla savaş çıkarttılar.
· Dünyayı G-7 ülkeleri, 7 güçlü petrol şirketi, 7 aile, 7 kişi yönetmiştir. Dünyayı yöneten çok yedi vardı. Piyasa hareketlerini belirleyenler küresel ekonomiyi yönetirdi. Zengin egemenler ülke yönetimlerinde söz sahibiydiler. Kazançları öncelikliydi fakir ve mazlum insanlar önemsizdi.
· Yeryüzünde yönetimleri ele geçiren menfaat şebekesi çökertilecek. Onlar insanlığa büyük zarar verdi. Onların devrinde insanlar öldürüldü ve tüm sosyal suçlar işlendi.
· Yeryüzünde iki anlayış sürekli çarpışıyor. İnanmayanlar ve inananlar. Bir tarafta Rabbin yasalarıyla mücadele edenler ve inananları karalama siyaseti yapan inançsızlar. Diğer tarafta evrensel değerleri özümsemiş mazlumlar ve özgürlük doğruluk ve adalet istemiyle baskıdan kurtulmaya çalışan inananlar. Bir tarafta şahsi menfaatler için ayrımcılık siyaseti güdenler. Diğer tarafta ortak menfaatler için birlik arayışında olanlar. Bir tarafta kötülük ve savaş siyaseti güdenler. Diğer tarafta iyilik ve barış peşinde koşanlar. Bir taraf ölmeden öncesinin mücadelesini verirken diğer taraf öldükten sonrasının mücadelesini vermektedir. Bir taraf hukuk bilmez, acımasız ve anlayışsız iken diğer taraf vicdanlı, hoşgörülü ve sağduyuludur.
· Yeryüzünde Tanrı’nın ruhuyla Şeytan’ın ruhunun savaşını iki ülke açık olarak ortaya koymaktadır. Bu durumun somut göstergesi İsrail-Filistin mücadelesidir. Dinin temsilcileri olduğunu sanan insanların Tanrının (İsrael) krallığını kurmak için mazlum halklara zulmedişini görmekteyiz. Gerçekte inanan insanları topraklarından sürmeye çalıştılar. Sonra bu halk gelecekte başımıza bela olabilir deyip duvarla çevirip hiçbir yere gitmelerine izin vermediler. Sularını yiyeceklerini, içeceklerini kesip ölüm kaderine teslim etmişlerdi. Açık hava hapishanesinde fosfor bombası olan soykırım bombalarıyla ateşten yağmur yağdırmışlardı. Tüm bu yaşananlar Mısırdan çıkışa örnektir. Firavunun Moşe’nin halkını katletmek için arkalarına düşüp çabaladığı gibi Filistin halkını ortadan kaldırmayı istiyorlardı. Dinler tarihi boyunca güçlüler dünya için mücadele ederken kendilerini Tanrının inanan halkı olarak niteledikleri görülmüştür. Tanrıya bağlı olduklarını iddia eden güçlüler gerçekte inanan mazlumlara saldırmışlardır. Yine tekerrür eden bu döngüde günümüz İsrail-Filistin mücadelesinde gerçekler açığa çıkmaktadır. Bu mücadeleyi küresel anlamda uluslar ve insanlar hangi tarafı desteklerse gerçek anlayışını ortaya koyar. İnanan ve inanmayan tarafını belirler. İsrail-Filistin mücadelesi inananlarla inanmayanların gerçek mücadelesinde sürekli devam eden bir bölge olmuştur. Kudüs’te barış ve esenlik olduğunda orada tanrının egemenliği oluşmuştur. Orada mücadele ve çatışma varsa şeytanın hakimiyeti vardır diyebiliriz. İsrail-Filistin mücadelesinin sona ermesi Ortadoğu ya barış getirir. Bu durum da dünya ya barış getirir. Öldürme ve yok etme derdinde olan yanlış ve kötü taraftır. Nitekim İsrail yönetimindeki anlayış Sadece Filistin’i değil tüm Ortadoğu’yu hatta dünyadaki tüm inananları yok etme mücadelesinde mi olacak. Yalanlarla dolu bu mücadelesinde nereye kadar ilerleyebilecekler. Artık herkes her şeyi çok daha iyi biliyor. Yalanlarla aldatma devri bitmiştir. İnsanlık artık uyanmıştır.
· İnananları karalama, soykırım ile suçlama, İslamafobi algısını yayma, terör gibi söylemleri yıllarca kullanarak siyaset yaptılar. Bu suçlamalarla güçlü egemenler, mazlum inananları baskı altında ezmiştir.
· Askeri güce sahip olanlar hiçbir zaman sivil halka, barışa ve insanlığa hizmet etmediler. Buna örnek küresel güçlüler de insanlığa sahip çıkmadılar. Kendi krallıkları için halka zulmettiler. Güçlü, zayıfı ezerken isteklerini baskıyla ve zulmederek yaptırdı.
· Gücü elinde tutanlar barışın adını kullanarak saldırdılar. Barış için ülkelere (Saldırıyoruz) giriyoruz dediler. İnsanlığın hakları dediler. Ama sadece kendi kişisel çıkarlarını ve kendilerine tabi olanların haklarını gözettiler. Askeri güç doğruluğa boyun eğip halka hizmeti seçeydi orada esenlik olurdu. Menfaatçilikten vazgeçen kötülüğü ve bozgunculuğu terk eder.
· Dünyada silahlı güce dayalı büyük bir şebeke vardı. Bu şebeke insanları tehdit ediyordu. Önderleri şeytandı. Dünyanın her ulusunda askeri teşkilatlara menfaatçiler egemen oldu. Bu cuntacılar devlet yönetimlerini de ele geçirdiler. Siyaseti yönetip tüm halkları yönlendirdiler. Zorla, tehditle, baskıyla, silah gücüyle egemenliklerini korudular. Silahla gücü ele geçirenler sevgiyle ve doğrulukla hareket etmediler.
· Dünyanın her yerinde darbeciler vardı. Silah anlaşmalarıyla bağlantı kurmuşlardı. Kendi aralarında hiyerarşiye sahiplerdi. Silah üretip satanlar ve dünya silah ticaretini yönetenler küresel patronlardı. Bu kazanç ve çıkar birlikteliği küresel bir haritaya sahipti. Her ulusta askeri cunta bu şebekeye bağlıydı. Halkın karşısında olan bu anlayış halkı sömürür ve kullanırdı. Şeytan egemenliğini kurarken ona tabi olanlar iyilik ve barışla mücadele ettiler. Ortak çıkarda hareket eden bu anlayış ahirete inanmadıklarından dünyanın cennetini istiyorlardı. Hükmetme gücüyle yönetmenin zevkini tadanlar her şeyi biz yapıyoruz ve biz yönetiyoruz diyerek tanrıya kafa tuttular. Dünyaya sahip olup zevki sefa derdinde idiler. Yeryüzündeki iyilik taraftarlarını ve inanan halkı ezdiler. Menfaatleri için inanların ahiret için batılla mücadelelerini kendilerine bir tehdit olarak gördüler. İnananların adalet, barış ve iyi düzen istemeleri bozguncuların hiç hoşlarına gitmiyordu. İnanan mazlumlar doğruluk, adalet ve barış istekleri, onlar için yeryüzü egemenliğinin kaybedilmesi demekti. Bu nedenle muhafazakar dünya halkıyla mücadele ettiler. Ne zaman doğrucu, adalet isteyen ve Rabden korkan biri gelse onu öldürdüler veya zindana attılar. Her ülkede, her beldede hakkı söyleyen kullar öldürüldü. İnsan haklarını savunan ve temel hak ve hürriyetlerin korunmasını isteyenleri terörist ilan ettiler ve düşman olarak gördüler. Bu hakları kendilerinin savunduğunu iddia ettiler. Küresel insani değerleri terörist anlayış yönetiyordu. Kendilerini haklı ve adil saydılar. Kendilerini doğruculardan sayanlar ve haklı olduklarını sananlar insan haklarının savunucusu gibi ilan ettiler. Halbuki kirli hilelerle, silah satışıyla, savaş siyasetiyle yeryüzünü kan gölüne çevirmişlerdi. İnsanlığın huzurunu bozmuşlardı.
· Paranın egemen olduğu, menfaatin ön plana çıktığı bir dönemde düşmanlık ve savaş dolu yıllar yaşadık. Küresel egemenlerin yıkılışında büyük sorunlar yaşanırken kötü dünya iyi dünyaya doğru evrilmektedir. Gerçekler ortaya çıkıyor ve tanrı zalimlerin gücünü kırarken mazlumları destekliyor.
· ABD'nin insansız uçaklarla düzenlediği saldırılarının uluslararası hukuka aykırı ve savaş suçudur. İnsan haklarını tehdit etmektedir. Tanrı dahi gökten meteor düşmesin diye camdan fanus gibi koruma olan Atmosferi yapmıştır. Böylece yeryüzündeki yaşamı tehlikeden uzaklaştırmıştır. Ancak İnsansız hava araçlarıyla nerden geldiği bilinmeyen silahlarla öldürülen insanların hakkını Allah verecektir. Bu suçu işleyenler tanrının elinden kurtulamazlar.
· Tek parti rejimlerine, askeri diktaya, baskıcı hükümetlere artık fırsat verilmeyecek. Tüm dünyada halkların iyi düzen için mücadelesi sürecektir. Tüm insanların özgürlük mücadelesi devam edecek ve değişim kaçınılmaz olacaktır. Önce ülkelerle başlayan değişim rüzgarı sonra bölgelerle devam edecek.. Sonra küreselleşecek ve şeytanın yeryüzü egemenliğine son verilecek.
· Halkı gerçeklerden uzaklaştırmak için gündemi saptırdılar. Mazlum halkların egemenliğini karalamaya çalışırlar. Şeytana uyan eski egemenler sadece menfaatleri için zulmederlerdi. Gündem belirlerlerdi. Küresel medya tekellerindeydi. Güçlü olmak için olayları kendilerine göre senaryo ettiler. Baskıyla halkları sindirdiler.
· Barış demokrasi ve insan hakları diyenler meğer insanlığın en büyük düşmanıymış. Onlar kendi menfaatleri açısından insani değerlere sahip çıkarken mazlum halklara ve büyük bir insan kalabalığına zulmederler. İnsan haklarını kullanarak başkalarına haksızlık ettiler. Şiddet kullandılar. Güçsüz masum halkları katlettiler.
· ABD para ile ulusları aldattı. Ulusların yöneticileri az bir para karşılığı her dediklerini yaptılar. Böylece küresel zalim egemenlerde büyük kazançlar elde ettiler. Yardımın amacı köle etmekti. Böylece Deccal’in tanrılığından korkulur hale gelindi.
· Biz büyük ülkeyiz. Biz güçlüyüz. Hiç kimse bize karşı duramaz. Dilediğimizi yaparız deyip büyüklendiler. Amerika’nın çıkarları için her türlü yolu mübah gördüler. Küresel çeteler, menfaatlerine ulaşmada insanlık için terördü.
· Birleşmiş Milletler insanlığın vicdanı ve insan haklarının sesi olmaktan çıkmıştır. Yeryüzü zalimlerinin meclisi olmuştur. Küresel Ergenekon, petrol kuyuları ve dünyanın hazinelerine sahipti. Bu çeteci menfaatçi şer güçler, hukuk tanımadı. Küresel her kurumu yönetti. Dünya karşılığında insanoğluna zulmetti.
· 1910 dan 2010 yılına kadar son yüz yılda müthiş derecede sosyal suçlar, başkasının malını haksız yere yemeler, zinalar ve cinayetler oldu. Bugünkü suç yoğunluğu son yüz yılın getirdiği neticedir. İnsanlık dünyaya sahip olma arzusundan dönüp öldükten sonra dirileceğine inanarak ahiret için mücadele etmeye başlayınca dünyada suç ve günah da dinecektir. Hem dünya hem de ahiret ancak öyle huzurlu olacaktır.
· Sömürgecilikle başka ülkelerin hazinelerine göz dikenler haksızlıkla başka halkların mallarını yemişlerdir. Artık dünya Siyonist rejimden bıkmıştır. Adil bir düzen istemektedirler. 2012 yılında bunu açıkça görmekteyiz.
· Dünyada adalet ve insani açıdan hesap verilebilirliğin, bir yaptırım gücünün olmaması, insani değerlerin ve dini gerçeklerin bir merkezi otoriteden sahiplenilememesi dünyayı çok kötü bir hale getirmiştir. Dünyanın jandarmadan çok adaleti ve kardeşliği tesis edip koruyacak bir merkeze ihtiyacı vardır. Dünya karanlıktan kurtulurken sıkıntılı süreçler yaşayacaktır.
· Dünyada inanç sarsıldı. İnsani değerlere gerçekten sahip çıkan bir güç olmayınca düzen bozuldu. Meydanı boş bulanlar her şeyi yaptı. Parayı ve global ekonomiyi yönettiler. Küresel bankalarla halkları sömürdüler. Silahlı çeteler, uyuşturucu ve silah ticareti, mafyalar, insan ticareti, kölelik, kadın ticareti, organ ticareti gibi gayri resmi tüm kötü işler uygulanır oldu. Hırsızlar yönetime geldi. İstikrarsız ortamda ülke gelirlerini yediler. Dünyada adil düzeni sağlayacak bir merkez olmayınca kaosta bir yüzyıl yaşandı.
· İletişim çağında yaşıyoruz. Artık herkes her şeyi anında duyuyor. Ve herkes her şeyin farkındadır. Bundan önce zulmedenler iletişim kopukluğunu kullanarak bir uydurma haberle yalanı yayarlardı. Yada katliamlar yaparlardı da kimsenin haberi olmazdı. Doğru haberin yayılmasını engellerlerdi. Mesela 1930’lar da Sovyetler birliğinde Stalin kararıyla on milyon toprak sahibi çiftçi öldürüldü. Çünkü o zaman iletişim ağı yoktu. Zaman içine yayılmış tek tek öldürmeler dikkat çekmedi. Uzun zamanda büyük bir nesile katletmişlerdi. İnsanlar olayları nedenleriyle ve gerçek haliyle görmediklerinden çıkarcı egemenler haberi diledikleri gibi yayarlardı. Böylece ulustan ulusa haber sıçrardı.
· İletişim çağında yaşıyoruz. Herkes aynı anda her şeyden haberdar oluyor. Medyada tekelcilik ile aldatma dönemleri de geçmişte kaldı. Zalimler, medya ile dünyayı yönetme ve yönlendirme kontrolünü kaybettiler. Dünya kontrolsüz ve serbest değişim yaşamaktadır. Daha doğrusu kontrolü onlardan Rab almıştır.
· Şeytanın egemenliğindeki dünya ile Rabbin egemenliğindeki dünya hayatı çok farklıdır. Şeytanın egemenliğinde menfaat mücadelesi, dünyaya sahip olma isteği, çıkar çatışması ve savaşlar hakim iken Rabbin egemenliğinde kardeşlik ve barış hakim olur. Birlik huzur ve mutluluk vardır. Ahiret için çalışma vardır. Dünyaya sırt çevrilir, şöhretten kaçılır. Hırs ve mal toplama arzusu kalkar. İnsanlar sadece dünyadan faydalanmayı yeterli görürler. Paylaşırlar ve sevgi dolu olurlar. Düşmanlık ve kötülük yeryüzünden kalkar. Sevgi ve iyilik yeryüzüne gelir. Adalet işler, kardeşlik korunur, insanlık için çalışılır.
· Azınlıktaki zalim egemenlerin tek taraflı yaptırımları düzeni zedelemiştir. Daha fazla kazanma arzusunda olanlar adalet ve eşitliğin karşısında olmuştur. İnançsızlar dünyaya sahip olmak için insanlara zulmederken, inananlar da ahirete sahip olmak için paylaşma derdindedirler. Yeryüzünde inananlarında inanmayanların da devirleri görülmüştür. Tanrı bu dönemlerin yaşanmasına izin verir ki insanlar doğru olanı görsünler ve gerçeği bilsinler istemiştir. Tarih hep bu çerçevede tekerrür etmiştir. Hayır ile şerri ayırt ederken hakkın tarafında olmayı seçenler vicdanen rahat olacaktır.
