Dolunay'ın İnsanlar Üzerindeki Etkisi ve Oruç
Son zamanlarda ilim adamlarının dikkatini çeken yeni bir konu var: İnsanoğlunun ayak basıp yakından tanıdığı Ay'ın, insanlar üzerindeki tesiri. İlim adamlarının araştırmalarına göre, dev okyanuslarda med-cezir olaylarına yol açan dolunay, vücudunun 'i su olan insanoğluna da tesir ediyor. Vücuttaki sıvı dengesi bozuluyor, beyindeki düzenli işleyiş aksıyor ve kalp atışı hızlanıyor. Özellikle kalp ve şeker hastalarında tehlikeli sonuçlara yol açabilen Dolunay, sinir sistemindeki hücrelerin işleyiş düzenini bozduğu için dengesizlikler meydana getiriyor. Bunda, vücuttaki elektrik akımının iki misline çıkması da büyük rol oynuyor. Dolunay'ın kadınlara daha fazla tesir ettiği de bir gerçek.[1] İlim adamları bu tesirleri şöyle sıralamaktadırlar:
Dolunay'da Suç Oranları, Olaylar ve İntiharlar
1993 yılının Ağustos ayındaki dolunay günlerinde, Almanya'daki adam öldürme, cinnet geçirme ve intihar olaylarında artışlar meydana geldi. Yapılan araştırmalara göre dolunay, yalnız Kuzey Avrupa ülkelerinde değil; yeryüzünün her yerinde insanlara tesir ediyor. Psikologlar, dolunay zamanı insandaki bu rûhî değişimin tespit edildiğini söylüyorlar. Ay'ın bu günlerinde cinnetlerin arttığını belirten Fransız araştırmacı Rene Claude Guillot, işlenen cinayetleri araştırmış ve konuyla alakalı olarak "Dolunay Cinayetleri" adlı bir kitap yazmış. Araştırmacı: «Yalnız Fransa'da değil; Amerika'daki polis kayıtlarından da dolunay gecelerinde işlenen cinayetlerin sayısında artış olduğunu tespit etmek mümkündür.» diyor.
Ayrıca iki Hintli bilim adamı, 1980 ve 1984 yıllarındaki dolunaylar sırasında görülen suç oranının bariz şekilde arttığını bildirdi. Bu çalışmalar, ciddi bir tıp dergisi olan "British Medical Journal"da yayınlandı.
Araştırmacı Prof. C. P. Thakur'a göre, dolunay günlerindeki intihar ve cinayetlerin artış sebebi, insan vücudundaki gel-git dalgalarıdır. Dolunay sırasında Dünya, Ay ve Güneş, aynı doğru üzerinde olduklarından, Ay'ın insan üzerindeki çekim kuvveti ile birlikte vücuttaki su miktarı `'ı aşar. Bunun yol açtığı bedenî ve rûhî değişmeler ise, suç işleme eğilimini artırır.
Araştırmacılar, beş yıl içinde üç polis karakoluna bildirilen suçları bilgisayara yükleyip neticeyi dolunay tarihleri ile karşılaştırarak bu sonuçlara varmışlardır.[4]
Bu Konudaki Karşıt Düşünceler
Dolunay insan davranışlarını etkiler mi?
İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Hatta birçok ülkede polisler ve hastanelerin acil servis personeli, dolunay oluştuğu zaman işlenen suçların, intiharların, trafik kazalarının daha çoğaldığını, insanların renkleri görme yeteneklerinin azaldığını, sara nöbetlerinin sıklaştığını, sinir hastalarının uykusuzluktan daha çok yakındıklarını söylemektedirler ama bilim insanları bu görüşlere katılmıyorlar. Eskilerin Ay'ın dönemlerine bağladıkları etkilerin büyük bir kısmının boş inançlar olduğu bir gerçektir.
O zamanlar insanların uykularında gezinmeleri dolunay ışığı tarafından çekilmelerine bağlanıyordu. Dolunayın ışığının yatak odasından içeri girmesinin uyuyanın rüyasını etkilediğine, dolunay ile birlikte cinsel içgüdü fonksiyonlarının, insanların üremelerinin ve tarlaların bereketlerinin arttığına hatta 'kurt adam' efsanesine bile inanılıyordu.
