New Yorklu fotoğrafçı Andrea Star Reese, Endonezyadaki enstitülerde aç bırakılan, zincirlere bağlanan akıl hastalarının içler acısı durumunu Disorder isimli belgeselle tüm dünyaya duyurdu. Andrea Reese, Pasung ya da Disorder adıyla yayınlanan belgeselin hazırlık sürecini şu sözlerle anlattı: Şartlar korkunç olsa bile, kapıdan kolaydı. Esas zor olan ve üzücü olan gitmek oldu.
Akıl hastanesinde kalan Agus, küçük hücresinde şarkı söylüyor. Yetkililer, kaçar korkusuyla Agusu hiç dışarı bırakmıyor.
Evinin halüsinasyonları 15 yaşındayken başlamış. Ailesi, Eviye İslami felsefeye uygun bir tedavi için ve yattığı tahta yatak için fazladan para ödemiş.
Burası Jakartadaki Galuh Hastanesi. Devlet lisans verdiği bu hastanenin iki aylık yemek ihtiyacını sağlıyor, konaklama ise kafesi andıran hücrelerde yapılıyor. Kadınlarla erkekle tel bir örgüyle ayrılıyor.
Anne, on yıl boyunca penceresiz bir odada çok az yemek yiyerek yaşıyor. Eskiden koşmayı çok seven Anne şimdi ayakta duramıyor.
Akıl hastalarının bu içler acısı durumunu belgeselleştiren Andrea Reease çalışmasının sonunda istediği etkiyi yaratamamış. Endonezyadaki akıl hastanelerinin şartların hala kritik, iyileşme süreci çok yavaş ilerliyor.
Endonezya devletinin uluslararası basının söylediklerine kulak asmadığını söyleyen sanatçı, belgesele devam etmeyi planlıyor.
Seapudins (sağda) 9 yıldır engelli. Bacakları hareketsiz kalan hastanın kemikleri iyice zayıflamış.
Hastalar için açlık ve hücrede kapalı kalmak artık bir rutinin parçası.
Saimun, 5 yıldır tahta bir bacakla yaşıyor. Kırk yaşındaki hasta konuşamıyor ve kendisi gibi akıl hastası olan abisiyle beraber kalıyor. İki kardeş ve anneleri komşularının yardımlarıyla ayakta kalıyor.
Bina Lestari Tesisinde titreyen genç kız.
Hastalar arasında sosyal bir etkileşim olamıyor, sosyalleşmeleri için hiçbir şey yapılmıyor.
Endonezyanın en iyi akıl hastanesi olan Wediodining Lawang Psikaytri, yaşlılar için bir bölüm açan ilk hastane.
Muhammed, (solda) toplu bir iyileştirme seansı gerçekleştiriyor. Bu seanslarda hastalar gün boyunca bitki çayı içiyor, dua ediyor, istifra ediyor ve sonunda hipnotik transa giriyorlar.
Yemek, konaklama gibi temel ihtiyaçlar için bile ayrılmış bir bütçe yok.
Kaynak: Son Dakika
Akıl hastanesinde kalan Agus, küçük hücresinde şarkı söylüyor. Yetkililer, kaçar korkusuyla Agusu hiç dışarı bırakmıyor.
Evinin halüsinasyonları 15 yaşındayken başlamış. Ailesi, Eviye İslami felsefeye uygun bir tedavi için ve yattığı tahta yatak için fazladan para ödemiş.
Burası Jakartadaki Galuh Hastanesi. Devlet lisans verdiği bu hastanenin iki aylık yemek ihtiyacını sağlıyor, konaklama ise kafesi andıran hücrelerde yapılıyor. Kadınlarla erkekle tel bir örgüyle ayrılıyor.
Anne, on yıl boyunca penceresiz bir odada çok az yemek yiyerek yaşıyor. Eskiden koşmayı çok seven Anne şimdi ayakta duramıyor.
Akıl hastalarının bu içler acısı durumunu belgeselleştiren Andrea Reease çalışmasının sonunda istediği etkiyi yaratamamış. Endonezyadaki akıl hastanelerinin şartların hala kritik, iyileşme süreci çok yavaş ilerliyor.
Endonezya devletinin uluslararası basının söylediklerine kulak asmadığını söyleyen sanatçı, belgesele devam etmeyi planlıyor.
Seapudins (sağda) 9 yıldır engelli. Bacakları hareketsiz kalan hastanın kemikleri iyice zayıflamış.
Hastalar için açlık ve hücrede kapalı kalmak artık bir rutinin parçası.
Saimun, 5 yıldır tahta bir bacakla yaşıyor. Kırk yaşındaki hasta konuşamıyor ve kendisi gibi akıl hastası olan abisiyle beraber kalıyor. İki kardeş ve anneleri komşularının yardımlarıyla ayakta kalıyor.
Bina Lestari Tesisinde titreyen genç kız.
Hastalar arasında sosyal bir etkileşim olamıyor, sosyalleşmeleri için hiçbir şey yapılmıyor.
Endonezyanın en iyi akıl hastanesi olan Wediodining Lawang Psikaytri, yaşlılar için bir bölüm açan ilk hastane.
Muhammed, (solda) toplu bir iyileştirme seansı gerçekleştiriyor. Bu seanslarda hastalar gün boyunca bitki çayı içiyor, dua ediyor, istifra ediyor ve sonunda hipnotik transa giriyorlar.
Yemek, konaklama gibi temel ihtiyaçlar için bile ayrılmış bir bütçe yok.
Kaynak: Son Dakika