· Dünyada demokrasinin engellenmesi ve özgürlüklerin yaşanamaması değişimi mecbur kılmıştır. 2008 küresel kriziyle başlayan değişim 2020 yılına kadar sürecektir. Bu dönemde siyasi çalkantılar, krizler, savaşlar ve birtakım sıkıntılar yaşanacaktır. Zalimle mazlumun savaştığı bu dönemde tanrının müdahalesiyle doğal afetler tavan yapar. İnsanların çoğu gerçeklerden habersizdir. Tanrı öfke ile yeryüzüne müdahale ettiğinde yeryüzündeki tüm zalimler ve ona destek verenler ölür. Kalanlar bu olaydan sonra gerçekleri anlarlar. Hepside tanrıya yönelirler. Yeryüzünde esenlik dönemi başlar ve altın çağa giriş yapılır.
· Dünya en kötü halini görmüş ve şu anda Arap baharıyla ters yönde bir süreç başlamıştır. Artık şeytanın egemenliği kırılmaya başlandı. Artık barış birlik ve kardeşliğin yaşanacağı büyük bir küresel adalet devletinin oluşacağı sinyalini almaya başladılar.
· Arap baharında halklar yöneticilerini hür iradeleriyle seçmeyi ve denetlemeyi istemiştir. Bu durum insanlara hizmeti getirecektir.
· Arap baharı daha başlamadı. Dünya daha baharın başındadır. Önümüzdeki günlerde daha sıkıntılı süreçler göreceğiz. Yönetimi devretmeyen inançsız güçlü zalimler inanan mazlum halkı katletmek için çabalayacaklar. Değişim zor ve sıkıntılı olacaktır.
· Arap baharıyla bir değişim rüzgarı başladı. Yeni kurulan halk hükümetlerine, yeryüzüne egemen dış güçler kazançlarını kaybettikleri için müdahale ediyorlar. Bilakis bu halk hareketleri yani mazlumların direnişleri onlara karşıdır. Yeryüzünü yöneten zalimler Arap baharını yönlendiremeyecekler. ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet edecek hükümetler oluşmayacaktır. Bu bahar sadece Arap yarımadasıyla değil tüm dünyada yaşanacak ve eski dünya sistemine karşı bir başkaldırı olacaktır. İnananların bu haklı mücadelesi insani haklar açısından ve Tanrının yasaları için gereklidir. Yeryüzü sadece tanrının evrensel yasalarıyla adil düzene kavuşur.
· Ortadoğu’da Arap baharıyla başlayan uyanışın mantığını herkes anlayacak. Çözüm üretmeyen ve halklarına zulmeden tüm hükümetler devriliyor. Bu uyanış yeni bir umut yarattı ve tarihin mantığını anlayacak olanlar tanrısal gerçeği fark edecek. Hukuksuz ve dinsiz yönetimler devrilecekler. Çeteci ve terörist yöneticiler bir bir yıkılacaktır.
· İnananların zararsız halleri ile barış ve doğruluk gücünü yitirmişti. Dünya için hırsla mücadele edenler gücü ve silahı ele geçirerek insanlara ve düzene zarar verdiler. Aldatarak küresel egemenliği ele geçiren İsrail anlayışı artık sona gelmektedir.
· İsrail devletini kurmadan önce masa başında karar aldılar, planlar kurdular ve iyice hazırlık yaptılar. Zaman içerisinde uyguladıkları planlar tıkır tıkır işlemişti. Para ve hile ile ve cebren Filistin topraklarına sahip oldular. Tanrının vaat ettiği İsrail krallığını kendilerinin kuracağını zanneden sapık inanışlılar biz kuracağız diye şeytana uymuşlardı. Oysa ki İsrail Krallığını tanrı kuracaktı. Zalimler, kötü planlarla aldatarak kendi kurdukları İsrail krallığını ayakta bile tutamayacaklar. Onlar Rabbin halkı olan İsrail halkı değildir. Onlar Şeytanın halkı olan zalimlerin krallığıdır.
· İnsan haklarının uygulanmasını İsrail önlüyor. İnsan hakları, tanrının yasaları değil miydi. Tanrının yasalarını engellerken nasıl tanrının krallığı olduklarını iddia ederler. Uluslar arası mahkemelerin doğru karar vermesini etkiliyor. Pek çok yerde kendi çıkarına kararlar aldırtıyor. Güçlü olduklarından ve küresel gündemi yönettiklerinden çıkarlarına uygun hareket ediyorlar. İsrail’in siyaseti silah, savaş ve bozgunculuk olduğundan barış İsrail’in işine gelmiyor. Petrol kuyuları, yeryüzünün hazineleri onların tek amacıydı. Dünya menfaatiyle yürüyen anlayış her şeyi mübah görmektedir.
· İsrail, ABD’nin çocuğuydu. Bozgunculuğun Ortadoğu’da ki karargahıydı.
· Gerçek İsrail anlayışı; Tanrıya inanan, Tanrının yasalarına bağlı kalan, dürüst doğrucu ve adaletli olanların anlayışıdır. Türkiye halkında ve ABD halkında inançlı muhafazakarlar çoğunluktadır. ABD’nin derin devleti, muhafazakar halkı aldatarak din üzerinden siyaset yaptılar. İsrail devletini kurdular. Ve zamanla haçlı birliği ile cihad havasıyla Afganistan’a, Irak’a ve Filistin’e saldırdılar. Kendilerini dindar ilan edip bu vasıflara sahip çıkan zihniyet gerçekte tanrıya bağlı değildi. Tanrının karşısındaki ateist anlayış, gerçekte İsrail devletini kuranların anlayışıydı. Uzun yıllar insanları dinden koparmak için türlü yayınlar yapmışlardı. Tanrının varlığına ve yasalarıyla mücadele ediyorlardı. Yönetimleri dinsizleştirmişlerdi. Menfaatleri doğrultusunda dürüst ve adaletli idiler. Herkese dürüst ve adaletli değillerdi. Diledikleri topraklara saldırmışlar, diledikleri halkları aç bırakıp soykırım yapmışlardı. Hani sevgi adalet ve barışı yayacaklardı. Mazlum, Zarasız halklara ve ülkelere saldırdılar. Şimdi kalkıp dindar ve İsrail halkı olduklarını mı iddia ediyorlar. İsrail sokaklarında Tevrat’ı küçük kitapçık halinde sokakta giderken okuyanlar bilsinler ki zulmün başını çekenlerin ülkesi İsrail’de yaşıyorlar. İsrail’i yönetenler aldattıkları insanlardan dolayı Tanrıya hesap verecekler.
· ABD’yi yöneten bozguncular Avrupa ülkelerini ve ehli kitabı, yalanlarla korkuttu. ‘Şu halklar sizin için tehdit oluşturuyor.’ Dedi. Terörist faaliyetler yapıyor. Şiddet kullanıyor. Demokrasiyi engelliyor. Tüm insanlık için tehlikeli milletler dediler. Türlü propaganda ile dünya kamuoyunda Müslümanları cani ve kötü göstermişlerdi. Oysaki tüm dinler aynıydı. Kirli tezgahlarla amaçlarına ulaştılar. Dünya ve şan için hırslı olan son deccal Obama, zamanla gerçek yüzünü gösterecek ve zalim egemenlere hizmet ettiğini açıkça belli edecektir.
· ABD’nin birinci körfez savaşından önceki dönemde Ortadoğu’da olmayı üç sebepten istemişti. Petrol kaynaklarını kontrol altına almak, ideallerindeki İsrail devletinin güvenliğini sağlamak ve genişlemek, ABD’nin çıkarlarına karşı tehditlerle mücadele etmek idi. İşte bu anlayışla hareket edenler Ortadoğu’yu ve dünyayı savaş dolu karanlık bir hale getirdiler.
· Ortadoğu’da ve dünyada ABD’nin varlığına ve etkinliğine destek veren hükümetler menfaat amacıyla hareket etmişlerdir. Bu nedenle inananlara ve mazlum halklara baskı uygulanmıştır. ABD kuvvetleri kendisine boyun eğmeyen halklara gerektiğinde güç gösterisinde bile bulunmuştur. İçerden hükümet devirmeler, kendisine hizmet eden askeri darbeler ve ekonomik müdahalelerle ülke yönetimlerine boyun eğdirmiştir. Silah ve para ile gücü elinde bulunduran ABD anlayışı aldatarak da olsa hakkı sahiplenir tavrıyla küresel anlamda destek görüyordu. Hukuksuzluğu yol edinmiş bu yöneticiler ABD devletinin sahibiydi. Ülkede demokrasi varmış gibi gösterilse de demokrasiyi onlar yönetiyordu. Seçilmişleri atanmışlar yönetiyordu ve medyayı da yönetiyorlardı.
· 2001 yılında Bozguncu ve işgalci güçler Irak’a girerken yeryüzünde en parlak dönemlerini yaşıyorlardı. 2001 yılından sonra küresel güçlerin egemenliği zayıflamaya başladı. 2001 yılı dönüm noktasının ilk işaretini vermişti. 2012 yılına kadar sert bir şekilde gerileyen küresel güçler Tanrının sopasıyla karşılaşmıştı. Recep Tayyip Erdoğan, doğruluk, barış ve adalet bileşkesinden oluşmuş demir çomakla eski yönetimleri gütmeye başlamıştır.
· Yecüc ile Mecüc’e Türkler deyip Türkiye’de terör örgütünü destekleyenler sadece zulmettiler. Ardından Ortadoğu’da inananlara saldırarak kendilerini Mesih’in halkı zannedenler büyük bir sapıklık içindelerdi. George Bush, Irak’a ve Afganistan’a saldırırken İsa’ya ortam hazırladığını düşünürken kendisinin Deccal olduğunu anlayamayacak kadar kördü.
· İslami yönelimli halklar, yıllarca inançsız diktatörlerin yönetimi altında yılmışlardı. Amerikan yanlısı generallerin hakimiyetinde olan baskıcı yönetimler bir bir devrilmektedir. Arap baharında değişimler birden gerçekleşmez. Askeri kadro ile devletin her kurumu eski düzenin evlatlarıdır. Geçiş süreçlerinde liderler değişse de askeri yapılar ve kurumlar eski düzene hizmet etmektedir. Yönetimlerde devrimler birden gerçekleşemez, biraz zaman alır ve geçiş süreçleri yaşanacaktır. Eski sömürgecilerin kontrolü kaybetmesi artık kaçınılmazdır.
· Ortadoğu ülkeleri petrol kuyuları karşılığında silah satın alırlardı. Silahlı insan gücünü ellerinde tutanlar baskıyla halkları sindirmişlerdi. Gücü ellerinde tutanlar saltanatını sürerdi. İletişim ağı onların elindeydi. Basın yayın organlarıyla hakkı savunduklarını iddia ederlerdi. Halkı uyutur, oyalar, aldatırlardı. Artık halklar bu yalanların farkında olmuştur. Hakkı, özgürlüğü ve adaleti istemektedirler.
· Arap baharında geçiş süreçleri kanlı olmaktadır. Çünkü devrilen inançsız yönetimler silah gücüne, askeri kadroya ve bunlardan beslenen taraftarlara sahiptir. Halkın devrimine izin vermeyen anlayışlar dünyaya hırslanmış ve haksızlıkla kazanmış yönetimlerdir. Bu ölümlere uluslararası güçler, Birleşmiş milletler gibi küresel guruplar müdahale etmiyorsa bu kötü düzenin bir parçasıdırlar. Bir de bakmışınız ki Tanrı bunları birbirlerine düşürmüş. İnsanlar törpülenir tesviye edilir. Kötülerin bir kısmı yeryüzünden arındırılır. Olaylar evrilir. Barışı ve adaleti savunanlar ayakta kalır. Ve hak zamanla ortaya çıkar.
· 1990’lı yıllarda soğuk savaş dönemi yaşandı. Ardından 11 eylül 2001 saldırısı ve ardından haçlı zihniyetiyle İslam’a ve Ortadoğu’ya saldırı gerçekleşti. Bütün bunların ardından on yıl sonra Ortadoğu’da 2011 yılında Arap baharı ile değişim rüzgarı başladı. Bu uyanış hakkı görmeyi ve doğruluğun ardına düşmeyi getirecektir. İnananların başkaldırısı tamamen halk devrimidir. Mazlum halkların hareketi küresel bir boyut kazanacak ve engellenemeyecektir.
· Batı ve Doğu çatışmasında barışı tesis etmek ve kardeşliği tekrar kurmak zor değildir. Barış için mücadele eden bir kurtarıcıyı tehdit olarak görenler eski kötü düzenden beslenmektedir. Eski düzenin savunucuları zulmederek kazandıklarından haram yemektedirler. Kim hakkın kim batılın yanındadır. Kim barışın kim savaşın yanındadır. İnananla inanmayan çok açıkça anlaşılmaktadır.
· Ortadoğu’da inançlı halkları küçümseyen, kınayan, yobaz, şiddetçi ve terör gibi gören, ötekileştiren anlayış şeytanidir. Batı halkını da kibirli, zalim ve dinsiz gören silahlı direniş yapan anlayış da şeytanidir. Çünkü batıyı yönetenlerle Ortadoğu’da dini birtakım guruplara silahlı direnişi kurduranlar da aynı kişilerdir. Silahlı mücadele ve savaş bir sonuç getirmez. Sorunları çözmez. Bu arada aldatılan, ezilen, sömürülen büyük bir küresel halk vardır. Bunlar hem aldatılmakta hem de yönlendirilmektedir. Düşmanlık yapanların savaş sıkıntısını çekmektedirler.
· Arap baharından sonra Avrupa baharının da yaşandığının ilk işaretleri görülmektedir. Müslüman-Hristiyan çatışması, Katolik-Protestan çatışması, bölgesel ırkçılıklar ve hak iddiasında olan birtakım halklar seslerini iyice yükselmektedirler. Dünya çok önceden üstü örtülmüş sıkıntıları bugün daha açık ve net yaşamaktadır. Gerçekler Tanrı tarafından açıkça ortaya çıkartılmaktadır. Bu sıkıntılı dönemler yeni ve aydınlık bir dönem getirecektir. Bölgesel baharlar küresel bir bahara dönüşecektir.
· Ey devrin firavunları sizin krallığınız da bitecektir. Dünyada kitle imha silahlarının üretilmesine izin verilmemesi ve yasak konulması gerekirken kitle imha silahlarını üreten dilediklerine satan ve başkalarına yasaklayan anlayış hukuksuz ve batıldır.
· Batıda ırkçılık yapanlar ve haçlı zihniyeti taşıyanlar, Ortadoğu halkını tehdit olarak görmüşlerdir. Gelecekte sıkıntı yaratırlar diye Ortadoğu halkını kullanmış ve katletmişlerdir. Batının korkusu ve temelsiz kuruntuları haksızlığa sebep olmuştur. Dünyayı isteyenlerin hırsı ve kaybetme korkusu Tanrının ‘İnsan öldürmeyeceksin.’ emrini çiğnetmiştir.
· Mazlumlar, hükmetmek değil adil bir paylaşım ve özgürlük istiyor. Barış ve adalet istiyor. Çünkü inananların egemenliğinde dünyaya sahip olma arzusu değil Allah için paylaşma arzusu vardır. Rabbe hizmet etme isteği ve ondan korkma hissi vardır. İnananların döneminde barış, adalet ve esenlik dağıtılır.
· Mazlumların eşitlik ve özgürlük arayışını yok oluş olarak algılayan zalimler sadece yanılıyorlar. Adaletin ve eşit paylaşımın olduğu esenlik çağında onlar da çok kazanacaktır. Ancak inanmayan zalimler herkesi kendileri gibi zannettiklerinden bize zulmedecekler ve kökümüzü kazıyacaklar şeklinde bakmaktadırlar.
· Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde Osmanlı’ya büyük bir özlem vardır. Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin gözü Türkiye’dedir. Kötü dünya düzeninden bıkmışlar adalet ve barışla dolu iyi bir dünya düzeni istemektedirler. Dünya ulusları kötü düzenden memnun değildir. Her yerde bir kurtarıcı ve inançsal bir merkezi güç beklentisi vardır. İnsanlar bu kötü dünya düzeninden kurtulmak istiyor.
