- Konum
- Karı$ık..
-
- Üyelik Tarihi
- 7 Mar 2013
-
- Mesajlar
- 2,021
-
- MFC Puanı
- 297
´Gözünü binlerce ışık yılı uzaklıklardaki yaşam
ümitlerineçevirmiş insan oğlunun burnunun dibindeki yabancı yaşam
formlarından habersiz yaşaması garip değil mi?´
Yaşar İliksiz´in haberi
Yer yüzündeki var oluşun merkezinde güneşinve ondan gelen
enerjinin hayatın motoru olduğuherkesin malumu.
Ancak güneş ışınlarının denizdibinde sadece 75 metreye kadar
süzülebildiği de bilimsel bir gerçek. Mantıken bu derinliğin altında bir
yaşam için güneş ışığı etkisiz elemandır
En fazla kaç metre derinlikte canlıyaşayabilmektedir? sorusu, geçen
bin yılın sonlarında bilim dünyasının en çok cevap aradığı konular
arasındaydı.
Derinlerde artan basıncın şiddeti ve temiz hava
sirkülasyonun imkansızlığı da göz önünealındığında, yosunların
ve bakterilerin yaşamasıiçin bile en iyimser tahminler bir kaç yüz
metreydi. Eldeki verilerle en uçuk tahminciler bile 400 metreyi aşan
tahmin yapmayı hayal edemiyordu
Ancak gelişen teknoloji ile birlikte
derinlikler önce sonar cihazları sonra
da özelkameralar ile tarandığında ortaya akıl almaz bir bulgu çıktı.
Bırakın 400 metreyi 4 bin 400 metre derinlikte bile
yaşayan canlılar vardı.
Üstelik bunlar sadece yosunsu bitkiler ve bakteriler değil, hareket eden
kanlı canlıyengeç ve balık tarzı gelişmiş organizmalara sahiptiler
Şu ana dek deniz altında ölçülen en derin nokta 11.033 metredir.
Fiziki olarakincelenebilen derinlik ise 5-6 bin metredir. Yani halen
sırrı çözülemeyen, gizemini koruyan 5-6 bin metrelik bir
derin dünya bilim adamlarının kendisine ulaşmasını bekliyor
Gözünü binlerce ışık yılı uzaklıklardaki yaşam
ümitlerine çevirmiş insan oğlununburnunun dibindeki yabancı yaşam
formlarından habersiz yaşaması ne garip değil mi?
Yahu konumuz uzayda yaşamdı derinliklerde ne işimiz var bizim
diyenlerden biraz daha sabır rica ederek, derin dünyayı keşfe devam
edelim.
DENİZ DİBİ CANLILARI VE UZAY YARATIKLARI
14 Nisan 2006 Cuma günü ajanslar, ABDnin Harvard Üniversitesinde
sadece ´Dünya Dışı Medeniyetler´den gelebilecek ışık sinyallerini
saptamak üzere tasarlanan yeni bir optik teleskop hizmete girdiğini
haber verdi. Kuzey Yarıküreden görülen tüm Samanyolu galaksisini
tarayacak.olan teleskop aslında, SETI (Search for
Extraterrestrial Intelligence-Dünya Dışı Zeka
Araştırması) içinönemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Yani insanoğlu varolduğu sürece olanuzayda başka canlı var mı sorusuna
yanıt için yeni bir umut bu teleskop.
İlginçtir aynı ayın başında bayilere dağıtılan Popüler Bilim
dergisinin kapakçalışması olarak seçtiği Uzaydaki Canlılar dosyası
hâlâ SETInin yıllanmış beklentileri ve matematiksel
bir olasılık denklemi ile sınırlıydı.
UFOları bilimsel olarak savunan şarlatanlar ve onların masallarına
aldanan saf akıllar bile dünya dışı yaşam formları için kimyasal ve
biyolojik verileri tartışabilirken, bir bilim dergisinin hâlâ böyle
konuları popülarite dışı bulması; ya ne denli bilimsel
akıllar hedeflendiğinin ya da gençliğe akıl veren zekaların bilimsel
yeterliliğinin göstergesi olabilir Burada başka bir tartışma başlatmak
değil uzaydaki yaşam formlarına kafa yormak esas alındığından konumuza
dönelim.
