Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Düşündüren Gözlemler ve Bir Soru

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
Düşündüren Gözlemler ve Bir Soru - Doğan Cüceloğlu

Bana yazanların çoğu teşekkür duygularını dile getiriyorlar. Ara sıra eleştiren yazılar alıyorum ve bu eleştiri yazılarını da “Sizden Gelenler” bölümünde yayınlamaya özen gösteriyorum. Eleştirenlerin de beni ve yazılarımı önemseyen bir tavır içinde olduklarını görüyorum.
Üniversitelerde, değişik eğitim kurumlarında öğrencilere, öğretmenlere, anababalara, halka açık verdiğim seminerler doluyor, oturacak yerler kalmadığı için birçok kişi konferansı ayakta izlemek zorunda kalıyor.
Benden konuşma, konferans, seminer ve eğitim çalışması isteyenlerin taleplerini takvime koyabilmek için 4-5 ay önceden başvurmaları gerekiyor. Birçok istekli ve önemli kuruluşlara, daha önceden talep etmedikleri ve takvimimde yer kalmadığı için eğitim konuşmaları yapamıyorum ve üzülüyorum.
Birçok televizyon programları beni konuk olarak davet ediyorlar ve takvimimde yer bulabildiğim ve katılabildiğim televizyon programları çok yüksek oranlarla izleniyor.
Buraya kadar söylediklerim egomu besleyecek, kendimi önemsememe yol açacak gözlemler.

Fakat başka türden bir gözlemler gurubu var ki, onları da paylaşmak istiyorum. Anlam veremediğim bu gözlemlere anlam verebilmem için sizin söyleyeceklerinize ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.
Anne ve babalara açık aile seminerlerinde gelenlerin yüzde sekseni anneler. Gelen yüzde yirmiyi oluşturan babaların da sanırım yarısı karılarının zoruyla gelmişler; yüzlerindeki ifadeden belli oluyor. Verdiğim seminerler, ne hikmetse, bir türlü babaların ilgisini çekemiyor.
Çoğunlukla eğitimin yönetim kadroları, örneğin bazı okul müdürleri, kendi istekleriyle seminerime gelmiyorlar. Valiliğin, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün talimatıyla seminerlerime gelenlerin yüzleri seminerime zorla gelen babaların yüzlerine benziyor. Geçen yıl, bir ilin tüm okul müdürlerine bir seminer verdim. Aradan sonra Vali ve Milli Eğitim Müdürü gittiği için katılanların yüzde yetmişi ikinci yarıya katılmadı.
Bu gözlemi sık sık Milli Eğitim Müdürleri tarafından öğretmenler için organize edilmiş olan seminerlerimde de gözlemledim. Özetleyecek olursam, Türkiye’de milli eğitim bünyesindeki okul müdürleri ve öğretmenlerinin büyük bir çoğunluğu, Doğan Cüceloğlu’nun kitaplarıyla ve konferanslarıyla genellikle ilgilenmiyorlar.
Başka düşünürlerin konferans ve kitaplarıyla ilgileniyorlar mı, bilmiyorum. Ama edindiğim izlenim o ki, şu ya da bu nedenle, gelecek nesillerin eğitimiyle ilgili bir meslek seçmiş bulunan bu insanların büyük bir çoğunluğu, konferans ve kitaplarla pek ilgilenmiyorlar.
Onları suçlamak, yargılamak kolay. Yargılayıcı tavır bilimsel bir tavır değil. Üniversitelere gittiğim zaman konferans salonunu tıklım tıklım dolduran öğretmen adayı gençler, neden müdür ve öğretmen olduktan sonra şevklerini kaybediyorlar? Kendilerini geliştirmeye ilgilerini neden yitiriyorlar?
Bu sorular, araştırılarak bilimsel cevaplanması gereken önemli sorular. Tek tek müdür ve öğretmenleri suçlayarak savuşturulacak bir konu değil.
Toplam on beş binin üstünde sağlık personeli buluna bir ilimizde, ildeki sağlık personelinin tümü için sağlıklı iletişim üstüne benden bir konferans istendi. Hastaneler, üniversiteler, odalar davetiyelerle bilgilendirildi. Bölgede toplam yüz bin satan iki büyük gazeteye yarımşar sayfalık resimli ilanlar verildi. Yani sağır sultanın duyacağı bir duyuru yapıldı.
Konferansımda 30 kişi vardı. Bunların da on kişisi, tıp mensubu olarak gelenlerin komşusu ve tanıdığıydı. Ve tabii gelen yirmi sağlık personelinin büyük bir çoğunluğu kadındı.
Ülkemde sosyoekonomik düzeyi yüksek olan insanların bulunduğu ortamlarda düzenlenen kitap imzalama organizasyonlarına pek katılmak istemiyorum; çünkü konuşma ve kitaba pek ilgi yok.
Neden ilgi yok? Çünkü bu insanların benim konuştuğum konularla ilgili bir dertleri yok. Akla bu geliyor. Ama gözlemim o yönde değil. Ekonomik düzeyi yüksek, iyi para kazandıran mesleklerde insanların çoğunluğunun yaşamında boşluk, karı koca ilişki sorunları, anababa çocuk ilişkisinde yüzeysellik ve psikolojik buhranlar var; para, mal, mülk ve gösterişe ilginin ötesinde genel bir manevi fakirlik görüyorum. Ama bu durum hiç yokmuş gibi bir tavır içinde yaşamaya devam ediyorlar.
Türkiye’nin eğittiği ve para kazanan mesleklere sahip kıldığı bu insanlar akılsız, geri zekalı, bilinçsiz insanlar değiller. Her aile onlar gibi olsun diye, çocuklarını özel okullara, kurslara, dershaneler gönderiyor. Bu insanlar bu toplumun gözünde bir başarıyı simgeliyorlar.
Benim kitaplarda yazdıklarım ve seminerlerde söylediklerim bu “başarılı insanların” ilgisini niçin çekmiyor?
Gözlemlerimi özetleyecek olursam, çoğunun yaşamı biz bilinci değerleri yönünden fakir olsa dahi, güç sahibi insanlar benim kitap ve seminerlerimle ilgilenmiyorlar. Bu güç meslekten, makamdan, paradan gelebilir; fark etmiyor.
Yukarıda yazdıklarım benim algıladığım, mümkün olduğu kadar dürüstçe ifade etmeye çalıştığım “gerçekler!”
Size de sorum şu: Kendini güçlü pozisyonda gören babalar, yöneticiler, öğretmenler, iyi para kazanan meslek erbapları, insan olmayı irdeleyen seminer ve kitaplarımla neden ilgilenmiyor? Yanıtlamak için lütfen ana sayfanın altında yer alan "Doğan Cüceloğlu Soruyor" bölümünü kullanın.
Emek ve zamanınız için teşekkür ederim.

 
Üst Alt