· Silah üreticileri ve tüccarları kendilerine bağlı silahlı askerleri yönetti. Tüm dünya ülkelerinde kendilerine bağlı siyasilere silah satışı ve desteği sağladılar. Avrupa ve ABD’nin silah üstünlüğü ile kurduğu kötü düzen tüm ülkelerin yönetimlerini etkiledi. Küresel cuntacılar kendilerine bağlı cuntacıları yönetiyordu. Yeryüzündeki mazlum inananlara zulmettiler.
· ABD’ye egemen karanlık güçler, ABD’yi ve dünyayı yönetiyor. Bu küresel terör örgütü menfaat mantığıyla ve hukuksuzlukla yönetmektedir. ABD’de bazı hükümetleri devirdiler. Bazı suikastler yaptılar. Suçlular bulunamadı ve davalar yönlendirildi. Karanlık güçler adaleti de yönettiler. Ülkeyi bu çeteler yönetiyordu. Güçlü kurumların başındakiler dünyayı karanlık bir çağa götürdü. Ülkelerin kaderleriyle ve halkların canlarıyla oynadılar. 11 Eylülün arkasında bu karanlık güçler vardı. Dünyaya egemen bu gizli terör belirli kişilerden oluşuyor ve İsrail mantığıyla hareket ediyordu. Kendilerini dinin temsilcileri sayıyorlar ve dünyayı yönetmekten zevk alıyorlar. Bunların dev petrol şirketleri sömürdüğü yer altı madenleri ve küresel hazineleri vardı. Küresel ekonomiye ve sosyal yaşamlara doğrudan ve dolaylı etkileri vardı. Bu gayri meşru yöneticiler insani odaklı merkezi bir otoritenin kaybolması sonucu oluşmuştu. Dünyaya egemen bu azınlığın saltanatı yani Firavunlar devri bitmektedir.
· 11 Eylülü, ABD’nin Ergenekon’u yaptı. Hepsi planlı bir oyundu. Ortadoğu’ya, dine ve Allah’ın halklarına saldırdılar. Bölgenin hazinelerini de sömüreceklerdi. Tanrıya ve dine karşı açtıkları bu savaş onların sonunu getirecektir. 11 Eylül ardından Afganistan’a girildi. Irak’a saldırıldı. Uydurdukları El-Kaide’yi de kendileri yarattılar. NATO ve ABD, Müslüman bir ülke olduğu için Irak’a ve Afganistan’a saldırdılar. Haçlı birliği zihniyetiyle geldikleri Afganistan da zengin yeraltı madenlerini çıkarma arzuları da vardı. Afganistan petrol, doğalgaz altın ve bakır yatakları gibi madenlerce çok zengindi. Bu hesapları önceden yapan ve kirli tezgahlarla uluslar arası kamuoyunda destek toplayan deccal Tanrı huzurunda savaş suçlusudur.
· Afganistan’ın hazinelerine ve toprağına göz dikenler çevrelerinde kendileri gibi zengin iş adamı olan Usame Bin Ladin’i gözlerine kestirdiler. Bir olayla terör psikolojisini dünyaya yayan bozguncular milyonlarca insanın ölümüne neden oldular.
· İnançları bozuk olanlar, eski haritalara bakıp Yasef’in oğlu Gog ve Magog’un hala Anadolu’da olduğunu iddia ediyorlar. Türklere Gog, Magog diyorlar. Türkler 1071 sonrasında Anadolu’ya girdi. Türkler, Anadolu’nun sonraki sakinleridir. Türkler Anadolu’ya girdiğinde Gog ve Magog kuzeye ve kuzey batıya doğru gittiler. Avrupa’ya, Avrupa’nın kuzey ülkelerine ve pek çok kıyı şeritlerine yerleşmişlerdi. Yecüc ve Mecüc güç kazandı setti yıktı. Coğrafi keşiflerle yeryüzüne kazanmak için yayılmışlardı. Dünyada barış, sevgi ve adalet otoritesi Osmanlı ile yıkılınca ortaya çıktılar. Sonra haksızlık ve öldürerek güç sahibi oldular. Dünyayı isteyen anlayış inançsız ve acımasızdı. Dünyayı savaş alanına çevirdiler ve insanlığı karanlık bir çağa götürdüler.
· 11 Eylül saldırılarını yapanlar ABD’nin içindeki İsrail devletini kurmaya çalışan derin devlettir. Terörist diye ilan edilenler kurbandı. Ladin ortaya atılan piyondu. El kaideyi kendileri yarattılar. Afganistan’a Irak’a menfaat için girdiler.Ve buna dini bir hava bürüdüler.
· 11 Eylül saldırısıyla ABD medyası her saat başı slayt gösterisi gibi terörist, Afganistan, İslam, Usame gibi sözlerle sürekli yayınlar yaparak insanların kafasına din düşmanlığını iyice işlemişler. Pek çok program ve açık oturumla İslam düşmanlığını pekiştirmişlerdi. Çünkü onlar bir bilinç yaratmışlardı. Televizyonlarda sürekli aynı görüntüler aynı anlayışla farklı tarzlarda insanlara gösterildi. Dünya bu söylemlerden gerçeği tam bilmeyerek etkilendi. Yaşananların ardından söylenenler doğru zannedildi ve insanlar inandılar. İlk duyulan haber göründüğü gibi verildiğinden doğru zannedilebilir ancak haber her açıdan değerlendirildiğinde gerçekler daha iyi anlaşılır. Maalesef küresel medyayı bir merkez yönetiyordu. Ofiste yapılan uydurma haberlerle insanları aldatmışlardı. 11 Eylülde bilgi kirliliği ve yanlış bilgilerle doğruyu görmek engellenmişti. Uluslar doğruyu görememişlerdi.
· 11 Eylülle küresel terör algısı yaratılarak küresel haçlı bilinci oluşturulmuştur. Gerçekte bu bilinci oluşturanlar hiçbir dine mensup olmayan inançsız bozgunculardı. Menfaatleri için halkları aldattılar.
· İnsan tabiatı gereği acelecidir. Zaman içinde bilinci değiştiğinden ve unutkanlığı olduğundan zalimler planlarını uzun zamana yayarak yaptılar. Planları uzun vadeli olunca insanları aldattılar, uyuttular, oyaladılar. Zalimler dünyayı ne hale getirdi. Dünya, savaş alanına döndü.
· 7 Temmuz Londra terör saldırısını organize edenler İslam düşmanlığını sağlamaya çalışan bozgunculardır. 11 Eylül zihniyetiyle 7 Temmuz terör olaylarını yapan bozguncu zihniyet aynıydı. Başta Tabloid gazetesi olmak üzere bazı yayın organları İslam düşmanlığını öğretmiştir. Müslümanları kötü insanlar olarak göstermeler, terörle islamı bağdaştırmalar, Göçmenlere ve göçmen sayılarına ağırlık vermeler ayrımcılığı ve düşmanlığı pekiştirmiştir. Halbuki egemenlerin ülke gelirlerini kendilerine akıtması yerine birlikte yaşama arzusu olsaydı bu düşmanlıklar kötü son yaşanmazdı.
· Avrupa’da: Almanya’da, Fransa’da İspanya’da ve pek çok yerde bu tür terör saldırıları organize edilmiş ve İslam düşmanlığı yapılmıştır. Avrupa’da yükselen ırkçı söylemlerin temeli bu tezgahlanmış terör olaylarından kaynaklıdır.
· ABD komploları büyük savaşları başlattı. Büyük yalanlarla savaş başlatmak Amerikan geleneğidir. Savaş üzerinden kazanç sağlayan ve savaş siyaseti yapan terör üzerinden amacına uzanan bir Amerikan devleti vardı. Bu küresel hukuksuzluğa neden olan merkez uzun süre varlığını sürdüremeyecektir.
· Ülke yönetimlerine inançsız vesayetçi ve menfaatçi egemenler hakim olmuştur. Avrupa’da yönetimler, kendi halklarını yalanlarla yönlendirdi. Halkları aldattılar. Bir takım inanan mazlum insanları terör gibi göstererek bunlar üzerinden kazanç sağladılar. Din düşmanlığı ve menfaat birlikteliği yapan bu anlayış yeryüzüne hakim olmuştur. Avrupa’da yönetimler de bu şebekeye bağlıydı. Aşırı ırkçılar ve istihbaratlar, etkili kurumlar bu hukuksuz ve karanlık güçlerin tekelindeydi.
· Devletler içinde yapılanmış örgütler devlet terörleri dönemini başlatmıştır. Danimarka da Breivik katiline destek veren anlayışla Almanya’da Türklerin ve Müslümanların öldürülmesini organize eden ve destek veren devlet aynı idi. İngiltere de Müslümanlara yapılan kara propaganda da İngiliz krallığını yönetenler tarafından gerçekleştirilmekteydi. İnsanların düşüncelerine yön veren ve büroda uydurma haber yaparak insanlığı aldatanlar Tanrıya hesap verecekler.
· Gizli antlaşmalarla dünyayı paylaşan 7 kardeşin birlikteliği vardı. Modern zamanların efendiliğini yapan para babaları vardı. Paylaşılan dünya petrolleri ve yeraltı zenginlikleri çıkar birlikteliğinin ana öğesiydi. Köle yapılan, kaçırılan ve öldürülen insanlar bu hırslı sistemin bir sonucuydu. Kargaşaya bırakılan beldeler. Düşmanlığı ve iç savaşı kışkırtanlar. Dünyanın kaderine yön veren 7 caninin kardeşliğinde yeryüzü kaos yaşadı. Dünya bozuk bir halde idi ve inananlar dünyayı kurtaran adamı bekliyordu. Umutlar tükenmişti, yeryüzünde savaş ve kargaşa hakimdi. İşte tam böyle dönemde bir kral çıkar, yeryüzünü ve kötü sistemleri düzeltir. Kardeşliği ve barışı tesis eder. Böylece tüm dinlerin beklediği kurtarıcı ortaya çıkar.
· Dünyanın hazinelerini paylaşmak için gizlice bir araya geldiler. Amaçları rekabeti engellemek, petrol ve silah pazarını tekellerinde tutmaktı. Modern dünyanın bozguncu efendileri artık 20. yüzyıla damgasını vurdu. Kan ve gözyaşı dolu acı bir son devir yaşandı. Dünyanın kaderini belirleyen gizli ittifaklar menfaat temelindeydi. Küresel güç sahipleri ülkelerin kaderleri hakkında karar verir hale geldi. Dünyadaki bu hukuksuzluk, çeteleşme ve yozlaşma insanlığa büyük tehdit olmuştu.
· Ulluminati: Dünyaya sahip olan bozguncu anlayıştır. Dünyanın varlıklı yöneticileri dünyanın kaderini şekillendirdi. Bunlar silah üreticileri ve tüccarları, petrol şirketleri, birtakım büyük şirketlerin sahipleriydiler. Çıkarları doğrultusunda hareket ederlerdi. Din’i kullanır insan haklarını savunduklarını söylerlerdi. Kendilerini inanan ve dinin temsilcisi sayarlardı. Dini bir edayla Ortadoğu’ya saldıran bozguncu anlayış haçlı zihniyetiyle hareket etti. Dini istismar ederek halkları aldattılar. Onlar kendi saltanatlarının derdindeydiler. İnsanlara sahip çıkıp kardeşliği sağlamak yerine din üzerinden yok etmeyi tercih eden anlayış zulmeden anlayıştır.
· Dünyanın her yerinde Osmanlı adaletini ve Osmanlı zihniyetini özlemle bekleyen halklar vardır. Yıllarca baskı altında kalan inançlı çaresiz halklar hep dünyada adil düzenin olmasını ve dünyanın düzelmesini beklediler. Her ülkede bu arzuyu taşıyan alt sınıf halklar vardı.
· Yeryüzüne adaletsizliği ve baskıyı sağlayan hırs 1800 lü yılların sonlarında belirgince ortaya çıktı. Modern dünyanın yeni efendileri 20. yüzyıla damgasını vurdu. Bir insanlık dramı yaşandı. Dünya tarihinin en büyük hırsızlığı ve sömürgeciliği yaşandı. Ortadoğu’ya savaşları, Afrika’ya baskıları, Orta Amerika kıtasına hukuksuzluğu getiren karanlık düzen hakim olmuştu. Hakkı savunan güçlü bir merkez olmadığından yeryüzüne bozguncular egemen olmuştu.
· Arap baharıyla diktatörlükler yıkıldı. Monarşiler devrildi. Gelişmiş ülkelerdeki modern diktatörlük gücünü kaybetmeye başladı. Arap baharı küresel bahara dönüşecektir. İnanan mazlumların, yaşayabileceği bir dünya istemeleri gayet doğaldır. Mazlum halkların özgürlük ve eşitlik mücadelesi artarak devam edecektir. Gücü elinde bulunduran inançsız yönetimler saltanatlarını kaybetmemek için halkı öldürmeye başladı. İnanan mazlumların öldürülmesine sessiz kalanlar vesayete destek verdiğinden kaybedecektir. İnsanlık adına zulme uğramışlara ses çıkarmamak zulme ortak olmaktır.
· Hukuksuzluk küreselleşmiş ve BM ile dünyayı yönetmişler. Silahlı güçleri de NATO olmuş. Taraflı yargıyla insan hakları mahkemesi kurmuşlar. Halbuki insan haklarını hiç gözetmediler. Dünyayı yöneten bozguncuların her kurumu var. Hepside aktif işliyor. Bu küresel devlete sahip güçler, kötü ve karanlık güçlerdir. Menfaat derdinde olduklarından ayrımcılıkla fitne ile insanlığa saldırmaktadır.
· Türkiye, Irak’a savaşa destek tezkeresini geçirmeyerek Irak’a saldıranların yanında olmadı. Rabbin kralı tezkereyi engelledi. Irak’ta kimyasal silah olmadığı belliydi. Savaş isteyenler vardı. Irak için kara propaganda yapılmıştı. Savaşsız sıkıntılar giderilebilirdi. Ancak birileri savaş çağrısı yaptı. Küresel medya ile savaşı insanlara makul gibi gösterdiler. Türkiye bu oyuna gelmemiştir. Sonuçta Irak’a saldırmanın anlamsızlığı anlaşıldı. Milyonlarca ölümlerin sorumluları hala yeni kirli planlar kuruyorlar. Afganistan’dan sonra şimdi de İran diyorlar. Bunlardaki savaş hastalığı çok iğrençtir. Tanrı artık savaş isteyenlerin nefes almasına izin vermeyecektir.
· 1900-2000 arasında yeryüzü en karanlık çağı yaşadı. 2001 de Deccal (George Bush) ve İsa (RTE) dünyaya geldi. Büyük savaş ve değişim bu dönemle başladı.
· Müslümanlara yönelik düzmece haberler Irak savaşı öncesinde çok yapıldı. Müslümanları düşman olarak gösterip suçlamaların odağı haline getirdiler. Müslümanlara yönelik yapılan kampanya haberleri ayrımcılık ve düşmanlık doğurmuştur. Medya insanlar üzerinde direkt etkilidir. Medyanın yönlendirme gücü olduğundan medya ile bozgunculuk yaptılar.
· Demokrasi kahramanı gibi gözüken ABD maalesef ne demokrat ne de cumhuriyetçidir. ABD’yi birtakım güçler yönetmektedir. ABD’nin Ergenekonu küresel terörü doğurmuştur. ABD yetkililerinin ikiyüzlülüğünü herkes bilmektedir. Bir yandan size destek olduklarını söylerken diğer yandan zarar verirler. Arkanızdan iş çevirirler. Onların kuralları menfaatleridir.
· BM’nin her konuda beş daimi üyesinin kararıyla hareket etmesi demokratik değildir. Her kıta din ve ülkeyi temsil eder olmalıdır. BM’nin vizyonu ve yapısı yenilenmelidir. BM bütün insanlığı temsil etmelidir. BM şu anda küresel sömürgecileri temsil etmektedir. Vesayetçilerin tekelinde bir kuruma dönüşmüştür. İnsanlığa ve evrensel değerlere hizmet etmesi sağlanmalıdır.
· Amerika en büyük eşitsizliğe sahip ülkedir. Adil olmayan yapı, gelir uçurumu, vergilerdeki adaletsizlikler sosyoekonomik çöküntüyü getirmiştir. ABD, fırsatlar ülkesi olmaktan çıkmıştır. Avrupa, ABD'yi taklit etmeyi ve ona uymayı bırakmalıdır. Artık Amerikan rüyası bitmiştir. Birilerinin menfaatleri için Amerika’nın çıkarları bahane edildi. İnsanlar pek çok sıkıntılar yaşadı, milyonlarca insan öldürüldü.
