Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşu

Barbie

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    31 Ocak 2013
  • Mesajlar
    1,978
  • MFC Puanı
    53
Cumhuriyet Halk Partisi (kısaca CHP), 9 Eylül 1923'te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan ve Atatürkçü, sosyal liberal ve sosyal demokrat siyasi görüşünü benimsemiş olan Türk siyasî partidir. Çok partili düzene geçiş sürecinde tek parti iktidarını sürdürmüş ve Türkiye'de en uzun süre iktidarda bulunmuş parti olan Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak da anılır.
"Halk Fırkası" adıyla kurulan partinin adının başına 1924'te "Cumhuriyet" sözcüğü eklenmiş, daha sonra 1935'teki 4. Kurultay'da bugünkü "Cumhuriyet Halk Partisi" adı benimsenmiştir.
12 Eylül Darbesi'nin ardından, o dönem Bülent Ecevit'in genel başkanlık yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış; daha sonra 3821 sayılı yasaya dayanarak, kuruluşunun 69. yıldönümü olan 9 Eylül 1992 günü tekrar açılmıştır.
CHP, kurucusu ve ilk genel başkanı Atatürk'ün vasiyeti ile tasarruf haklarını CHP'ye terk ettiği Türkiye İş Bankası'nın bir bölüm hissesinin de sahibidir. CHP'nin tasarruf hakkına sahip olduğu %28,1'lik orandaki bu banka hisselerinin kazancı, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na aktarılmaktadır.
Günümüzdeki genel başkanlığını Kemal Kılıçdaroğlu yapmaktadır.


Kuruluşu

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kökleri Sivas Kongresi'ne dayanır. CHP'nin 1. Kurultayı olarak da kabul edilen, 4-11 Eylül 1919'da toplanan Sivas Kongresi'nde, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde işgale direnmek amacıyla kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (ARMHC) adı altında birleştirilmiştir. 23 Nisan 1920'de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi ARMHC delegelerinden oluşmuş, ancak 1922'de meclis, Birinci Grup ve İkinci Grup adıyla iki gruba ayrılmıştır.[1]

Cumhurbaşkanı ve Fırka Başkanı Mustafa Kemal Paşa TIME Dergisi 24 Mart 1923


Millî Mücadele zaferinden sonra Mustafa Kemal önderliğindeki Birinci Grup, ülke çapında siyasi örgütlenmeye girişmiş ve 8 Nisan 1923'te yapılan seçimlere tek liste ile girerek biri dışında bütün milletvekilliklerini elde etmiştir.
Lozan Antlaşması'nın kabulü nedeniyle mecliste baş gösteren yoğun tartışmalar üzerine Mustafa Kemal, 9 Eylül 1923'te 9 Umde adı verilen siyasî programı ilan etti ve iki gün sonra İçişleri Bakanlığı'na verilen bir dilekçeyle kendisine bağlı milletvekillerinden oluşan Halk Fırkası'nı kurdu. Parti kurucuları Refik Saydam, Celâl Bayar, Sabit Sağıroğlu, Münir Hüsrev Göle, Cemil Uybadın, Kazım Hüsnü, Saffet Arıkan ve Zülfü Bey, ilk genel sekreter ise Recep Peker'di.
Mustafa Kemal Atatürk dönemi (1923-1938)


Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı Atatürk, Cumhuriyetin ilanının 10. yılı kutlamalarında


29 Ekim 1923'te, Halk Fırkası üyesi 158 milletvekili Cumhuriyet'i ilan ederek Mustafa Kemal Paşa'yı cumhurbaşkanı seçti. İlerleyen aylarda halifeliğin kaldırılması ve 2. dönem BMM'de muhalif milletvekillerinin sayısının azaltılması gibi bazı hususlardan rahatsız olan, Millî Mücadele'nin lider ve aydın kadrosundaki Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Ali Fuat Cebesoy, Hüseyin Avni, Cafer Tayyar Eğilmez, Refet Bele, Lutfi Polatoğlu, Bekir Sami ve Hüseyin Cahit Yalçın gibi bazı milletvekilleri mecliste ayrı bir grup oluşturdular ve 17 Kasım 1924'de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı (TCF) kurdular. Bu olaydan bir hafta önce Halk Fırkası'nın adı "Cumhuriyet Halk Fırkası" olarak değiştirildi. TCF'nin, Şeyh Said İsyanı'ndan sonra 5 Haziran 1925'te kapatılıp önde gelen üyelerinin idamı veya siyasetten uzaklaştırılmasından sonra, 1946 yılına kadar CHF/CHP TBMM seçimlerine tek parti olarak katıldı.
Cumhuriyet idaresini kuran önemli reformların birçoğu 15 Ekim 1927'deki 2. Kurultay’dan önce gerçekleştirildi. İkinci Kurultay'da Gazi Mustafa Kemal Büyük Nutuk'unu okudu. Kurultayda kabul edilen tüzüğe CHF'nin cumhuriyetçi, halkçı, milliyetçi siyasi bir cemiyet olduğu, fırkanın değişmez Umumi Reisinin Gazi Mustafa Kemal olduğu yazıldı.[6] Başvekil İsmet İnönü, Umumi Reis yardımcılığına atandı.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımının ardından Türkiye, devletçi ekonomik kalkınma politikasına başvurdu. Önemli yatırımların devlet eliyle yapılması kararlaştırıldı. 1930 yılında ekonomik krizin derinleşerek sürmesi ve toplumda ciddi huzursuzlukların baş göstermesi üzerine Mustafa Kemal, yakın arkadaşı olan Fethi Bey'i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirdi. 1930 yılı Ağustos ayı başında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu.[7] İlk etapta CHF'den 15 milletvekili SCF'ye geçti. Yeni parti ülke çapında büyük heyecanla karşılandı. 5 Eylül'de yapılan İzmir Mitingi, Ege Bölgesi'nde rejime karşı genel bir ayaklanmaya dönüşme eğilimi gösterdi. Ekim ayında yapılan belediye seçimlerinde SCF'nin oy çoğunluğunu elde ettiği, ancak sandıklarda tahrifat yapılarak CHF'nin kazandırıldığı söylentisi yayıldı. Silifke, bu seçimde SCF'yi seçtiği için ilçeye çevrildi.[8] Aralık ayındaki Menemen Olayı neticesinde SCF kendisini feshetti.[7]
SCF deneyinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra CHF'nin tek parti yönetimi kökleşti. 1931 yılından toplanan Üçüncü Kurultay'da tüzük yenilendi ve partinin programı belirlendi. Bu kurultayda, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık ve İnkılapçılıktan oluşan altı ilke partinin ana programı olarak belirlendi.[9] Halkevleri adı altında CHF'ye bağlı bir taban örgütünün oluşturulmasına karar verildi.
CHP'nin altı ilkesini simgeleyen Altı oklu amblem, İsmail Hakkı Tonguç tarafından tasarlandı[10] ve 1933 yılında kullanılmaya başlandı.
1934 yılında Birinci Beş Yıllık Plan devreye sokuldu. Devlet eliyle ağır sanayinin kurulmasını öngören plan için gereken parasal kaynak, büyük ölçüde Sovyet kredilerinden sağlandı. Demiryolu yapımına önem verildi.
1935 yılı Mayıs ayında 384 milletvekili ve 160 il delegesi ile toplanan Dördüncü Kurultay'da partinin adı, Dil Devrimi'nin getirdiği yeni anlayış uyarınca Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirildi.[11] Kemalizm sözcüğünün ilk defa parti programına girdiği[12] bu kurultaya damgasını vuran “devletçilik” oldu. “Kişinin yapamayacağı işleri devlet yapar” anlayışının yerine “özel girişimi kontrol etme” anlamı verilen devletçilik ilkesi hemen tepkiler doğurdu. Eskişehirli büyük toprak sahibi Emin Sazak, devletçiliğe eski anlamının geri verilmesini isteyecek ve Genel Sekreter Recep Peker, devletçiliğin en sert ifadelerini kullanacaktır.[13]
1936 Haziranında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlığı valilikle birleştirildi ve içişleri bakanı resmen, parti genel sekreterliği sıfatını üstlendi. 1937 Şubatında yapılan anayasa değişikliğiyle, CHP'nin "altı oku" Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına resmen dahil edildi.[14] Böylece “Tek Parti”nin devletle özdeşleşmesi süreci tamamlanmış oldu.
1937'de merkezi hükümetle Dersim aşiretleri arasındaki anlaşmazlıklar sonucu en büyük Doğu isyanlarından biri olan Dersim İsyanı çıktı. Bu ayaklanma tek parti rejimi tarafında Dersim Katliamı veya Dersim Tenkil Harekatı olarak adlandırılan askeri harekat ile kanlı bir şekilde bastırıldı. Seyit Rıza başta olmak üzere isyanın sorumluları idam edildi.
Atatürk döneminde kurulan CHP hükümetleri:
# Hükümet Görev Aralığı 1 I. İsmet İnönü Hükûmeti 30 Ekim 1923-6 Mart 1924 2 II. İsmet İnönü Hükûmeti 6 Mart 1924-22 Kasım 1924 3 Ali Fethi Okyar Hükûmeti 22 Kasım 1924-3 Mart 1925 4 III. İsmet İnönü Hükûmeti 3 Mart 1925-1 Kasım 1927 5 IV. İsmet İnönü Hükûmeti 1 Kasım 1927-27 Eylül 1930 6 V. İsmet İnönü Hükûmeti 27 Eylül 1930-4 Mayıs 1931 7 VI. İsmet İnönü Hükûmeti 4 Mayıs 1931-1 Mart 1935 8 VII. İsmet İnönü Hükûmeti 1 Mart 1935-1 Kasım 1937 9 I. Celal Bayar Hükûmeti 1 Kasım 1937-11 Kasım 1938 İsmet İnönü dönemi (1938-1972)


İsmet İnönü


Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938 Perşembe günü hayata veda etmesinden sonra TBMM 11 Kasım 1938 günü toplandı ve CHP Malatya milletvekili Mustafa İsmet İnönü toplantıya katılan 348 üyenin oybirliği ile Türkiye Cumhuriyeti'nin II. Cumhurbaşkanı seçildi.[14] Cumhurbaşkanı İnönü hükûmeti kurmakla Atatürk'ün son başbakanı Celâl Bayar'ı görevlendirdi. II. Bayar Hükümeti 11 Kasım 1938'de kuruldu ve bu hükümet 25 Ocak 1939'a kadar görev başında kaldı. 26 Aralık 1938 günü ise devletin tek partisi idarecisi ve yönlendiricisi konumunda olan CHP ilk olağanüstü kurultayını yaptı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu kurultayda partinin "Değişmez Genel Başkanı" seçildi. Vefat eden Atatürk ise Ebedi Şef ilan edildi. Bu şekilde İnönü, Milli Şef oluyordu. Atatürk'ten sonra cumhuriyetin başına seçilen İnönü devletin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin de başına geçmişti. Haziran 1939'da yapılan V. Olağan Kurultay'da ise parti içinde muhalefet vazifesi yapacak olan Müstakil Grup kurulması kararı alındı.
II. Dünya Savaşı yılları

