-
- Üyelik Tarihi
- 3 Nis 2015
-
- Mesajlar
- 4,042
-
- MFC Puanı
- 245
Deniz Baykal
Dan Brown’un “Da Vinci’nin Şifresi”nden esinlenerek Baykal’ın “şifresi” denebilecek bir “senaryo kapağı” var.
Ancak...
İçindeki sayfalar bilinmiyor ya da -henüz- yazılmamış.
Fakat...
Sanıyorum, “kafalarda” oluşmakta...
Baykal’ın önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’la baş başa görüşmeleri... Sonrasında gene baş başa CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’yla konuşmaları...
Ve...
MYK’da sert eleştirilere ve yoluna taş koyma tavırlarına karşın “Baykal’ın CHP’nin Meclis Başkan adayı” olması.
Kokular geliyor ama ne pişiyor henüz anlaşılmış değil.
Açıkçası...
“Bir AK Parti - CHP büyük koalisyonu” ön işaretleri mi bunlar?
Sorunun cevabı için çok beklemeyeceğiz.
Önümüzdeki haftanın sonuna kadar anlaşılır.
.........................
Meclis açıldığında, başkan koltuğuna yakışmıştı Deniz Baykal.
Frak içinde uygar, demokrat, laik kişiliği görüntüsüne yansımıştı.
“Cumhuriyet değerlerinin korunması” adına güven veriyordu.
İhtilallerden, sürgünlerden, siyasi hak mahrumiyetinden, krizlerden, kumpaslardan, ihanetlerden süzülerek bugünlere “siyasette demlenerek” gelmiş duayen politikacıdır.
Koalisyon hükümeti şöyle ya da böyle hangi ortaklar arasında kurulursa kurulsun Baykal’ın Meclis Başkanı koltuğunda oturması demokrasi için önemli “artı” olur.
Günümüzün siyasi aktörlerinin “gelecek” hayalini oluşturan etiketler, koltuklar Baykal için “geçmiş”tir.
Meclis Başkanlığı Baykal’ın demokrasi misyonu ve tarafsız yönetim performansıyla önümüzdeki sürecin gerektirdiği ağırlığı yansıtabilir.
Seçilebilir mi?
O ayrı konu.
Ama...
“Olması gerekenden” söz ediyorum.
CÜNEYT ABİ
CÜNEYT Arcayürek ustayı yitirdik.
Onu daha gazeteci olmadığım lise yıllarımda bile hayranlıkla izlerdim.
Beraber çalışma şansımız da oldu. Güneş gazetesini kurarken ilk Ankara bürosu şefimiz Cüneyt Arcayürek’ti.
İlk yayın gününden 1 hafta önce İstanbul’a geldi.
İçi tıka basa dolu büyük bir sarı zarfı masamın üstüne koydu.
“İşte haberler... Hepsi de özel” dedi.
Zaten...
Güneş’in kadrosunu oluştururken kazandığımız gazeteci arkadaşlarımız arasında Arcayürek ilkler arasındaydı.
Kadim dostum Başkurt Okaygün “müjdeyi” vermişti.
“Cüneyt Abi tamam. Akşam yemeğine bekliyor. Hadi hemen Ankara’ya gidiyoruz.”
İlk uçakla gittik.
Çok sevinçliydim.
Ankara’nın başında “Haberlerin efendisi, efsane haberci” Cüneyt Arcayürek olacaktı.
Eşi Esin hanım bizi zarafetle hazırladığı masaya oturtmak istedi, Cüneyt Abi itiraz etti.
“Önce şu anlaşmayı yazalım, imzalayalım” dedi.
Yazı makinesini aldı önüne.
Anlaşmayı yazdı.
İmzaladık.
“Bitmedi. Şimdi Nevzat’ı (Ünlü) çağırıyorum, onunla da anlaşma imzalamanı rica ediyorum. Büronun idari işlerini ancak ona emanet edebilirim” önerisinde bulundu.
Cüneyt Abi bu, itiraz olmaz.
Makinede bir anlaşma da Nevzat Ünlü için yazdı.
Nevzat zaten Başbakanlık muhabirliği yıllarından arkadaşımdı.
Geldi, Nevzat da imzaladı.
İyi ki de geldi.
Çok önemli bir kazancımız oldu. Cüneyt Abi’yle beraber çalışma sürecimizde aklım hiç Ankara’da olmadı.
Her gün 5-6 kez konuşurduk.
Haberleri aslanın ağzından değil, midesinden söküp alırdı.
Ayrıca...
Yorumlar da yazardı.
...........
Onu hep sevgiyle ve saygıyla anacağız.
Nur içinde yatsın.
26.06.2015
Güneri CİVAOĞLU