· İslam'da (Evrensel dinde) çok ciddi bir yükseliş olacak. Bundan korkuyorlar. Kendi aralarında ‘Bunlara alışmamız ve çok dikkatli olmamız lazım'' diyorlar. Zaten İslam korkusuyla Ortadoğu’ya saldırmışlardı. Ancak İslam onların zannettikleri gibi cani, zulmeden ve kötü değildi. Tam tersi güçlü olanlar zulmetti. Birtakım korku ve takıntılarla mazlum halklara saldırdılar. Kendi kötülüklerini görmediler. Barışın ve demokrasinin savunucusu olduğunu sananlar savaşı ve diktatörlüğü yaşattılar.
· Afganistan ve Irak a girmekle bir şey elde edemediler. ABD ekonomisi elli yıldır büyümüyor. Hukuksuz yöntemlerle ve savaş siyasetiyle yaşamayı yol edindiler. Silahın verdiği güçlülükle zulüm üzerinden kazanır oldular. ABD’nin kaçınılmaz çöküşü mutlaka yaşanacaktı. Çünkü batıl yol fazla yaşamazdı.
· İsrail, Filistin’de demokratik seçimler sonucunu kazanan Hamas hükümetini terör örgütü ilan ederek demokrasiye dışardan darbe vurdu. Hiçbir millet ve devlet uluslar arası hukukun üstünde değildir. İsrail ABD ve Avrupa’dan aldığı destekle şımarıkça üstünlük sağlamaya çalışmış. Güçsüz bir halkı silahla yok etmek istemiştir. Tanrının evrensel dinini hakim kılmak için yok etmeyi seçen sapık inanışlılar kendilerini inanan yerine koydu. Zulmedenler hiçbir zaman inanan olmamıştır. Tanrı’nın halkı değil Tanrı’nın karşısında bir halk olmuşlardır. Kendilerini ayrıcalıklı ve dindar ilan edenler bu yetkiyi nereden aldılar. Onlar arkalarına aldıkları destekten silah gücünden, zenginlikten ve şımarıklıktan aldılar. Halbuki öldürerek değil Adalet, barış, sevgi ve adil düzenle Tanrı’nın dini egemen olurdu.
· Ortadoğu, dünyanın kalbidir. 3 semavi dinin yaşadığı Kudüs ve çevresinde eşit ve adil bir düzen vardı. Barış içinde yaşam sürerlerdi. Ancak İsrail anlayışı, son 60 yılda Kudüs’ü, Filistin’i, Ortadoğu’yu ve hatta dünyayı kötü hale getirmiştir.
· İsrail baskı uygulayan ve öldüren olmakla zalim olmuştur. Filistin’de mazlum olmuştur. Din ayrımcılığı yaparak hak yolda olduklarını iddia edenler sapmıştır.
· İsrail, Uyuşturucuyla, kaçakçılıkla, silah ticaretiyle ayakta durdu. Ajanlarla insan öldürdüler. Kirli planlar kurdular. Ortadoğu’yu karıştırdılar. Meşru olmayan tüm kötü yollara başvurdular. İnsanlık suçu işleyenler şimdi doğru yolda olduklarını iddia ediyorlar.
· Afganistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de Müslümanlar ölüyor diye seviniyorlar. İnananları suçlu görenler hangi dayanakla kendilerini temize çıkardılar. Bilsinler ki onlar yüzünden insanlar ölüyor. Ey kendilerini modern ve inançlı sayanlar. Usulsüz yöntemlerle zenginleşip fakir halkları hor ve hakir görmenizde sizi üstün kılan neydi. İnananları terörist, tehlike ve düşman gibi gören anlayış evrensel değerlerden ve Allah’ın dininden yoksundur. Dünya için ölümlere sessiz kalanlar insanlığı katlettiklerinden Allah’a hesap verecektir. İnsanlık katlediliyor. Bu katliama fikren destek verenlerinde elleri kanlıdır.
· Ortadoğu’da savaşlara ve zulümlere menfaatleri için sessiz kaldılar. Gelişmiş ülkelerin refahı mazlumların sırtından sağlandı. Bu refahları zulüm üzerinden gerçekleşti. Gelişmiş toplumlar ne kadar insansa Filistin, ırak, Afganistan, Suriye’de ki yaşayanlar da o kadar insandır. Kendi zevk ve sefaları için zulmü yol edinenler kötü bir yol seçmiştir.
· Yeryüzünde mazlum müslümanlar katledilmektedir. Milyonlarca insan açlık sınırında yaşarken hala açgözlülükle dünya kaynaklarına saldırıyorlar. Ortadoğu’da ki kaynaklara gözlerini diken menfaatçi ülkeler eski sömürgeciliklerini devam ettiremeyeceklerdir. Çünkü sömürgecilik devri yıkılmaktadır.
· Dünyada bir tarafta lüks yaşam, bir tarafta yiyecek lokma ve su bulamayan halklar var. Sınırsız tüketim çılgınlığı ve paylaşmama arzusu insanlıktan çıkardı. Bilerek zor bir yaşama bırakılan çaresiz büyük bir kalabalık var. Dünya bir kısım insanın keyfi için zulme sessiz kalıyor. Dünyanın rızk dağıtıcıları onlar değillerdi. Dünyanın sömürücüleri onlardır. Zalimlerin krallığı yıkıldığında dünya daha yaşanılır hale gelecektir.
· Deccal’e uyan ve yeryüzünde kazanma arzusuyla dünya için çalışan her insan Yecüc ve Mecüc halkını oluşturmuştur. Gog ve Magog halkları dünyaya sahip olmak için insanlara ve insanlığa zarar vermeyi normal gören anlayıştır. Kendilerini doğru yolda sanan ve nimetleri sınırsızca tüketen hakkı ve hukuku bilmeyen insan öldüren insanların hukukunu çiğneyen maddeci anlayıştır. Dünyadaki bu fikre sahip olanlar her ulusta bulunmaktadır. Bazı ulusların da tamamına yakını oluşturmaktadır.
· CIA, Mossad ve Amerikan istihbaratı bölgeyi savaş alanına çevirmek için ellerinden geleni yaptılar. İstihbarat anlayışı olumlu ve yapıcı değil olumsuz ve yıkıcı temelde çalıştı. Husumetlileri silahlandırdılar. Bölgeleri istikrarsızlaştırdılar. Kaos ortamında sömürgecilik iyi yapılıyordu. İnsanlar birbirine kışkırtılıyor. Aralarına düşmanlık serpiliyordu.
· ABD’nin Ortadoğu ve çevresinde 125 bin askeri vardı. Afganistan, Irak, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Ermenistan, Yunanistan, Birleşik Arap emirlikleri, İsrail ve Kafkaslarda, Gürcistan’da ve pek çok küçük üslerde bölgede ki denizlerde uçak gemileri ve filoları mevcuttur. Savaş üzerinden kazanç sağlayan bir devlet elbet bir gün insanlık karşısında devrilecektir.
· İngiltere, Fransa, Rusya gibi silah üstünlüğünü ele geçiren ülkeler küresel sömürgeciliğe başladılar. İngiltere’nin gitmediği ve sömürmediği ülke kalmamıştır. Avrupa’nın kıyı ve kuzeyindeki ülkeler sömürgecilikte öncülük ettiler. ABD’yi de bunlar kurdular.
· Ortadoğu da petrol savaşları doğalgaz ve altın çabaları yaşandı. Sömürgecilikten yıllarca insan ölümleri ve katliamlar yaşandı. Savaşlar oldu. Dünya metası için yaşananlar içler acısıydı.
· ABD’nin ve kurduğu kulüp olan NATO’nun çifte standardı insanoğluna zarar verdi. İnanan halkları küçümseyen tavrıyla doğruluk ve adiliyyet çizgisinden ayrıldılar.
· İsrail Ortadoğu da bozgunculuğu yayan ve tüm insanlığa adaletsiz ve kötü bir düzeni getiren ülke olmuştur. Savaşın bayrağını taşımıştır. Artık İsrail’in iç yüzünü tüm dünya görmeye başlamıştır. Dinden habersizlerin aldatarak dini savunma imajı ve kirli planları yıkılmaktadır. İsrail, müttefiklerine yük ve sıkıntı oluşturmaktadır. İsrail yeryüzüne büyük bir sıkıntı vermektedir. Irkçılık ve din ayrımcılığı yapmıştır. Şiddet içeren tavırlarıyla inananları ve tüm insanlığı hedef almaktadır.
· Özgürlüğü, cumhuriyeti, demokrasiyi ve eşitliği sadece kendileri için kullandılar. İnsan haklarına, adalete ve dünya barışına kısacası Rabbin evrensel dinine küresel bozguncular aldatarak sahip çıktı. ABD ve Avrupa’da yönetimlere bozguncular egemen oldu. İnsani değerleri kullanarak yönettiler. Şimdi bu değerlere sahip çıkan ve dünyaya yeni bir yön veren İSA Türkiye’dedir.
· Arap baharı ile başlayan özgürlük ve demokrasi arayışları; İsrail ve ABD merkezli menfaatçi egemenlerin hiç hoşuna gitmiyor. Nereden çıktı bu hak adalet ve özgürlük arayışları. Ne güzel gidiyorduk, dünyayı aldatıp sömürüyorduk, kazancımız iyi idi. ‘Nerden çıktı bu Arap baharı.’ diyorlar. Bağımsız halk hareketleri insan hakları savunucusu gibi görünen ülkelerin içini daraltmaktadır. Egemenlikleri Ortadoğu’dan ve dünyadan gittiğini gördüklerinde bir savaş çıkartalım da durumu tekrar aleyhimize çevirelim diyecekler. Bunun için ilk Türkiye’yi sonra’da Mısır’ı suçlu görüyorlar. Direkt olarak Türkiye’ye tepki almıyorlar bölgeyi karıştırmak için İran’ı hedef gösteriyorlar. Tüm bu değişimin sorumlusu olarak Türkiye’yi görüyorlar. Dünya değişiyor ve Tanrı Yehova halkına dünya egemenliğini verecektir. Tanrının İsrail halkı, Türkiye’de inananların önderliğindeki yeryüzündeki tüm inanmış halklardır. 1.dünya savaşında inananlar yeryüzünde egemenliklerini tamamen kaybettiler. Şimdi 2012 de İnançsızlar yeryüzünde egemenliklerini tamamen kaybetmeye başlayacaklar. Ta ki kıyamete kadar.
· Değişimin özünü ve tarihin akışını anlayan ve bu değişime destek veren her ulus ayakta kalacaktır. Hakkın yanında olanlar kazanırken batılın ardında olanlar kaybedecektir.
· Dünya tarihinde Avrupa ve ABD merkezli yönetilen dünya ile Türkiye ve Mısır merkezli Ortadoğu ve Afrika destekli yönetilen dünya hep olmuştur. Kötülerin egemenliği ile iyilerin egemenliği hep yeryüzünde tekerrür etmiştir. Artık insanlıkta son perde oynanmış ve sonuç gözler önüne serilmektedir.
· Maldivler, Güney Osetya, Panama gibi pek çok ülke iç çatışmalarla karışık durumdadır. Belçika’da ayrılık istemleri, İspanya’da parçalanma söylemleri, Türkiye’de Kürtlerin istekleri gibi dünya
· 1789 da Fransız ihtilaliyle başlayan kardeş kavgası sürekli parçalanmayı sağladı. Irkçılık ve ulus devlet anlayışı tehlikeli virüs gibi yeryüzüne yayıldı. İnsanlara köktencilikle düşmanlık yayıldı. Bu anlayış sürekli artarak 2012’ye kadar gelmiştir. 2008 krizinden sonra daha da çözülen dünyada mikro bölünmeler ve daha küçük ulusçuklar çıkmaya başladı. Her kıtada hatta hemen hemen her ülkede parçalanmalar görülmektedir. Bu anlayışın iflas ettiği artık insanlar tarafından anlaşılmaktadır. Ulusçuluk ve sülalecilik insanlığa zarardan başka bir şey getirmemiştir. Yerel vesayetçiler parçalanmanın temel nedeniydiler. Ancak insanlık bundan büyük zarar gördü. Artık kardeşlik ve barış devri başlamalıdır.
· İnananlarla inançsız darbecilerin mücadelesi dünyanın her yerinde sürüyor. En etkili silahlı çatışmalar da Afrika’da görülüyor. Çocuk askerler ve kanunsuzluk kıtaya tam bir kaos yaşattı. Küresel sömürgeci yanlılarıyla yıllarca ezilmiş mazlum halk tarafından mücadele gerçekleşiyor. Yöneticileri silahlı ordularıyla emperyal devletlerin kölesi iken zevk ve sefa içinde halka baskı kuran dinsiz darbecilerin saltanatı yıkılacaktır.Bu zalimler nedeniyle kıtada mazlum halklar açlık ve sefalet çektiler. Bu halkları silahla sindiren inançsız anlayışın egemenliği yıkılacaktır. Allah onlara özledikleri kurtuluşu verecek. Tanrının kılıcı keskin ve şiddetlidir. Değişim keskin gelmektedir.
· İsrail, ABD ve Avrupa’ya egemen olan İslamafobi anlayışı bilerek yaratılmış ve medya yoluyla çeşitli örneklerle iyice insanların bilincine işlenmiş uydurma bir yalandır.
· Ortadoğu da ABD ve İsrail düşmanlığının artmaya başlamasında temel nedeni batının tutumudur. NATO askerlerinin bölge halkına olumsuz tavırları ve sivillere zarar vermesi tepkiyi daha da arttırmıştır. İşkenceler, tecavüzler, sivil halkların öldürülmesi, dini değerlerin ayaklar altına alınması ABD ve NATO askerlerine düşmanlığı iyice arttırmıştır. Bölge halkının dini ve temel değerlerine saygı duyulmaması ve tüm halkı düşman olarak görmeleri neticesinde yaşanan tüm olaylar Ortadoğu’ya haçlı zihniyetinin ne amaçla geldiğini ortaya koymaktadır. ABD ve NATO’nun Irak Afganistan, Pakistan Filistin Lübnan gibi ülkelerde uyguladığı savaş ve stratejiler bölge halkına rahatsızlık vermişti. Bu saldırıların hiçbir mantıklı açıklaması, haklılığı yoktur. Uydurma bahanelerle uluslara saldıranlar silahlı üstünlüğün verdiği güçle taşkınlık etmişlerdir.
· Yeryüzünde inananları hem maddi hem de manevi açıdan yıpratmak istediler. Dini değerleri ayaklar altına aldılar. Kutsallara saldırdılar. İnsani değerleri yıkmaya çalıştılar. İnananları ezdiler. Sömürdükleri yerlere kaosu yaydılar. Sudan, Kenya, Etiyopya, Darfur, Afganistan, Pakistan Daha pek çok yerde düzeni bozdular. Sonra fuhuş, tecavüzler, hırsızlık, köle ticareti, organ ticareti, silahlarla yaşam, teneke evler, adaletsizlikler, kanunsuzluklar her yeri kaplamıştı. Kötü düzeni yaratanlar kazançları için bu düzeni kurdular ve insanların ölümlerine neden oldular.
· ABD ve İsrail, diplomatların çoğunu Ortadoğu’ya ajan olarak gönderdi. Bozgunculuğu ve kaosu organize ettiler. İnananları geri toplum ve aşağılık halklar olarak gördüler. Dünyayı tercih edenler zulüm üzerinden kazanmayı üstünlük ve asillik saydılar. Halbuki paylaşmak ve barışa sahip çıkmak asillikti. Bölgede inançsızlar krallığını fazla sürdüremezdi. Çünkü yalan üzerinden siyaset, istikrarsızlık ve kaos fazla sürmezdi.