İsmet İnönü, cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı olduktan sonra 1939 yılında seçimler yenilendi. TBMM yeni dönem çalışmalarına Mart ayında başladı. 1 Eylül 1939'da Almanya, Polonya'ya ya saldırdı ve II. Dünya Savaşı başladı. Avrupa’da Hitler Almanya’sı, Mussolini İtalya’sı ile birlikte istilaya başlamıştı. Uzak Doğu'da da Japonya bu gruba katılmıştı. Savaşın diğer tarafında ise Fransa ve İngiltere bulunuyordu. Hitler'in güçlü ordusu kısa zamanda Avrupa'yı istila etti. Mussolini kendisine Afrika'yı hedef almıştı. ABD olayları uzaktan izliyordu. Ancak Japonlar 7 Aralık 1941'de ABD'nin Pearl Harbor üssüne saldırınca Birleşik Devletler Almanya, İtalya ve Japonya'ya savaş açtı. Bu arada Almanya SSCB'ye saldırdı. Dünya adeta bir cehenneme dönmüştü. Ancak bu cehennemin ortasında, İnönü'nün deyimiyle "yangınlar içinde inleyen Asya ve Avrupa kıtalarının bitişik noktasında sessizlik yurdu" aziz vatanımızdı. Türkiye Milli Şef İnönü yönetiminde savaşın dışında durmayı başardı. Son derece başarılı bir dış politika ile Türkiye bu büyük yangının dışında kaldı. Ancak savaş Türkiye'yi iktisadi yönden sıkıntıya soktu. Birçok temel madde bile karneye bağlandı.
Türk Ordusu her türlü tehlikeye karşı ayakta tutuldu. Dönemin en olumlu görülen olayı ise Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel öncülüğünde açılan Köy Enstitüleri idi. Kemalizm'in dayanak noktası olan köylü aydınlanması açısından bu kurum çok önemli görevler yaptı. 1942 yılında Varlık Vergisi adıyla olağanüstü bir servet vergisi kanunu çıkarıldı. Verginin tamamına yakını gayrimüslimlerden alındı. Vergiyi ödeyemeyen gayrimüslimler Aşkale'deki çalışma kamplarına sürüldü.
II. Dünya Savaşı yıllarında kurulan CHP hükümetleri:

II. Dünya Savaşı 1945'te sona erdiğinde demokrasiler kayıtsız şartsız galip gelmişlerdi. Diğer tarafta bir başka galip ise hemen yanı başımızdaki Sovyet Rusya olarak belirmişti. Dünya adeta iki kutba ayrılmıştı ve Türkiye de bunlardan biri içerisinde yer almalıydı.
Çok partili döneme geçiş

29 Mayıs 1945 günü TBMM Şükrü Saraçoğlu Hükümeti’nin güven oylamasını yaptı ve neticeler sonunda 7 kişinin hükümete güvensizlik oyu verdiği görüldü. Bu isimler; Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan, Emin Sazak, Hikmet Bayur, ve Recep Peker'di.[15]
Savaşı demokrasilerin kazanması da Türkiye'nin bu yönde bir siyasete mecbur olduğunu göstermekteydi. Özellikle 1945 Mart ayında Sovyet Rusya'nın 1925'te Türkiye ile imzaladığı dostluk ve saldırmazlık anlaşmasını yenilemeyeceğini açıklaması ve yeni anlaşma şartlarında Boğazlar üzerinde hak iddia etmesi Türkiye'yi ABD'ye yakınlaştırdı. Ancak bu yakınlaşma için Türkiye çok partili demokratik yapıya geçmeliydi. TBMM'deki bu ilk muhalefet ve Milli Şef'in 19 Mayıs 1945 günkü söylevi çok partili yaşamı müjdeliyordu. Bu küçük kıvılcımın dört ismi Celâl Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü 7 Haziran 1945 günü Dörtlü Takrir adlı önergeyi CHP Grup Başkanlığı'na sundular. Dörtlü Takrir, parti içinde özgür bir tartışma ortamının yaratılmasını istiyordu. O günlerde de TBMM Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nu görüşmekteydi. Kanunun özellikle 17. maddesi çok büyük tartışmalara neden oldu ve maddeye muhalefetin başında ise Aydın milletvekili Adnan Menderes geliyordu. Söz konusu madde büyük toprak sahiplerinin topraklarını sınırlandırıyor ve büyük bir kısmının toprak sahibi olmayan köylülere tahsis edilmesini öngörüyordu. Adnan Menderes de bir toprak ağası olduğu için şiddetle muhalefet etmekteydi. Ancak bu muhalefete rağmen kanun 11 Haziran 1945'te kabul edildi. Hemen ertesi gün Milli Şef İsmet İnönü Dörtlü Takrir'i CHP grubuna reddettirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin TBMM grubu Dörtlü Takrir'i reddedince takrirde imzaları bulunan Adnan Menderes ve Fuat Köprülü Vatan Gazetesi'nde muhalif yazılar yazmaya başladılar. CHP bu davranışı etik bulmayarak bu iki ismi 21 Eylül 1945'te partiden ihraç etti. Bu karara tepki gösteren Celâl Bayar 28 Eylül günü milletvekilliğinden istifa etti. İsmet İnönü 1 Kasım 1945 günü yaptığı konuşmada ülkenin tek eksiğinin iktidar partisi karşısında bir muhalefet partisi bulunmaması olduğunu söyledi ve muhalif isimlere parti kurmaları için yolu açtı. Bunun üzerine Celâl Bayar 1 Aralık'ta parti kuracaklarını açıkladı ve 3 Aralık günü CHP'den istifa etti.
Nihayet 7 Ocak 1946'da Celâl Bayar genel başkanlığında Demokrat Parti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yepyeni bir devir açılmıştı. Devleti kuran CHP demokrasiyi de tesis etmeye kararlıydı.
Demokrat Parti (DP) kurulduktan sonra CHP bazı uygulamalara son verdi. 10 Mayıs 1946'da toplanan II. Olağanüstü Kurultay'da İsmet İnönü Milli Şef ve Değişmez Genel Başkan unvanlarını üzerinden attı. Tek dereceli çoğunluk esasına dayanan seçim kanunu kabul edildi. Bazı vergiler kaldırıldı. Sendikalaşmaya izin verildi. Sınıfsal partilerin kurulması serbest bırakıldı. CHP her ne kadar demokratikleşmek için çaba gösterse de yine de iktidarı bırakmak niyetinde değildi. Bu sebeple 1947'de yapılması gereken seçimleri 21 Temmuz 1946 gününe aldı. Böylece henüz teşkilatlanmasını tamamlayamayan DP karşısında iktidar ve zaman kazanılacaktı.
1946 genel seçimleri

Ana madde: 1946 Türkiye genel seçimleri
CHP, 1946 Seçimleri %70 çoğunlukla kazandı (CHP:396, DP:61, Bğm:7). Seçimler yargı denetiminde yapılmıyordu, oylar açık verilip gizli sayılıyordu. Bu usulsüzlüklerinden dolayı "şaibeli seçim" şeklinde de anılmıştır.
Yeni dönemde Recep Peker başbakan olarak atandı. Peker Hükümeti ilk iş olarak 7 Eylül 1946'da 7 Eylül Kararları'nı aldı. Bu develüasyon ile, 1 ABD dolarının değeri 1.40 TL'den 2.80 TL'ye yükseltildi. Özellikle başbakan Peker'in sert tavrı nedeniyle CHP-DP arasındaki ipler gitgide gerilmekteydi. Karşılıklı tartışmalar sonucunda DP, meclisi terk etmeye kadar gitmişti. Demokratlar talepleri kabul olunmazsa TBMM'yi boykot etmekten söz ediyorlardı. "Sine-i millet" sesleri yükselmekteydi. İktidar ve muhalefet arasındaki gerilimi yumuşatma işi devletin başı İsmet İnönü'ye düşüyordu. İnönü hem başbakanı Peker'i hem de Demokratların lideri Bayar'ı dinledi. Sonunda İnönü 12 Temmuz Beyannamesi'ni yayınladı (12 Temmuz 1947) ve ilişkileri yumuşatmayı başardı. Ancak başbakan Peker uzlaşma yanlısı değildi. Bunun üzerine İnönü CHP içinde Peker'e karşı bir muhalefet başlattı. Muhalif ekibin başını Nihat Erim çekiyordu. Peker Hükümeti istifa etmek zorunda kaldı ve yeni hükümeti Hasan Saka 8 Eylül 1947'de kurdu. Saka belki Peker gibi sert değildi ama Demokratların umduğu yenilikleri yapacak konumda da değildi. Bu arada 1948 yılında DP içinde de bir ayrışma yaşandı. Başlarında Mareşal Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan, Kenan Öner ve Hikmet Bayur'un olduğu grup DP'den ayrılarak 20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni kurdu. 1948'de yeni bir seçim yasası çıkarıldı. Yasa, yargı denetimini içermiyordu. DP tepki olarak ara ve yerel seçimleri boykot etti. 15 Ocak 1949'da Hasan Saka istifa etti. Yerine medrese tahsili görmüş ve İslamcı akımlar içinde bulunan Şemsettin Günaltay başbakan oldu. Yeni hükümetin ilk uygulamaları da din alanında oldu. İlkokullara seçmeli din dersi konuldu. İlahiyat Fakülteleri açılmasına karar verildi. 20 Haziran 1949'da DP II. Kongresi yapıldı ve parti bu kongrede seçimlere hile karıştırılmaması istemiyle Milli Teminat Andı'nı kabul etti. CHP bu karara Milli Husumet Andı adını verdi. Şubat 1950'de yeni bir seçim yasası getirildi. Yasa yargı denetimini de kabul ediyordu. Ancak nispi temsil yerine çoğunluk ilkesi esasında devam edilmişti. Bu CHP için gelecek 3 genel seçimde de çok büyük zarara neden olacaktı.
Bu dönemin Başbakanları şunlardır:

1950 genel seçimleri

Ana madde: 1950 Türkiye genel seçimleri
14 Mayıs 1950 günü Türkiye tarihinde yepyeni bir devir başlıyordu. 1946'da kurulan DP yapılan genel seçimlerde büyük bir çoğunlukla iktidarı CHP'den aldı. Demokratlar yurt genelinde %53 oy almıştı. CHP'nin oyları %39'u buluyordu. Oy oranları açısından çok büyük bir hezimet yoktu belki ama mevcut çoğunluk sistemi nedeniyle sandalye dağılımı oldukça dengesizdi. DP'nin kazandığı 408 sandalyeye karşı CHP ancak 69 sandalye kazanabildi. 27 sene boyunca ülkeyi tek başına idare eden CHP serbest seçim yoluyla iktidarı DP'ye teslim ediyordu. Atatürk'ten sonra 11,5 yıldır cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü artık muhalefet lideriydi. Sonucu CHP'nin yayın organı Ulus gazetesi özetledi: CHP İktidarı Devrediyor.
Yeni TBMM 22 Mayıs'ta açıldı. Meclis başkanlığına DP kurucularından Refik Koraltan seçildi. Demokratlar cumhurbaşkanlığına Genel Başkanları Celâl Bayar'ı seçtiler. Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk ve İnönü'den sonra 3. cumhurbaşkanı seçilen Bayar hükümeti kurmakla Aydın milletvekili Adnan Menderes'i görevlendirdi. CHP için yeni bir dönem başlamıştı. Demokrasi kurulmuştu. Demokrat Partinin ilk icraati 1932'den beri Türkçe okunan ezanın orijinal şekliyle okunmasını serbest bırakmak oldu.
29 Haziran 1950'de gerçekleştirilen CHP 8. Kurultayında daha önceki kurultayda parti meclisine bırakılmış olan genel sekreter seçimi yetkisi kurultay delegelerine bırakılmış, parti meclisi üye sayısı da hepsi kurultay tarafından seçilen 30 üyeye indirilmiştir. Yapılan seçimler sonunda İsmet İnönü Genel Başkan, "çarıklı politikacı" lakabıyla anılan Kasım Gülek ise Genel Sekreter seçilmiştir. Eylül 1951 araseçimlerinde DP 20 milletvekilliğinin 18'ini kazandı.
26 Kasım 1951'de toplanan 9. Kurultay'da İsmet İnönü yeniden Genel Başkanlığa, Kasım Gülek de Genel Sekreterliğe seçildi. 18 Şubat 1952’de TBMM, NATO'ya girişi onayladı. 1953'te CHP'nin malları hazineye devredildi. Bu karara karşı CHP lideri İsmet İnönü TBMM'de Demokratlara şöyle seslendi: Işıktan korkuyorsunuz.
22 Haziran 1953’te toplanan 10. Kurultay'da parti programında ilk kez "Hukuk Devleti" kavramına yer verildi, iki meclisli bir sisteme geçilmesi, Anayasa Mahkemesi'nin kurulması, seçim güvenliği, yargıç bağımsızlığı, sendika ve meslek örgütleri kurma özgürlüğü, işçilere grev hakkı gibi görüşler programa girdi. Kurultay sonunda yapılan seçimlerde İnönü tekrar Genel Başkanlığa, Kasım Gülek de 860 delegeden 709'unun oyunu alarak Genel Sekreterliğe seçilmiştir.
1954 seçimleri