Tam bu noktada daha popüler bir alan olan sinemaya dönüp, ilginç bir belgeselinTürkiyeye yansımasına göz atalım.
Ünlü yönetmen James Cameronun yapımcılığını üstlendiği ve Steven
Quale ilebirlikte yönettiği 2005 yapımı Aliens of the deep adlı
belgesel Türkiyede sinemalarda gösterimi göze alamadı.
Gişede zarar edeceğinden korkulan film doğrudan VCD ve
DVD olarak satışasunuldu. Özünde popülerlik olmasına rağmen esaslı bir
belgeseldi. Belgesel adıyla piyasada cirit atan bir yığın şarlatanlığın
yanında bu filmin VCD ve DVDsine ilgi de devede kulak kaldı.
Filme ilgi o denli azdı ki korsanlar bile zahmet edip, kopyasını çıkartmadılar.
Aslında bu film uzaylı denince gözü kapalı seyirci olmaya koşan Türk
insanı için iyi bir satış metasıydı. Fakat görülen o ki yapımcıların
Türkiye temsilcileri bile filmin barındırdığı ana espriyi tam
kavrayamamıştı.
Filme Türkçe ad olarak ´Sualtı Yaratıkları´ uygun görülmüştü. Bu ad, orijinal dilindeki iki espriyi de tırpanlayan bir seçimdi.
Çünkü hem dip, hem de alien kavramı kinayeli birer seçimdi. Dip
derken sadece denizin derinlikleri kastedilmeyip diğer derinliklere
telmih yapılmakta olduğu gibi, alien de doğal değil olağandışı
yaratıkları genellikle de dünya dışı yaratıkları ifade için kullanılan
bir kavramdı. Kısacası orijinal isimdeki Sualtı Yaratıkları aynı
zamanda dipteki uzaylılar gibi derin bir espriyi de bünyesinde
barındırmaktaydı.
Filmde bir grup jeolog, biyolog ve hatta astronot ekibi el ele
vererek deniz dibindeki olağanüstü koşullarda var olan yaşam formlarının
uzaydaki benzer şartlarda da olup olamayacağı sorusuna yanıt arıyor.
ümitlerineçevirmiş insan oğlunun burnunun dibindeki yabancı yaşam
formlarından habersiz yaşaması garip değil mi?´
Yaşar İliksiz´in haberi
Yer yüzündeki var oluşun merkezinde güneşinve ondan gelen
enerjinin hayatın motoru olduğuherkesin malumu.
Ancak güneş ışınlarının denizdibinde sadece 75 metreye kadar
süzülebildiği de bilimsel bir gerçek. Mantıken bu derinliğin altında bir
yaşam için güneş ışığı etkisiz elemandır
En fazla kaç metre derinlikte canlıyaşayabilmektedir? sorusu, geçen
bin yılın sonlarında bilim dünyasının en çok cevap aradığı konular
arasındaydı.
Derinlerde artan basıncın şiddeti ve temiz hava
sirkülasyonun imkansızlığı da göz önünealındığında, yosunların
ve bakterilerin yaşamasıiçin bile en iyimser tahminler bir kaç yüz
metreydi. Eldeki verilerle en uçuk tahminciler bile 400 metreyi aşan
tahmin yapmayı hayal edemiyordu
Ancak gelişen teknoloji ile birlikte
derinlikler önce sonar cihazları sonra
da özelkameralar ile tarandığında ortaya akıl almaz bir bulgu çıktı.
Bırakın 400 metreyi 4 bin 400 metre derinlikte bile
yaşayan canlılar vardı.
Üstelik bunlar sadece yosunsu bitkiler ve bakteriler değil, hareket eden
kanlı canlıyengeç ve balık tarzı gelişmiş organizmalara sahiptiler
Şu ana dek deniz altında ölçülen en derin nokta 11.033 metredir.
Fiziki olarakincelenebilen derinlik ise 5-6 bin metredir. Yani halen
sırrı çözülemeyen, gizemini koruyan 5-6 bin metrelik bir
derin dünya bilim adamlarının kendisine ulaşmasını bekliyor
Gözünü binlerce ışık yılı uzaklıklardaki yaşam
ümitlerine çevirmiş insan oğlununburnunun dibindeki yabancı yaşam
formlarından habersiz yaşaması ne garip değil mi?
