Dünyayı utandıracak tarihi gerçek!
Göç hikayeleri
göç türküleri ayrı dillerde söylense de duygular
hüzünler hep aynı noktaya işaret ediyordu.
''Göç göç oldu göçler yola dizildi
uyku geldi ela gözler süzüldü''... Rus işgalinden ve Ermeni mezaliminden canlarını
yavrularını kurtarmak için kaçan Erzurum halkının göç türküsü böyle başlar.
Osmanlı Devleti'nin zayıflaması ile işgale uğrayan Kafkas ve Balkan coğrafyasında yaşayan Türk ve Müslüman halklar için de umutsuzluklar
göçler
ölümler
işgaller
ana vatanlardan kopuşlar
tehcirler de başlamış oldu. Göç hikayeleri
göç türküleri ayrı dillerde söylense de duygular
hüzünler hep aynı noktaya işaret ediyordu. Sürgün edilen
ana vatanlarından koparılan
hastalıklara yenik düşen
yollarda ölen
açlık ve sefaletle karşı karşıya kalan bu halkların acısı
ne yazık ki dünyanın gelişmiş ülkelerince bir türlü görülmedi.
Tehcir edilen halkların sığınağı haline gelen Türkiye'yi
yıllardır Ermeni iddialarıyla karşı karşıya bırakan birçok gelişmiş ülke
ne yazık ki Kafkaslar ve Balkanlardan sürülen milyonlarca halkın yaşadığı acıları bir türlü görmek istemedi.
AA muhabirinin Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
Kafkas Vakfı ve Balkan Medeniyet Derneği yetkililerinden derlediği bilgilere göre
Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflamasıyla 19. yüzyıldan itibaren Kafkaslardan ve Balkanlardan Anadolu'ya göçler başladı.
Rus Çarlığına bağlı askeri birliklerin 1859 yılında Kafkasya'ya girmesiyle bu coğrafyada göçler de beraberinde başladı. Rus birliklerine karşı verilen savaşı kaybeden Kafkas halklarını büyük bir dram bekliyordu. Çar'ın Kafkasya temsilcisi Grandük Mişel'in 1864 Ağustosunda Batı Kafkasyalılara
''Bir ay zarfında Kafkasya terk edilmediği takdirde
bütün nüfus savaş esiri olarak Rusya'nın muhtelif mıntıkalarına sürülecektir'' şeklindeki fermanı
bölgedeki sürgünleri ve göçü tetikledi.
-YÜZDE 30'U YOLCULUĞUNU TAMAMLAYAMADAN ÖLDÜ-
Rus Çarlığının emriyle 1864 yılında 1 milyon 500 bin Kafkasyalı yurdundan oldu. Tehcire zorlanan Kafkas halklarının birçoğu sürgün yolculuğunda açlık ve kötü koşullara yenik düşerek can verdi
binlercesi Karadeniz'in azgın dalgalarına dayanamayan gemilerin batmasıyla engin sularda boğuldu
yüzlercesi kalıcı hastalığa yakalandı. Karadeniz'deki Taman
Tuapse
Anapa
Soçi
Sohum
Poti ve Batum gibi limanlardan Rus
Osmanlı ve İngiliz gemilerine bindirilen muhacirler
Trabzon
Ordu
Samsun
Sinop
Varna
Köstence ve İstanbul'a getirildi. Arşiv kayıtlarına göre
Kafkaslar'dan sürgün edilen insanların yüzde 30'una yakını
yolculuk tamamlanamadan öldü.
-KAFKAS HALKLARININ İKİNCİ SÜRGÜNÜ-
Kafkasya'da sürgünler 1864 yılıyla sınırlı kalmıyordu. 1864 sürgünüyle dünyaya savrulan Kafkasyalılar
tekrar ana vatanlarında toparlanma fırsatı bulamadan bu sefer 1943 ve 1944 yıllarında SSCB lideri Josef Stalin'in emriyle geniş çaplı bir sürgüne maruz bırakıldı. Bu sürgünde ise Kafkas halkları
asılsız bir şekilde II. Dünya Savaşı'nda Almanlarla iş birliği yapmakla suçlanıyordu.