2 Mayıs 1954 seçimlerinde CHP çok büyük bir yenilgiye uğradı. Ertesi gün çıkan gazeteler Demokratların seçimleri çok büyük çoğunlukla kazandığını bildirmekteydi. Öyle ki DP tüm yurtta oyların %57,5'ini alarak (bu oy oranını şimdiye kadar hiçbir parti yakalayamamıştır) 502 milletvekilliği kazanırken CHP %35 oy alıyor ve 31 milletvekilliği kazanıyordu.[16] TBMM'deki ezici DP üstünlüğü iyice artmıştı. TBMM'nin yeni döneminde Celâl Bayar tekrar cumhurbaşkanı seçildi. Hükümeti tekrar Adnan Menderes kurdu.
1954 yenilgisi partiyi karıştırdı. 26 Temmuz'daki 11. Kurultay'da Tüzük Komisyonu, Genel Başkan ve Genel Sekreter ile 30 kişilik parti meclisinin kurultayca seçilmesini, Parti Meclisinden seçilecek 5 üye ile Genel Sekreterin seçeceği 2 Genel Sekreter Yardımcısının Merkez Yürütme Kurulu'nu oluşturmasını kararlaştırdı. Tüzük Komisyonunun raporu kurultay kararı ile kabul edildi. Kurultay, İnönü'yü Genel Başkanlığa, Gülek'i de Genel Sekreterliğe yeniden seçti.
21 Mayıs 1956'da 12.Kurultay yapıldı. Bu Kurultayda İsmet İnönü, 1021 delegenin 1020'sinin oyunu alarak tekrar Genel Başkan, Kasım Gülek de 972 oydan 880'ini alarak tekrar Genel Sekreter seçildi.
DP iktidarı 1954 seçimlerinden sonra ülkede beklenen başarılı çalışmaları yapamadı. Ekonomi gitgide daha fazla darboğaza giriyordu. Dış borçlar ülkenin sırtına yeni yükler bindiriyordu.
9 Eylül 1957'de yapılan 13. Kurultay, Demokrat Parti (DP) iktidarının artan baskılarına karşı, muhalefet ile işbirliği yapılmasının kararlaştırıldığı kongre oldu. 9 Eylül Kurultayı'nda üç muhalefet partisinin işbirliği kabul edildi. Parti Meclisi'ne, Genel Yönetim Kurulu'na işbirliği konusunda tam yetki verildi. Kongreye, muhalefetteki Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi temsilcileri de katıldılar. Yapılan seçimlerde İnönü 920 oy alarak Genel Başkanlığa, Gülek de 837 oy alarak Genel Sekreterliğe tekrar seçildi. Ancak DP İktidarı seçimler öncesinde çıkardığı bir kanunla seçim işbirliği yapılmasını engelledi.
1957 seçimleri

27 Ekim 1957 tarihi CHP için önemli bir dönüm noktasıdır. 1957 milletvekili genel seçimi sonuçlarına göre DP %47.9 oyla 424 CHP ise %41.1 oy oranıyla 178 milletvekilliği kazanmıştı. Demokrat Parti ilk defa halkın mutlak çoğunluğundan az oyla iktidardaydı. CHP tam 18 ilde tam liste halinde seçimleri kazandı. Bazı illerde CHP oyları diğer küçük partilerle birleştiğinde DP önemli farkla geride kalıyordu. Ancak ittifaklara izin verilmemesi ve çoğunluk sistemi sandalye dağılımında adaletsizliğe neden oluyordu. Yine 31 olan milletvekili sayısını yaklaşık 6 katına çıkarak 178 milletvekilliği kazanması ve %35 olan oy oranını %41'e yükseltmesi 1957 seçimlerinde CHP'nin önemli bir başarısı olmuştur. 1957 seçimleri halkın DP'ye karşı en ciddi uyarısı olmuştur.
1957 seçimlerinden sonra ülkede yaşanan sosyal ve ekonomik gelişmeler karşısında, CHP'de hızlı bir çalışma dönemine girildi, parti politikalarında önemli değişimler yaşandı.
12 Ocak 1959'da başlayan 14. Kurultay, "iktidara yürüyen parti" havasında gerçekleştirildi ve burada "düzen değişikliği programı" niteliğindeki "İlk Hedefler Beyannamesi" kabul edildi. Bildirgeye göre demokratik kurumların kurulması ve hukuk devleti olunması öngörülüyordu. Ayrıca işçi haklarından da söz edilmekteydi. Kurultay'da Parti Meclisi üye sayısı 30'dan 40'a çıkarıldı, Merkez Yönetim Kurulu üye sayısı da Genel Sekreter ile beraber 11'e yükseltildi. Parti Meclisi'ne gerektiğinde Genel Sekreteri üçte iki çoğunlukla değiştirme ve yeni Genel Sekreter seçmek üzere kurultayı toplantıya çağırma yetkisi verildi. İnönü ve Gülek, tekrar Genel Başkanlığa ve Genel Sekreterliğe seçildiler. 17 Ocak 1959'da Başbakan Adnan Menderes'i Londra'ya götüren Vickers Viscount 793 tipi "TC-SEV" uçağı Gatwick Havalimanı yakınlarında düştü. 6 yolcu ve mürettebatın yaralı olarak kurtulduğu kazada başbakan Adnan Menderes'in ayağı sıkışmıştı fakat daha sonra Sakarya milletvekili Rifat Kadızade Başbakanı kurtardı.[17]. Bu olay iktidar ile anamuhalefet arasında geçici bir süre için de olsa yumuşama sağladı.
28 Eylül 1959'da Kasım Gülek Genel Sekreterlikten istifa etmiş, yerine İsmail Rüştü Aksal Genel Sekreter olmuştur.
CHP'liler 1959 bahar aylarında Batı Anadolu illerini kapsayan ve Büyük Taarruz adı verilen bir seçim kampanyası başlattılar. Ülke ise büyük bir gerginlik içindeydi. Bu geziler sırasında İnönü, Uşak’ta taşlı saldırıya uğradı. Devlet güçleri olaya müdahale etmediler. Siyasette CHP-DP kavgası gitgide su üstüne çıkıyordu. 1960 yılı başlarında basına uygulanan sansür de artmıştı. CHP'nin yayın organı Ulus Gazetesi kapatılmıştı. 2 Nisan 1960'ta Kayseri'ye giden İnönü'nün treni durduruldu. İsmet Paşa kurulan barikatları elleriyle yararak şehre ulaştı ve kendisini Kayseri'de 50 bin kişi karşıladı. 1960 yılının Nisan ayında DP Meclis Tahkikat Encümeni'ni kurdu. 18 Nisan günü CHP Önderi İsmet İnönü, TBMM'de Tahkikat Komisyonu hakkında tarihi bir konuşma yaptı ve Demokratlara "Biz demokratik rejim dedik, bu rejim kurulmuştur. Bu demokratik rejim istikametinden ayrılıp, baskı rejimi haline götürmek tehlikeli birşeydir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam. Şartlar tamam olduğunda milletler için ihtilal, meşru bir haktır." dedi. İsmet Paşa'nın bu sözlerine tepki olarak CHP lideri 12 oturum TBMM toplantılarından uzaklaştırıldı. Bunun üzerine tepki gösteren CHP Grubu meclisten polis zoruyla uzaklaştırıldı. 28-30 Nisan’da, İstanbul ve Ankara'da hükümete karşı öğrenci olayları yapıldı, ölenler oldu. İki kentte de sıkıyönetim ilan edildi. Menderes olaylardan CHP ve İnönü'yü sorumlu tuttu. 3 Mayıs'ta Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel hükümeti bir mektupla uyardı.
27 Mayıs ve sonraki yıllar (1960-1965)

