- Konum
- BERTUNA
-
- Üyelik Tarihi
- 2 Haz 2020
-
- Mesajlar
- 5,338
-
- MFC Puanı
- 16,230
Atatürk’ün Cumhuriyet Savcılarına Seslenişi:
Her uygar ve çagdas devlette oldugu gibi, Türk
Cumhuriyeti Adliyesinde de, Cumhuriyet Savcılarını yüksek ve son derece önemli bir görev ve makamın temsilcileri olmak üzere tanırım. Devrim Savcılarının, kendilerine verilen bu büyük görevin önemine uygun olarak gayretli ve çalıskan olmaları konusunu, adliyemizin basarı ve üstünlügünün en önemli etkenlerinden sayarım. Laik Türk Devrimi, çagımızın uluslara yasama ve yükselme yetenegini veren en son ve en uygar ilkelerinin bir ifadesi ve Türk Ulusunun büyük fedakârlıklarıyla sürdürülen ve kazanılan büyük mücadelesinin eseridir. Devrimlerin gerçeklesmesi, kararları ve kanunlarıyla, ulusal irade ve ulusal egemenligin bir görünümü; bütünü itibariyle de Türk Ulusunun bütün haklarıdır. Devrimlerin her biri, ulusun emegi ve hakkı ile gerçeklesmistir. Cumhuriyet Savcılarımızın, devrimin gerekleri etrafında, en kıskanç ve uzakları gören hassas nöbetçiler olmalarını, asıl görevlerinden sayarım.
Türk Cumhuriyeti, ulusun kaderini yıllarca hastalıklı ve korkunç gelenekleriyle, zulüm ve baskının kan ve yangınları içinde sürükleyen saltanat ve hilâfet tarihini yıktı. Bu mücadelenin asıl amaçlarından biri de, zayıf olanları zorbaların baskısından ve entrikacıların âleti olmaktan kurtarmak ve ulusu kendi kaderine sahip kılmaktır. Yılmaz ve kesin kararlı devrimlerimiz, Türk ulusunun yaradılıstan gelen büyük yeteneginin gelismesi ve artırılması için gereken zemini hazırlayarak hızla ilerlemektedir.
Bütün düsüncelerin üzerinde olan kamu hukuku ve kamu yararının korunmasının, devlet ve hükümet gücünün mutlaka saglanması ve korunmasıyla mümkün olabilecegini önemle hatırlatırım. Cumhuriyette devlet ve hükümet gücü, ulusal irade ve ulusal egemenligin en kesin ve en temel ifadesi ve görünümüdür. Türk yasalarına dayanan bu yetki ve güce engel olacak en küçük bir girisimin dahi, ulusun egemenlik hakkına açık bir saldırı olarak degerlendirilerek, buna yeltenenlerin mutlaka mahkeme huzuruna çıkarılmasını talep ederim. Özgürlügü ve yasaları bir alet gibi öne sürerek, ulusun en küçük bir yararını bile tehlikeye atmak hakkına hiç kimse sahip degildir. Devlet halinde yasayan uygar uluslarda, özgürlük ulusun emrindedir; yüksek yararlarının gerektirdigi sekilde genisletilir, sınırlanır ve belirlenir.
Yakın tarihimizde ve eski zamanlarda, dinlerin zorba hükümdarların, rahipler ve çıkar saglayanların elinde bir baskı aracı olması gibi, çagımızda kesinlikle izin verilemez ve hos görülemez. Devrime karsı koyan muhalefetin özgürlükten ve yasadan yararlanmaya hakkı yoktur. Bireyin degil, bireylerin tamamını ifade eden toplumun ve devletin yararı her düsünce ve kaygıdan önce gelmelidir. Sınırsız bireysel özgürlük ve kisisel çıkar pesinde olanlar, kendi emellerini, çıkarlarını ulusun yüksek çıkarları ve özgürlügünden üstün tutanlardır. Sınırsız kisisel özgürlükler, kisisel çıkarlar, uygar ve düzenli toplumları, devletleri yıkarak anarsiyi ve çogunlukla da zorbalıgı yaratır. Anarsi ve zorbalık, dogrunun yanlısa, zayıfın güçlüye yenilmesi sonucunu dogurur. Uygar uluslarda, yasa ve özgürlük, yüksek çıkarların korunması için düzenlenir ve kabul edilir. Çagdas devlet kurmaya ve bu kurulustan yararlanmaya karar veren toplumlarda, bu kesin bir sart ve zorunluluktur. Birey yok, toplum vardır. Zorbalık ve monarsiyle yönetilen ülkelerde, yasa ve özgürlük bir kisinin veya sınıfın emellerini saglamaya yarayan bir araç olur. Göçebe veya ilkel topluluklarda, toplum degil kisinin çıkarları vardır.
Halkçılık esaslarına dayanarak yönetilen bir ülkede, düzenin diger her yönetim seklinden daha fazla önem ve ısrarla kurulması ve gelistirilmesi gerekir. Bu kuralın, çagımız uygarlıgının basarı sırlarından en önemlisi oldugunu hatırlatırım. Halk yönetiminin, ancak bu sekilde basarıya ulasacagından ve insan haklarının ancak bu yoldan korunabileceginden asla kusku duyulmamalıdır. Düzen ve isleyis, halk cumhuriyetlerinde, ulusal egemenlik ve ulusal çıkarlar gibi en yüksek yetkinin bir geregidir. En son hukuk kurallarına dayanan bu gerçekleri, Türkiye Cumhuriyeti Savcılarının, bir an için bile gözden uzak tutacaklarına ihtimal vermem.
Yasalarımızın uygulanmasında, bu yönlerin önemle ve mutlaka dikkate alınmasını talep ederim.
Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet, böyle bir kavramı asla kabul edemez. İnsan hakları, yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri olan Cumhuriyet Savcılarıdır. Kendilerini kimsesiz görenlerin, yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulundugunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları gerekir. Zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelligi ve ülküsüdür. Cumhuriyet Adliyesinin yükselmesini bir onur meselesi saydıklarından hiç kusku duymadıgım çalısma arkadaslarıma bu onurlu görev alanında mutlak ve muhakkak olan basarılarını coskuyla dilerim efendim. 09. Ekim. 1925
Doç. Dr. Ali Birinci
Yeni Türkiye Dergisi, Cumhuriyet Özel Sayısı I, 1998, s. 23-24
Yeni Türkiye Dergisi, Cumhuriyet Özel Sayısı I, 1998, s. 23-24