- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Rasûlullahin Âzatli Kölesi
Ebû Râfi radiyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin âzatli kölesi... Hizmetleriyle Efendimizin aile efrâdi arasina girme seâdet ve serefine kavusan bir bahtiyar... Seferde hazarda özel hizmetleriyle öne çikan bir yigit...
O, Ebû Râfi künyesiyle meshurdur. Adi tam olarak bilinememekte olup ona atfen on kadar isim zikredilmektedir. Bunlar arasinda en fazla Ibrahim ve Eslem adi geçmektedir. Misirin yerlilerinden olan Ebû Râfi, Sevgili Peygamberimizin amcasi Abbasin kölesi idi. Hazreti Abbasin hanimi Ümm-i Fadl ile birlikte Bedir Gazvesinden önce müslüman oldu. Fakat müsriklerin serrinden çekindigi için Islâma girdigini ilân etmedi. Bedir muharebesine kadar Mekkede kaldi. Islâmi gizli gizli yasamaga çalisti.
Ebû Râfi (r.a) Mekkede bulundugu yillarda zemzem kuyusunun yaninda agaçtan su taslari oyardi. Ümm-i Fadlin odasi da kuyuya yakindi. Bedir harbinin oldugu günlerdi. Müslümanlarin müsrikleri büyük hezimete ugrattiklari haberini aldilar. Sevinçli sevinçli bu konu üzerinde konusurlarken Ebû Leheb oraya çika-geldi. Konusmalarini kesip herkes isiyle mesgul oldu.
Bu azili müsrik Bedir Gazvesine istirak etmemisti. Yerine Âs Ibni Hisami göndermisti. Fakat Kureysin maglûbiyet haberini almis kininden, öfkesinden ne yapacagini bilemiyordu. Nasil maglub olurlar diyerek hezimeti kabul edemiyordu. Içinde tufanlar kopuyordu. Kureys sayi bakimindan kat kat fazla. Silâh olarak yine öyle. Buna ragmen maglubiyet? Nasil olur? diyerek bir türlü içine sindiremiyordu. Derin derin düsünceye daldigi bir sirada Ebû Süfyanin geldigini gördü, ve: Ey kardesimin oglu! yanima gel diye çagirdi. Ondan Bedir harbi hakkinda genis bilgi istedi. Nasil oldu anlat bakalim? dedi.
Ebû Süfyan hüzünlü hüzünlü. Hiç sorma sanki onlarin karsisinda elimiz kolumuz bagli idi. Istedikleri gibi hareket ettiler. Bir kismimizi öldürdüler, bir kismimizi esir ettiler. diye söze basladi. Sonra devamla: Vallahi ben bizimkilerden kimseyi kinayip ayiplamiyorum. Çünki o sirada öyle kimselerle karsilastik ki, yer ile gök arasinda yagiz atlara binmis ve beyazlar giyinmis adamlar bizlere hücum etti. Bu adamlar bizi bozguna ugratti dedi. Sessizce onlarin konusmalarina kulak veren Ebû Râfi (r.a) bu sözleri isitince: Vallahi onlar meleklerdir. deyiverdi.
Öfkesinden çatlayan Ebû Leheb kalkti Ebû Râfinin üzerine yürüdü. Onu dövmeye basladi. O ara ortalik karisti. Orada bulunan Ümm-i Fadl eline bir çadir diregi alarak Ebû Lehebin üzerine yürüdü. Onu basindan yaraladi ve: Kimsesi yok diye onu güçsüz gördün degil mi? dedi. Ebû Leheb hepten kendini kaybetti. Hor ve hakir olarak zelil ve rezil bir vaziyette oradan ayrildi. Yedi gün sonra kara kizil denen bir hastaliga yakalanarak cani cehenneme gitti. Çocuklari lesini ortada birakti. Hastalik bulasir diye yanasamadilar. Etrafa pis kokular yayilmaya basladi. Halkin sikayeti üzerine bir kenara çektiler ve lesi görünmeyinceye kadar üzerine tas yigdilar. Taslar altinda ebedi azab yurduna yuvarladilar.
Ebû Râfi (r.a) Bedirde esir alinan efendisi Abbasin kurtulus fidyesini Medineye götürdü. Daha sonra Abbas onu Resûl-i Ekrem (s.a) efendimize bagisladi. O da Medineye hicret etti. Iki Cihan Günesi efendimizden hiç ayrilmadi. Ashâb-i Suffa arasina katildi. Yapilan bütün gazvelerde bulundu. Efendimiz onu amcasi Abbasin müslüman oldugu müjdesini alinca âzat etti ve câriyesi Selmâ ile evlendirdi.
O, iki Cihan Günesi Efendimize o kadar âsik idi ki âzât ettigi zaman aglayarak: Ya Rasûlallah beni niçin birakiyorsun? Bundan sonra yine yaninizda kalip çalisacagim dedi. Hürriyetine kavusunca hür olarak Efendimizin özel hizmetlerinde bulundu. Harb ve sulh zamanlarinda onun yanindan ayrilmadi. Seferlerde çadirini kurdu. Esyalarini korudu. Efendimizin sünneti seniyyesini ve yüksek ahlâkini en iyi bilenlerden oldu. Ibni Abbas (r.a) bir kâtip tutup onun bu husustaki bilgilerini yazdirdi.
O, Resûl-i Ekrem (s.a) efendimizin ailesinden kabul edilmeyi en büyük seref kabul etti. Köle olarak hizmeti ganimet bildi. Hürriyete kavusmasina ragmen yanindan ayrilmadi. Ondan habersiz hiç bir is yapmadi. Birgün Sevgili Peygamberimiz, Erkam Ibni Ebil-Erkami zekat toplamaga memur etmisti. Erkam (r.a), Ebû Râfi (r.a)a: Bana bu iste yardimci olursan, toplayanlara ne verilirse onu sana veririm. diyerek birlikte bu vazifeyi yapmayi teklif etti. O da durumu Resûl-i Ekrem (s.a) efendimize arz etti. Efendimiz ona: Yâ Ebâ Râfi Kavmin kölesi kendilerinden sayilir. buyurarak zekatin kendisine helâl olmayacagini bildirdi.
O, Hayber seferine hanimi Selmâ ile birlikte katildi. Daha sonra hanimi Selmâ Ibrahimin dogumunda ebelik yapti. Iki Cihan Günesi efendimiz oglu Ibrahimin dogum müjdesini Ebû Râfiden alinca, ona bir köle hediye etti. Bir gece yarisi Bakî kabristanligina giderken onu da yanina aldi ve beraber götürdü.
O, Hz. Ebû Bekir (r.a) devrinde mürtedlerle yapilan savaslarda bulundu. Misirin fethine katildi. Hasan, Râfi, Abdullah, Mutemer, Mugire ve Selmâ adinda alti çocugu ve bir çok talebesi olan Ebû Râfi (r.a) 68 hadis-i serif rivayet etti. Bunlarin çogu Resûl-i Ekrem (s.a) efendimizin çevresinde gördügü olaylarla ilgilidir.
Hz. Ali (r.a)in kumandasinda Yemene gönderilen Seriyyede de bulunan Ebû Râfi (r.a) 660 m. yilinda Kûfede vefat etti. Cenâb-i Haktan sefaatlerini niyaz ederiz. Amin.