Bilim insanları yine de Ay'ın evrelerinin ve özellikle dolunayın insanları etkilemesi olayına ciddiyetle yaklaşıyorlar. Ay'ın evreleri ile cinayetler, kazalar, dünyamızda oluşan kasırgaların dağılımı, magnetik alanlarda bozulma, kadınların aybaşları ve sara nöbetleri arasındaki ilişkileri yakından takip ediyorlar, devamlı istatistikî bilgi topluyorlar. Ancak kesin bir sonuca varılmış, Ay'ın evreleri ile bahsedilen olaylar arasında henüz bilimsel bir ilişki saptanmış değildir.
Yapılan bir çalışmada dolunay süresince oluşan trafik kazalarının alışılmadık bir şekilde fazla olduğu saptanmış fakat daha sonra olayların zaman aralıkları incelendiğinde çoğunun hafta sonu günlerine denk geldiği görülmüştür. Hafta sonu tatiline giderken ve dönerken sürücülerin acele etmeleri kazaların en önemli nedenidir. Yani tatil aceleciliğinin yarattığı trafik kazalarının yanında dolunayın etkisinin sözü bile edilemez.
Bilindiği gibi Ay'ın dünyada okyanuslardaki 'gel-git' denilen, suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzun da çoğu su olduğuna göre Ay vücudumuzu da etkileyebilir mi?
Vücudumuzdaki suyun oranı, okyanuslardaki su miktarı ile kıyaslanamayacağı gibi 'gel-git' olayı günde iki kez oluşmaktadır. Yani Ay'ın çekim gücü insanı etkilese bile bunun sadece dolunay safhasında değil her gün olması gerekir.
Dolunay safhasında iken Ay'ın parlaklığı da pek önemli bir etken değildir, çünkü bu safhada Ay'ın dünyaya gönderdiği ışık miktarı Güneş'in gönderdiğinin 600 binde biri kadardır.
Peki dolunayı bu kadar özel kılan nedir? Dolunay, Güneş Dünya'nın bir tarafında, Ay ise tam aksi tarafta aynı hizaya gelince oluşur. Bu durumda Güneş'in, Ay'ın Dünya üzerindeki etkisini arttırıp arttırmadığı da incelenmiştir.
Bir miktar arttırdığı doğrudur ama Güneş o kadar uzaktadır ki bu etkileme de fazla kayda değer değildir. Öyle görülüyor ki, her gün olan olaylar, Ay'ın dolunay safhasında da olunca sebep ona bağlanmaktadır.[5]
İslam'da Dolunay ve Oruç
Dolunay konusundaki araştırmalar, bize "Eyyam-ı Biyd" diye tâbir edilen ve kamerî Ay'ın 13., 14. ve 15. günleri tutulması sünnet olan orucu hatıra getirdi.[1] Bu günlere, gündüz güneşle, gece de dolunayla 24 saat aydınlık olmasından dolayı Eyyâm-ı Bîz (beyaz, ak günler) denmiştir.[2] Konuyla ilgili hadisler;[1]
1. Buhârî, Müslim ve Neseî'nin ittifakla bildirdikleri hadiste, Ebu Hureyre, Efendimiz'den (S.A.V.) şöyle rivâyet ediyor: «Dostum, habîbim (S.A.V.), bana her ay 3 gün oruç tutmayı nasip etti.» [6]
2. Müslim'in Ebu'd-Derdâ'dan rivâyet ettikleri hâdiste; «Habîbim, yaşadığım müddetçe terk etmeyeceğim 3 gün oruç tutmayı tavsiye etti.» buyrulur.[7]
3. Beyhâkî, Taberânî, Ebû Davud, Neseî, Tirmizî, Ahmet B. Hambel, Bezzâr, İbn-i Hibban sahihinde ve diğer hadis kitaplarında bu konuyla alakalı birçok hadise rastlıyoruz. Örneğin; Tirmizî ve Neseî, Ebu Zer'den şu hadisi rivâyet ediyorlar; «Ey Ebû Zerr, her ay 3 gün oruç tutarsan, 13, 14 ve 15. günleri tut.» [8]
Bilindiği gibi, ayın ortasına rastlayan üç gün, dolunay günleridir ve Efendimiz (S.A.V.), Ramazan orucundan sonra bu günlerde oruç tutmayı tavsiye ederek şöyle buyurmaktadır; «Sabır ayı (Ramazan)'nın orucu ve her aydan üç gün oruç tutmak, göğsün "vahâr"ını giderir.» [9] "Vahâr" kelimesi, Arapça'da "kin, gayz, öfke, düşmanlık, vesvese, hile, sinirlenme" manalarına gelmektedir.
Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde, Ebu Zerr, Peygamber Efendimizden şu hadisi rivayet ediyor: «Her ay, üç gün oruç tutmak, göğsün "mağalle"ini giderir.» Sahabeler, sordular; «Ya Rasulallah, göğsün "mağalle"si nedir?» Efendimiz, buyurdular; «Şeytan'ın pisliğidir.» [10]
Ebu Davud ve Neseî'de, Kudame b. Milham, şöyle söylüyor: «Efendimiz (A.S.M.), bize eyyâm-ı biyd (beyaz günler)de oruç tutmayı emrederdi ve "Bu, bütün sene oruç tutmak gibidir." buyururdu.»
Hz. Muhammed tarafından Dolunay'a rastlayan günlerde orucun tavsiye edilmesi, gerçekten O'nun kıyamete kadar devam edecek mucizelerinden biridir. Çünkü;
1. Efendimiz (S.A.V.), dolunayın insan vücudu üzerindeki zararlı tesirlerinden haber veriyor ki; bu hadise, 14 asır sonra yeni anlaşıldı ve araştırmalar, hâlâ devam ediyor.
2. Efendimiz (S.A.V.), insanın bu zararlı tesirlerden korunmasını tavsiye ederken tedavi yolunu da gösteriyor.
Bu ikinci şık, henüz ilim adamları tarafından tespit edilmiş değil. Araştırmacılar, dolunaya karşı vücudumuzdaki tabii (doğal) dengeyi nasıl koruyacağımız hususunda yeterli bir şey söyleyemiyor. Zira bu, çok yeni bir konu (!) Ama maddede ve mânâda rehberimiz olan Hz. Muhammed (S.A.V.), mûcizevî tıbbıyla asırlar ötesine ışık tutuyor, dikkatleri Tıbb-ı Nebevî'ye tekrar çekiyor. Akıl ve kalp bütünlüğüne ermiş doktorları bu sonsuz hazineye davet ediyor.
Bakalım Dolunay'ın insanlar üzerindeki olumsuz ve zararlı tespit eden bilim adamları, buna karşı korunma ve tedavi yollarını da keşfedecekler mi (!) Aradaki 14 asırlık farkı göz önünde tutup acele etseler, fena olmaz herhalde.[1]
Kaynaklar
[1] Zafer İlim-Araştırma Gurubu, Gerçeğe Doğru Dergisi, "Dolunay ve Oruç", c.II, sayı: 20, sayfa 28-30.
[2] www.usveihasene.com/ic_peygmbrmzn_nafile_oruclari.htm
[3] skkdmag.blogspot.com/2009/04/dolunayn-insan-uzerindeki-etkileri.html
[4] Bilim ve Teknik Dergisi, sayı:298, Eylül 1992 & Hürriyet Gazetesi, "Dolunay Kâbusu", 3 Eylül 1993, s.5.
[5] www.turkeyforum.com/satforum/archive/index.php/t-105461.html
[6] Buhârî, Kitabü's-Savm-Fethü'l-Bârî, c.4, Bâb-u Siyâmî Biyd, s.226, Eyyâm-i Biyd Orucu, bab 59.1880.
[7] Et-Tergib ve't-Terhib, c.2., s.120, Kitâbu's-Savm.
[8] Tirmizî c.3., Hadis no 761; Neseî, 22, Kitabü's-Savm, 84.
[9] El-Fethu'r-Rabbânî, c.10, Kitâbü's-Savm, "Her ay üç gün oruç" bâbı, 264.
[10] El-Fethu'r-Rabbânî, c.10, Hadis no:264.