-KARAÇAY BALKARLARIN SÜRGÜNÜ-
SSCB'ye bağlı Karaçay Özerk Bölgesi
2 Kasım 1943'te Sovyet askerlerince kısa süre içinde boşaltıldı. Emirlere uymayan Türk kökenli bu halk
anında infaz edildi. Karaçay halkından 32 bin 929'u çocuk olmak üzere 63 bin kişi tıpkı diğer Kafkas halklarına yapıldığı gibi hayvan vagonlarına doldurularak Kazakistan
Kırgızistan ve Özbekistan'ın iç bölgelerine gönderildi. 8 Mart 1944'de ise Balkarlar
Karaçay halkının maruz kaldığı acı sürgünü yaşadı.
-ÇEÇEN VE İNGUŞLARIN SÜRGÜNÜ-
Kızılordu'nun 23 Şubat 1944'te Kızılordu'nun 26. kuruluş yıldönümünü şenliklerine davet edilen Çeçen ve aynı etnik kökene sahip olan İnguşlar
apar topar ve binlerce insanın ölümü pahasına Sibirya'ya sürüldü.
Sürgüne gönderilen her aileye
yanlarına almak için ancak 20 kilogram bagaj izni verildi
insanların tüm mal varlıklarına ve hayvanlarına el konuldu. Felaketin en büyüğü ise sürgün yolculuğunda gerçekleşti. Sürgün edilen insanların yüzde 20'si kötü hava koşulları ve açlıktan öldü. Ölüm Çeçen ve İnguşlar'ın yakasını yerleştirildikleri yeni yerlerde de bırakmadı. Gerek iklim gerek ağır çalışma koşulları ve bunlara bağlı salgın hastalıklar nedeniyle pek çok muhacir yaşamını yitirdi. Çeçen ve İnguş halkının sürgündeki nüfus kaybının yüzde 38 oranında olduğu kaydediliyor.
Sovyetler Birliği Yüksek Şurası
9 Ocak 1957 yılında aldığı karar ile 1944 yılında topyekun sürgün edilen Çeçen ve İnguşların ana vatanlarına dönmelerine izin verdi. 7 Mart 1944 tarihinde lağvedilen ve toprakları çeşitli ülkelere paylaştırılan Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ise 1957 yılında yeniden kuruldu. 1939 yılının resmi kayıtlarına göre 488 bin olan Çeçen-İnguşların nüfusu sürgünden sonra 200 bine kadar düştü. 1959 yılında ise Çeçen-İnguş Cumhuriyeti'ndeki tüm İnguş ve Çeçenlerin sayısı 311 binden ibaretti.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan'da Rus birlikleriyle yerel direnişçiler arasında savaş başladı. 1994-96 yılları arasında bir milyon civarında nüfusu olan Çeçenistan
bu savaşta yaklaşık 120 bin kurban verdi. 1999-2001 yılları arasında yaşanan ikinci savaşta ise 100 bin Çeçen öldü
30 bin Çeçen ise sakat kaldı.
-KIRIM TATARLARININ SÜRGÜNÜ-
Stalin döneminde sürgün sadece Kuzey Kafkasya ile sınırlı kalmadı. Sürgün kararından en çok etkilenen bir diğer halk ise Kırım Tatarlarıydı. 18 Mayıs 1944 gecesi başlayan sürgün furyası
3 gün içinde 220 bin Kırım Tatarı'nın zorla yurtlarından koparılmasıyla sonuçlandı.
Orta Asya'nın ücra köşelerine götürülmek üzere ölüm katarlarına bindirilen Kırım Tatarlarının yüzde 42'si zor koşullara dayanamayarak ya da yapılan baskılar sonucu yaşamını yitirdi. Vatanlarına dönmek için çok yoğun bir mücadele veren Kırım Tatarları
hedeflerine ulaşmak için 1980'li yılları beklemek zorunda kaldı.