· Ortadoğu’da tüm dikta yönetimler dışarıdan destekliydi. Zalim devletlerle bağlantılıydı. Bu güçlü egemen devletler kendilerine hizmet edenlerle işbirliği yaptılar. Ortadoğu da ki bu yönetimler halka baskı yaparak yaşıyorlardı. Bağlı oldukları devletlerden silah alıyorlardı ve böylece sömürgecilik birkaç yüzyıl yaşadı. Bu güçlü devletler küçükleri sömürürdü, sömürülen küçük devletleri yönetenler de onlara kulluk ederlerdi. Yalakalık yaparak ayakta duruyorlardı. Silahlarla kendi askeri cuntalarını kurdular ve inanan mazlum halkı sindirdiler. Son yıllarda inananlar hep katledildi. Hakları yenildi. Hapse konuldu, sürgüne gönderildi, öldürüldü. İnançsızlar inanan halkı sindirdiler ve zorla bastırdılar.
· Arap baharı ve küresel bahar yaşanmaya başladı. Herkes kendi sömürgesini düşünüyor. Kimse insanlığı ve ezilen mazlumları düşünmüyor. Yönetimler ucuza yaptığı anlaşmaları düşünüyor. Petrol, doğalgaz, enerji, silah satışı anlaşmaları bozuk yönetimlerin birinci önceliğidir. Sömürü yönetimler çoğunluk olan mazlum halkı yıllarca ezdiler. Rabbe inanmayanlar dünyaya sahip olma derdindeydiler. Zevklerine düşkün olan ve sürekli kazanmayı isteyenler insanlığı hiç düşünmediler. Yıllarca ezilen inananlar, özgürlük ve eşitlik mücadelesi vermekteler. Egemenler kazançlarından ve kurdukları bu işleyen düzenden saltanatlarını sürdüklerinden insanlığı, mazlumu, yoksulu düşünen hiç yoktu. İnsan hakları üzerinden siyaset yapıyorlardı. İnsanlığa zulmedenler sadece insan haklarını çıkarlarına kullanıyorlardı. Medya üzerinden halkı aldatıyorlardı. Artık sömürü devri bitti. Küreselleşen medya ve iletişimdeki hız onların yürüttükleri kargaşa siyasetini baltaladı. Eskisi gibi yalan söyleyip ulusları karıştıramayacaklar. Amaçlarına ulaşamayacaklar.
· Baskıcı yönetimler halkları oyaladılar. Uyuttular. Aldattılar. Sadece kendilerini düşündüler, kendilerine de cumhur dediler. Her ulusta böyleydi. Ta ki Rabbin kralı gelene kadar, çünkü Tanrı yeryüzündeki zulme dur demektedir. Türkiye, Mısır ve Libya bu bozguncu egemenliğinden kurtulan ilk ülkelerdendir. Bozguncuların egemenliğine en son da bu ülkeler girmişti. Bozgunculuğun en son çıkacağı ülkeler de İngiltere, Fransa, ABD ve Rusya’dır.
· Küresel haramiler her yeri sömürdüler. Yeryüzünün hazinelerini ve gelirlerini kendilerine akıttılar. Kardeşliği, insanları, fakirleri hiç düşünmediler. Onların zamanında yeryüzünde yokluk vardı. Yoksulluk, savaşlar, katliamlar, günahlar, suçlar, ölümler tavan yaptı. Zalimlerin egemenliğinde her şey düzensizdi. Çocukların, yaşlıların, kadınların, fakirlerin, dul ve yetimlerin hakları gözetilmedi.
· İnançsızlık rüzgarı, yayılmış ve küreselleşmiştir. Tüm devlet yönetimleri bozguncuların krallığına girmişti. Dünyada insan haklarını, evrensel değerleri, Tanrı’nın dinini sahiplenen bir otoritenin olmaması sonucu ortaya çıkan usulsüz, hukuksuz baskıcı ve sömürücü yönetim anlayışları dünyaya egemen olmuştu. Haksız kazançtan beslenen insan toplulukları ortaya çıkmıştı. Bunlar insanlığa zarar vermekteydi. Baskılar, katliamlar, kalabalık fakir halklar, savaşlar, büyük orta sınıf, ezilen ve açlık çekenler, kargaşa ve kaos ortamları dünyanın doğru bir anlayışla yönetilememesi sonucu oluşmuştu.
· Yeryüzünde silahlanma sonlandırılmalıdır. Ülkeler silah ve askeri güçlerini en aza indirgemelidir. Sadece sosyal güvenlik için polis gücü olmalıdır. Silahlanma yarışı ve güç gösterisi çılgınlığı insanlığa çok bedel ödetti. Gücü elinde tutan kibirlendi, haksız yere başkasının topraklarına ve hazinelerine göz dikti. Güçlü olanlar savaş psikolojisinde oldu. Savaş arayışında olanlar herkesi tehdit gördü. Biz güçlüyüz, bizim dediğimiz olur. Biz silahlar üretiriz. Kimse üretemez. Sadece bizden satın alabilirler deyip silah ticaretiyle büyük kazançlar sağlayanlar ulus yönetimlerini de kendilerine bağımlı kıldılar. Şeytan silahlanmayı severken Allah silahlanmadan nefret etti.
· Uluslar kendi menfaatlerini düşünerek komşu ülkelerine dahi düşmanlık beslediler. Uluslar, tehdit gördükleri komşularının muhaliflerini desteklediler. Silah desteği de dahil her türlü kirli plana destek verdiler. Komşu komşuyu düşman, kardeş kardeşi kötü gördü. Şeytanın egemenliğindeki yeryüzü çok karanlık dönem geçirdi.
· Dünyadaki bozuk küresel sistem değişmeye mecburdur. Kötü bir dünya düzeni vardır. İnsan sevgisi, kardeşlik anlayışı yeryüzünden zamanla kalktı. Düşmanlık ve menfaat anlayışı hakim olmuştu. Bu bozuk sistem haksızlıkları, yoksullukları, sosyal suçları tavan yaptırdı. İnsanlar öldürüldü. Artık kardeşlik ve esenlik çağı yaklaşmaktadır.
· Dünyada İslam hakimiyetinin geri geleceğinden korkan ve bunun üzerinde ayrımcılık yapan bir ideoloji vardır. İslam’ın ortaçağ gericiliği olduğuna inanan bu anlayış, islamı kötü, yobaz, bağnazlık, yozlaşmış, gericilik, barış karşıtı, demokratik olmayan bir sistem olarak kurguluyordu. Yeryüzüne egemen olmuş inançsızlar insan haklarını, barışı, adaleti, demokrasiyi, sevgiyi, hoşgörüyü, ilmi ve akılı sahiplenir ve kullanır olarak görünmüşler. Halbuki bu değerlerin hepsi İslam’da var olan temel değerlerdir. Dünyanın ardına düşen coğrafi keşiflerle bilindik topraklarda yerli halklara katliam yapan, halkı köleleştiren, para ve menfaat üzerine kurulu düzeni sağlayıp ardından da dinin temel değerlerini yani evrensel dine bir dönem sahiplenir gibi gözüken bozguncular vardı. İslam’ın yeryüzüne hakimiyetinden çok yeryüzünde kendi sömürülerinin sona ereceğinden ve saltanatlarının yıkılacağından korkmaktadırlar. Tanrı’nın dini evrensel değerlere sahip çıkmasına rağmen bunu kabullenmezler hem de inanmazlar.
· Arap baharıyla başlayan süreç yeryüzünde inançsızların egemenliğinin yıkılıp tekrar inananların egemenliğine geçiş sürecinin başlangıcıdır. ABD ve Avrupa bir bir sömürgelerini kaybediyor. Küresel bozguncular, Ortadoğu ve dünya hakimiyetini kaybediyorlar. Bu kaybediş onları kaygılandırıyor. Bu nedenle İran’a hemen saldırmak için acele edecekler. Amaçları bölgeyi istikrarsızlaştırmaktır. Çünkü zulmedenler ancak istikrarsız ortamdan kazanç sağlarlar.
· ABD ve İsrail’in bozguncu ve baskıcı egemenliği zamanla Mısır’daki Mübarek rejimini, Libya’daki Kaddafi, Suriye’deki Esad rejimini doğurdu. Dünya’ya egemen G-7 ülkeleri Esad’ın zalim olduğunu ve halkı katlettiğini söyleyemediler. Esad’ı dolaylı yoldan desteklediler, gözlemciler göndererek algıyı değiştirmeye ve unutturmaya çalıştılar. İnsanları oyaladılar. Çünkü kendilerine hizmet eden ve kazanç sağladıkları Esad’a sahip çıktılar. Değişimi geçici olarak tıkadılar ve bir domino taşını tuttular. Ama bu değişim engellenemeyecektir. Çünkü savaş ve baskıyla bu değişim engellenemez. Esad halkı sömürürdü. ABD yi yöneten güçler Suriye için ‘BM ve NATO ile müdahale etmeyelim. Bölgeyi kaderine bırakalım. Bölge iyice karışsın. Türkiye’nin sabrı iyice bitsin. Belki birbirlerine girerler.’ hesapları yapıyorlar. ABD medyalarında Suriye için yapılan programlarda da dolaylı olarak müdahale etmeyelim ABD’nin çıkarlarına olmaz anlayışı var. Desteklersek inanan halkın tarafında oluruz. ‘Türkiye, Hamas, Hizbullah, Mısır gibi düşman anlayışların tarafında olamayız.’ düşüncesi var. Bu nedenle ne Suriye’deki şiddeti inkar edebiliyorlar ne de Suriye’li muhaliflere destek verebiliyorlar. İnsan hakları savunucuları meğer menfaat şebekesiymiş. Katar, Yemen ve S.Arabistan hükümetleri hala ABD ve İsrail’e hizmet ediyor. Bu ülkelerde değişim arkadan ve keskin gelecektir.
· Dünyayı yöneten eski egemenler krizlerle, afetlerle uğraşmaktan ve Arap baharıyla bağlantılarının kopmasından dolayı tüm bu küresel güçlerini kaybedecekler. Yeryüzünde bozguncuların bağları koparken inananların hakimiyeti oluşmaktadır. Yeryüzünde bir kez daha şeytanın krallığı yıkılmaktadır.
· Tunus’ta geç bir çocuğun kendini yakmasıyla başlayan ilk hareket Deccal’in egemenliğine ve kurduğu bozuk düzene karşı bir bıtkınlık ve başkaldırıdır. Bir uyanış başlangıcıdır. Tunus’la başlayan Arap baharı dünyada kurulan maddeci ve menfaatçi yaşam kuralına karşıdır. Tunus’ta çok genç üniversite mezunu olmasına okuma oranı yüksek olmasına karşın iş bulamayan seyyar satıcılık yapan diplomalı gençlerle doluydu. Yıllarca büyümeyen ve sömürülen Tunus’ta zalimlerin dünya egemenliğine ilk başkaldırısı kaçınılmazdı.
· Doğruluk yalanla savaş etmeye başlar. İyilik kötülüğe başkaldırıyor. Dünya var oldu olalı iyilikle kötülük savaş eder. Değişen zaman döngülerinde bazen iyilik yeryüzüne hakim olurken bazen kötülük yeryüzüne hakim olur. İşte tam bu dönemde kötülük devrinin sonunda Tunus isyanıyla kötülerin egemenliği yıkılmaya başlar. İyilik krallığı yavaş yavaş kurulmaya başlar. Gelecekte daha belirgin olaylarla karşılaşacağımız kaçınılmazdır.
· Allah dünyanın kaderini mehdi’nin gelişine uygun kılmıştır. Yaşam tarihinde iyi ile kötünün savaşı vardır. İnsanoğlu bu savaşı üzerinde hisseder. Belirli dönemlerle yeryüzünde önemli devirler yaşanır. Dünya hayatı, tanrısal ve gerçek bir yargı taşımaktadır. Sonuçta Allah’a itaat ve iyiliğin tercih edilmesi kurtuluşun tek çaresidir. Yeryüzünü ve alemleri organize eden mutlak güç ve kudret sahibi adil ve şefkatli bir tanrının varlığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
· Küresel dengeler değişecek. Gelişmiş ülkeler ve küresel egemenler konumlarını kaybedecektir. G-7 nin yerini G-20 almış durumdadır. Suriye üzerinden ayrışmalar ve kutuplaşmalar oldu. Çin, ABD, Japonya, Fransa, Rusya, İsrail ve Ortadoğu da sıkıntılar yaşanacaktır. Büyük siyasi çalkantılar olacak. Lokal, ulusal ve bölgesel savaşlar olacaktır.
· Dünyayı yöneten küresel güçlere boyun eğen yönetimler zalimin zulmüne dur diyememiştir. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı kaybetmiştir. Bu mantık dünyayı kötü bir hale getirdi. Zalimin zulmüne dur demeyen bir gün mutlaka zulme uğrayacaktır. Zulme ses çıkarmayan, zulme ortak olmaktadır. Küresel bozgunculara dur demeyenler onlara kulluk ettiler. Böylece zalimlerin egemenliği hem sürdü hem de büyüdü. İnsanlar kötü sistemden zarar gördüler.
· Arap baharında değişim ve dönüşüm sancılı ve sıkıntılı bir şekilde devam edecektir. Sıkıntılar gün geçtikçe kronikleşecektir. Zalimlerin ardındakilerle mazlumlar mücadelesi devam edecektir. Ta ki bir noktaya kadar, O nokta Allah’ın yeryüzüne müdahalesidir.
· Suriye’de çözümü tıkayanlar bilsinler ki hiçbir yönetim halkına karşı savaşarak ayakta kalamaz. Varlıklarını şiddetle sürdürmeye çalışanlar kaybedeceklerdir. Halkın nazarında adil olmayan kaybeder. Yönetenlerle yönetilenlerin arasındaki büyük uçurum sömürme ve kibirden ileri gelmektedir.
· Bilgiye ve güce sahip olanlar büyüklendiler. Gelişmiş ülkeler gelişmemiş ülkeleri hem sömürdüler hem de sindirdiler. Savaşlar çıkaran bozgunculuk yapan anlayış sadece kendi konumunu korudu. Saltanatlarını sürdüler.
· Dünya böylesine barış çabasını, hoşgörüyü, insan odaklı hareketi özlemiştir. Rabbin kralı ve çizdiği rol dünyanın içinde bulunduğu buhrandan çıkış için bir modeldir.
· Başbakan Erdoğan ülkenin ve bölgenin güvenliğine yönelik iyi ve yapıcı adımlar atıyor. Taraflar arasındaki sorunları gidermek için her türlü çalışmalar yapıyor. Mezhep kavgalarını engellemek için toplantılar gerçekleştiriliyor. Irak’ta Libya’da ve Mısır’da Türkiye’nin olumlu çalışmalarını izliyoruz. Elçiliklerle beraber dış politikada hızlı süreçler işliyor. Dış politikada Davutoğlu rüzgarı esiyor. Barışçıl yapıcı ve etkili çalışmalarda bulunuyor.
· Irak’ın istikrarı Türkiye için çok önemlidir. Irak’ın bütünlüğü konusunda önemli çabalar sarf eden Türkiye, bölgesinde huzur istiyor. Geçtiğimiz hafta Irak eski başbakanı Allavi Başbakan Erdoğan’la görüştü. Daha önce Irak başbakanı Maliki ile iç işlerimize karışıyor diye bir gerilim yaşanmıştı. Başbakan da Irak’ın birliği ve istikrarı için mezhep kavgalarının önüne geçileceğini ve bunun için her türlü çalışmaların yapılacağını ve gerekli uyarılarda bulunulacağını söylemişti. Irakta iç çatışmanın engellenmesi ve iç huzurun sağlanması yönündeki çalışmalara devam edileceğini bildirmişti.
· Libya’da Suriye’de, Irak’ta insanlık adına hareket eden hükümet liderleri yok. Hepsi menfaat adına kendi çıkarlarına hizmet ediyorlardı. Vesayetçi anlayış, demokrasiye direnmektedir. Bölgede ve dünyada demokrasi ve adalet yoktu. Özgürlük ve insan hakları engellenmişti. Gücü elinde tutanlar zorbalık ve fırsatçılık yapıyordu. Dünyadaki bu kötü düzen bir türlü değişmiyordu. Arap baharıyla başlayan süreçte zalimlerin saltanatı kalkıyor bölgeye demokrasi ve cumhuriyet geliyordu.
· Arap baharıyla doğan yenilik akımını sindirmek istiyorlar. Bölgede büyüyen ve küresel bir aktör olan Türkiye’nin istikrarını bozmak için bölgeyi karıştırmak istiyorlar.