Son zamanlarda ilim adamlarının dikkatini çeken yeni bir konu var: İnsanoğlunun ayak basıp yakından tanıdığı Ay'ın, insanlar üzerindeki tesiri. İlim adamlarının araştırmalarına göre, dev okyanuslarda med-cezir olaylarına yol açan dolunay, vücudunun 'i su olan insanoğluna da tesir ediyor. Vücuttaki sıvı dengesi bozuluyor, beyindeki düzenli işleyiş aksıyor ve kalp atışı hızlanıyor. Özellikle kalp ve şeker hastalarında tehlikeli sonuçlara yol açabilen Dolunay, sinir sistemindeki hücrelerin işleyiş düzenini bozduğu için dengesizlikler meydana getiriyor. Bunda, vücuttaki elektrik akımının iki misline çıkması da büyük rol oynuyor. Dolunay'ın kadınlara daha fazla tesir ettiği de bir gerçek.[1] İlim adamları bu tesirleri şöyle sıralamaktadırlar:
- Kadınlar, dolunay günlerinde çok hassas oluyor ve daha çabuk ağlıyorlar.
- Doğumlar, bu günlerde yüzde 20 oranında artıyor.
- Dolunay adet görme düzenini bozuyor ve kanamaları artırıyor.
- Cinsiyet hormonundaki artış sebebiyle cinsi arzular fazlalaşıyor.
- Kadınlarda migren artıyor ve daha stresli hâle geliyorlar.[2]
Dolunay'da Suç Oranları, Olaylar ve İntiharlar
1993 yılının Ağustos ayındaki dolunay günlerinde, Almanya'daki adam öldürme, cinnet geçirme ve intihar olaylarında artışlar meydana geldi. Yapılan araştırmalara göre dolunay, yalnız Kuzey Avrupa ülkelerinde değil; yeryüzünün her yerinde insanlara tesir ediyor. Psikologlar, dolunay zamanı insandaki bu rûhî değişimin tespit edildiğini söylüyorlar. Ay'ın bu günlerinde cinnetlerin arttığını belirten Fransız araştırmacı Rene Claude Guillot, işlenen cinayetleri araştırmış ve konuyla alakalı olarak "Dolunay Cinayetleri" adlı bir kitap yazmış. Araştırmacı: «Yalnız Fransa'da değil; Amerika'daki polis kayıtlarından da dolunay gecelerinde işlenen cinayetlerin sayısında artış olduğunu tespit etmek mümkündür.» diyor.
Ayrıca iki Hintli bilim adamı, 1980 ve 1984 yıllarındaki dolunaylar sırasında görülen suç oranının bariz şekilde arttığını bildirdi. Bu çalışmalar, ciddi bir tıp dergisi olan "British Medical Journal"da yayınlandı.
Araştırmacı Prof. C. P. Thakur'a göre, dolunay günlerindeki intihar ve cinayetlerin artış sebebi, insan vücudundaki gel-git dalgalarıdır. Dolunay sırasında Dünya, Ay ve Güneş, aynı doğru üzerinde olduklarından, Ay'ın insan üzerindeki çekim kuvveti ile birlikte vücuttaki su miktarı `'ı aşar. Bunun yol açtığı bedenî ve rûhî değişmeler ise, suç işleme eğilimini artırır.
Araştırmacılar, beş yıl içinde üç polis karakoluna bildirilen suçları bilgisayara yükleyip neticeyi dolunay tarihleri ile karşılaştırarak bu sonuçlara varmışlardır.[4]
Bu Konudaki Karşıt Düşünceler
Dolunay insan davranışlarını etkiler mi?
İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Hatta birçok ülkede polisler ve hastanelerin acil servis personeli, dolunay oluştuğu zaman işlenen suçların, intiharların, trafik kazalarının daha çoğaldığını, insanların renkleri görme yeteneklerinin azaldığını, sara nöbetlerinin sıklaştığını, sinir hastalarının uykusuzluktan daha çok yakındıklarını söylemektedirler ama bilim insanları bu görüşlere katılmıyorlar. Eskilerin Ay'ın dönemlerine bağladıkları etkilerin büyük bir kısmının boş inançlar olduğu bir gerçektir.
O zamanlar insanların uykularında gezinmeleri dolunay ışığı tarafından çekilmelerine bağlanıyordu. Dolunayın ışığının yatak odasından içeri girmesinin uyuyanın rüyasını etkilediğine, dolunay ile birlikte cinsel içgüdü fonksiyonlarının, insanların üremelerinin ve tarlaların bereketlerinin arttığına hatta 'kurt adam' efsanesine bile inanılıyordu.