Yıllar sonra terk ettiği topraklarına gelen insanları başka bir hazin tablo bekliyordu. Kırım Tatarları yurtlarına döndükleri zaman evlerinin
iş yerlerinin ve topraklarının Ruslar ile Ukraynalılara dağıtıldığını gördü.
-AHISKALILARIN SÜRGÜNÜ-
Gürcistan'ın Ahıska bölgesinde yaşayan ve ''Osmanlı Türkleri'' olarak da bilinen Ahıskalılar
14 Kasım 1944 yılında tarihin en acı olaylarından birini yaşadı. Aradan geçen 65 yıla rağmen Ahıskalılar
halen yurtlarına dönemedi. Anavatanlarından koparılan ve gittikleri yerde hayatta kalan Ahıskalıların torunları bugün Rusya Federasyonu
Özbekistan
Kazakistan
Türkiye
Ukrayna
Almanya
Fransa
İtalya ve ABD'de yaşamlarını sürdürüyor.
Stalin'in emriyle bir gece ansızın gelen haber üzerine doğup büyüdükleri vatanlarını zorla terk ettirilen Ahıska Türkleri
''ölüm katarı'' olarak adlandırılan hayvan vagonlarına istiflenerek bir bilinmez yolculuğa çıktı. Sibirya'ya ve Sovyetlerin iç bölgelerine gönderilen yaklaşık 250 bin Ahıska Türkünün birçoğu yolda hastalıktan
açlıktan yaşamını yitirdi. Ayrı ayrı bölgelere dağıtılan Ahıska Türkleri yıllarca birbirinden haber alamadan yaşadı.
Özbekistan'da sürgün hayatı yaşayan Ahıskalılar
1989 yılında ikinci büyük sürgün daha yaşadı. Fergana'da çıkan olaylarda yaklaşık 100 bin Ahıska Türkü ikinci vatan edindikleri Özbekistan'dan komşu ülkelere ve Rusya'nın Krasnodar bölgesi ile Ukrayna'ya göç etmek zorunda kaldı. Türkiye'de bir süre önce çıkarılan yasa ile Ahıskalıların Türk vatandaşlığına geçişi kolaylaştırıldı.
1944'de sürgün edilen Kafkas halklarından hiçbir şekilde yurtlarına dönüş yapamayanlar ise Ahıskalılar oldu. Gürcistan
Avrupa Konseyi'ne kabul edilirken Ahıskalıların yeniden kendi vatanlarına yerleştirilmesi konusunda taahhüt altına girdi
ancak bugüne kadar verilen sözler yerine getirilmedi.
-KARABAĞ'IN ''KAÇGINLARI''-
Ermenistan'ın Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesini 1992-94 yıllarında yaşanan savaşta işgaliyle başlayan süreçte en çok zarar gören
sivil halk oldu. İşgale uğrayan topraklarından kaçan yaklaşık 1 milyon Azeri Türkü
halen zor koşullar altında Azerbaycan'ın çeşitli vilayetlerinde yaşamlarını sürdürüyor.
Üsküp
Kalkandelen
Manastır
Ohri
Selanik
Saraybosna
Prizren
Şumnu
Varna
Deliorman
Belgrad
Sancak... Rumeli Türklerinin ''çil çil kubbeleriyle'' geride bırakıp gelmek zorunda kaldıkları şehirlerden sadece birkaçıydı.
Rumeli Türkleri
ayrı bir anı
ayrı bir acı
ayrı bir özlemle terk edilmeye zorlanmıştı ecdat yadigarı toprakları....