Ana madde: 27 Mayıs Darbesi
27 Mayıs 1960 günü Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki 37 kişilik vatansever grubu Demokrat Parti'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğünü görerek ülke yönetimine el koydu. Anayasa feshedildi. Başta Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes olmak üzere DP'liler, pek çok bürokratlar ve DP'ye yakın olduğu düşünülen generaller tutuklandı. Tutuklamalar sürerken o dönem Milli Birlik Komitesi üyesi olan Cemal Gürsel, CHP liderini arayarak hareketi önceden haber vermediklerini, haber verilseydi kendilerini caydırmaya çalışacağını bildiklerini söyler. İnönü ise, Cemal Gürsel'e ""Memleket ve millet için hayırlı bir iş yaptınız. Büyük bir iş yaptınız. Mutlu ve uğurlu olmasını dilerim. Asıl başarınız için ben sizin emrinizdeyim Paşa Hazretleri. Sizleri anlıyorum. Ne zaman bir arzunuz olursa emrinize amadeyim" diyerek teşekkür eder.[18]
Devlet Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Başbakanlık görevlerini Org. Cemal Gürsel üzerine aldı. Gürsel Millî Birlik Komitesi ile ülkenin tek hakimi olmuştu. Yeni anayasa hazırlanması ve siyasi yapıların kurulması için çalışmalar başladı. Demokrat Parti kapatıldı. Yeni anayasa hazırlanması için kurulan kurucu meclise CHP lideri İsmet İnönü de seçildi. 27 Mayıs sonrası CHP'nin 1959 tarihli "İlk Hedefler Beyannamesi"ndeki pek çok husus da hayata geçirilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi darbeden sonra bütün gücüyle yeni anayasanın hazırlanmasına çalıştı ve bir an önce demokratik düzene geçilmesini savundu. 27 Mayıs 1960, bu dönemde Milli Birlik Komitesi ve CHP çevrelerinde genellikle "27 Mayıs Devrimi" olarak anıldı.
9 Şubat 1961'de yeni partiler kurulmasına müsaade edildi. Temmuz 1961'de referanduma sunulan 1961 Anayasası halkın % 61'inin oyuyla yürürlüğe girdi. Yeni anayasa ile TBMM iki meclise ayrılıyordu. Bir yanda üyeleri nispi sistemli seçimle seçilen 450 üyeli Millet Meclisi diğer yanda ise 150 üyeden oluşan ve üyeleri 40 yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş ve çoğunluk sistemi ile seçilmiş olan Cumhuriyet Senatosu olacaktı. Cumhurbaşkannın görev süresi 7 yılla sınırlandırıldı. TBMM kararlarını denetlemek için Anayasa Mahkemesi kuruldu. Böylece "Hukuk devleti" kavramı öne çıkarılmış oldu. Temel hak ve özgürlükler arttırıldı. Milli Güvenlik Kurulu kurularak askerlerinde siyasi konularda görüş belirtmesine olanak verildi.
CHP seçim çalışmalarını sürdürürken partide Kasım Gülek hizbi ortaya çıktı. 24 Ağustos 1961'de yapılan 15. Kurultay'da İnönü tekrar Genel Başkan seçildi. Genel Sekreterliğe ise İsmail Rüştü Aksal getirildi.
Yassıada'da yargılanan Demokrat Partililer için 1961 yılı Ağustos ayında karar verildi ve 15 kişi idam cezasına çarptırıldı. Milli Birlik Komitesi bu cezaların üç tanesini onayladı ve 16 Eylül 1961 günü DP dönemi Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Ertesi gün de Başbakan Adnan Menderes idam edildi. Celal Bayar'ın idam cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.
15 Ekim 1961 günü yapılan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi beklenen başarıyı elde edemedi. CHP milletvekili seçimlerinde % 36.7 oy alarak 173 milletvekilliği elde etti. Kapatılan DP'nin ardılı olarak kurulan iki partiden; Adalet Partisi ise % 34.8 oyla 158 milletvekilliği, Yeni Türkiye Partisi (YTP) ise 65 milletvekili aldı. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ise 54 milletvekili çıkardı. Cumhuriyet Senatosu'nda ise senatörlükler şu şekilde dağılmıştı: CHP 36, AP 71, YTP 27, CKMP 16.
Hiçbir parti hükümet olmak için salt çoğunluğu yakalayamamıştı ve Türkiye tarihinde ilk defa koalisyona gidilecekti. Seçmen 27 Mayıs Darbesi'nin ve idamların faturasını CHP'ye kesmişti. [kaynak belirtilmeli] Örgüt seçim neticelerinden hoşnut değildi. Bu nedenle koalisyon çalışmalarına girilmeyerek muhalefette kalınması istenmekteydi. Bütün bu tartışmalar arasında 25 Ekim 1961 günü TBMM açıldı. Ertesi gün 27 Mayıs Darbesi'nin lideri Cemal Gürsel son derece güç şartlar ve özverilerle IV. Cumhurbaşkanlığına seçildi. Seçim son derece zor şartlar altında yapıldı. Çünkü sandıktan çıkan sonuçla Gürsel'in seçilmesi zor görünüyordu. Hatta bu yüzden Silahlı Kuvvetler yönetime bir defa daha el koyma niyetine girdi ancak TBMM sağduyulu davrandı ve Gürsel Çankaya Köşkü'ne çıktı.
Başbakanlık görevi 10 Kasım 1961 günü CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'ye verildi. İnönü 20 Kasım 1961'de Adalet Partisi ile cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükümetini kurdu. Cumhurbaşkanlığına ise 27 Mayıs Darbesinin lideri Cemal Gürsel seçildi. CHP'nin de Gürsel'i desteklediği seçimin öncesinde sağ partiler ortak aday olarak Ali Fuat Başgil'i aday göstermeyi düşünüyordu. Fakat bazı Milli Birlik Komitesi üyelerince silahla tehdit edildikten sonra adaylıktan vazgeçti.
22 Şubat 1962 günü Albay Talat Aydemir'in başında bulunduğu cunta yönetime el koymaya kalkıştı. Kara Harp Okulu öğrencileri harekete geçirildi. Ankara karışmıştı. Olay büyük tecrübe sahibi olan Başbakan İnönü tarafından bastırıldı.
İnönü'nün ilk koalisyon daha fazla hükümette kalamadı. Özellikle siyasi af konusunda işler çıkmaza girince Başbakan İnönü 30 Mayıs 1962'de istifa etti. Hükümeti kurma görevi tekrar kendisine verildi. İsmet İnönü 25 Haziran 1962'de YTP, CKMP ve bağımsızlarla II. Koalisyon Hükümeti’ni kurdu. 14 Aralık 1962'deki 16. Kurultay, Genel Merkezciler, Kasım Gülek-Nihat Erim kanadı ve üçüncü dünyacılar arasında tartışmalara sahne oldu. İhraçlar, istifalar partiyi zayıflattı. Kasım Gülek, Nihat Erim ve Mehmet Avni Doğan bir yıl süreyle partiden ihraç edildi. 1963 Mayıs ayında Talat Aydemir'in ikinci darbe girişimi de başarıyla bastırıldı. Darbeye teşebbüsten mahkûm olan Talat Aydemir idam edildi.
16 Kasım 1963 ara seçimlerini AP kazandı. Aynı gün yapılan yerel seçimlerde AP % 45.4, CHP ise %36.2 oranında oy aldı. Başbakan İnönü yurtdışında bulunduğu sırada YTP hükümetten çekildi. Hemen ertesi gün de CKMP hükümetten çekildiğini açıkladı. II. Koalisyon da çökmüştü. 2 Aralık'ta İnönü istifa etti. AP lideri Ragıp Gümüşpala hükümeti kuramadı, 10. İnönü Hükümeti 25 Aralık'ta kuruldu. Bu defa CHP bağımsızlarla birlikteydi.
Kıbrıs'ta işler karışmış, Türklere karşı saldırılar başlamıştı. Bunun üzerine Türk jetleri 24 Aralık 1963'te Kıbrıs üzerinde ihtar uçuşu yaptılar. 16 Mart'ta TBMM hükümete Kıbrıs'a müdahale için yetki verdi ancak Haziran ayında ABD Başkanı Johnson'ın adıyla anılan ünlü Johnson mektubu ile bu girişim engellendi, Türkiye Kıbrıs'a müdahale edemedi.
İsmet İnönü'nün kurduğu III. koalisyon hükümeti 1965 yılının 13 Şubat günü bütçe görüşmelerinde sona erdi. Hükümetin bütçesi reddedilmişti. Başbakan İnönü istifa etti. CHP dışındaki sağ partiler birleşerek 1965 Milletvekili Genel Seçimleri'ne kadar sürecek bir hükümet kurdular.
İsmet İnönü'nün kurduğu üç koalisyon hükümeti:

Seçimlere gidilirken Cumhuriyet Halk Partisi kendisine bir kimlik belirlemeliydi. CHP siyasi yelpazenin neresinde duracaktı? Yeni bir ses, yeni bir politika gerekliydi. Örgütün ve partinin buna ihtiyacı vardı. Bu yeni ses 1965 yılı ortalarında Genel Başkan İsmet İnönü'den geldi: "CHP Ortanın Solundadır." CHP bu şekilde hem soldaki Türkiye İşçi Partisi'ne tabandan gidecek oyları engellemek hem de yeni gidişatını belirlemek amacındaydı.
Ancak CHP'nin büyük rakibi AP bu sloganı seçimlere gidilirken tam tersi yönde kullandı ve CHP'yi sosyalizme kaymakla suçladı. 1964 yılında AP'nin başına geçen Süleyman Demirel meydanlarda "Ortanın Solu Moskova Yolu" diyerek CHP'yi yerden yere vurdu. Ayrıca seçimler öncesinde CHP'nin girişimiyle seçim kanunu değiştirildi ve Millî bakiye usulü getirildi. Bu, küçük partilerin lehine bir gelişmeydi. AP kanuna muhalefet etti. 1968 yılında AP bu kanunu kaldırmıştır.
10 Ekim 1965 günü yapılan genel seçimlerden AP zaferle ayrıldı. Türkiye genelinde AP % 52.8 oyla 240 milletvekilliği kazanırken CHP % 28.7 oyla ancak 134 milletvekili kazanabildi. Adalet Partisi tek başına iktidara gelmiş, CHP ise çok büyük oy kaybıyla ana muhalefette kalmıştı (MP:31, YTP:19, TİP:14, CKMP:11, BĞM:1).
Partide yeni bir isim parlamıştı. Bu isim 1961-1965 arası kurulan üç İnönü Hükümeti'nin de Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit’ti. 24 Ekim 1966 tarihindeki 18. Kurultay’da Bülent Ecevit genel sekreter seçildi. Ecevit "Ortanın Solu" politikasını benimsemiş, özellikle Çalışma Bakanlığı döneminde işçilerle çok iyi ilişkiler kurmuştu. 28 Nisan 1967 olağanüstü kurultayında partiden kopmalar başladı. Turhan Feyzioğlu'nun başını çektiği orta-sağ görüşlü "48'ler Grubu" partiden ayrıldı. 48'ler daha sonra Cumhuriyetçi Güven Partisi'ni kurdu. 18 Ekim 1968'de 19. Kurultay toplandı. İnönü-Ecevit listesi seçimleri kazandı. Ecevit gitgide partinin hakimi olmaktaydı. 12 Ekim 1969 Milletvekilliği Genel Seçimlerinde CHP beklediğini bulamadı. İktidardaki AP %46,5 oy alarak 256 milletvekilliği kazandı ve tek başına iktidarını sürdürdü. Buna karşın CHP %27.3’le 143 milletvekili kazanabilmişti. Şurası dikkat çekicidir ki, CHP'den kopma olmasına karşılık parti yine de çok fazla oy kaybı yaşamamıştır (GP:15, BĞM:13, BP:8, MP:6, YTP:6, TİP:2, MHP:1).
AP tekrar büyük çoğunlukla iktidardaydı. Ancak fazla kalamayacaktı. 12 Mart 1971 günü Türk Silahlı Kuvvetleri hükümeti bir muhtırayla uyardı ve Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Yeni hükümeti eski CHP'li Nihat Erim kuruyordu ve Ecevit bu askerî müdahaleye karşı olduğundan CHP'nin bu hükümette yer almasını istemiyordu. İsmet İnönü muhtıraya karşı ılımlı bir tavır takınınca ve hükümete destek vereceğini belirtince Genel Sekreter Bülent Ecevit istifa etti. Yerine Şeref Bakşık geçti. Ancak Ecevit'in bu muhalefeti onu toplumda büyük prestij sahibi yapmış, partide de oldukça güçlendirmişti. İnönü Haziran 1972'deki olağan kurultay öncesinde 5 Mayıs 1972'de V. Olağanüstü Kurultay’ı toplama kararı aldı. Maksadı il ve ilçe kongrelerini birer birer kazanan Ecevit'i Kurultay’da yenmekti. 5 Mayıs günü geldiğinde Türkiye çok gergindi. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın hakkında verilen infaz cezalarının uygulanması beklenmekteydi. THY'nin bir uçağı Sofya'ya kaçırılmıştı. Gerilim Genel Başkan İsmet Paşa'ya da yansıdı. İnönü kalp krizi geçirmişti. Kurultay bir gün sonrasına ertelendi. 6 Mayıs 1972 günü Genel Başkan İsmet İnönü ve Bülent Ecevit karşı karşıya geldi. İnönü açılış konuşmasında açık konuşarak Ya ben ya Bülent dedi ve kararı partiye bıraktı. Ecevit de taviz vermez şekilde cevap verince oylama beklenmeye başladı. 7 Mayıs günü yapılan oylama sonucunda Ecevit'in parti meclisi listesi 709 oyla güvenoyu aldı. İnönü 507 oyda kalmıştı. Sonuç açıktı; CHP'de İnönü devri kapanmıştı. 33 yıldır Genel Başkan olarak CHP'yi yöneten İsmet İnönü 8 Mayıs 1972'de genel başkanlıktan istifa etti. 14 Mayıs 1972 günü yapılan genel başkanlık seçimi özel kurultayında 51 il başkanının adayı Bülent Ecevit 913 delegeden 828'inin oyuyla Atatürk ve İnönü'den sonra CHP'nin III. Genel Başkanı seçildi.[19]
Bülent Ecevit dönemi (1972-1980)