Bilim insanları yine de Ay'ın evrelerinin ve özellikle dolunayın insanları etkilemesi olayına ciddiyetle yaklaşıyorlar. Ay'ın evreleri ile cinayetler, kazalar, dünyamızda oluşan kasırgaların dağılımı, magnetik alanlarda bozulma, kadınların aybaşları ve sara nöbetleri arasındaki ilişkileri yakından takip ediyorlar, devamlı istatistikî bilgi topluyorlar. Ancak kesin bir sonuca varılmış, Ay'ın evreleri ile bahsedilen olaylar arasında henüz bilimsel bir ilişki saptanmış değildir.
Yapılan bir çalışmada dolunay süresince oluşan trafik kazalarının alışılmadık bir şekilde fazla olduğu saptanmış fakat daha sonra olayların zaman aralıkları incelendiğinde çoğunun hafta sonu günlerine denk geldiği görülmüştür. Hafta sonu tatiline giderken ve dönerken sürücülerin acele etmeleri kazaların en önemli nedenidir. Yani tatil aceleciliğinin yarattığı trafik kazalarının yanında dolunayın etkisinin sözü bile edilemez.
Bilindiği gibi Ay'ın dünyada okyanuslardaki 'gel-git' denilen, suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzun da çoğu su olduğuna göre Ay vücudumuzu da etkileyebilir mi?
Vücudumuzdaki suyun oranı, okyanuslardaki su miktarı ile kıyaslanamayacağı gibi 'gel-git' olayı günde iki kez oluşmaktadır. Yani Ay'ın çekim gücü insanı etkilese bile bunun sadece dolunay safhasında değil her gün olması gerekir.
Dolunay safhasında iken Ay'ın parlaklığı da pek önemli bir etken değildir, çünkü bu safhada Ay'ın dünyaya gönderdiği ışık miktarı Güneş'in gönderdiğinin 600 binde biri kadardır.
Peki dolunayı bu kadar özel kılan nedir? Dolunay, Güneş Dünya'nın bir tarafında, Ay ise tam aksi tarafta aynı hizaya gelince oluşur. Bu durumda Güneş'in, Ay'ın Dünya üzerindeki etkisini arttırıp arttırmadığı da incelenmiştir.
Bir miktar arttırdığı doğrudur ama Güneş o kadar uzaktadır ki bu etkileme de fazla kayda değer değildir. Öyle görülüyor ki, her gün olan olaylar, Ay'ın dolunay safhasında da olunca sebep ona bağlanmaktadır.[5]
İslam'da Dolunay ve Oruç
Dolunay konusundaki araştırmalar, bize "Eyyam-ı Biyd" diye tâbir edilen ve kamerî Ay'ın 13., 14. ve 15. günleri tutulması sünnet olan orucu hatıra getirdi.[1] Bu günlere, gündüz güneşle, gece de dolunayla 24 saat aydınlık olmasından dolayı Eyyâm-ı Bîz (beyaz, ak günler) denmiştir.[2] Konuyla ilgili hadisler;[1]
1. Buhârî, Müslim ve Neseî'nin ittifakla bildirdikleri hadiste, Ebu Hureyre, Efendimiz'den (S.A.V.) şöyle rivâyet ediyor: «Dostum, habîbim (S.A.V.), bana her ay 3 gün oruç tutmayı nasip etti.» [6]
2. Müslim'in Ebu'd-Derdâ'dan rivâyet ettikleri hâdiste; «Habîbim, yaşadığım müddetçe terk etmeyeceğim 3 gün oruç tutmayı tavsiye etti.» buyrulur.[7]
3. Beyhâkî, Taberânî, Ebû Davud, Neseî, Tirmizî, Ahmet B. Hambel, Bezzâr, İbn-i Hibban sahihinde ve diğer hadis kitaplarında bu konuyla alakalı birçok hadise rastlıyoruz. Örneğin; Tirmizî ve Neseî, Ebu Zer'den şu hadisi rivâyet ediyorlar; «Ey Ebû Zerr, her ay 3 gün oruç tutarsan, 13, 14 ve 15. günleri tut.» [8]
Bilindiği gibi, ayın ortasına rastlayan üç gün, dolunay günleridir ve Efendimiz (S.A.V.), Ramazan orucundan sonra bu günlerde oruç tutmayı tavsiye ederek şöyle buyurmaktadır; «Sabır ayı (Ramazan)'nın orucu ve her aydan üç gün oruç tutmak, göğsün "vahâr"ını giderir.» [9] "Vahâr" kelimesi, Arapça'da "kin, gayz, öfke, düşmanlık, vesvese, hile, sinirlenme" manalarına gelmektedir.
Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde, Ebu Zerr, Peygamber Efendimizden şu hadisi rivayet ediyor: «Her ay, üç gün oruç tutmak, göğsün "mağalle"ini giderir.» Sahabeler, sordular; «Ya Rasulallah, göğsün "mağalle"si nedir?» Efendimiz, buyurdular; «Şeytan'ın pisliğidir.» [10]
Ebu Davud ve Neseî'de, Kudame b. Milham, şöyle söylüyor: «Efendimiz (A.S.M.), bize eyyâm-ı biyd (beyaz günler)de oruç tutmayı emrederdi ve "Bu, bütün sene oruç tutmak gibidir." buyururdu.»
Hz. Muhammed tarafından Dolunay'a rastlayan günlerde orucun tavsiye edilmesi, gerçekten O'nun kıyamete kadar devam edecek mucizelerinden biridir. Çünkü;
1. Efendimiz (S.A.V.), dolunayın insan vücudu üzerindeki zararlı tesirlerinden haber veriyor ki; bu hadise, 14 asır sonra yeni anlaşıldı ve araştırmalar, hâlâ devam ediyor.
2. Efendimiz (S.A.V.), insanın bu zararlı tesirlerden korunmasını tavsiye ederken tedavi yolunu da gösteriyor.
Bu ikinci şık, henüz ilim adamları tarafından tespit edilmiş değil. Araştırmacılar, dolunaya karşı vücudumuzdaki tabii (doğal) dengeyi nasıl koruyacağımız hususunda yeterli bir şey söyleyemiyor. Zira bu, çok yeni bir konu (!) Ama maddede ve mânâda rehberimiz olan Hz. Muhammed (S.A.V.), mûcizevî tıbbıyla asırlar ötesine ışık tutuyor, dikkatleri Tıbb-ı Nebevî'ye tekrar çekiyor. Akıl ve kalp bütünlüğüne ermiş doktorları bu sonsuz hazineye davet ediyor.
Bakalım Dolunay'ın insanlar üzerindeki olumsuz ve zararlı tespit eden bilim adamları, buna karşı korunma ve tedavi yollarını da keşfedecekler mi (!) Aradaki 14 asırlık farkı göz önünde tutup acele etseler, fena olmaz herhalde.[1]
Kaynaklar
[1] Zafer İlim-Araştırma Gurubu, Gerçeğe Doğru Dergisi, "Dolunay ve Oruç", c.II, sayı: 20, sayfa 28-30.
[2] www.usveihasene.com/ic_peygmbrmzn_nafile_oruclari.htm
[3] skkdmag.blogspot.com/2009/04/dolunayn-insan-uzerindeki-etkileri.html
[4] Bilim ve Teknik Dergisi, sayı:298, Eylül 1992 & Hürriyet Gazetesi, "Dolunay Kâbusu", 3 Eylül 1993, s.5.
[5] www.turkeyforum.com/satforum/archive/index.php/t-105461.html
[6] Buhârî, Kitabü's-Savm-Fethü'l-Bârî, c.4, Bâb-u Siyâmî Biyd, s.226, Eyyâm-i Biyd Orucu, bab 59.1880.
[7] Et-Tergib ve't-Terhib, c.2., s.120, Kitâbu's-Savm.
[8] Tirmizî c.3., Hadis no 761; Neseî, 22, Kitabü's-Savm, 84.
[9] El-Fethu'r-Rabbânî, c.10, Kitâbü's-Savm, "Her ay üç gün oruç" bâbı, 264.
[10] El-Fethu'r-Rabbânî, c.10, Hadis no:264.