· Arap baharıyla başlayan ve tüm dünyaya hızla yayılan uyanış ve başkaldırı iyice sertleşebilir. Yıllarca süren zalimlerin egemenliğindeki dünya da mazlumların ezilmişliği çanlarına tak etmişti. Böyle devam ederse İsrail ve ABD temsilciliklerine karargahlarına tepkiler hızla artacaktır.
· Zorba yönetimlere karşı ayaklanmalar Arap baharıyla başladı. Dünya egemenliğini yöneten ABD ve İsrail yönetimlerine karşı bir tepki ortaya çıktı. İnançsız anlayışın; baskı, zulüm, bozgunculuk ve savaşla yürüttükleri siyaset yıkılacaktır. Zulme başkaldıranlar insanlığa yönelik tüm katliamlara ve kötü düzene karşı tek vücut olacaklar. Küresel ayaklanmalar karanlık düzene başkaldırının kaçınılmaz sonucudur.
· Savaş politikalarıyla ayakta duran ülkelerin en başında ABD ve İsrail gelmektedir. Silah satışı ve bölge yeraltı zenginliklerini işletmeleriyle emperyalist bir yaklaşımla sömürü yaptılar. İstikrarsız ortamdan beslenen ABD, İsrail ile paslaşmalı bir oyun kurmuşlar ve bu oyunu küresel medya ile iyi oynuyorlar. Uluslar arası kamuoyunda bir savaş haklılığı bilinci oluşturmaya çalışıyorlar. İran’a savaş planlıyorlar. Irak ve Afganistan’da olduğu gibi uluslar bu oyuna gelmeyecektir. Türkiye ve Rusya, İran’a askeri müdahaleye her zaman karşı olduğunu yinelemektedir. Ukrayna’ya füze kalkanı yerleştiren ABD Rusya’dan büyük tepki almıştı. İran’a saldırılması durumunda ABD ve Rusya merkezli bloklaşmalar görülecektir. Bu kutuplaşmalar denizlerde, havadan ve karadan bir takım küçük saldırıları getirecektir. Bazen füze atımları ve denemeleri birtakım gözdağı veren tatbikatlar görülebilecektir.
· Türkiye, Van Münit ve Mavi Marmara’nın ardından İsrail’in uyduruk bahanelerle İran’a savaş açmasına sert tepki verebilir. İran’a saldırı olursa bölge aktörü Türkiye çok güçlü bir şekilde ortaya çıkabilir. Bölgede ve küresel arenada büyük destek alır.
· Türkiye küresel vicdanın sesi olmuştur. Mısır, Libya, Irak, Suriye ve İran gibi pek çok ulus ve sorun için hep insanlık ve barış için çabalamıştır. Tarafsız, çıkar kaygısından uzak, tamamen insaniyet penceresinden bakarak hareket etmektedir. Bölgesinde savaş istemeyen Türkiye Ortadoğu’da düzenin sağlanması için çok etkin çabalar verdiği bir gerçektir.
· Dünya demokratikleşmedikçe ve içi hukukla dolmadıkça, yargı ve medya bağımsızlaşmadıkça; zulüm, gerginlikler ve bozuk düzen sürmeye devam edecektir.
· Ortadoğu’da cuntacı rejimler yıkılırken zulümlerden iyice bunalmış halkların devrimleri gerçekleşmektedir. Küresel vesayetçiler saltanatları için hala mücadele vermektedirler. Artık kapitalizm tıkandı. Yeni bir dünya kurulacak. Yeni düzen iyi bir sistemle yönetilecek. Yeni bir vesayetin doğmayacağı yasaların üstünlüğüyle yönetilen adil bir sistem ortaya çıkacak. Adem-i merkeziyetçilikle esenlik çağı yaşanacak. Ezilen ve sömürülen milyarlarca insan üretmeye başlayacak. Müthiş bir bereket, alışveriş ve esenlik çağı yaşanacak. Uluslarda bu üretimler müthiş bir bereketi getirecek. Dünyayı yöneten şeytan’ın uygarlığı yıkılacak Ve Tanrı’nın uygarlığı kurulacak.
· Bozgunculuk ve zulüm üzerinden kazanan egemenler dünyaya sahip oldukları onca nimetlerden vazgeçmeyecekler. Çünkü onlar dünya için mücadele ederlerdi. Taşkınlık ediyorlar. İnananları öldürmek istiyorlar. İllaki Tanrının sopasını mı istiyorlar. Rabbin insanlığa müdahalesi kaçınılmaz oluyor. Doğal afetlerin yoğunlaşarak artması Rabbin keskin müdahalesinin yaklaştığının göstergesidir.
· Dünyayı yöneten kötü düşünce kendisini gizlemektedir. Türkiye’nin Ortadoğu’da barışçıl çalışmalarını destekleyerek beraber hareket ediyormuş imajı veriyorlar. Değişimi yönetmek istiyorlar. Diğer yandan Suriye konusunda hiçbir adım atmayan, AB daimi üyelerin kararlarına uyarak sahip olduğu eski düzeni korumaya çalışan ABD görmekteyiz. Yakında çıkarcıların gerçek niyetleri ortaya çıkacaktır.
· Dünyada küresel bir devlet vardı. Bu küresel devletin kamu kurumları vardı. Yasaması, yürütmesi ve yargısı vardı. BM küresel meclisti. Askeri gücü NATO idi. Ancak bu küresel kurumlara insanlığa zarar veren ‘Ergenekoncu yapı’ egemen olmuştu. Menfaat odaklı hareket edenler yeryüzüne egemendi. Bozgunculuktan kazananların birlikteliği vardı. Küresel kaynakları kendine akıtan anlayışın dünyayı sahiplenmesiyle oluşan hırs insanlara zulmetmiştir. Kendilerini doğrulardan sanan yalan üzerinden krallıklarını sürdüren şeytanın kurduğu kötü düzen yeryüzüne hakim olmuştur. Bu küresel devletin anlayışı değişmelidir. Rabbin kralı insanların sivil devrimini başlatmıştır. Doğruluk ve adalet anlayışıyla yeryüzüne yerleşecek ve insanlar arasına barış tesis edilecektir. Dünyayı istikrara kavuşturacak kral gelmiştir. Bu kral insanlığın ve Tanrı’nın hizmetkarıdır.
· BM, dünyayı yöneten bozguncuların meclisi oldu. Demokratik olmayan yapısıyla tam bir vesayet birlikteliğiydi. Küresel patronlar çıkarları doğrultusunda karar aldırtırlardı. BM yi yöneten ve yönlendiren anlayış insanlığa düşmandı. BM’nin askeri gücü olan NATO insanlık adına hareket eder olmaktan çıkmıştı. Küresel güvenlik gücü olmak yerine Irak’a, Afganistan’a, Pakistan’a haçlı zihniyetiyle saldırmışlardı. İnananlara düşmanlık anlayışıyla hareket eden cani askerler vicdansızca insan öldürüyorlardı.
· Küresel yolsuzluğu yapanlar ve küresel sömürgeciler, inananların haklarına mallarına ve canlarına kasıt ettiler.
· Türkiye, küresel cumhuriyeti bozguncuların sahiplenmesinden kurtardı. İnsanlığa hizmet ettiklerini iddia edenler savaşlarla ayakta kalıyordu. Onların sömürü imparatorluğunu herkes açıkça görmüştür.
· ABD, Fransa, İsrail ve İngiltere gibi ülkelerin yönetimlerinden Türkiye’ye eleştiriler yöneltilmektedir. Türkiye’yi kötülemektedirler. Köşe yazarları, gazeteler ve manşetlerle Türkiye için olumsuz propaganda yapmaktadırlar. Türkiye’nin barışçıl, iyi ve olumlu çalışmaları zalim egemenlerin hoşuna gitmiyor. Sahip olduklarını ve dünya egemenliğini kaybetmekten korkuyorlar.
· Artık iletişim çağında yaşıyoruz. Hiçbir şey gizli kalmıyor. Yalan üzerinden yapmacık uydurma haberler yapılamıyor. Herkes, her şeyi anında duyabiliyor. İnsanlar uyandı. Gerçeklerle yalanları rahatça ayırt edebiliyorlar. Doğruluk ve gerçekler insanlığı hedefe götürmektedir.
· İnsanlığa sahip çıkan anlayış Allah’ın taraftarlarının anlayışıdır. Barışı, adaleti ve doğruluğu arayan anlayış Allah’ın taraftarlarının isteğidir. Yalana ve kuru inada başvuranlar gerçekleri kabul etmezken, menfaatleri için şeytanın tarafında olmuşlardır.
· Öyle bir çağa giriyoruz ki ne silahlar ne de güçlü olmak kazandıracaktır. Bu çağ doğruluk ve adalet çağıdır. Hakkı söyleyenlerin lider olduğu çağdır. Barış ve kardeşliğin çağıdır. Düşmanlığın bitirildiği dostluğun geldiği çağdır.
· Ülkeleri sömüren egemenler sadece kendi menfaatlerini düşündüler. Bu nedenle ülkelerin büyümesini ve tüm halkların refahını düşünmediler. Bu nedenle Adil ve paylaşımcı bir sisteme karşı çıktılar.
· Dünyada sadece kendi menfaatlerini düşünenlerle tüm insanlığın menfaatini düşünenler arasında bir mücadele vardır. Bu nedenle ülkemiz büyüsün, refahımız artsın, işsizlik azalsın zihniyetini taşıyanlarla benim cebime pek bir şey girmiyor deyip bencillik ederek insani değerlerle savaş eden çıkarcı ve inançsız anlayış vardır.
· Dünyada büyük Türkiye algısı başlamıştır. Kurtarıcı ülke ve adalet merkezi ortaya çıkmaktadır. İnsanlığa sahip çıkan ve barışı dile getiren haliyle dünyada eski düzene karşı bir güç olarak görülmektedir. Türkiye, mazlumlara yardım eden, arabuluculuk yapan, birleştirici bir rolle olumlu çalışmalar yapmaktadır. Dünya gerçekleri fark ediyor. Küresel bir farkındalık ile değişim yaşanıyor. Bu değişimler eskiye sahip vesayetçilerin ve kötü düzenden beslenenlerin hoşuna gitmiyor. Türkiye ve dünyada mazlumlar sürekli saldırıya uğrayacaklardır. Çünkü zalim egemenler kazançlarını bırakmak istemiyorlar. Dünyada mazlumlara karşı resmi veya gayri resmi saldırı hali artarak devam edecektir. Egemenlerin yaşattığı terörler bir yere kadardır. Ta ki Allah yeryüzüne müdahale edene kadar.
· Yeryüzünde her zaman bir yönetim merkezi olmuştur. Sürekli değişen bu merkezler tanrının kararıyla değişir. Diğer uluslar o merkezin eyaletleri gibidir. Merkez iyi odlumu dünyada düzen iyi olur ve barış olur. Merkez kötü oldu mu düzen bozuk olur ve savaş yılları yaşanır. Dünyada sosyal yaşamı merkezin yönetim stratejisi belirler. İyilik tabanlı hareket eden merkez yeryüzüne iyiliği, kötülük tabanlı hareket eden merkez yeryüzüne kötülüğü yayar.
· Kuru inatla, zulmeden vesayetin ardında olanlar:. ‘Biz babalarımızı hangi yol üzerinde bulduysak onların ardından gideriz.’derler. Babaları doğru bir yolda olmadığı halde menfaatleri için hakka gelmeyenler şeytan’ın halkıdır.
· Dinle mücadele ederek siyaset yapanlar dinden uzaklaşmış zalimlerdir. Dini emirler, evrensel insani haklardı. Her din sosyal hayatı düzenleyen ve insanlığı koruyan tek tanrı dinleriydi. Onlar kendi uydurdukları dinle mücadele ettiler. Tüm dinler aynı iken ayrımcılık çıkartıp düşmanlık yaydılar. Kendi dinini övmek ve yaymakla başka dinlere zarar verenler din adına mücadele etmiyorlardır. Bunlar doğruluklarını değil ancak haksızlıklarını ve taşkınlıklarını sergilerler. Dinler hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan ilk kuru inadı yapan ayrılıkçıların ardından gidiyorlar. İlk kuru inadı yapanlar İsa v e Muhammet geldiğinde de peygamberliklerini reddetmişlerdi. Eski vesayetçiler her gelen doğrucu ve barışçı peygamberi reddettiler. Günümüzde de bilgisizce kuru inatlarıyla gerçeklerle ve Rabbin diniyle mücadele ediyorlar. İnandık deyip eski peygamberi destekleyenler sonraki peygambere düşman oldular. Doğru yoldan sapanlar inanç çizgisinden ayrılıp menfaat odaklı şeytanın dinine tabi oldu.
· Ulusları karıştırmayı, birbirine düşman etmeyi, insanların huzurlarını bozmayı iş edinerek kazananlar kahrolsun. İnsanları birbirine düşürmeye çalışsalar da bunu uzun süre devam ettiremezler. Bu yalancılık ve aldatmaca sürekli devam edemeyecektir.
· Küresel egemenlerden aldığı yetkiyle çevresine zulmeden taraftar yönetimler artık bir bir devrilmektedir. Petrol ve silah anlaşmaları yapan ülkeler, küresel egemenlere bağlı kaldılar. Kötü yönetimler, kendi hallerinde yaşayan zararsız mazlum halklara zulmettiler. Devlet yönetimlerine bozguncu ve hukuksuz anlayış egemendi. Kazançları kendi taraftarlarıyla paylaştılar. Onlara iş verdiler. Devletten faydalandılar. Halkı sömürerek kazandılar. Vesayet böylece oluştu.
· Yılarca hoşa gitmeyen şeylerin ve düşmanlıkların artarak şiddete dönüşmesi değişimin göstergesidir. Dünyada 1882, 1915, 1948, 1979 yıllarında belirgin değişimler oldu. Her seferinde dünya daha da karanlığa ve kargaşaya gömüldü. 2012 yılından sonra karanlıkta çıkış başlayacaktır.
· Yıllarca hoşa gitmeyen ve toplumun huzurunu bozacak davranışları öğütleyenler kötü bir sistem kurdular. Kadının bedenini açmasını isteyen ve örtünmeyi kötü gösteren anlayış toplumu bozmuştur. ‘Dürüst olursan aç kalırsın.’ Diyen zihniyet hukuksuzluğu yaydı. Haksızlığı ve yalanı sevenler kaybedecekler. Çünkü onların döneminde zulüm ve gözyaşı vardı. Tanrıya inanmayanlar dünya için kurdukları bu kötü düzenden sorgulanacaklar.
· Bütün peygamberlerin ümmetleri İbrahim’in dinine çıkar. İnsan hakları ve evrensel değerler yeryüzündeki tek dindir. Tüm dinler, tüm ırklar tek merkeze çıktığı halde bu düşmanlık nedendir. İnsanlık tek bir lisanda olsaydı kopukluk daha az olurdu. Lisanlar bile ayrılıklardan doğdu. Kırgınlıkların ardından karşı kültürü reddeden taraflar kopukluk olsun diye lisanları oluşturdular.
· Dünya’da uluslar param parça. Tam bir derebeylik dönemi yaşanıyor. Küresel bir krallık, insani haklara sahip çıkmakla barış ve adaletle sağlanacaktır. Beklenen Mehdi barış krallığını kuracak olan İsa’dır. Beklenen kurtarıcı Türkiye’dedir. Rabbin kralı Türkiye’nin başbakanıdır.
· Dünya hızlı bir değişim yaşıyor. 2012’nin 6.ayından sonra büyük krizler, sıkıntılar, siyasi çalkantılar ve virajlar göreceğiz. Doğal afetlerin tavan yaptığı döneme girmiş bulunuyoruz. Şu gerçek ki Allah dilediğini yapmaya muktedirdir.
· Dünya barışı Ortadoğu üzerinden sağlanacaktır. Dünya, İsrail taraftarlığı ve Türkiye taraftarlığı gibi iki kutuplu bir hale dönüşebilir. İsrail, İran‘a saldırmakla kim bilir belki de kendi sonunu hazırlayacaktır. Çünkü dünya kamuoyunda haklılığını ispat edemeyecektir
· Bozuk dünya düzenini kuranlar kendi tarihleriyle yüzleşecekler. Baskıyla yeryüzüne egemen olduklarını kabul edecekler. Ermeni soykırımı gibi karşı tepkilerle kendi kirli tarihlerini ört bas edemeyecekler. İnsanlığa uyguladıkları soykırımı kabul etmeseler de gerçekler açıkça bilinmektedir.
