- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Dünya'nın küre şeklinde olmasi nedeniyle ekvator ile kutuplar arasında kalan alanlar, yıl içinde güneş enerjisinden farklı oranlarda yararlanırlar. Bilindiği gibi ekvator hattı üzerindeki alanlar enerji alma açısından en üst boyuta ulaşırken, kutuplara doğru gidildikçe enerji miktarinda bir azalma meydana gelir. Bu şekilde ekvatordan kutuplara doğru atmosfer kütlelerinin ısınma değerleri farklı olur.
Nitekim ekvator ve dönenceler arasında kalan bölgeler, yıl boyunca daha fazla enerji alarak daha fazla ısınır, dolayısıyla "Sıcak Tropikal Kuşak" meydana gelir. Oğlak ve Yengeç dönencesi ile Kutup dairesi arasında kalan sahalar ise daha az enerji topladıklarından daha az ısınırlar ve "Ilıman Kuşak" adını alırlar. Kutup dairesinin içinde kalan kesimlere ise güneş ışınları diğer kuşaklara oranla daha eğik geldiğinden daha geniş bir sahayı ısıtmak zorunda kalır, enerji azlığı nedeniyle kutupsal koşullar oluşur.
Eğer Dünya'nın bu şekli olmasaydı, Dünya'da bu kadar çeşitli iklim bölgeleri ve her iklim bölgesine özgü canlılar ile insanların yaşam tarzları olmazdı. Nitekim insanların yiyeceklerinden, barındıkları konutlara kadar herşeyde iklimin etkisini görmek mümkündür. Eskimolarin yaşadıkları kutuplarda, buzullardan yapılmış iglu adı verilen konutlar, kalın kürklerden oluşan giysiler, Afrika kıtasında yerini ağaç dalları ve yapraklardan yapılmış konutlara ve oldukça ince giysilere bırakmıştır.
Dünya'nın Güneş Etrafındakı Dönüşü ve Eğimi Neden Önemlidir?
Dünyanın Güneş etrafındaki dönüşü ve 23.5 derecelik eğikliği de şekli kadar iklimler üzerinde etkilidir.
* Eğer Dünya'nın Güneş etrafındaki bu dönüşü olmasaydı; mevsimlerin oluşması mümkün olmazdı. Dünya'nın bir tarafı her zaman yaz, bir tarafı her zaman kış mevsimini yaşardı.
* Eğer 23.5 derecelik bu hassas açı olmasaydı; güneş ışınları hep aynı açıdan geleceğinden ekvator çok ısınacak, kutup bölgesi hep karanlıkta kalacaktı. Bu durumda ekvator hep çok sıcak ve çok aydınlık, kutuplar ise hep çok soğuk ve karanlık olacaktı. Her iki durumda da tür çeşitliliği olmayacak, kutuplarda yaşayan hayvan ve bitkiler soğuk nedeniyle çoğalamayacaktı. Çünkü oldukça çetin geçen ve sürekli karanlık olan kış soğuklarına hiçbir yavru hayvan dayanamayacaktı. Kısacası Dünya bugünkü görünümünden çok farklı olacağı için, belki de canlılık hiç olmayacaktı.
Dünya'nın atmosferinde ısıyı sürekli dengeleyen birtakım otomatik sistemler de vardır. Örneğin bir bölge çok fazla ısındığında su buharlaşması artar ve bulutlar çoğalır. Bu bulutlar ise Güneş'ten gelen ışınların bir kısmını geri yansıtarak aşağıdaki havanın ve yüzeyin daha fazla ısınmasını engeller.
Yeryüzündeki zengin iklim özellikleri; Antarktika kıtasının buzullarla kaplı alanlarındaki kutup ayıları ve penguenler gibi canlıların yerini, Afrika kıtasında aslanlar ve dev filler, Avustralya'da kangurular ve koalalar, Güney Amerika kıtasında jaguar ve lama gibi canlılar almıştır. Aynı çeşitlilik, bitki türleri için de söz konusudur. Kutup kuşağında yosun ve likenlerden oluşan tundralar, ekvatoral kuşakta binlerce tür çeşitliliği ile temsil edilen tropikal yağmur ormanlarına dönüşür.