Bülent Ecevit


30 Haziran 1972'de toplanan 21. Olağan Kurultay’da partideki büyük iktidar değişiminin bir sonucu olarak, CHP Tüzüğünün 35 maddesi birden değiştirildi. Kurultay, Genel Başkanlıktan istifa eden İsmet İnönü'nün CHP Kurultayına son katılımına sahne oldu. Bülent Ecevit, 1085 delegeden 1032'sinin oyunu alarak tekrar Genel Başkanlığa seçildi.
Ecevit, asker destekli Ferit Melen Hükümeti'ne 5 bakan vererek destek oldu. Ancak 5 Kasım'da Ferit Melen'le anlaşamayarak bakanları çekti. 6 Kasım'da İsmet İnönü partiden ve milletvekilliğinden istifa etti. İnönü, anayasanın eski cumhurbaşkanlarına verdiği Tabii Senatör olma hakkını kullanarak TBMM'de tabii senatör olarak çalışmalarına devam etti. 28 Mart 1973'de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın görev süresi bitti. Org. Faruk Gürler'i seçtirmek isteyen demokrasi dışı güçlere karşı CHP ile AP işbirliği yaptı. 6 Nisan 1973'te Fahri Korutürk cumhurbaşkanı seçildi.
1973 seçimleri

Ana madde: 1973 Türkiye genel seçimleri
14 Ekim 1973 Milletvekilliği Genel Seçimleri'nde CHP, özlenen zaferi elde etmeyi başardı. 1965'te İnönü'nün başlattığı Ortanın Solu hareketini Demokratik Sol'a dönüştüren ve kitlelere benimseten Bülent Ecevit CHP'yi birinciliğe taşıdı. Cumhuriyet Halk Partisi bütün yurtta oyların % 33'ünü alarak 185 milletvekilliği kazandı ve birinci parti oldu. Ecevit'in en büyük rakibi Süleyman Demirel'in Adalet Partisi ise %29 oy almış ve 149 milletvekili kazanmıştı (CHP 185, AP 149, MSP 48, DP 45, CGP 13, MHP 3, TBP 1, Bağımsız 6).[20]
CHP yükselişini sürdürdü ve 9 Aralık 1973 Yerel Seçimlerinde % 37 oyla birinci parti oldu. AP %32 oy aldı.[21]
CHP'nin genel seçimlerde elde ettiği 185 milletvekilliği tek başına hükümet kurulması için yeterli değildi. Bunun için millet meclisi salt çoğunluğu olan 226 üyenin geçilmesi gerekliydi. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ten görevi alan Ecevit'in 27 Ekim-8 Kasım 1973 tarihleri arasındaki koalisyon görüşmeleri sonuçsuz kaldı. 13 Kasım'da görevi alan AP lideri Demirel de hükümet kurmakta başarısız olunca görev tekrar Ecevit'e verildi. Bülent Ecevit 26 Ocak 1974'te Milli Görüş fikrinin temsilcisi Necmettin Erbakan'la Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyon hükümetini kurdu. Devleti kuran ve rejimin temel öğelerini kendi içinde de özümsemiş bulunan CHP, İslamcı akımları bünyesinde bulunduran MSP ile koalisyona girmişti. Hükümette özellikle laiklik konusunda tartışmalar olması kaçınılmaz görünmekteydi. İleriki yıllarda CHP genel başkanı olacak olan Deniz Baykal bu hükümette Maliye Bakanı olarak, ileride CHP genel sekreteri olacak Önder Sav ise Çalışma Bakanı olarak görev almışlardı.
28 Haziran 1974’te toplanan tüzük kurultayında "Demokratik Sol" kavramı doğrultusunda parti tüzüğünde değişikliğe gidildi. Demokratik Sol'un Marksizm'den kaynaklanmayan yerli bir kavram olduğu vurgulandı. Ortanın Solu ile başlayan süreç böylelikle sonuçlanmış oldu. Yeni düzende CHP kabuğunu kırmış ve yerini bulmuştu.
Taban tabana zıt bu iki partiden kurulan koalisyonda beklenen oldu. Özellikle Türk Ceza Kanunu'nun 163., 141. ve 142. maddeleri konusunda iki parti görüş ayrılığına düştü. Hükümetin sonu yaklaşmaktaydı. Tam bu sırada Yunanistan'daki albaylar cuntasının desteklediği Kıbrıs Rum Milli Muhafız Alayı'na bağlı birlikler, enosis'i gerçekleştirmek amacıyla, cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi. Cunta, adadaki Türklere karşı katliam hareketlerine başladı. Diplomatik görüşmeler sonuçsuz kaldı ve Türkiye 1960 Zürih ve Londra garantörlük antlaşmalarınınnın verdiği hakkı kullanarak Kıbrıs'a askeri müdahalede bulundu. Türk Silahlı Kuvvetleri, 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs Harekâtı'na başladı. Bu olay Başbakan Bülent Ecevit'in halk üzerindeki sempatisini oldukça arttırdı. Ecevit her gittiği yerde "Kıbrıs Fatihi Karaoğlan" olarak karşılanıyordu. Adaya müdahale ile Türklerin hakları kurtarıldı. Birleşmiş Milletler'in çağrısıyla ateşkes yapıldı. Ancak olayın sonucunda gelen ABD ambargosu Türkiye'ye ekonomik açıdan çok zorlu yıllar yaşattı. Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından hükümet içi anlaşmazlıklar nedeniyle Başbakan Ecevit, 18 Eylül 1974'te CHP-MSP hükümetinin istifasını verdi. Hükümetin istifasının ardından Ecevit erken seçim kampanyası başlattı. Kıbrıs zaferinin kendisine sağladığı siyasi prestiji oya dönüştürmek istiyordu ancak TBMM'deki diğer partiler buna yanaşmadılar. Hükümet uzun süre kurulamadı. Bu arada CHP 14 Aralık 1974'te 22. Kurultayını topladı. Orhan Eyüboğlu genel sekreter seçildi. Deniz Baykal ve Mustafa Üstündağ yeni genel sekreter yardımcıları oldular.
Ecevit'in istifasının ardından başlayan hükümet bunalımı ancak 12 Nisan 1975'te sona erdi. Süleyman Demirel Başbakanlığında AP, MSP, MHP ve CGP, I. Milliyetçi Cephe Hükümeti'ni kurdular. Ülkede iç gerilim artmakta, ekonomik bunalım gitgide daha da çekilmez bir hal almakta, sağ-sol ayrışması ve çatışmalar yaşanmaktaydı. Bu şartlar altında 12 Ekim 1975'te yapılan ara seçimlerde CHP ve AP oylarını arttırdı. 6 milletvekili için yapılan ara seçimde milletvekillerinden 5'ini AP, 1'ini de CHP kazandı. Senato üçte bir yenileme seçiminde ise AP 27, CHP 25, MSP 2 senatörlük kazandı.
1976'da CHP içinde çekişme başladı. 8 Mart'ta Deniz Baykal, Haluk Ülman, Erol Çevikçe, Adil Ali, Tankut Akalın parti yönetiminden istifa ettiler. Orhan Eyüboğlu tekrar genel sekreter seçilirken, yardımcıları ise Ali Topuz, Hasan Esat Işık, Mustafa Üstündağ ve İsmail Hakkı Birler oldu. İktidardaki Milliyetçi Cephe hükümetine karşı toplumsal muhalefet dalgası ise yükseliyordu. Arka arkaya işlenen cinayetler ve özellikle gençler arasında yaşanan sağ-sol kavgası CHP'ye önemli bir görev yüklemekteydi. 27 Kasım 1976'da toplanan 23. Kurultay son derece önem taşıyordu. Bu kurultayda CHP'nin mevcut altı ilkesinin yanına bir de "Demokratik Sol"'un altı ilkesinin eklenmesi benimsendi. Bu ilkeler; özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü ve halkın kendini yönetmesiydi. Ayrıca CHP'nin Sosyalist Enternasyonal'e üyeliği kabul edildi. Ecevit tekrar genel başkan seçildi.
1977 Seçimleri