· Dünyada demokrasinin adı vardı, kendi yoktu. Her yerden barış sözcükleri yükseliyor ancak sürekli savaşlar oluyordu. İnsan haklarına sahip çıkıyoruz diyenler diğer taraftan baskı kuruyor ve insan öldürüyorlardı. İnanan mazlumların başkaldırısı, büyük halk devrimleri kaçınılmaz olmuştur. Yıllarca baskı altındaki insanlar elbette bir gün patlayacaklardı. Ortadoğu ve dünya demokrasinin tadını alacak ve bu esenliği hiç bırakmayacak.
· Yeni Ortadoğu ve yenidünyanın inşası; özgürlük, eşitlik, demokrasi ve barışla mümkün olacaktır. Doğruluğun ve barışın karşındakiler kaybedecekler. İnsana hizmetin karşısındaki her muhalif güç dağılıp yok olacaktır.
· "Bizim kararlarımızda her zaman Türkiye'nin sesi sözü hissediliyor" diyen Rasmussen, NATO'nun dünya güvenliği açısından en iyi sigorta poliçesi olduğunu söyledi. Halbuki NATO güvenirliğini yitirdi. NATO kararları ve NATO askerlerinin yaptıkları hiç de insancıl değildi. NATO askerleri kuran yaktı. Zevk için Irak’ta insan öldürmüştü. Afganistan ve Pakistan’da insancıl değil haçlı birliği gibi hareket etmişti. NATO dünya devlerinin çıkarlarına hizmet etti. Dünyanın eski egemenleri yıllarca işledikleri küresel zulümden dolayı insanların ayaklanmasına sebep olmuştur. Ortadoğu'daki insanlar, artık seslerini duyurup hak talep etmeye başladıklar. Arap Baharı devam ettikçe Türkiye'nin liderliği daha da önem kazanacaktır. Çünkü Türkiye hayati bir önem taşımaktadır ve NATO'nun da hayati bir üyesidir.
· Dünyanın jandarmasıyım diyen ABD aslında barış elçiliğiyle ve insan haklarının savunuculuğuyla üstlendiği liderliğini 1950’lerde ilan etmişti. ABD küresel düzeni, barışı ve adaleti sağladığını söylüyordu. Durum hiç de öyle değildi. İnsani değerler üzerinden uluslara baskı kuruyordu. Ardından soğuk savaş dönemi ve hızla silahlanma süreci yaşandı. 11 Eylül ve ardından yaşananlar Ortadoğu’yu savaş alanına çevirdi. Ardından karışık ve kaos dönemi yaşanıyordu. Mazlumlar başkaldırdı. Yeni bir küresel düzene ihtiyaç olduğu açıkça anlaşılıyordu. Barışçıl ve adil bir küresel düzeni insanlar özlemişti.
· Dünya da güven ve istikrar olmayınca küresel kriz baş gösterdi. Yeni bir dünya düzenine ihtiyaç olduğu dünya da son yaşanılanlardan sonra açıkça anlaşılıyor. Savaşların olmadığı, insanlığa sahip çıkan, güvenin olduğu, barış dolu bir dünya özlemi çekilmektedir.
· Peygambere kötü karikatürler yakıştırmalar, dine ve Peygambere hakaret içeren filmlerin gösterilmesi, Kuran yakma girişimleri, dini emirlerle (başörtüsü ve helal etle) mücadele etmeleri din düşmanlığını ve bilinçaltlarındaki kini göstermektedir. 11 eylül ile Ortadoğu’ya savaş birlikteliği tasarlayanlar İslam düşmanlığı yapmıştır.
· Dünyada ABD, Fransa ve İngiltere temsilciliklerine saldırılar artacak. Dünya egemenleri kurdukları bozuk düzene karşı halk ayaklanmalarını durduramayacaktır. Ülkeler kendi içlerinde karışacaklar. Herkes kendi hasımlarıyla kavga etmeye başlayacak. Ekonomik kriz durumları daha da derinleştirecektir. Önce pek çok yerde bölünmeler olacak. Sonra küresel bir atmosfer yaşandığından küresel bir birliktelik görülecek.
· ABD ve Avrupa krizle boğuşuyor. Arap baharıyla Ortadoğu da bir uyanış başladı. Batı gerileme dönemine girerken doğu yükseliş dönemine girdi. Eski baskıcı rejimler bir bir yıkılıyor.
· Son dönemlerde dünyada yaşanan değişimlere olumlu katkı veren Türkiye’nin sivrildiği görüldü. Türkiye’nin barışçıl çalışmaları ve olumlu çözümleri Türkiye’yi ön plana çıkardı. Dünyanın jandarma görevini Türkiye üstlenmiş gibi görünüyor. ABD, dünyadaki yöneticilik egemenliğini Türkiye’ye kaptırmış durumdadır. Türkiye güven vermesinden dolayı itibar görüyor. Ortadoğu’da, Afrika’da, Balkanlarda, Kafkaslarda, Türkiye sevgisi başladı. Türkiye bölgesinde ve dünyada nüfuzunu güçlendirdi.
· Arap baharı ve Ortadoğu da yaşananlar Türkiye’yi olumsuz etkiliyor diye seviniyorlar.
· Ortadoğu da hatta ABD ve Avrupa da dahil tüm dünyada kaos sürüyor. Bozguncuların kurduğu sistem çöktü. Paraya sahip olma ideolojisinin yeryüzüne hakim olmasıyla ekonomik ve sosyal sistem işleyişinde bozukluk oluştu ve kötü sistem yaşayabileceği en uzun dönemini yaşadı artık sona gelindi. Dünyaya daha fazla adalet eşitlik ve özgürlük gereklidir. Çok az zengin ve çok fazla yoksul var. Zenginler zulmediyor. Mazlumlar sömürülüyor.
· 1910’larda birinci dünya savaşı döneminde yaşananların tam tersi olaylar yaşanmaya başladı. Bir zamanlar Doğu merkezli Osmanlı dünyayı yönetiyordu. Osmanlı barış ve adalet sancağını taşıyordu. Avrupa o dönemlerde ortaçağın karanlığında çok geri idi. Zamanla yeryüzü inanmayanların egemenliğine geçti. Şimdi ABD ve Avrupa çöküyor. Yükselen Ortadoğu da sivrilen Türkiye var. Ve dünya yeni bir çağa giriş yapıyor.
· Farklılıkların zenginliği ile kurulan kültürel birliktelik geleceği daha iyi şekillendirecektir. Türkiye’nin öne çıkması doğruluk ve barış sancağını taşımasıyla gerçekleşmektedir. Türkiye, küresel arenada rol model olarak ortaya çıktığı gibi yönlendirici ve yönetme gücü de elde etmiştir.
· Yalan üzerinden savaş siyaseti yapanların krallığı kısa sürüyor. Doğruluk üzerinden barış siyaseti yapanların dönemi gelmiştir. Şu gerçek ki Dünya da dengeler değişiyor. ABD ve Avrupa Ortadoğu da hakimiyetini kaybederken kendi dertleriyle de baş edemiyorlar. Birtakım sıkıntılarla ve krizle boğuşuyorlar.
· Ortadoğu da baskıcı yönetimler altında ezilmiş mazlum halklar özgürlük mücadelesini başlattılar. Petrol kuyularını sömürgeci ülkelere ucuza pazarlayan yandaş yönetimler halkı ezdiler. Ülkenin kaynaklarını kendilerine akıtan cunta destekli baskıcı yönetimler devriliyor.
· Güçlünün zayıfı ezdiği dönem bitmektedir. Gelişmiş silahlarla mazlumları öldürenlerin zorbalığı son bulmaktadır.
· Küresel bir çağda yaşıyoruz. Herkesin her şeyden etkilendiği bir dönemdeyiz. İçine kapanık ülkeler ve kapalı rejimler dahi dünyaya duyarsız kalamıyor. Küresel medya tekelden kurtuldu. Gerçeklerden tüm insanlar, anında haberdar oluyor. Yaşananlar insanları doğru yola götürmektedir.
· Dünya müthiş bir dönemden geçiyor. Sanki geleceğin tarihini bugünkü yaşananlar yazacak. Görünen şu ki bir tarihsel değişim yaşanıyor. Bu değişim insanlık ve dünya için huzuru getirecektir.
· Arap baharı yeni bir dünya düzeninin kurulacağı sinyalini verdi. Kurumlar, insanlar ve ülkeler evriliyor. Anlayışlar değişiyor ve gerçekler iyice açığa çıkıyor. Yeni ve adil bir dünya düzeni ancak Rabbin kralıyla mümkün olacaktır.
· Yeryüzünde insanlar ikiye ayrılmış ve tam bir tezatlık içindeydiler. Her iki taraf kendilerini inanan ve tanrının tarafında ilan ederlerdi. Gelişmiş ülkeler, kendilerini tanrının inanan halkı olarak nitelerlerdi. Gelişmemiş ülkelere ve Ortadoğu’yu kafir olarak görür ve onlara savaş siyaseti uygulanırdı. Acaba doğudakiler mi gog magog’du, yoksa batıdakiler mi gog magog’du. Kendilerini Tanrı’nın İsrail halkı sanan batılılar Peyganberlerin beyaz bayrağı olan barışı hiç kullanmadılar. 11 Eylülle oluşturdukları küresel haçlı zihniyeti ne kadar doğruydu. Doğudakiler, batının zülmundan dolayı Tanrı’ya dua ederlerdi. Batıdakiler de Tanrı’nın dinini yeryüzüne egemen kılmak için çalışırdı. Şunu iyi bilelim ki saldıran ve şiddet kullanan daima şeytandır. Allah’ın taraftarlarıyla Şeytan’ın taraftarları yeryüzünde mücadelesini son devirde en şiddetli haliyle sürdürmüştür. Ancak kim Tanrının tarafında onuda yeryüzünde gizli iş çevirenlerin hileleri ortaya çıktığında anlaşılacaktır. Artık gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.
· Ortadoğu ve Afrika halkları Türkiye’ye destek veriyor ve Osmanlı yeniden doğuyor.
· Türkiye lider bir ülke olmuştur. Arap halklarının ardından küreselleşen devrimler göreceğiz. İsrail’in öncülüğünde bozgunculuk pasifleşecektir. Yeryüzündeki kötü düzen bitmektedir.
· 2012’yi zafer yılı ilan eden İsrail anlayışı büyük bir hezimete uğrayacaktır.
· Değişime direnen küresel statükocular artık dünyanın eski sahipleridir. Adaletsizdiler ve eşitliğe karşı çıkmışlardı. Artık mazlumların şahlanışı yaşanmaktadır.
· İnsanlığın çıkarını düşünen vesayetçiler tarafından reddedilir. Recep Tayyip Erdoğan’da vesayetçiler tarafından reddedilecektir. Tanrı Onunla beraberdir.. Mazlumlara gelen küresel demokrasiye sırf saltanatları için karşı çıktılar. Vesayetçiler insan haklarını, evrensel değerleri ve demokrasiyi kendi çıkarları doğrultusunda yorumluyordu. Ve bu değerleri kendileri açısından kullanıyorlardı.
· Dünyada iyi yöndeki değişimi göremeyenler eski düzenden nemalananlardır. Değişime direnenler inat hastalığına saplanmışlar. Sırf kıskançlıklarından dolayı İsa’yı reddettiler. Şeytan’da hileleri üzerinden kurduğu düzene sahip çıkmıştı. Ve Tanrıya karşı kuru inat etmişti.
· Küresel vesayetçiler, Küresel krizin, Arap baharının, yükselen Türkiye’nin sonucunda değişen dünyayı durdurmaya çalışacaklar. Değişimin sebebi ve yönlendiricisi olarak gördükleri Türkiye’ye saldırma kararı alacaklar. Ancak bu onların son kararı olacaktır. Çünkü Allah inananların tarafındadır.
· İnananlar birlik ve beraberlik içinde doğruluk barış ve adalet mücadelesi verdikçe kimse inananları durduramayacaktır. Bir avuç insanın kararlı tutumu binlerce insanın temelsiz amacını yıkacaktır. Allah müminlerle beraberdir. Yükselen Türkiye’de inananların gücünü izleyenler bunu bir tehdit gibi görüp kötü plan hazırlıyorlar. İnançsızlar asla muvaffak olamayacaklar.
· Zalimlerin namütenahi doğal kaynakları var. Yıllarca sömürerek elde ettikleri sermayeleri var. Doğalgazı petrolü ve yeryüzünün hazineleri var. Kara paraları ve para siyaseti var. Her türlü silah, uyuşturucu ve insan ticareti gibi kötü kazançları var. Tüm haksız kazanç yollarını kendilerine iş edinenler kaybedecekler.
· İnançsızlar, dini kötülediler. Dini emirleri (İnsanlığın esenlik yöntemlerini) itibarsızlaştırdılar. Ceza yasalarını hafiflettiler. Cinselliği ön plana çıkardılar. Zenginliği ve hırsla kazanmayı yol edindiler. Allah’a ibadet yöntemlerini yobaz ve gericilik olarak nitelediler. İnananlarla dalga geçtiler. Rabbin yasalarının ayaklar altına alınması ahlaki çöküş getirmiştir. Yeryüzü günahlarla ve suçlarla doldu.
· İnananlarda Allah korkusu var. Zarar vermekten ve haksızlık etmekten çekinirler. Dünyaya aldanmamışlardır. Dünya yaşamının geçici bir deneme olduğunu bilirler. İnsani değerleri kollayan, haksız kazancı reddeden, doğrulukla hareket eden, adalet ve kardeşlik isteyenlerin çabaları kalplerindeki iman nedeniyledir.
· Obama, ikiyüzlü ve pasif politikasının ardından ikinci seçimlerden aldığı destekle Türkiye ve inananlara karşı aktif politika uygulamaya geçecektir. Ancak şeytanın son kralı Deccal kaybedecektir.
· Düşünceyi yönlendirenler insanları gütmekten zevk alırlardı. İletişim çağında yaşıyoruz. Herkes aynı anda her şeyden haberdar oluyor. Medyada tekelcilik ile aldatma dönemleri de geçmişte kaldı.
· İnsanları sömürenler yeryüzünün kaynaklarını kendilerine akıtırken cimri oldular. Zenginleşenler paylaşmayıp toplumlara yol göstermedikleri için büyük bir fakir halk tabakası oluşturdular. Hem onların üzerinden saltanatlarını sürerler hem de onlara kötü davranırlardı. Eski yöneticilerin kibri tavırlarında görülürdü. Sömürge ve gelişmemiş ülkelerin liderleriyle karşılaştıklarında kibirle, kasılarak, ayak ayak üstünde poz verirlerdi.
· İsrail idealli, dünya yönetiminde yeryüzünde sadece zulüm vardı. Ortadoğu’da zulüm ve katliamlar yapılıyordu. Kurdukları düzen Tanrının İsrail halkına vaadettiği krallık değildi. Tanrıya karşı kurulmuş şeytanın krallığı vardı. İnsanlar öldürüldü ve yeryüzünde çok sayıda mazlumlar vardı. Bozuk düzende haksızlıklar, adaletsizlikler, günahlar ve suçlar yeryüzünü kaplamıştı.
· Yecüc ve .Mecüc bozgunculuğuyla yeryüzünde insan ırkını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Tüm inananlara her yerden saldırmış haldedir. Dünyaya hükmetme ve zengin olma arzusu insanlığa büyük zarar vermiştir. Doğruluğun, adaletin ve barışın savunucusu Recep Tayyip Erdoğan onlarla mücadele etmektedir. Doğruluk ve barış taraftarları her yerde mücadele edecek. Bu mücadele döneminde Tanrı onlarla olacak ve yeryüzünde afetler tavan yapacaktır. Her şey tıkandığında O ve O’na inananlar dua edecekler. Yeryüzüne bir veba yayılacak. İnsanlığa zarar veren inançsızlar her nerede olursa olsunlar ölecekler. Etkili bir salgın olacak ve yeryüzün de yaşayanların üçte biri ölecektir. Dünya için yaşayan çıkar amaçlı hareket edenler kaybedecekler. İnananlara saldıran ve insanlığa zulmeden Yecüc ve Mecüc’ün bozgunculuk anlayışı yeryüzünden temizlenecektir. Şeytan’ın tarafındakiler Rabbin tarafındakileri yok edemeyecekler. En sonunda iyiler kazanacaktır.
