Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Duygularınız , Zekanız Kadar Etkili Mi

lady bebe

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    25 Nis 2013
  • Mesajlar
    44
  • MFC Puanı
    0
1353414717_58_RESM.jpg

Günümüz toplumunda, genel inanış bir insanın başarılı olmasını onun ileri zekâsına bağlamaktadır. Bu inançta bahsedilen zekâ yalnızca “zekâ testleri” ile ölçülebilen IQ’ dur. Bu zekâ testleri ile ölçülen IQ sadece dil yeteneğini ve matematik yeteneğini ölçmektedir. Hâlbuki son 25 yıl içinde yapılan araştırmalarda, zekanın sadece dil ve matematik olmadığı, “…yedi temel çeşitlemesi olan geniş bir yetenekler yelpazesi bulunduğuna...” inanılmaktadır (Gardner,1983). Bu zekâ listesi, sözel ve matematiksel zekânın yanında uzamsal kavrama yeteneğini, kinestetik yeteneği, müzik yeteneğini, kişilerarası becerileri ve kişinin kendiyle barışık olmasını da kapsıyor. Gardner bir konuşmasında, kişilerarası zekânın diğer insanları anlamak ve liderlik ve problem çözme becerilerine sahip olmak olduğunu ve birey içindeki zekanın ise kendi duygularına ulaşabilme ve ifade edebilme becerisi olduğunu söylüyor.
what-is-your-emotional-quotient.png

Üzerinde, uzmanlarca uzlaşmaya varılan düşünce, IQ testlerinde başarılı olan kişinin aldığı puan, onun bir öğrenci ya da akademisyen olarak başarısını gösterdiği, ancak okuldan uzaklaşıp sosyal hayata geçildikçe başarılı olma olasılığının azaldığıdır. Salovey, zekâyı beş ana başlık altında toplar: kendini tanıma ve duyguyu fark etme, duyguları idare edebilme, kendini harekete geçirebilme, başkalarının duygularını anlama, ilişkileri yürütebilme.

Berkeley Üniversitesi öğretim üyesi Jack Block’ un yaptığı araştırmada vardığı sonuçlar şöyledir: Toplumda bilinir anlamı ile yüksek IQ’lu kadınlar, düşüncelerini akıcı bir şekilde ifade edebilen, entelektüel, tahlil yeteneği olan, kaygıya, derin düşünmeye ve suçluluk duymaya yatkın, öfkelerini açıkça belirtmekten kaçınan kişilerdir. Duygusal zekâsı yüksek olan kadınlar ise, kendini ortaya koyabilen, duygularını doğrudan dile getiren, hayatta anlam bulan, dışa dönük, neşeli, strese dayanıklı kişilerdir.
donqv57w9qgxymwr.jpg

Duygusal zekanın bir başka ölçütü de motive olabilmek ve empati kurabilmektir. Bu açıdan yaklaşıldığında, kadınların erkeklere oranla daha fazla empati yeteneğine sahip oldukları söylenebilir. Başka birinin duyduğu hissin aynısını duymakta, diğerinin ayakkabısının içinde olmakta aynı zamanda diğer kişilerin hislerini anlamakta kadınlar daha fazla hevesliler.

Genelde kadınlar erkeklere oranla duygusal çeşitliliği daha yoğun ve canlı bir şekilde yaşar; bir başka değişle kadınlar erkeklerden daha duygusaldırlar. Benzer şekilde, kadınlar evliliğe duygusal bakımdan yönetici rolü ile başlarken, erkekler bu rolün öneminin farkında değildirler. Kadınlar için evlilikteki en önemli etkenlerden biri “iyi iletişim” hissidir. Yakınlık, ilişkinin kendisi hakkında konuşmak çok önemlidir. Erkekler ise eşlerinin duygusal dillerini pek anlamazlar.

