- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 29 Eyl 2015
-
- Mesajlar
- 1,638
-
- MFC Puanı
- 94
Dilin, felsefenin odağına yerleştiği bu süreç, özellikle Kanttan başlayarak aynı zamanda dilin ne kadar yanıltıcı olabileceğini de öğrendiğimiz süreçtir. Kant, özellikle birinci eleştirisinin diyalektik bölümünde, yüzyıllardır felsefecilerin üzerinde söz söylemekten çekinmedikleri pek çok konunun nasıl olup da aklın sınırlarını aştığını, bir başka deyişle metafizik yaparken kullandığımız dilin ne kadar yanılsamalı olabileceğini göstermiştir. Fregenin çalışmaları, sayılarla ilgili kullandığımız dilin, sayıları dil dışı bir varlıkmış gibi ele almamıza yol açtığını, oysa dilin mantığını yeterince çözümlediğimizde sayılara ilişkin doğru önermelerin nasıl olup da dil içerisinde ele alınabileceğini öğretmiştir. Ayrıca, Russell Paradoksu, sözel ifadelerle kümelerin tanımlanmasının çelişkilere yol açabileceğini, dolayısıyla, dilin kullanımında bazı sınırlamaların getirilmesinin gerekli olduğunu ortaya koymuştur. Kısacası, dil bizi yanıltabilir. Dolayısıyla felsefenin birincil ilgi alanı dilin işleyişinin anlaşılması, hata ve yanılsamalardan kendimizi koruyacak biçimde kullanımının sınırlandırılmasıdır. Neyin var olduğu ya da olmadığı, neyi bilip neyi bilmeyeceğimiz gibi sorulardan önce, neyi ne ölçüde ifade edebileceğimiz sorusu felsefenin aslî konusu haline gelmiştir. Felsefedeki bu odak kayması dilsel felsefeye sapış (İng. turn to lingusitic philosophy veya lingusitic turn) olarak da adlandırılmaktadır.
Richard Rortynin dilsel dönüş başlığını taşıyan antolojisi, bu terimi popüler hale getirmiştir: Richard Rorty (ed.) (1967) The Linguistic Turn: Recent Essays in Philosophical Method. The University of Chicago Press. Chicago ve Londra. Terimin ilk kullanımı Avusturyalı felsefeci Gustav Bergmanna (1906 - 1987) atfedilmektedir.
20. yüzyıl, söz konusu dil felsefesinin iki ayrı safhasına, iki ayrı yapılış biçimine arka arkaya tanıklık etmiştir. Bu safhalardan ilkinde dilin, Frege sonrasında gelişmeye başlayan mantığa dayalı olarak çözümlenmesi, anlamlı olan ve olmayan arasındaki ayrımın bu çözümlemelere dayanarak yapılması ön plana çıkmıştır Bu ilk safhada da birisi mantıksal atomculuk bir diğeri ise mantıksal pozitivizm olarak adlandırılabilecek iki yaklaşımı birbirinden ayırt etmemiz gerekmektedir. İkinci safha ise felsefeciler, ideal - biçimsel bir dil olarak mantığı esas almaktansa gündelik yaşamda kullandığımız biçimiyle dilin kendisine yönelmişlerdir.
Richard Rortynin dilsel dönüş başlığını taşıyan antolojisi, bu terimi popüler hale getirmiştir: Richard Rorty (ed.) (1967) The Linguistic Turn: Recent Essays in Philosophical Method. The University of Chicago Press. Chicago ve Londra. Terimin ilk kullanımı Avusturyalı felsefeci Gustav Bergmanna (1906 - 1987) atfedilmektedir.
20. yüzyıl, söz konusu dil felsefesinin iki ayrı safhasına, iki ayrı yapılış biçimine arka arkaya tanıklık etmiştir. Bu safhalardan ilkinde dilin, Frege sonrasında gelişmeye başlayan mantığa dayalı olarak çözümlenmesi, anlamlı olan ve olmayan arasındaki ayrımın bu çözümlemelere dayanarak yapılması ön plana çıkmıştır Bu ilk safhada da birisi mantıksal atomculuk bir diğeri ise mantıksal pozitivizm olarak adlandırılabilecek iki yaklaşımı birbirinden ayırt etmemiz gerekmektedir. İkinci safha ise felsefeciler, ideal - biçimsel bir dil olarak mantığı esas almaktansa gündelik yaşamda kullandığımız biçimiyle dilin kendisine yönelmişlerdir.