Şehzade Süleyman Paşa'nın 1352 yılında Rumeli'ye geçişi ve art arda devam eden fetihlerle Osmanlı
kısa sürede Balkanların tek hakimi haline geldi. Türklerin Rumeli'ne yerleştirilmesi ve bölgenin yerli halkları olan Arnavutlarla
Boşnakların da İslam'ı seçmesi Balkan coğrafyasını ikinci bir Anadolu yaptı.
Yaklaşık 500 yıl idaresi altında yaşadıkları Osmanlı'nın zayıflamasıyla birlikte bu bölgede yaşayan Türkler ve Müslüman halkları da zor günler bekliyordu. 1912 yılında yapılan 1. Balkan Savaşı'nın kaybedilmesiyle de elden çıkan topraklardan milyonlarca Türk
Boşnak ve Arnavut
Anadolu'ya göç etmek zorunda bırakıldı. Göç etme imkanı bulamayanlar ise kaldıkları coğrafyada çeşitli asimilasyonlara maruz kaldı.
Göçlerin en acı yanı ise 500 yılı aşkın Osmanlı idaresinde kalan coğrafyadaki Türk şehir mimarisinin en güzel örnekleri olan eserlerin yok edilmesi oldu. Osmanlı'nın 15 bin 787 mimari yapı inşa ettiği Balkanlar'da göçlerle birlikte bu tarihi eserler de sahipsiz kaldı. Osmanlı'nın izlerini yok etme pahasına birçok tarihi cami
han
hamam yıkıldı
geri kalan bir çok tarihi eser ise aslından uzak görünümle restore edilip amacı dışında kullanıldı.
-BALKANLARDAN İLK GÖÇLER SIRBİSTAN'DAN BAŞLADI-
Balkanlardan Anadolu;ya göçün ilk dönemi
1804 yılında Sırp isyanı ile başladı. 1804'te isyan eden Sırpların şiddet hareketleri sırasında
Semendire'ye bağlı yerlerde Türklere karşı girişilen katliamdan kaçanlar
Rumeli ve Bosna-Hersek'e göç etti. 1826'da yapılan Akkerman Antlaşması ile 150 bin Türk
Sırbistan'dan göç etmek zorunda kaldı. 1867 yılında Sırpların zulmünden kaçan 150 bin civarında Boşnak da Türklerle birlikte Anadolu;ya göç etti. Yine 1908-23 yılları arasında 300 bin
1923-33 yılları arasında da 350 bin Türk Sırbistan'dan göç etti. Göç edenlerin bir kısmı ise yollarda hastalık ve açlıktan öldü.
-YUNANİSTAN'DAN GÖÇLER-
Yunanistan'dan Türkiye'ye ilk göçler 1820 yılında Mora isyanından sonra başladı.
Avrupa'dan gelen gönüllü askerlerle Rum çeteciler
Teselya ve Ege adaları ile Mora'da oturan Türk ve Müslüman halka zulmetmeye başladı ve 32 bin Müslüman Türkü öldürdü. Rusya ile İngiltere arasında yapılan anlaşma ile 1826 yılında bağımsız Yunan devleti kuruldu ve Müslüman halkı Yunanistan'dan çıkarma kararı alındı. Bu kararla birlikte Türkler yüzyıllarca yaşadıkları coğrafyadan sürgün edilmeye başlandı.
Mora'nın ardından Girit'te de 1864 yılında Rumların sivil Türk halkına karşı katliamlara girişmesi üzerine
bu bölgeden Anadolu'ya ve İstanbul'a 60 bin kişi göç etti. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra da Yunanistan'daki Türklerden bir kısmı
Anadolu'ya kaçmak zorunda kaldı. Kurtuluş Savaşı'nı takip eden Lozan Antlaşması hükümlerine göre yapılan mübadelede ise Türkiye'ye 1923-1933 yılları arasında 384 bin kişi geldi.
Yunanistan'dan göçler
1934-1960 arasında da devam etti. Bu tarihlerde 23 bin 788 kişi Türkiye'ye geldi. 1960-1970
arasında ise 20 bin kişi Yunanistan'dan Türkiye'ye yerleşti.