Zekâ ile duygusal zekânın ortak bir özellikleri, ikisinin de durağan olmamaları yani eğitim ve çalışma ile hangi yaşta olunursa olunsun, daima artabilecekleridir. Büyürken kadın olsun erkek olsun hiç birimize duygularımız ve onları nasıl ifade edebileceğimiz öğretilmedi. Okullarda da bu durum değişmedi. Yaşamımızın hiç bir alanında olumsuz duyguları da hissetmenin ve onları kabul edilir şekilde ifade etmenin önemi belirtilmedi. Kıskançlığı hissetmek çok normal. Ama bu duygumuzu hep bastırmak zorunda kaldık. Hissettiğimiz yanlıştı. Eğer bunu hissediyorsak bizde bir yanlış olmalıydı. Ve biz kendimize karşı yalan söylemeye başladık. Bir kıskanç değildik. Ama nedense etrafımızda hep kıskanç insanlar vardı ve bizi çekemiyorlardı.

Esas olan, artı-eksi kutuplar gibi bizim bastırdığımız kıskançlık duygularımızın etrafımıza bu duygulara sahip insanları çekmesidir. Biz, bu duygumuzu ve onun hayatımızdaki yerini kabul ettiğimizde, çevremizde artık kıskanç insanlar olmayacaktır. Bu yüzden, çocuklarımıza “kıskanç olma. Aaa, ne ayıp, insan hiç kardeşini/arkadaşını kıskanır mı” demek, onun hissettiklerini yok saymaktır. Tersine, çocuğumuza hissettiği duygunun kıskançlık olduğunu söylemeli, kıskançlık ve özenme arasındaki farkı anlatmalı ve bu duygusu ile nasıl başa çıkabileceğini göstermeliyiz.

401795_5048.jpg


Daha anne olarak bizler bunu yapmanın yolunu bilmiyorken, çocuklarımıza nasıl öğreteceğiz? Şu ana kadar “bize öğretilmedi ki” deme şansına sahiptik. Fakat günümüz koşullarında artık bu lüksümüz yok. Çünkü duygusal zekânın hem okul hayatında hem de iş hayatında ne kadar önemli olduğu kanıtlanmış durumda. Artık iş başvurularında sadece öğrencinin aldığı notlara bakılmıyor. Onun hangi öğrenci kulüplerine üye olduğuna, çevresindekiler ile ilgili uyumuna, grup çalışmasına yatkınlığına, problem çözme becerisine, liderlik özelliklerine bakılıyor; yani duygusal zekâsına.

Bu yüzden anne olarak kadına çok iş düşmekte. Başarılı olmak sadece okulda yüksek notlar almak değildir. Artık diğer insanlarla iyi ilişkiler kurabilen, kendini tanıyan, geliştiren, diğer insanlarla iyi ilişkiler kurabilen, iletişim becerileri kullanan kişiler hayatta başarılı olabiliyorlar. Eğer çocuklarımızın bu özelliklere sahip olmalarını istiyorsak, onlara iletişim becerilerini öğreterek başlayabiliriz. Bu beceriyi öğrenmenin yaşı yok. Çocuğumuzun doğduğu ilk günden itibaren bu beceriyi kullanırsak, onlar farkında olmadan bunları öğreneceklerdir. Tabii, bu becerileri öğretmek için öncelikle bizim öğrenmemiz gerekiyor. Günümüzde birçok kuruluş kendini geliştirme ve iletişim becerileri kursları vermekte.

Generalists_760x320.jpg

Bir avantajımız, bu günlerde, kadınların eğitime, gelişime ve bu tür kurslara daha açıklar. Çocuklarını yüksek IQ’lu olarak, mutlu ve bilinçli yetiştirmek için kendilerinin daha fazla bilgilenmeleri gerektiğinin, yardım alabileceklerini bilmenin farkındalar. Erkekler ise, “ben iyiyim, ben doğruyum, ben bilirim” düşünceleri altındalar. Bu yüzden, yardım almaları, daha fazla bilgilenmeleri gerektiğine inanmıyorlar. Bu durum, 10-20 sene sonra biz kadınları nereye getirecek, toplumdaki konumumuz ne olacak dersiniz?
 
Üst Alt