- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
Divan şairi .Şeyhülislam Yahyâ
İstanbulda 1552de doğdu. Şeyhülislam Ankaralı Bayramzade Zekeriya Efendinin oğlu. İyi bir öğrenim gördü ve devlet hizmetinde hızla yükseldi. Bir süre medreselerde görev aldı. Halep, Şam, Mısır, Bursa, Edirne kadılıkları yaptı. İstanbulda da bir yıl kadılık yaptı. Anadolu ve Rumeli kazaskerliği görevlerine getirildi. 1622de de bir yıllığına Şeyhülislam yapıldı. 2 yıl sonra bu kez 7 yıllığına yine Şeyhülislam oldu. IV. Murat döneminde bu görevden çekilmek zorunda kaldı. Üçüncü kez Şeyhülislam görevine getirildi ve ölüm tarihi olan 1644e kadar bu görevde kaldı. 3 kasidesi, bir nat, bir sakiname ve bir tahmis dışında divanı tümüyle gazellerden oluşur. Kendinden sonraki divan şairlerine örnek olmuştur. Dili temiz, söyleyişi zarif ve hayal bakımından zengindir. Esprili şiirleriyle bilinir. Bir devlet adamı olarak halk tarafından da çok sevilirdi.
GAZEL
Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok
Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok
Gonca-i dil açılıp hâtır nice şâd olmaya
Bâğda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok
Görmeziz bir dil ki tûtî gibi güftâr eyleye
Söyledir mi yok cihânda bilmezin söyler mi yok
Sengden dil kem mi yâ seng-i siyâhı lal eder
Afitâb-i feyz-bahşâ-yı bülend-ahter mi yok
Niçin ebkâr-i maânî beslemez erbâb-i nazm
Yoksa Yahyâ gibi üstâd-i sühan-perver mi yok
GAZEL
İrdi bahâr sen dahi şâd olmadın gönül
Güllerle lâlelerle güşâd olmadın gönül
Ol şâh-ı hüsn nice bilür kıymetin senin
Bazâr-ı aşk içinde mezâd olmadın gönül
Fevt itme nâ-murâdlığın bâri neşvesin
Çün bâde nûş-i bezm-i murâd olmadın gönül
Bîgânelikle yâd ider oldu rakîbi yâr
Şükr it Cenâb-ı Hakka ki yâd olmadın gönül
Ol şâh-ı hüsnün iremedin pây-bûsuna
Yahyâ gibi ki hâk-nihâd olamadın gönül
GAZEL
Sun sâgarı sâkî bana mestâne disünler
Uslanmadı gitti gör o dîvâne disünler
Peymânesini her kişi doldurmada bunda
Şimden gerü bu meclise mey-hâne disünler
Dil hânesi yık koma taş üstüne bir taş
Sen yap anı iler ana vîrâne disünler
Gönlünde senin gayr ü sivâ sureti neyler
Lâyık mı bu kim Kâbeye büt-hâne disünler
Yahyânın olup sözleri hep sırr-ı mahabbet
Yarân işidüb söyleme yabane disünler
ÎDİYE
Salınsun îd irişdi yine hubânı Stanbulun
Yine ârâte olsun kahramanı Stanbulun
Safâlar kesbidüp uşşâk olunsun merhabâ yer yer
Vefâ meydânına gelsun cevânânı Stanbulun
Döner hûrşid-i âlem-tâbına gerdûn-ı gerdânun
Binüp dolaba her bir mâh-tâbânı Stanbulun
Semendi nâz ile yüğrük cevânlar seyre çıksunlar
Pür olsun hûblarla Atmeydânı Stanbulun
Bu şirun hak budur Yahyâ ki gayet bînazîr oldu
Pesend eylerse lâyık ehl-i irfânı Stanbulun
İstanbulda 1552de doğdu. Şeyhülislam Ankaralı Bayramzade Zekeriya Efendinin oğlu. İyi bir öğrenim gördü ve devlet hizmetinde hızla yükseldi. Bir süre medreselerde görev aldı. Halep, Şam, Mısır, Bursa, Edirne kadılıkları yaptı. İstanbulda da bir yıl kadılık yaptı. Anadolu ve Rumeli kazaskerliği görevlerine getirildi. 1622de de bir yıllığına Şeyhülislam yapıldı. 2 yıl sonra bu kez 7 yıllığına yine Şeyhülislam oldu. IV. Murat döneminde bu görevden çekilmek zorunda kaldı. Üçüncü kez Şeyhülislam görevine getirildi ve ölüm tarihi olan 1644e kadar bu görevde kaldı. 3 kasidesi, bir nat, bir sakiname ve bir tahmis dışında divanı tümüyle gazellerden oluşur. Kendinden sonraki divan şairlerine örnek olmuştur. Dili temiz, söyleyişi zarif ve hayal bakımından zengindir. Esprili şiirleriyle bilinir. Bir devlet adamı olarak halk tarafından da çok sevilirdi.
GAZEL
Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok
Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok
Gonca-i dil açılıp hâtır nice şâd olmaya
Bâğda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok
Görmeziz bir dil ki tûtî gibi güftâr eyleye
Söyledir mi yok cihânda bilmezin söyler mi yok
Sengden dil kem mi yâ seng-i siyâhı lal eder
Afitâb-i feyz-bahşâ-yı bülend-ahter mi yok
Niçin ebkâr-i maânî beslemez erbâb-i nazm
Yoksa Yahyâ gibi üstâd-i sühan-perver mi yok
GAZEL
İrdi bahâr sen dahi şâd olmadın gönül
Güllerle lâlelerle güşâd olmadın gönül
Ol şâh-ı hüsn nice bilür kıymetin senin
Bazâr-ı aşk içinde mezâd olmadın gönül
Fevt itme nâ-murâdlığın bâri neşvesin
Çün bâde nûş-i bezm-i murâd olmadın gönül
Bîgânelikle yâd ider oldu rakîbi yâr
Şükr it Cenâb-ı Hakka ki yâd olmadın gönül
Ol şâh-ı hüsnün iremedin pây-bûsuna
Yahyâ gibi ki hâk-nihâd olamadın gönül
GAZEL
Sun sâgarı sâkî bana mestâne disünler
Uslanmadı gitti gör o dîvâne disünler
Peymânesini her kişi doldurmada bunda
Şimden gerü bu meclise mey-hâne disünler
Dil hânesi yık koma taş üstüne bir taş
Sen yap anı iler ana vîrâne disünler
Gönlünde senin gayr ü sivâ sureti neyler
Lâyık mı bu kim Kâbeye büt-hâne disünler
Yahyânın olup sözleri hep sırr-ı mahabbet
Yarân işidüb söyleme yabane disünler
ÎDİYE
Salınsun îd irişdi yine hubânı Stanbulun
Yine ârâte olsun kahramanı Stanbulun
Safâlar kesbidüp uşşâk olunsun merhabâ yer yer
Vefâ meydânına gelsun cevânânı Stanbulun
Döner hûrşid-i âlem-tâbına gerdûn-ı gerdânun
Binüp dolaba her bir mâh-tâbânı Stanbulun
Semendi nâz ile yüğrük cevânlar seyre çıksunlar
Pür olsun hûblarla Atmeydânı Stanbulun
Bu şirun hak budur Yahyâ ki gayet bînazîr oldu
Pesend eylerse lâyık ehl-i irfânı Stanbulun