- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
Divan şairi Şeyh Gâlîb
Zannetme ki şöyle böyle bir söz Gel sen dahi söyle böyle bir söz
diyerek kendine ve sanatına olan güvenini ortaya koyan Şeyh Galip, 18. yüzyılın ikinci yarısında Istanbul'da yaşamıştır. Galata Mevlevihanesi'nin şeyhidir.
Devrin padişahı III.Selim, Mevleviliğe ilgi duymuş, Şeyh Galip 'in Galata Mevlevihanesi'ndeki dergahını sık sık ziyaret etmiş, onu şeyhi bilmiş, memnun etmiştir.
Şeyh Galip de sık sık sarayda misafir edilmiş, padişah ve ailesi tarafından hep saygı, sevgi görmüştür.Bazı söylentilere göre Mevlevi dergahının genç şeyhi ile Osmanlı sarayının güzel kızlarından Beyhan Sultan arasında bir aşk yaşanmıştır.Iki genç birbirini sevmiş ama aralarındaki aşk ,açığa çıkmamıştır.Şair, şiirlerinde mısraları arasına gizlediği aşkını,
Senden ey şuh ben ümmid-i visal eylemedim
Tab'ıma hadşe verüp fikr-i muhal eylemedim
Ruz-ı aşkı şeb-i tarik-i hayal eylemedim
Zülf-i kafir gibi inkar-ı cemal eylemedim
Kakülün ah ile berhemzede-hal eylemedim
Havf edip gamzene bir harf sual eylemedim
Kalmadı sabra mecalim bilemem isyanım
Daha yetmez mi tegafüle garaz Sultanım
diyerek dile getirmiştir.
ümmid-i visal:Kavuşma ümidi
tab:Yaradılış, huy, tabiat
hadşe:Vesvesi, merak, manevi rahatsızlık
fikr-i muhal: Imkansız düşünce
ruz-ı aşk:Aşk günü
şeb-i tarik-i hayal:Hayal yolunun gecesi
zülf-i kafir:Nankör zülf (görünen saç)
inkar-ı cemal:Güzelliği gizleme
berhemzede-hal:Karmakarışık hal
havf etmek:Korkmak
gamze:Yan bakış
tegafül:Anlamamazlıktan gelme
garaz:Kin, düşmanlık
Galip, hocası Neş'et'ten ders alırken kendisine " Es'ad " mahlası verilir. Bu arada şair, kendine güvenin sembolü olan " Galib" mahlasını kullanıyordur.Devrin bir çok şairi kısa zamanda şöhrete ulaşan bu kabiliyetli şairi kıskanırlar. Dönemin hicivci şairi Sururi, iki mahlas kullanan Galip'i şöyle hicvediyor.
Bilmem ey menhus adın Es'ad mıdır Galib midir
Zatını tarif kıl kimsin kime mensupsun
Gerçi dersin şairane bir tegallüb eyledim
Piş-i erbab-ı sühande Galib-i mağlubsun
Halbuki bu mısraları yazan Sururi de iki mahlaslı idi. Eski mahlası "Hüzni" idi. Galip kendisi için söylenilenlere hiç bir zaman cevap vermedi. Devrin bir başka şairi dayanamayıp bu eleştirilere şöyle cevap verir.
Mağrurluğun olmada günden güne efzun
Şayeste idi mahlasın olsaydı gururi
Galip görünen Es'ad'a mağlub diyorsun
Hüzni'yi unuttun mu ne yaptın a Sururi
menhus:Uğursuz
tegallüb:Üstünlük
piş-i erbab-ı sühan:Söz erbabının önü
mağrur:Gururlu
efzun:Çok, yukarı, fazla
şayeste:Yakışır
Asıl adı Mehmet. 1758de İstanbulda doğdu. Önceleri Hoca Neşetin kendisine verdiği Esad mahlasıyla şiirler yazdı. Sonradan Galib mahlasını aldı. Bir süre Konyaya gidip Mevlana Dergahında çile çekti. İstanbula döndü ve çilesini Yenikapı Mevlevihanesinde tamamladı. Dönemin Padişahı III. Selim ve Valide Sultan Mihrişahın takdirlerini kazandı. Galata Mevlevihanesinin 22nci şeyhi oldu. Annesi ve çok sevdiği şair Esrar Dedenin ölümünden sonra fazla yaşamadı. 4 Ocak 1799da İstanbuldaöldü. Babası kendisinden 3 yıl kadar sonra yaşamını yitirdi.
Şiir dili oldukça ağır ve yabancı kelimeler, tamlamalarla doludur. En ünlü eseri, 26 yaşında başlayıp 6 ayda bitirdiği Hüsn ü Aşk aldı mesnevisidir. Hece vezniyle yazılmış bir şiiri de vardır.