Ana madde: 1977 Türkiye genel seçimleri
Ülke, Milliyetçi Cephe iktidarıyla oldukça sıkıntılı günler yaşıyordu. Ekonomi ve anarşi toplumun en büyük sıkıntılarıydı. CHP ise 1977 yılı başlarken gitgide güçlenmekteydi. Şubat ayında DİSK, seçimlerde CHP'yi destekleyeceğini açıkladı. Nisan ayında ise TBMM seçimleri 5 Haziran günü yenileme kararı aldı. Seçim kampanyası oldukça sıkıntılı geçti. 26 Nisan 1977'de Ecevit'in seçim otobüsü Niksar'da kurşunlandı. 1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'nda düzenlenen 1 Mayıs Mitingi'nde kalabalığın üzerine çevredeki binalardan ateş açıldı. Oluşan izdihamda ve saldırı sonucunda 37 kişi hayatını kaybetti. 29 Mayıs günü İzmir - Çiğli Havaalanı'nda uçaktan inen Bülent Ecevit'in bulunduğu gruba ateş edildi. Bu, apaçık, CHP genel başkanını öldürmeye yönelik bir suikast girişimiydi. 2 Haziran 1977 günü Başbakan Demirel, 3 Haziran'da yapılacak CHP Taksim mitinginde Ecevit'e suikast yapılacağını, CHP Genel Başkanı'na bir mektupla bildirdi. Ecevit ise mitingden vazgeçmeyeceğini bildirdi. 3 Haziran günü CHP, tarihinin en görkemli mitinglerinden bir tanesi İstanbul Taksim Meydanı'nda gerçekleştirildi. Yüz binlerce insan CHP mitingine katıldı ve Ecevit'e destek verdi.
Bu ortamda 5 Haziran 1977 günü yapılan Milletvekilliği Genel Seçimleri'nden CHP buruk bir zaferle çıktı. Cumhuriyet Halk Partisi oyların % 41.3’ünü alarak 213 milletvekilliği kazandı. AP % 36.8 oy almış ve 189 milletvekili kazanmıştı (CHP:213, AP:189, MSP:24, MHP:16, CGP:3, DP:1, BĞM:4). Senato üçte bir yenileme seçimlerinde ise CHP:28, AP:21, MSP:1 senatörlük kazandılar. Ecevit ve CHP çok güçlenmişti ancak matematiksel tablo CHP'ye tek başına hükümet kuracak çoğunluğu vermiyordu. 14 Haziran 1977'de hükümeti kurma görevini alan Bülent Ecevit, 21 Haziran 1977 günü azınlık hükümetini kurdu. Hükümet 3 Temmuz günü yapılan güvenoylamasında yeterli oyu alamayınca Ecevit istifa etti. Hükümeti kurma görevini alan AP Genel Başkanı Süleyman Demirel 21 Temmuz günü MHP, MSP ve Demokratik Parti ile II. Milliyetçi Cephe hükümetini kurdu. Ülke çok sıkıntılı günler yaşıyordu. Ekonomi öyle bir darboğaza girmişti ki, en basit ihtiyaç maddeleri bile karaborsaya düşmüştü. Zamlar, devalüasyonlar birbirini izliyordu. Enerji sıkıntısı had safhadaydı. Türkiye ithal malların parasını ödeyemez haldeydi. Döviz bulunamıyordu. Financial Times gazetesi 25 Kasım günü durumu şöyle özetliyordu: Türkiye iflas etmiş bir ülkedir. Öte yandan anarşi ve terör artarak sürmekteydi ve toplumsal kutuplaşma can almaya devam ediyordu. Bu şartlar altında 11 Aralık 1977 günü yapılan yerel seçimlerde CHP % 41.7 oy alarak 41 il merkezinin belediye başkanlığını kazandı. Milliyetçi Cephe'nin büyük ortağı AP ise % 37.1 oy aldı ve 15 il merkezini kazanabildi. Seçim sonuçlarının ardından AP'den ayrılanlar oldu. 11 milletvekili partiden istifa etti. Bu isimler şunlardır; Orhan Alp, Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Güneş Öngüt, Ahmet Karaaslan, Hilmi İşgüzar, Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu, Mustafa Kılıç, Cemalettin İnkaya.
Seçimlerde başarılı olan CHP'nin genel başkanı Bülent Ecevit 22 Aralık günü hükümet hakkında bir gensoru verdi ve yılın son günü olan 31 Aralık 1977'de II. Milliyetçi Cephe hükümeti 218 güvenoyuna karşı 228 güvensizlik oyu ile düşürüldü. Hükümeti kurma görevini cumhurbaşkanından alan Bülent Ecevit Cumhuriyetçi Güven Partisi, Demokratik Parti ve bağımsızların desteğiyle 5 Ocak 1978'de hükümetini kurdu. Ecevit, ekonomi ve devlet yapısında bir enkaz devraldıklarını ve çetin bir dönemden geçeceklerini belirtti.
Ülkedeki gerilim ve ekonomik buhran etkisini gitgide daha fazla hissettiriyordu. Zamlar, devalüasyonlar, uzayan kuyruklar, karaborsa, enerji kıtlığından kaynaklanan elektrik kesintileri artık olağan hale gelmişti. Ülke belki de en karanlık günlerini yaşamaktaydı. Bunun yanına bir de terör eklenince iş, içinden çıkılmaz bir hal alıyordu, bu nedenle Başbakan Bülent Ecevit'in enkaz benzetmesi hiç de abartı sayılmazdı. Mart 1978'de İstanbul Üniversitesi'nde öğrenciler katledildi. Ekim ayında Türk-İş, CHP-AP koalisyonu kurulmasını önerse de bu kabul edilmedi. Yıl sonunda Kahramanmaraş'ta çıkan olaylarda 105 kişi öldü. Sadece 1978 yılı içinde ülkede 831 kişi öldürülmüştü. 1979 yılı da sıkıntılarla başladı. 1 Şubat'ta Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi katledildi. Mart ayında iğneden ipliğe hemen her maddeye büyük oranda zam yapıldı. TÜSİAD Ecevit Hükümeti’nin çekilmesi için gazete ilanları vermeye başladı ve Başbakan Ecevit'in sert tepkisiyle karşılık buldu. 14 Ekim 1979'da yapılan milletvekili ara ve senato üçte bir yenileme seçimlerini AP kazandı. Açık bulunan 5 milletvekilliğinin tümünü ve 33 senatörlüğü Adalet Partisi kazandı, CHP 12 senatörlük kazanabildi. CHP'nin oyları % 41'den %29'a düştü. 16 Ekim'de başbakan Ecevit istifa etti. Hükümeti kurma görevini alan Süleyman Demirel 12 Kasım 1979'da azınlık hükümetini kurdu.
4 Kasım 1979'da ara seçim yenilgisinin ardından CHP 8. Olağanüstü Kurultay’ı toplandı. Genel Başkan Ecevit güvenoyu istedi. Parti içi muhalefetteki Deniz Baykal ve Ali Topuz grupları yönetimi çok sert bir biçimde eleştirdiler. Güven oylamasında Ecevit, 4 çekimser, 20 ret oyuna karşılık 1341 oy ile delegelerin güvenoyunu aldı. Genel Sekreterliğe Mustafa Üstündağ getirildi.
CHP'de bunlar olurken 1980 yılı Tariş olayları ve ekonomik önlemler içeren 24 Ocak Kararları ile başladı. Cinayetler, boykotlar ve ekonomik zorluklarla dolu günler birbirini izliyordu. Mayıs ayında Çorum'da olaylar çıktı ve 48 kişi hayatını kaybetti. Terör; genç, siyasi, aydın, yazar, sağcı ve solcu demeden can almayı sürdürüyordu. Öyle ki, 1980 yılında meydana gelen 10,000 terör olayında yaklaşık 2 bin insan ölmüştü. Mayıs ayında MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak öldürüldü. Eski CHP önderlerinden ve eski başbakan Nihat Erim, 19 Temmuz 1980'de teröre kurban verildi. 22 Temmuz’da Türkiye Maden-İş Sendikası başkanı Kemal Türkler öldürüldü. Çeşitli çevrelerin önerdiği CHP-AP koalisyonuna ise her iki parti de sıcak bakmıyordu. Bu arada 6 Nisan 1980'de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresi bitmişti. TBMM bir türlü yeni cumhurbaşkanını seçemiyordu. Turlar birbirini izliyor ancak sonuç alınamıyordu. Bunca karışıklık içinde bir de ülke başsız bırakılmıştı. Türkiye uçurumun kıyısına gelmişti. CHP cumhurbaşanlığı seçiminde 12 Mart Muhtırasında imzası bulunan dört komutandan biri olan, emekli orgeneral ve CHP senatörü Muhsin Batur'u aday göstermişti.
12 Eylül 1980 sabahı Türk halkı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sesi ile uyandı. Ordu yönetime el koydu ve TBMM, hükümet ve anayasa feshedildi. Tüm yurtta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Siyasi partilerin, derneklerin ve sendikaların etkinlikleri durduruldu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi ülkenin tek hakimiydi. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve AP Genel Başkanı Süleyman Demirel Gelibolu'daki Hamzaköy tesislerinde gözetim altına alındı. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ise İzmir-Uzunada'ya gönderildi.
30 Ekim 1980 günü Bülent Ecevit, CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etti. 21 Şubat 1981'den itibaren Arayış dergisini çıkardı. Buradan ya da başka kanallarla verdiği demeçlerden dolayı yargılandı ve cezaevine girdi. MGK bir yıl sonra, 16 Ekim 1981'de tüm siyasi partilerle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi'ni de kapattı. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde CHP'nin ilk dönemi sona erdi.
Bülent Ecevit'in 1970'lerde kurduğu CHP hükümetleri:

Kapalı olduğu dönem (1981-1992)

Ayrıca bakınız: Halkçı Parti, SODEP ile Sosyaldemokrat Halkçı Parti
12 Eylül askeri yönetimi ülkedeki tüm siyasi etkinlikleri yasaklamıştı. Çok sayıda gözaltılar ve siyasi davalar yaşandı. Bu arada yeni anayasanın hazırlıkları da sürüyordu. Nihayet 7 Kasım 1982'de anayasa halkoylamasına sunuldu ve % 91.3 oyla kabul edildi. Aynı oylamayla Millî Güvenlik Konseyi (MGK) ve Devlet Başkanı Kenan Evren de 7. cumhurbaşkanlığına seçildi. Seçimlerin 6 Kasım 1983'te yapılacağı açıklandı ve 1983 yılı ortalarında siyasi faaliyetler serbest bırakıldı, ancak MGK işleri sıkı tutuyordu. Partiler kurulurken MGK'ya kurucuları veto etme yetkisi verildi.
Bu yüzden kapatılan CHP'nin tabanına hitap eden Erdal İnönü'nün kurduğu SODEP seçimlere katılamadı. Öte yandan Adalet Partisi'nin ardılları olarak kurulan Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol Partisi de vetolardan nasibini almıştı. Seçimlere sadece Turgut Özal'ın başında bulunduğu ANAP, Necdet Calp'in başında bulunduğu Halkçı Parti ve Turgut Sunalp'in Milliyetçi Demokrasi Partisi katılabildi. 6 Kasım 1983 seçimleri sonucunda ANAP % 45 oy alarak tek başına iktidara geldi ve Turgut Özal yeni hükümeti kurdu (Milletvekili sayıları: ANAP:212, HP:117, MDP:71). CHP seçmenine seslenen Halkçı Parti %30 oy almıştı.[22]
24 Mart 1984 yerel seçimlerini de ANAP kazandı. Ancak bu defa SODEP ve DYP de seçimlere katıldı.[23] SODEP, ANAP'ın ardından ikinci sırayı aldı. CHP oylarının SODEP'te toplanacağı anlaşılıyordu.[24] 13 Nisan 1984'te toplanan SODEP 1. Küçük Kurultayı'nda Genel Başkan Erdal İnönü solda tek çatının şart olduğunu söyledi. Temmuz ayında SODEP lideri İnönü ve HP lideri Necdet Calp birleşme konusunda prensipte anlaştıklarını açıkladılar. 1985 Haziran ayında Aydın Güven Gürkan, Halkçı Parti genel başkanı seçildi ve birleşmeden yana olduğunu açıkladı. Hatta Gürkan birleşmeye 1985 yılında son CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit tarafından kurulan Demokratik Sol Parti'nin de dahil olmasını istedi ancak ret cevabı aldı.
26 Eylül 1985'te Gürkan ve İnönü SODEP-HP birleşme protokolünü imzaladılar ve yeni partinin adını Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak açıkladılar. HP'de bir kurultay toplanarak partinin adı SHP olarak değiştirildi. Ardından toplanan SODEP kurultayında parti feshedildi ve SHP'ye katıldı. 30 Mayıs 1986'da SHP 1. Kurultayı toplandı ve Erdal İnönü genel başkan seçildi. İnönü daha sonra 26 Eylül 1986'da yapılan araseçimlerde milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi. SHP bu seçimlerde %22 oy almıştır.
6 Eylül 1987'de ANAP iktidarı 12 Eylül idaresince getirilen siyasi yasakların kaldırılması için halkoylamasına gitti. Kılpayı bir farkla yasakların kaldırılması kabul edildi (Evet:%50.1, Hayır:%49.8). Başbakan Turgut Özal daha bu sonuç ortaya çıkmadan önce Kasım ayında erken seçime gidileceğini açıkladı. 13 Eylül'de Bülent Ecevit DSP'nin başına geçti. Süleyman Demirel de DYP başkanlığını devraldı.
29 Kasım 1987 genel seçimlerinde ANAP ikinci kez tek başına iktidara geldi, oy oranı düşmüştü ama çoğunluğu yine de kazanabilmişti. ANAP bu seçimlerde %36 oy alarak 292 milletvekili kazandı. SHP %24 ile 99, DYP ise %19 oyla 59 milletvekilliği kazandı.[24] Bülent Ecevit'in başına geçtiği DSP %8,5 oy almış ancak %10 barajını aşamayarak meclis dışında kalmıştı. Aynı şekilde MÇP ve Refah Partisi de TBMM dışında kaldı. Ecevit bu sonucun ardından bir süre siyasetten çekildi.
25 Haziran 1988'de Erdal İnönü SHP genel başkanlığına yeniden seçildi. Ancak partiye Deniz Baykal grubu hakim oldu. Deniz Baykal SHP genel sekreteri seçildi. 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde SHP; İstanbul, Ankara ve İzmir belediye başkanlıklarıyla 39 ilin belediye başkanlığını kazandı ve il genel meclisi seçimlerinde %28.8 oy almayı başardı.[25]
SHP ve DYP, ANAP iktidarının meşruiyetini kaybettiğini, halkın desteğini yitirdiğini ve bu nedenle genel seçimlerin yenilenmesi gerektiğini savunmaya başladılar. Turgut Özal 9 Kasım 1989'da Kenan Evren'den boşalan cumhurbaşkanlığına SHP ve DYP'nin muhalefetine rağmen seçildi. 12 Aralık 1990'da İnönü ile Demirel buluştu, ortak bildiri imzalayarak erken seçim istediler.
Bu arada SHP içinde İnönü-Baykal mücadelesi yaşanıyordu. Eylül 1990'da Genel Başkan Erdal İnönü ile anlaşmazlığa düşen Genel Sekreter Deniz Baykal bu görevinden istifa etti. 29 Eylül 1990'daki SHP 6. Olağanüstü Kurultayı'nda Erdal İnönü ve Deniz Baykal karşı karşıya geldi. İnönü, 504 oyla genel başkanlık seçimini kazanırken Deniz Baykal ise 405 oy aldı. SHP Genel Sekreterliği'ne Hikmet Çetin seçildi. Ancak parti içinde Baykal'ın muhalefeti bitmedi. Haziran 1991'deki olağan kurultayda İnönü ve Baykal bir defa daha karşı karşıya geldi. Ancak bu kez de kazanan İnönü oldu; üçüncü tur oylamada İnönü 534, Baykal 451 oy aldı. SHP'nin 44 kişilik parti meclisine Baykal listesinden 15, İnönü listesinden ise 28 kişi seçildi. Hikmet Çetin tekrar genel sekreter seçildi.
Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ANAP içinde de iktidar mücadelesi yaşanıyordu. Mesut Yılmaz, Yıldırım Akbulut'u devirerek 15 Haziran 1991'de ANAP genel başkanı seçildi ve parti Ekim'de erken seçimlere gidilmesini kararlaştırdı.
20 Ekim 1991 seçimlerini DYP kazandı (DYP:178, ANAP:115, SHP:88, RP:62, DSP:7).[25] DYP %27 oy alırken, SHP %20 oy alabilmiş ve üçüncü sıraya gerilemişti; 1989 yerel seçimlerinde elde edilen başarı bu defa çok uzaktaydı. Bu, en fazla parti içi muhalefetin işine yarayacaktı. SHP seçimlere Halkın Emek Partisi (HEP) ile birlikte katıldı. Seçimlerden sonra TBMM açılışında Kürt kökenli milletvekillerinin Kürtçe yemin etmeye kalkışması ortalığı karıştırdı. 21 Mart 1992 Nevruz Bayramı'nda çıkan olaylar sonucunda da SHP içindeki HEP kökenliler partiden istifa ettiler. HEP hakkında kapatma davası açılınca DEP kuruldu ancak her ikisi de daha sonra kapatıldı.
Hükümeti kurma görevi DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel'e verildi. Demirel DYP-SHP koalisyon hükümetini 20 Kasım 1991'de kurdu. SHP Genel Başkanı Erdal İnönü Başbakan Yardımcılığı görevini aldı.
25-26 Ocak 1992'deki 7. Olağanüstü Kurultay öncesinde Deniz Baykal ve İsmail Cem birlikte Yeni Sol adlı bir kitap yayımladılar. SHP'nin yeniden yapılandırılmasını öngördüler. 7. Olağanüstü Kurultay'da İnönü, Baykal’ı bir kez daha yendi ve genel başkanlığa seçildi.
Deniz Baykal dönemi (1992-2010)