Farkli Basınç Kuşakları İklim Tiplerini Zenginleştirir
Kuzey ve güney yarimkürede iki alçak, iki yüksek basınç merkezi bulunur. Bu basınç kuşakları, bulundukları yerin iklimine oldukça önemli ölçüde etki eder. Basınçların en büyük etkisi rüzgarlardır. Nitekim denizler üzerinde oluşan nemli hava kütleleri alçak basınç sahalarına doğru kolay hareket edebildikleri için bol yağış meydana getirirler. Buna karşılık karaların iç kesimlerinde oluşan yüksek basınç merkezlerine denizlerden (alçak basınç merkezi) hava akımı olamayacaği için bu bölgeler yağıştan yoksun kalırlar. Bu özellik, bölgelerin yağış ve bağıl nem faktörlerini kontrol eder.
Eğer basınç sistemleri farklı olmasaydı; rüzgarların oluşması, nemli ve kuru hava kütlelerinin hareket etmesi mümkün olmazdı. Bu durumda hava ufacık bir esintiden bile yoksun kaldığı için her zaman durgun, son derece kurak veya çok yağışlı olurdu.
Eğer Dünya'daki, deniz ve karaların tamamı alçak basınç merkezi olsaydı; bu durumda nemli hava kütlelerinin kara içlerine girmesi ile sürekli yağmur yağar, seller ve heyelanlar kaçınılmaz olurdu.
Eğer kara yüzeyi üzerinde her yer yüksek basınç merkezi olsaydı; bu durumda da karalar hiç yağış alamaz, tüm kara yüzeyi çöllerle kaplı olurdu. Her iki durumda da canlılık oluşamazdı. Ancak Yüce Allah'ın dilemesi ile kara ve denizler üzerindeki basınç merkezleri, yağışlar, rüzgarlar bir denge içerisindedir ve tam canlılara fayda verecek özelliklerdedir.
Nitekim ekvator ve dönenceler arasında kalan bölgeler, yıl boyunca daha fazla enerji alarak daha fazla ısınır, dolayısıyla "Sıcak Tropikal Kuşak" meydana gelir. Oğlak ve Yengeç dönencesi ile Kutup dairesi arasında kalan sahalar ise daha az enerji topladıklarından daha az ısınırlar ve "Ilıman Kuşak" adını alırlar. Kutup dairesinin içinde kalan kesimlere ise güneş ışınları diğer kuşaklara oranla daha eğik geldiğinden daha geniş bir sahayı ısıtmak zorunda kalır, enerji azlığı nedeniyle kutupsal koşullar oluşur.
Eğer Dünya'nın bu şekli olmasaydı, Dünya'da bu kadar çeşitli iklim bölgeleri ve her iklim bölgesine özgü canlılar ile insanların yaşam tarzları olmazdı. Nitekim insanların yiyeceklerinden, barındıkları konutlara kadar herşeyde iklimin etkisini görmek mümkündür. Eskimolarin yaşadıkları kutuplarda, buzullardan yapılmış iglu adı verilen konutlar, kalın kürklerden oluşan giysiler, Afrika kıtasında yerini ağaç dalları ve yapraklardan yapılmış konutlara ve oldukça ince giysilere bırakmıştır.
Dünya'nın Güneş Etrafındakı Dönüşü ve Eğimi Neden Önemlidir?
Dünyanın Güneş etrafındaki dönüşü ve 23.5 derecelik eğikliği de şekli kadar iklimler üzerinde etkilidir.