· Allah, doğrularla yalanları açığa çıkartıyor. İnananlarla inanmayanları ayırıyor. Tüm insanlığın gerçekleri fark etmesi için olayları yaratıyor. Rab ile şeytanın mücadelesinde inananlarla inanmayanların mücadelesi iyice kızışıyor. Tanrı, yeryüzünün iyilikle ve kötülükle yönetilmesine izin vermişti. İyiler ve kötüler kendilerinin doğru yolda olduğunu iddia ederler. Birbirlerini anlamazlar. Geçmiştekilerin yaptıkları ve azaba uğrayan toplumların akıbeti doğruyu açıkça göstermektedir. Savaş çağından çıkarken binlerce insanı geride ölü bıraktık. Son otuz üç yılda bozuk düzenin yaşattığı ölümler inanılmaz rakamlardadır. Ailenin, sosyal yaşamın ve tüm dünya düzeninin bozulmasının temel nedeni bellidir. Kimlerin iyi işlere ve barışa kapı açtığı ve kimlerin kötü işlere ve savaşa yol açtığı gayet anlaşılır durumdadır.
· İnsanlar her şey yaşandıktan sonra gerçeği anlayacaklardır.
KÜRESEL KRİZ
· Zulüm üzerinden egemen olanlar korkunç bir yıkılış yaşıyor.
· Zalimler krizin altında eziliyorlar ancak bunu gizliyorlar. Her şey çok güzelmiş gibi gösteriyorlar. Ekonomiyi yönlendirici kurmaylarla olumlu hava estirtiyorlar. Krizi yönetmeye çalışıyorlar. Krizden en az etkilenecek ve en kolay çıkışı yapacakların kendileri olduğunu iddia ediyorlar. Onlar batıklığını gizleseler de her geçen gün daha ağır duruma gelecekler. Onlar Rabbin kralına uyup doğru yola gelmedikçe kaybedecekler. Rabbin kralı onları insanlığa hizmet etmeye ve iyilik etmeye çağırıyor. Onlarsa zulüm ve kötülük üzerinden kazanç sağlamayı seçiyorlar.
· Küresel krizden çıkışı yöneten egemenler 2014 e kadar faizleri sıfırda tutacaklarını söylüyorlar. Bazı yaldızlı sözlerle genel görünümün ağırlığını değil de teferruatın olumluluğundan bahsediyorlar. Bu teferruatlar geneli etkilemiyor ancak bunları kullanıyorlar. Aldatıcı söyleyişle gidişatı yönetmeye çalışıyorlar.
· Batıda krizle çöküş yaşanırken enflasyon da artacak, işsizlikte artacak artık kanserin yayılması gibi kriz ağırlaşacak.
· Rabbin kralı Krizleri iyi yönetti. Ülkesinde beyaz eşyada ve otoda özel tüketim vergisini kaldırdı. Acil eylem planları devreye soktu. Teşvik ve destek açılımları yaptı. Krizde çarkların dönmesini sağladı.
· Yıkılmaz sanılan ABD ve Avrupa çöküyor. Dünya ya egemen inançsız yönetimlerin zor duruma düştüğünü görünce kendinizin güçlü olduğunu anlıyorsunuz. Menfaat temeli üzerine kurulu sömürgecilik anlayışı artık çöküyor. Baskıcı ve zorba yönetimler yıkılıyor. İnsan odaklı demokrasi ve sevgi düzenini insanlığın vazgeçilmezi olacaktır.
· ABD dünya da en büyük bütçe açığını yaşıyor. Ve sürekli borçlanıyor. İstihdam yaratamıyor ve işsizlik sürekli artıyor. ABD başkanı Obama: "Ekonomik canlanmayı sürdürmek için elimizden geleni yapmalıyız. Yoksa daha zor durumlar göreceğiz’ dedi. Obama, bir yandan bütçe açığını gelecek 10 yılda, 4 trilyon dolar azaltacağını söylerken, bir taraftan da borçlara 11 trilyon Dolar daha ekliyor." Aslında bir kandırmaca yaşanıyor. Ayrıca Bush ve Obama zamanında zengin daha da zengin ,fakir daha da fakir olmuştur.
· Obama:"Ekonomik büyümeyi durduracak kesintiler yapmamalıyız. İhtiyatlı hareket etmeliyiz. İhtiyaç duymadığımız şeyleri kesebiliriz. Dedi. Daha önce de Obama kurtarma planları, para pompalamaları yapmıştı. Ancak krizden etkilenmeyi bir nebze olsun durduramadı. Sorunları çözmek için sürekli dolar basılıyor. Para basmak çözüm değildir. Dolar artışı gelecekte çöküşün sinyalini vermektedir. ABD krizle başa çıkamıyor. İMF borç verdiği ülkelerden parasının geri dönüşümünü sağlayamıyor. İMF gelişmiş ülkelerden para toplamaya başladı. ABD de her yol denenmesine rağmen kontrolsüz çöküşü yavaşlatamıyor. Görünen o ki sistem çöktü. Bu sistemin tekrar işlemesi gereklidir. Bunun içinde küresel güven ve küresel demokrasiye ihtiyaç duyulacaktır.
· FED, ABD’yi mali lanetten kurtaramaz. Fransa, Avrupa’nın hasta adamıdır. İngiltere dağılan küresel krallığını kurtaramayacaktır.Kriz derinleştikçe eski düzenin yıkılışını yeni bir dönemin başlangıcını göreceğiz.
· Ekonomik krizle birlikte siyasi karar alma mekanizmasının birçok ülkede sorunlu olduğunun ortaya çıktı. Birçok ülkede mali önlemler ve yapısal reformlara acilen ihtiyaç duyuluyor.
· Fed, küresel krizi çözemiyor. Fed para basmaktan başka ne yapacağını bilmiyor. Sürekli gizliden dolar basıyor. Yakında dolar değersiz bir kağıt parçası olacaktır. Avrupa'nın sorunları ve sıkıntıları artıyor. Avrupa'da iflas etmiş ülkeler vardır. Yüksek borç sorununun daha fazla borçla çözülemeyecektir.
· İzmir’i işgal eden ve Anadolu’ya karşı Yunanistan’ı kullananların çöküşü başlamıştır. Yunanistan’ın çökmesi kurtuluş savaşında Türkiye halkına soykırım yapmak isteyenlerin maşasının kırıldığını göstermiştir. Artık dünyaya zulmeden eski egemenler gücünü kaybetmektedir. Zalimlerin ve inançsızların egemenliği yıkılıyor. Euro bölgesi sallanıyor. İspanya, İzlanda, İrlanda, İtalya, Fransa gibi ülkeler batıyorlar. ABD, İngiltere, Avrupa battıklarını dünyadan gizliyorlar.
· Küresel sömürücüler kendi düzenlerini de kurtarmak için Yunanistan gibi bataktaki birçok ülkeye yardım yapmaktadırlar. Sömürücü anlayış bu sefer para üzerinden faizle çağdaş sömürü peşindedirler. Devletlere, maliyelerine duyumu umumiye gibi el koydular.
· Avrupa’daki mali kriz ve işsizliğin yabancı düşmanlığını artırdığını görmekteyiz. Hoşgörüsüzlük, islamafobi, ırkçı söylemler giderek artmaktadır.
· Avrupa, krizden kurtulmak için bozguncu egemenlerden kurtulup demokrasiye yatırım yapmalıdır. Artık ekonomik krizler, siyasi krizlere dönüşmüştür. Pek çok hükümet yıkılmakta ve pek çok ülkede devrimler olmaktadır. Daha adil ve insanca yaşamayı isteyenler şeytanın egemenliğine karşı çıkmaktadırlar. Eski bozuk sistemi savunanlarla adil dünya isteyenlerin mücadelesi küresel istikrara kadar devam edecektir. Tanrının işleri birden olmaz elbette yıllar alacaktır. Ancak bu yıllardaki hızlı değişim gerçek hedefe kardeşlik çağına götürecektir.
· Küresel krizle küresel işsizlik artmaktadır. Küresel büyüme daralmakta her geçen gün güven azalmaktadır. İnsanlar sıkıntılar çekmektedir. Küresel krizin getirdiği riskler ve sosyal patlamalar çatışmalar da kaçınılmaz olmaktadır.
· Uluslar arası para fonu (İMF) başkanı Cristine Lagarde krizle mücadele için İMF ye para toplayacağını söyledi. Onlar Faizle krizden zorlanan ülkelere verdikleri paraları da alamayacaklar. Egemenler krizden iyi kazanıyoruz diye seviniyorlardı.
· ABD krizle büyük bir borca girdi ve nerdeyse ikinci Yunanistan oluyor. Artık kimsenin savaş yapmak gibi bir lüksü yoktur. Artık onların savaş istekleri çaresizliğin içinde can havliyle son hamleleri olacaktır.
· Gelir dağılımındaki ayrışmadan ötürü, "Amerikan rüyasının" artık bir "efsane" olduğunu anlaşılmıştır. ABD fırsatlar ülkesi olmaktan çıkmıştır. ABD’de durum Avrupa’dan ve diğer sanayi ülkelerinden çok daha vahim boyutlarda olduğu gizlenmektedir.
· Fed, para basmaya devam edecek ancak bunun yanlış olduğunu biliyor. Fed çaresizlikten başka ne yapacağını bilmiyor. ABD sürekli borçlanıyor. Çöküyor ve sürekli geriye gidiyor. Avrupa'nın sorunları artıyor. Avrupa'da fiilen iflas etmiş ülkeler var. Bazı ülkeler hariç tüm ülkelerin borçlarının giderek arttığı gerçektir. Yüksek borç sorunu daha fazla borçla çözülemeyecek. Zalimlerin efendiliğinde çöküş kaçınılmaz olmaktadır.
· Küresel krizden dolayı küresel egemenler köklü ve yapıcı çözümler yerine günü kurtarmaya çalışıyorlar. Hukuksuz egemenler insanlık namına bir şey yapmazlar. İnsanlar için ellerini taşın altına koymazlar. Dünyada hak uğruna güven olmayınca ve yeni bir ışık görülmeyince çaresizlik daha da artacaktır. İnsanlığa sahip çıkacak ve barış çağını getirecek bir kişi dünyanın lokomotifi olup bereket çağını getirecektir. Tüm dünyada ticaret canlanacaktır. Mazlumların, yoksulların ve çaresizlerinde alım gücü artacağından küresel ekonomi çarkı müthiş bir hızla dönecek ve büyük bir bereket dönemi yaşanacaktır.
· ABD, İsrail, Avrupa gibi egemen kuvvetler yeryüzüne güven vermiyor. Savaş üzerinden hareket edenler BM ile, AP ile G-7 ile yeryüzünü yöneten kurumlar savaş siyasetlerinden dolayı hiçbir güven vermedi. Oluşan istikrarsızlıkla yaşanan küresel kriz dünyanın değişime ihtiyacı olduğunu gösterdi.
· Dünyayı adil ve barışçıl yönetecek ve insanlığa güven verecek yeni bir gücün doğuşu gerçekleşecektir. Ve bu günümüzde çok açıktır. Rabbin kralıyla Türkiye dünyanın egemen gücü olacak ve bu güç çıkar hesaplarına göre değil, insanlığa hizmet eder anlayışta Tanrı’nın krallığı olacaktır.
· Almanya başbakanı Merkel; Yunanistan’ı kurtarma konusunda başarılı olamadıklarını ve krizin Tüm Avrupa’ya yayılabileceğini söyledi. Almanlar, kendi ekonomisinin derdindedir. Büyüklenip abartmakta ve krizi gizlemekle Avrupa’yı kurtaramayız. Dedi.
· Euro bölgesinin borçları arttı. Ülkelerin nefatif görünümleri artıyor. Bozulan bir dengenin içindeyiz. Baronların egemenliği yıkılıyor. Yeryüzünde yeni bir düzen oluşacak. Krizlerin ve değişimlerin daha başındayız. Daha sancılı dönemler göreceğiz.
· Güney Kıbrıs İMF’den yardım talep etti. İspanya ekonomisi çöktü. Sarayları ve tarihi yerleri satışa çıkardı. Yunanistan da adaları satışa çıkarmıştı. Avrupa ülkelerinin hepsi vahim durumdadır. Bölgesel bir gerileme ve çöküş yaşanıyor.
· Küresel sömürücüler Yunanistan’ı fırsat bildiler borçla, para ile sömürüyorlar. Bu sömürünün karşılığını gün gelecek Türkiye’ye karşı kullanacaklar. Bir zamanlar kurtuluş savaşı döneminde de kullanmışlardı. Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı bir üss olarak kullanacaklardır.
· Yaşam standardının yüksek olduğu Avrupa şimdi sıkıntı çekiyor. Mazlumların hakkını yiyerek lüks yaşayanlar sınırsız ihtiyaçlarını karşılardı. Sürekli israf eder ve hep daha fazlasını isterlerdi. Dünyadaki çaresiz halklara bırakın yardım yapmayı onların kaynaklarını da sömürüyorlardı. Paylaşmadan çılgınca tüketenler krizi doğurmuştur. Yeryüzünde inançsızların egemenliği yıkılmaktadır. Allah, yeryüzü sofrasını tüm insanlara vermişti. Ancak kazanan daha çok istedi. Yoksul aç kaldı. Gelir adaletsizliği her yerde oldu. İnsanlar paylaşmayı öğrenemedi.
· Ekonomik krizle birlikte siyasi karar alma mekanizmasının birçok ülkede sorunlu olduğunun ortaya çıkmıştır. Seçimle gelenlerin ulusları ve dünyayı yönetmediği anlaşılmıştır. Birçok ülkede mali önlemler ve yapısal reformlara acilen ihtiyaç duyuluyor. Demokrasi ve insan odaklı faaliyetlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da sadece o ülkelerde vatandaşların güçlü bir bağımsızlık duygusuyla mümkündür. İnananlar, menfaatçileri devirerek sırf Allah için insanlığa hizmete koşmalıdır. İnsani hakları arttıracak reformları uygulamaya konmalıdır. Dünya da Rabbin dini (insanın korunması) için çalışmak istikrarı getirecektir. Rabbin dini: Barış, adalet ve insana hizmettir. Dünyaya sırtını dönmek ve paylaşmaktır.
· İMF başkanı Lagarde para lazım derken ABD Çin’e ve Almanya’dan para istemektedir. Ancak Almanya başbakanı Merkel’ de Çin’den para isteyince krizin gün geçtikçe derinleştiğini görmekteyiz.
· FED’in hamleleri zavallıcadır. Güttüğü siyaset sorunu çözmez. Para ihtiyacı için ülkelerden para toplamaktadır. Ülkelere verdiği borçların geri dönüşümü olmuyor.
· Bir zamanlar borç alabilmek için İMF’nin kapısını aşındıran Türkiye şimdi İMF ye borç veriyor.
· Banka batıkları, şirket batıklarını getirdi, şirket batıkları ülke batıklarını getirdi. Küresel kriz iyice derinleşiyor. Dünyada bir güven yok. Küresel adalet ve küresel demokrasi gelene kadar dünyayı savaş tehditleri beklemektedir. Yakın dönemde lokal savaşlar görebiliriz. Birinci dünya savaşı dönemini tekrara yaşamaya başladık. Batının egemenliği biterken yeni bir egemenlik doğmaktadır.
· Kriz ikinci bir krizi Avrupa krizini getirdi. Halbuki ABD’deki kriz Avrupa’dan daha kötü durumdadır.
· Dünyayı yöneten küresel ergenekoncular çöküşten kurtulmak için Türkiye’ye saldırma kararı alacaklar. Tüm bu değişimin suçlusu olarak Türkiye’yi görecekler. Savaş ekonomisiyle beslenen zalimler, çıkış yapan Rabbin ülkesini ortadan kaldırmak isteyecekler. Zalimler böyle ayakta kalacaklarını sansalar da Rab onlara cezasını verecek.
· Allah bundan sonra zalimin beslenmesini engelleyecek, mazlumun büyümesini sağlayacak. Allah kararını verdi. Ve insanları her şeye rağmen çok sevdiğini gösterdi. Zalimler yok edilecek. Yeryüzü inananlara miras bırakılacak.

 
Üst Alt