Zannetme ki şöyle böyle bir söz Gel sen dahi söyle böyle bir söz
diyerek kendine ve sanatına olan güvenini ortaya koyan Şeyh Galip, 18. yüzyılın ikinci yarısında Istanbul'da yaşamıştır. Galata Mevlevihanesi'nin şeyhidir.
Devrin padişahı III.Selim, Mevleviliğe ilgi duymuş, Şeyh Galip 'in Galata Mevlevihanesi'ndeki dergahını sık sık ziyaret etmiş, onu şeyhi bilmiş, memnun etmiştir.
Şeyh Galip de sık sık sarayda misafir edilmiş, padişah ve ailesi tarafından hep saygı, sevgi görmüştür.Bazı söylentilere göre Mevlevi dergahının genç şeyhi ile Osmanlı sarayının güzel kızlarından Beyhan Sultan arasında bir aşk yaşanmıştır.Iki genç birbirini sevmiş ama aralarındaki aşk ,açığa çıkmamıştır.Şair, şiirlerinde mısraları arasına gizlediği aşkını,
Senden ey şuh ben ümmid-i visal eylemedim
Tab'ıma hadşe verüp fikr-i muhal eylemedim
Ruz-ı aşkı şeb-i tarik-i hayal eylemedim
Zülf-i kafir gibi inkar-ı cemal eylemedim
Kakülün ah ile berhemzede-hal eylemedim
Havf edip gamzene bir harf sual eylemedim
Kalmadı sabra mecalim bilemem isyanım
Daha yetmez mi tegafüle garaz Sultanım
diyerek dile getirmiştir.
ümmid-i visal:Kavuşma ümidi
tab:Yaradılış, huy, tabiat
hadşe:Vesvesi, merak, manevi rahatsızlık
fikr-i muhal: Imkansız düşünce
ruz-ı aşk:Aşk günü
şeb-i tarik-i hayal:Hayal yolunun gecesi
zülf-i kafir:Nankör zülf (görünen saç)
inkar-ı cemal:Güzelliği gizleme
berhemzede-hal:Karmakarışık hal
havf etmek:Korkmak
gamze:Yan bakış
tegafül:Anlamamazlıktan gelme
garaz:Kin, düşmanlık
Galip, hocası Neş'et'ten ders alırken kendisine " Es'ad " mahlası verilir. Bu arada şair, kendine güvenin sembolü olan " Galib" mahlasını kullanıyordur.Devrin bir çok şairi kısa zamanda şöhrete ulaşan bu kabiliyetli şairi kıskanırlar. Dönemin hicivci şairi Sururi, iki mahlas kullanan Galip'i şöyle hicvediyor.
Bilmem ey menhus adın Es'ad mıdır Galib midir
Zatını tarif kıl kimsin kime mensupsun
Gerçi dersin şairane bir tegallüb eyledim
Piş-i erbab-ı sühande Galib-i mağlubsun
Halbuki bu mısraları yazan Sururi de iki mahlaslı idi. Eski mahlası "Hüzni" idi. Galip kendisi için söylenilenlere hiç bir zaman cevap vermedi. Devrin bir başka şairi dayanamayıp bu eleştirilere şöyle cevap verir.
Mağrurluğun olmada günden güne efzun
Şayeste idi mahlasın olsaydı gururi
Galip görünen Es'ad'a mağlub diyorsun
Hüzni'yi unuttun mu ne yaptın a Sururi
menhus:Uğursuz
tegallüb:Üstünlük
piş-i erbab-ı sühan:Söz erbabının önü
mağrur:Gururlu
efzun:Çok, yukarı, fazla
şayeste:Yakışır
Asıl adı Mehmet. 1758de İstanbulda doğdu. Önceleri Hoca Neşetin kendisine verdiği Esad mahlasıyla şiirler yazdı. Sonradan Galib mahlasını aldı. Bir süre Konyaya gidip Mevlana Dergahında çile çekti. İstanbula döndü ve çilesini Yenikapı Mevlevihanesinde tamamladı. Dönemin Padişahı III. Selim ve Valide Sultan Mihrişahın takdirlerini kazandı. Galata Mevlevihanesinin 22nci şeyhi oldu. Annesi ve çok sevdiği şair Esrar Dedenin ölümünden sonra fazla yaşamadı. 4 Ocak 1799da İstanbuldaöldü. Babası kendisinden 3 yıl kadar sonra yaşamını yitirdi.
Şiir dili oldukça ağır ve yabancı kelimeler, tamlamalarla doludur. En ünlü eseri, 26 yaşında başlayıp 6 ayda bitirdiği Hüsn ü Aşk aldı mesnevisidir. Hece vezniyle yazılmış bir şiiri de vardır.