-BULGARİSTAN-
Rusların 1828'de Tuna'yı aşarak Edirne'ye kadar gelmesi ve Bulgarları Türklerin üzerine saldırtması sonucu 30 bin Türk
Anadolu'ya göç etti. 1876'da Rusya
Almanya ve Avusturya tarafından Balkanlar bölündü. Avusturya
Bosna-Hersek'i aldı
ayrıca Bulgarlar ve Sırplara
Rusya himayesinde bağımsızlık verildi.
Aynı yıl Bulgarlar
Türklere karşı şiddet hareketlerine girişti. Buradaki Türkleri korumakla görevli Türk ordusunun hareketi
Avrupa devletlerinin müdahalesiyle durduruldu. Binlerce Türk
Edirne
İstanbul ve Anadolu'ya göç etti.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra yapılan Berlin Antlaşması ile Bulgaristan devletinin kurulması kabul edildi. Bu durum
Bulgaristan'daki Türkler için kötü sonuçlar doğurdu.
1876-1878 yılları arasında 200 bin Türk
Edirne ve civarına yerleşti. Sonraki yıllarda ise 300 bin göçmen
Rumeli'den Anadolu'ya geçti. Kuzey Bulgaristan'dan göç eden bir kısım Türk ise Rodoplar'da uğradıkları silahlı saldırılarda ağır kayıplar vererek Türkiye'ye gelebildi. Bu tarihlerde Doğu ve Batı Trakya ile İstanbul'un her yeri göçmenlerle doldu. Osmanlı bu göçmenlerin iskanı konusunda büyük zorluklar yaşadı.
Arşivlerde
1885-1923 yılları arasında Bulgaristan'dan Türkiye'ye 500 bin kişinin göç ettiği belirtiliyor. 1923-1933 yılları arasında ise göç edenlerin sayısı 101 bin civarındadır. Yine Bulgaristan'dan 1934-1960 arasında 272 bin 971 kişi
1968-79 yılları arasında da Bulgaristan'dan Türkiye'ye 116 bin 521 kişi Türkiye'ye göç etti.
Bulgaristan;dan son göç hareketi ise 1989 yılında Bulgar hükümeti tarafından burada yaşayan Türklerin Türkiye'ye göçe zorlanmaları ile başlatıldı. Göçmenler kitleler halinde trenlerle Türk sınırına bırakıldı. Böylece Türkiye
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da görülen en yoğun ve zorunlu göç akımını yaklaşık üç aylık bir süre içinde kabul etmek durumunda kaldı. Bu dönemde 64 bin 295 aileye mensup 226 bin 863 kişi serbest göçmen olarak Türkiye'ye geldi. Bu tarihten itibaren 1995 yılına kadar da aralıklı olarak gelen serbest göçmenlerin sayısı 73 bin 957 kişiye ulaştı.
Bütün bu göçlere rağmen bugün Bulgaristan'da halen 1 milyonun üstünde Türk bulunuyor.
-ROMANYA-
Romanya toprakları
Osmanlı İmparatorluğu idaresindeyken
Besarabya ve Kırım'dan on binlerce Türk buraya yerleşti.
1806-1812 Osmanlı-Rus savaşlarında
Rus ordularının Tuna'yı aşarak Şumnu'ya kadar ilerlemesi üzerine bu bölgede yaşayan Türkler göçe zorlandı. Şumnu ve Dobruca civarından
1812 yılından sonra 200 bin Türk
Anadolu'ya göç ederek başta Eskişehir olmak üzere çeşitli bölgelere yerleştirildi.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra Besarabya'nın Rusların eline geçmesi Dobruca'nın ise Rumenlere bırakılması üzerine Türklerin göçü yeniden başladı. O yıllarda Dobruca'dan 80 bin civarında Türk
yurtlarını terk ederek Anadolu'ya yerleşti.