Deniz Baykal, yaklaşık birer yıllık iki kısa kesintiyle (1995, 1999-2000) de olsa, CHP'nin ikinci kuruluşu sonrası döneminde yaklaşık 15 yıl 8 ay genel başkanlık yapmıştır.
Mecliste grup kurması (1992-1995)

19 Haziran 1992'de 12 Eylül rejiminin ürünü eski siyasi partilerin aynı adla tekrar açılmasını engelleyen yasa kaldırıldı ve eski partilerin yeniden açılabilmesi sağlandı. Bu karar en fazla CHP tabanını etkiledi. 3 Mayıs 1992'de CHP'nin hayatta olan son genel yönetim kurulu üyeleri bir bildiri yayımladılar. "Cumhuriyet Halk Partisi" yeniden açılıyordu. Bildirinin altında Erol Tuncer, Hayrettin Uysal, Altan Öymen, Metin Somuncu, Metin Tüzün, Erdoğan Bakkalbaşı, Coşkun Karagözoğlu, Orhan Akbulut, Avni Gürsoy, Güler Gürpınar, Mehmet Gümüşlü, Hayri Öner, Celal Doğan, Mehmet Nebil Oktay, Nail Atlı, Mehmet Dedeoğlu, Çetin Bozkurt, Hüseyin Doğan, İlyas Kılıç, İsmet Atalay, Orhan Vural'ın imzası bulunuyordu. CHP tabanı bu bildiriyle hareketlendi, 12 Eylül öncesi gençlik kolları bir araya geldi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin doğum tarihi de belirlenmişti: 9 Eylül 1992.
9 Eylül 1992'de, bir önceki kurultay olan 1979'daki 8. Olağanüstü Kurultay delegelerinin büyük çoğunluğunun katılımı ve oybirliği ile tekrar açılan partinin 25. Olağan Kurultay'ında, Deniz Baykal ve Erol Tuncer'in girdiği genel başkanlık yarışını 679 oyla Deniz Baykal kazanırken Tuncer 425 oy alabildi. Böylece Baykal; Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit'ten sonra dördüncü CHP genel başkanı oluyordu. CHP'nin maksadı diğer iki sol partiyi de bünyesine alarak tek güç haline gelmekti; ancak SHP Genel Başkanı Erdal İnönü birleşmenin SHP'de olmasını isterken, Ecevit ise işbirliğine yanaşmıyor ve DSP ile yola devam edeceğini açıklıyordu. 15 Mart 1993'deki ilk parti meclisi seçiminde genel sekreterliğe Ertuğrul Günay seçildi. Genel başkan yardımcıları İsmail Cem, Erol Çevikçe, Hasan Fehmi Güneş, Adnan Keskin, İstemihan Talay ve Ali Topuz oldular. İlk etapta 21 milletvekili SHP ve DSP'den ayrılarak anayasanın parti değiştirme engelini aşmak için Bütünleşme Partisi'ni kurdular ve bu partinin daha sonra CHP'ye katılmasıyla CHP, TBMM'de grup kurmayı başardı.
1993 yılı Türkiye açısından oldukça önemli olayların yaşandığı bir yıl oldu. 24 Ocak 1993 günü Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu öldürüldü. Suikast uzun yıllar boyunca karanlıkta kaldı ve halen çözülemedi. Ancak siyasette bütün taşları yerinden oynatacak gelişme Nisan ayında yaşandı. 17 Nisan 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat etti. Cumhurbaşkanının kim olacağı merakla beklenmekteydi. DYP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel cumhurbaşkanlığına aday oldu ve 16 Mayıs 1993'te yapılan üçüncü tur oylamada koalisyon ortağı SHP'nin desteğiyle dokuzuncu cumhurbaşkanlığına seçildi. CHP bu seçimlerde İsmail Cem'i aday göstermiştir. Bu gelişmeyle DYP-SHP hükümeti de sona ermiş bulunuyordu. 3 Haziran 1993'te Tansu Çiller, DYP Genel Başkanı seçildi. 6 Haziran'da ise SHP Genel Başkanı İnönü, Eylül ayındaki kurultayda aday olmayarak siyaseti bırakacağını açıkladı. 25 Haziran 1993'te, Tansu Çiller başbakanlığında yeni DYP-SHP hükümeti göreve geldi. 2 Temmuz 1993'te Sivas - Madımak Oteli'nde 33 aydın ve 2 otel çalışanının yakılarak katledilmesi ülkeyi iyice gerdi. SHP olaylara karşı ilgisiz kalmakla suçlanmaktaydı. Eylül ayındaki kurultayda Murat Karayalçın, SHP'nin başına geçti.
Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yle birleşmesi ve süregelen gelişmeler (1995-1999)

26 Mart 1994 yerel seçimlerine aynı siyasî kulvardaki SHP, DSP ve CHP ayrı ayrı girdi. Sonuç tek kelimeyle hüsrandı. Çünkü üç sol parti toplam ancak %25 oy alabilmişti. Bir önceki seçimde kazanılan büyük kentlerden İstanbul ve Ankara Refah Partisi'ne, İzmir de DYP'ye teslim edilmişti.[26] CHP bu seçimlerde sadece %4.7 oranında oy alabildi. Sol oylar gitgide eriyordu ve birleşmekten başka çare yoktu. 18 Şubat 1995'te toplanan CHP kurultayında 1003 delege birleşmenin CHP, 635 delege de SHP çatısı altında olması yönünde oy kullandı. Bunun üzerine hemen toplanan SHP kurultayında 121'e karşı 508 oy ile parti fesh edildi ve CHP'ye katılım kararı alındı. Hikmet Çetin oybirliğiyle CHP Genel Başkanı seçildi. Çetin, CHP'nin 5. Genel Başkanı oldu. Birleşme sürecinde CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay, partiden istifa etti ve yerine Adnan Keskin getirildi. Birleşmeden sonra 25 Şubat'ta yapılan seçimde Adnan Keskin Genel Sekreter oldu.
CHP'nin 1990'larda katıldığı hükümetler:

Haziran 1995'te İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir'in İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı CHP'li Algan Hacaloğlu ilgili söyledikleri sözler, hükümet ortakları arasında gerilime ve nihayetinde hükümetin dağılmasına neden oldu.[27] 9 Eylül 1995'deki kurultayda ise Deniz Baykal genel başkanlığa tekrar seçildi. DYP genel başkanı Tansu Çiller'in kurduğu azınlık hükümeti TBMM'de güvenoyu alamayınca, 30 Ekim'de DYP ve CHP ülkeyi seçime götürecek yeni bir koalisyon hükümeti kurdu. Bu hükümette CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak yer aldı. TBMM seçimlerin 24 Aralık 1995'te yenilenmesi kararını aldı. 24 Aralık 1995 milletvekilliği seçimlerinde CHP yüzde 10 barajını kılpayı aşarak TBMM'ye girdi. Seçimlerin galibi ise Necmettin Erbakan'ın başında bulunduğu Refah Partisi olmuştu. RP, %21.3 oyla 158 milletvekili kazanmıştı. (Milletvekili sayıları: DYP:135, ANAP:132, DSP:76, CHP:49).[28] CHP, %10.71 oyla ancak 49 milletvekili elde edebilmişti. Öte yandan DSP %14.64 oy almıştı. Seçimlerden sonra öncelikle Mesut Yılmaz başbakanlığında ANAP-DYP koalisyonu kuruldu ancak hükümetin güvenoylaması Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilip iptal edilince başbakanlık görevini alan Necmettin Erbakan Haziran 1996'da DYP ile Refahyol koalisyonunu kurdu.
Türk Silahlı Kuvvetleri RP hükümetine 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında muhtıra verdi. Haziran 1997'de de Erbakan istifa etti. Postmodern darbe olarak bilinen bu süreci destekleyen Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı Deniz Baykal, bir açıklamasında 28 Şubatçı generallerin "demokratik bir kitle örgütü gibi" çalıştığını söylemiştir.[29]
30 Haziran 1997'de kurulan ANAP-DSP-DTP azınlık koalisyonu hükümetini CHP dışarıdan destekledi. Ancak 1998 yılının Kasım ayında Türkbank ihalesi yolsuzluğuna Başbakan Mesut Yılmaz'ın adı karışınca CHP hükümete gensoru verdi ve koalisyonu düşürdü. Uzun süren hükümet çalışmaları sonucunda DYP, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit başbakanlığında kurulacak bir azınlık hükümetine destek vereceğini açıkladı ve Ecevit 11 Ocak 1999'da 21 yıl sonra tekrar başbakan oldu. Başbakanlığı sırasında yıllardır Türkiye'de kan döken PKK'nin başkanı Abdullah Öcalan, Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalanarak Türkiye'ye getirildi. Bu olay DSP'ye 1999 genel seçimlerine yaklaşılırken büyük bir itibar sağladı.
TBMM dışında kaldığı dönem (1999-2002)