* Eğer Dünya'nın Güneş etrafındaki bu dönüşü olmasaydı; mevsimlerin oluşması mümkün olmazdı. Dünya'nın bir tarafı her zaman yaz, bir tarafı her zaman kış mevsimini yaşardı.
* Eğer 23.5 derecelik bu hassas açı olmasaydı; güneş ışınları hep aynı açıdan geleceğinden ekvator çok ısınacak, kutup bölgesi hep karanlıkta kalacaktı. Bu durumda ekvator hep çok sıcak ve çok aydınlık, kutuplar ise hep çok soğuk ve karanlık olacaktı. Her iki durumda da tür çeşitliliği olmayacak, kutuplarda yaşayan hayvan ve bitkiler soğuk nedeniyle çoğalamayacaktı. Çünkü oldukça çetin geçen ve sürekli karanlık olan kış soğuklarına hiçbir yavru hayvan dayanamayacaktı. Kısacası Dünya bugünkü görünümünden çok farklı olacağı için, belki de canlılık hiç olmayacaktı.
Dünya'nın atmosferinde ısıyı sürekli dengeleyen birtakım otomatik sistemler de vardır. Örneğin bir bölge çok fazla ısındığında su buharlaşması artar ve bulutlar çoğalır. Bu bulutlar ise Güneş'ten gelen ışınların bir kısmını geri yansıtarak aşağıdaki havanın ve yüzeyin daha fazla ısınmasını engeller.
Yeryüzündeki zengin iklim özellikleri; Antarktika kıtasının buzullarla kaplı alanlarındaki kutup ayıları ve penguenler gibi canlıların yerini, Afrika kıtasında aslanlar ve dev filler, Avustralya'da kangurular ve koalalar, Güney Amerika kıtasında jaguar ve lama gibi canlılar almıştır. Aynı çeşitlilik, bitki türleri için de söz konusudur. Kutup kuşağında yosun ve likenlerden oluşan tundralar, ekvatoral kuşakta binlerce tür çeşitliliği ile temsil edilen tropikal yağmur ormanlarına dönüşür.
Farkli Basınç Kuşakları İklim Tiplerini Zenginleştirir
Kuzey ve güney yarimkürede iki alçak, iki yüksek basınç merkezi bulunur. Bu basınç kuşakları, bulundukları yerin iklimine oldukça önemli ölçüde etki eder. Basınçların en büyük etkisi rüzgarlardır. Nitekim denizler üzerinde oluşan nemli hava kütleleri alçak basınç sahalarına doğru kolay hareket edebildikleri için bol yağış meydana getirirler. Buna karşılık karaların iç kesimlerinde oluşan yüksek basınç merkezlerine denizlerden (alçak basınç merkezi) hava akımı olamayacaği için bu bölgeler yağıştan yoksun kalırlar. Bu özellik, bölgelerin yağış ve bağıl nem faktörlerini kontrol eder.
Eğer basınç sistemleri farklı olmasaydı; rüzgarların oluşması, nemli ve kuru hava kütlelerinin hareket etmesi mümkün olmazdı. Bu durumda hava ufacık bir esintiden bile yoksun kaldığı için her zaman durgun, son derece kurak veya çok yağışlı olurdu.
Eğer Dünya'daki, deniz ve karaların tamamı alçak basınç merkezi olsaydı; bu durumda nemli hava kütlelerinin kara içlerine girmesi ile sürekli yağmur yağar, seller ve heyelanlar kaçınılmaz olurdu.
Eğer kara yüzeyi üzerinde her yer yüksek basınç merkezi olsaydı; bu durumda da karalar hiç yağış alamaz, tüm kara yüzeyi çöllerle kaplı olurdu. Her iki durumda da canlılık oluşamazdı. Ancak Yüce Allah'ın dilemesi ile kara ve denizler üzerindeki basınç merkezleri, yağışlar, rüzgarlar bir denge içerisindedir ve tam canlılara fayda verecek özelliklerdedir.