Yahu konumuz uzayda yaşamdı derinliklerde ne işimiz var bizim
diyenlerden biraz daha sabır rica ederek, derin dünyayı keşfe devam
edelim.
DENİZ DİBİ CANLILARI VE UZAY YARATIKLARI
14 Nisan 2006 Cuma günü ajanslar, ABDnin Harvard Üniversitesinde
sadece ´Dünya Dışı Medeniyetler´den gelebilecek ışık sinyallerini
saptamak üzere tasarlanan yeni bir optik teleskop hizmete girdiğini
haber verdi. Kuzey Yarıküreden görülen tüm Samanyolu galaksisini
tarayacak.olan teleskop aslında, SETI (Search for
Extraterrestrial Intelligence-Dünya Dışı Zeka
Araştırması) içinönemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Yani insanoğlu varolduğu sürece olanuzayda başka canlı var mı sorusuna
yanıt için yeni bir umut bu teleskop.
İlginçtir aynı ayın başında bayilere dağıtılan Popüler Bilim
dergisinin kapakçalışması olarak seçtiği Uzaydaki Canlılar dosyası
hâlâ SETInin yıllanmış beklentileri ve matematiksel
bir olasılık denklemi ile sınırlıydı.
UFOları bilimsel olarak savunan şarlatanlar ve onların masallarına
aldanan saf akıllar bile dünya dışı yaşam formları için kimyasal ve
biyolojik verileri tartışabilirken, bir bilim dergisinin hâlâ böyle
konuları popülarite dışı bulması; ya ne denli bilimsel
akıllar hedeflendiğinin ya da gençliğe akıl veren zekaların bilimsel
yeterliliğinin göstergesi olabilir Burada başka bir tartışma başlatmak
değil uzaydaki yaşam formlarına kafa yormak esas alındığından konumuza
dönelim.
Tam bu noktada daha popüler bir alan olan sinemaya dönüp, ilginç bir belgeselinTürkiyeye yansımasına göz atalım.
Ünlü yönetmen James Cameronun yapımcılığını üstlendiği ve Steven
Quale ilebirlikte yönettiği 2005 yapımı Aliens of the deep adlı
belgesel Türkiyede sinemalarda gösterimi göze alamadı.
Gişede zarar edeceğinden korkulan film doğrudan VCD ve
DVD olarak satışasunuldu. Özünde popülerlik olmasına rağmen esaslı bir
belgeseldi. Belgesel adıyla piyasada cirit atan bir yığın şarlatanlığın
yanında bu filmin VCD ve DVDsine ilgi de devede kulak kaldı.
Filme ilgi o denli azdı ki korsanlar bile zahmet edip, kopyasını çıkartmadılar.
Aslında bu film uzaylı denince gözü kapalı seyirci olmaya koşan Türk
insanı için iyi bir satış metasıydı. Fakat görülen o ki yapımcıların
Türkiye temsilcileri bile filmin barındırdığı ana espriyi tam
kavrayamamıştı.
Filme Türkçe ad olarak ´Sualtı Yaratıkları´ uygun görülmüştü. Bu ad, orijinal dilindeki iki espriyi de tırpanlayan bir seçimdi.
Çünkü hem dip, hem de alien kavramı kinayeli birer seçimdi. Dip
derken sadece denizin derinlikleri kastedilmeyip diğer derinliklere
telmih yapılmakta olduğu gibi, alien de doğal değil olağandışı
yaratıkları genellikle de dünya dışı yaratıkları ifade için kullanılan
bir kavramdı. Kısacası orijinal isimdeki Sualtı Yaratıkları aynı
zamanda dipteki uzaylılar gibi derin bir espriyi de bünyesinde
barındırmaktaydı.
Filmde bir grup jeolog, biyolog ve hatta astronot ekibi el ele
vererek deniz dibindeki olağanüstü koşullarda var olan yaşam formlarının
uzaydaki benzer şartlarda da olup olamayacağı sorusuna yanıt arıyor.