1923'ten sonra
Dobruca'dan yeni göçler başladı. 1923-1933 arasında 33 bin 852 kişi göç etti. 1934-1960 yılları arasında ise Romanya'dan göç edenlerin sayısı 87 bin 476'ya ulaştı.
-YUGOSLAVYA-
Yugoslavya'dan Türkiye'ye Cumhuriyet döneminde toplam 77 bin 431 aileye mensup 305 bin 158 kişi göç ettiği
resmi kayıtlarda yer alıyor.
Yugoslavya idaresinin baskıları sonucu 1946-1968 ve 1971 yıllarını kapsayan göçlerde özellikle Üsküp
Prizren ve Sancak bölgesinde yaşayan Türk
Boşnak ve Arnavutlar
evlerini ve mallarını cüzi fiyatlara satarak Türkiye'ye gelmek zorunda bırakıldı.
AA
Göç hikayeleri
''Göç göç oldu göçler yola dizildi
Osmanlı Devleti'nin zayıflaması ile işgale uğrayan Kafkas ve Balkan coğrafyasında yaşayan Türk ve Müslüman halklar için de umutsuzluklar
Tehcir edilen halkların sığınağı haline gelen Türkiye'yi
AA muhabirinin Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
Rus Çarlığına bağlı askeri birliklerin 1859 yılında Kafkasya'ya girmesiyle bu coğrafyada göçler de beraberinde başladı. Rus birliklerine karşı verilen savaşı kaybeden Kafkas halklarını büyük bir dram bekliyordu. Çar'ın Kafkasya temsilcisi Grandük Mişel'in 1864 Ağustosunda Batı Kafkasyalılara
-YÜZDE 30'U YOLCULUĞUNU TAMAMLAYAMADAN ÖLDÜ-
Rus Çarlığının emriyle 1864 yılında 1 milyon 500 bin Kafkasyalı yurdundan oldu. Tehcire zorlanan Kafkas halklarının birçoğu sürgün yolculuğunda açlık ve kötü koşullara yenik düşerek can verdi
-KAFKAS HALKLARININ İKİNCİ SÜRGÜNÜ-
Kafkasya'da sürgünler 1864 yılıyla sınırlı kalmıyordu. 1864 sürgünüyle dünyaya savrulan Kafkasyalılar
-KARAÇAY BALKARLARIN SÜRGÜNÜ-
SSCB'ye bağlı Karaçay Özerk Bölgesi
-ÇEÇEN VE İNGUŞLARIN SÜRGÜNÜ-
Kızılordu'nun 23 Şubat 1944'te Kızılordu'nun 26. kuruluş yıldönümünü şenliklerine davet edilen Çeçen ve aynı etnik kökene sahip olan İnguşlar
Sürgüne gönderilen her aileye
Sovyetler Birliği Yüksek Şurası
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan'da Rus birlikleriyle yerel direnişçiler arasında savaş başladı. 1994-96 yılları arasında bir milyon civarında nüfusu olan Çeçenistan
-KIRIM TATARLARININ SÜRGÜNÜ-
Stalin döneminde sürgün sadece Kuzey Kafkasya ile sınırlı kalmadı. Sürgün kararından en çok etkilenen bir diğer halk ise Kırım Tatarlarıydı. 18 Mayıs 1944 gecesi başlayan sürgün furyası
Orta Asya'nın ücra köşelerine götürülmek üzere ölüm katarlarına bindirilen Kırım Tatarlarının yüzde 42'si zor koşullara dayanamayarak ya da yapılan baskılar sonucu yaşamını yitirdi. Vatanlarına dönmek için çok yoğun bir mücadele veren Kırım Tatarları
Yıllar sonra terk ettiği topraklarına gelen insanları başka bir hazin tablo bekliyordu. Kırım Tatarları yurtlarına döndükleri zaman evlerinin
-AHISKALILARIN SÜRGÜNÜ-
Gürcistan'ın Ahıska bölgesinde yaşayan ve ''Osmanlı Türkleri'' olarak da bilinen Ahıskalılar
Stalin'in emriyle bir gece ansızın gelen haber üzerine doğup büyüdükleri vatanlarını zorla terk ettirilen Ahıska Türkleri
Özbekistan'da sürgün hayatı yaşayan Ahıskalılar
1944'de sürgün edilen Kafkas halklarından hiçbir şekilde yurtlarına dönüş yapamayanlar ise Ahıskalılar oldu. Gürcistan
-KARABAĞ'IN ''KAÇGINLARI''-
Ermenistan'ın Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesini 1992-94 yıllarında yaşanan savaşta işgaliyle başlayan süreçte en çok zarar gören
Üsküp
Rumeli Türkleri
Şehzade Süleyman Paşa'nın 1352 yılında Rumeli'ye geçişi ve art arda devam eden fetihlerle Osmanlı
Yaklaşık 500 yıl idaresi altında yaşadıkları Osmanlı'nın zayıflamasıyla birlikte bu bölgede yaşayan Türkler ve Müslüman halkları da zor günler bekliyordu. 1912 yılında yapılan 1. Balkan Savaşı'nın kaybedilmesiyle de elden çıkan topraklardan milyonlarca Türk
Göçlerin en acı yanı ise 500 yılı aşkın Osmanlı idaresinde kalan coğrafyadaki Türk şehir mimarisinin en güzel örnekleri olan eserlerin yok edilmesi oldu. Osmanlı'nın 15 bin 787 mimari yapı inşa ettiği Balkanlar'da göçlerle birlikte bu tarihi eserler de sahipsiz kaldı. Osmanlı'nın izlerini yok etme pahasına birçok tarihi cami
-BALKANLARDAN İLK GÖÇLER SIRBİSTAN'DAN BAŞLADI-
Balkanlardan Anadolu;ya göçün ilk dönemi
-YUNANİSTAN'DAN GÖÇLER-
Yunanistan'dan Türkiye'ye ilk göçler 1820 yılında Mora isyanından sonra başladı.
Avrupa'dan gelen gönüllü askerlerle Rum çeteciler
Mora'nın ardından Girit'te de 1864 yılında Rumların sivil Türk halkına karşı katliamlara girişmesi üzerine
Yunanistan'dan göçler
arasında ise 20 bin kişi Yunanistan'dan Türkiye'ye yerleşti.
-BULGARİSTAN-
Rusların 1828'de Tuna'yı aşarak Edirne'ye kadar gelmesi ve Bulgarları Türklerin üzerine saldırtması sonucu 30 bin Türk
Aynı yıl Bulgarlar
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra yapılan Berlin Antlaşması ile Bulgaristan devletinin kurulması kabul edildi. Bu durum
1876-1878 yılları arasında 200 bin Türk
Arşivlerde
Bulgaristan;dan son göç hareketi ise 1989 yılında Bulgar hükümeti tarafından burada yaşayan Türklerin Türkiye'ye göçe zorlanmaları ile başlatıldı. Göçmenler kitleler halinde trenlerle Türk sınırına bırakıldı. Böylece Türkiye
Bütün bu göçlere rağmen bugün Bulgaristan'da halen 1 milyonun üstünde Türk bulunuyor.
-ROMANYA-
Romanya toprakları
1806-1812 Osmanlı-Rus savaşlarında
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra Besarabya'nın Rusların eline geçmesi Dobruca'nın ise Rumenlere bırakılması üzerine Türklerin göçü yeniden başladı. O yıllarda Dobruca'dan 80 bin civarında Türk
1923'ten sonra
-YUGOSLAVYA-
Yugoslavya'dan Türkiye'ye Cumhuriyet döneminde toplam 77 bin 431 aileye mensup 305 bin 158 kişi göç ettiği
Yugoslavya idaresinin baskıları sonucu 1946-1968 ve 1971 yıllarını kapsayan göçlerde özellikle Üsküp
AA