1999 genel seçimlerinde barajı aşamayacağını anlayan CHP, seçimde işbirliğine girmek amacıyla Demokratik Halk Partisi ile müzakerelerde bulunmuş ve kamuoyunca tanınmayan DEHAP'lı 20 ismin kendileri tarafından seçilip CHP listelerinden seçime girmelerini önermiş; ancak müzakereler başarısızlıkla sonuçlanmıştır.[30]
18 Nisan 1999 günü yapılan genel ve yerel seçimlerde Bülent Ecevit'in DSP'si oyların %22.18'ini alarak birinci parti oldu ve 136 milletvekilliği kazandı. (MHP:129, FP:111, ANAP:86, DYP:85, Bağımsızlar:3).[31] Sol oyların bu şekilde DSP'de toplanması CHP'yi askeri darbeler dönemi dışında ilk defa meclis dışına itti. CHP %8.71 oy almış ancak %10 barajını geçemediği için TBMM dışında kalmıştı. Seçimlerden sonra koalisyon pazarlıkları başladı ve 28 Mayıs 1999'da Bülent Ecevit başbakanlığında DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti kuruldu.
Deniz Baykal seçim yenilgisinden kendisinin sorumlu olduğunu belirterek 22 Nisan 1999'da genel başkanlıktan istifa etti. 22 Mayıs 1999'da toplanan IX. Olağanüstü Kurultay'da Altan Öymen genel başkanlığa seçildi. Haziran ayındaki X. Olağanüstü Kurultay parti meclisi seçimleri içindi ve Tarhan Erdem genel sekreter seçildi.
Deniz Baykal'ın CHP'den ayrı kalması kısa sürdü. Yaklaşık 1.5 yıl sonra 30 Eylül 2000 tarihinde toplanan XI. Olağanüstü Kurultay'da Baykal genel başkanlığa döndü. CHP genel sekreterliğine ise Önder Sav seçildi.
CHP, TBMM dışında olmasına rağmen iktidardaki koalisyona karşı muhalefetini sürdürdü. Özellikle Şubat 2001 ekonomik krizinden hükümeti sorumlu tutarak muhalefetini şiddetlendirdi. 2002 yılının Mayıs ayında başbakan Bülent Ecevit rahatsızlandı. Ekonomik gidişat zaten kriz nedeniyle iyi değildi. Ekonomi, krizden sonra ABD'den getirilen iktisatçı Kemal Derviş'e teslim edilmişti. Başbakanın sağlık durumunun bozulması koalisyonda sarsıntıya neden oldu. Yaz aylarında koalisyon ortağı MHP, kendisinin bulunmadığı hükümet modelleri konuşulmaya başlanınca 3 Kasım 2002'de erken seçime gidilmesini talep etti. Koalisyonun büyük ortağı DSP'de ise Ecevit'in rahatsızlığından kaynaklanan iktidar mücadelesi partiyi böldü. DSP grubunun yarısı partiden ayrılarak İsmail Cem genel başkanlığında Yeni Türkiye Partisi'ni kurdu. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş önceleri YTP içinde siyaset yapacağının sinyallerini verse de Ağustos ayında CHP'ye katıldı. Ayrıca 3 milletvekili de CHP'ye katılarak partinin TBMM'de temsil edilmesini sağladı. TBMM Ağustos ayında toplanarak hem 3 Kasım'da erken seçim kararı aldı hem de Avrupa Birliği uyum yasalarını çıkardı. CHP 3 Kasım 2002 Milletvekilliği Seçimleri'ne umutla gidiyordu. Kemal Derviş'in partiye katılımı ivme kazandırdı. Öte yandan Türk-İş başkanı Bayram Meral, sanatçı Zülfü Livaneli ve ilahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de partiye katılıp milletvekili adayı oldular.
2002 seçimleri

Ana madde: 2002 Türkiye genel seçimleri
3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ın başında olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidara geldi. AKP seçimlerde yüzde 34.4 oy oranıyla 363 milletvekilliği kazanırken CHP yüzde 19.39'la 178 milletvekilliğinde kaldı. Kalan milletvekilliklerini bağımsızlar kazandı. Diğer partilerin hiçbiri yüzde 10 barajını aşamadı.[32] TBMM yalnızca iki partiden oluşuyordu.
İktidardaki AKP'nin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi yasak olduğu için hükümeti AKP Kayseri milletvekili Abdullah Gül kurdu.[33] Aralık ayında Yüksek Seçim Kurulu Siirt ilindeki seçimleri bağımsız milletvekili Fadıl Akgündüz'ün yolsuzluk iddiaları yüzünden iptal etti ve 1 AKP, 1 CHP, 1 de bağımsız 3 milletvekilinin üyeliği düştü.[34] 9 Mart 2003'te bu ilde seçimler yenilendi ve 3 milletvekilliğini de AKP kazandı. Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağının kalkması için mecliste yapılan anayasa değişikliğine CHP destek verdi. Erdoğan, 9 Mart'ta Siirt'ten milletvekili seçilerek 15 Mart'ta başbakanlık koltuğuna oturdu.[35]
Ana muhalefetteki CHP ile iktidardaki AKP arasındaki ilk ciddi tartışma 1 Mart 2003 günü Irak'a tezkere oylamasında ortaya çıktı. ABD, Irak'ı işgal etmek niyetindeydi ve bu yüzden Türkiye topraklarını kullanmak ve Türk askerini Irak'a sokmak istiyordu. CHP buna şiddetle karşı çıktı, AKP içinde de ciddi bir muhalefet vardı. 1 Mart günü CHP ve AKP'li bir grup milletvekilinin oylarıyla hükümet tezkeresi reddedildi.[36]
2003 yılı Ekim ayında yapılan 30. Olağan Kurultay'da Baykal ve ekibi tekrar seçildiler. Tüzük değişikliği, sert tartışmalara sebep olsa da kabul edildi ve Kemal Derviş parti meclisine girdi. 28 Mart 2004 Yerel Seçimleri'nde AKP %41 oy alırken CHP 1999 yerel seçimlerinde %13 olan oyunu bu seçimde %18'e çıkardı. İllerin büyük çoğunluğunda belediye başkanlıklarını AKP kazandı.[37]
Seçimlerin ardından Baykal'a karşı muhalefet yükseliyordu. Muhalefetin başında ise İstanbul Şişli ilçe belediye başkanlığına yüzde 65 oy alarak seçilen Mustafa Sarıgül bulunuyordu. Sarıgül CHP'yi iktidara taşıyacağı söylemiyle Anadolu'yu dolaşmaya başladı. Elbette bu eylem genel merkezi rahatsız etti ve genel başkan Deniz Baykal 3 Temmuz 2004'te XII. Olağanüstü kurultayı topladı, delegelerden güvenoyu istedi. 781 oyla güvenoyu alan Baykal, Sarıgül'e karşı güçlenmişti. Ayrıca 24 Ekim 2004'te Yeni Türkiye Partisi kendisini feshetti ve CHP'ye katıldı. Sarıgül ise muhalefetini sürdürdü. CHP adına mitingler ve toplantılara devam etti. Bunun üzerine yönetim Sarıgül'ü disiplin kuruluna sevketti. Kurul Sarıgül'ün ihracını 7'ye karşı 8 oyla reddetti. Genel Başkan Deniz Baykal kararın rüşvetle alındığını belirterek 29 Ocak 2005'te Olağanüstü Kurultayı toplayacağını söyledi. Kurultay öncesinde üç isim başkanlığa aday olarak ortaya çıktı: Baykal, Sarıgül ve Zülfü Livaneli. Daha sonra Livaneli adaylıktan çekildi. Baykal ve Sarıgül'ün hesaplaştığı XIII. Olağanüstü Kurultay çok gergin geçti. Büyük kavgalar çıktı, yaralanmalar yaşandı. Baykal ve Sarıgül arasında çok şiddetli tartışmalar yaşandı. Sonuçta Baykal 674 oyla güven tazeledi. Kurultaydan sonra Mustafa Sarıgül, 24 Mart 2005'te, CHP Yüksek Disiplin Kurulu tarafından “Kurultayı arbede ve şiddet ortamına çevirdiği” gerekçesiyle CHP'den ihraç edildi.[38]
Yine kurultay sonrası partiden istifalar oldu ancak meclis grubunun büyük kısmı partide kaldı. İstifa eden milletvekillerinin bir kısmı bağımsız kalırken bir kısmı da SHP'ye geçti. 19-20 Kasım 2005'te toplanan 31. Olağan Kurultay'da Deniz Baykal 1158 oyun tamamını alarak genel başkanlığına devam etti.
CHP iç çalkantılar yaşarken bir yandan da AKP iktidarına karşı da sert muhalefet yapıyordu. Deniz Baykal ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında gerek TBMM'de gerekse diğer platformlarda büyük çekişme vardı. 2006 yılı sonunda seçimlerin yenilenmesi konusunda CHP çaba gösterse de AKP buna yanaşmadı. CHP 2007 Nisan ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın adaylığına şiddetle karşı çıktı ve bu yolda bütün anayasal haklarını kullanacağını belirtti. 24 Nisan 2007 günü AKP cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül'ü belirleyince CHP bu konuda uzlaşılmadığı için TBMM'de yapılacak seçimi Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı. 27 Nisan 2007 günkü oylamada 367 milletvekili yeter sayısı bulunamayınca CHP, mahkemeye başvurdu. Aynı gece Genelkurmay Başkanlığı 23:15'te laiklik ile ilgili sert bir açıklama yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi, e-muhtıra olarak adlandırılan Genelkurmay açıklamasını desteklemiştir.[39]
Anayasa Mahkemesi, 1 Mayıs 2007 günü CHP'nin talebini kabul ederek cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasını iptal etti. Bu gelişmeler üzerine cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda taktik değiştiren AKP, Anavatan Partisi ile uzlaşarak erken seçime gidilmesi ve cumhurbaşkanını 5+5=10 yıllığına halkın seçmesi gibi değişiklikleri önerdi. Deniz Baykal ise erken seçim kararını desteklemesine rağmen, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini onaylamadığını belirterek yeni cumhurbaşkanını, yeni meclisin seçmesi yönünde taleplerde bulundu. Genel seçimlerin 22 Temmuz 2007'de yapılması kesinleştikten sonra solda güçbirliği arayışları hızlandı ve 17 Mayıs 2007 günü CHP ve DSP Genel Başkanları Deniz Baykal ve Zeki Sezer seçimde güçbirliği yapacaklarını açıkladılar. 8 Haziran 2007'de Yaşar Okuyan'ın genel başkanı olduğu Hürriyet ve Değişim Partisi CHP'ye katılacağını açıkladı, ancak katılım gerçekleşemedi.
2007 genel seçimleri sonrası

Ana madde: 2007 Türkiye genel seçimleri
Bu koşullar altında gidilen 22 Temmuz 2007 seçimlerinde CHP'nin oyları % 20.88'e çıktı. Buna karşın iktidardaki AKP oyların % 46.58’ini alarak, 341 milletvekilliği kazandı. CHP'nin kazandığı milletvekilliği sayısı 112 idi ve bunların 13’ü DSP’li isimlerdi, ayrılmaları ile CHP yeni döneme 99 milletvekili ile başladı. (AKP:341, CHP:112, MHP:71, DTP:20, Bağımsızlar:6) [40] Basın ve parti içi muhalefet bu sonuçlardan dolayı Deniz Baykal’a sert eleştirilerde bulundular, ancak seçimlerden iki gün sonra gazetecilerin karşısına geçen Deniz Baykal istifa etmeyeceğini açıkladı.
Ülkeyi 22 Temmuz seçimlerine taşıyan cumhurbaşkanı seçememe sorunu devam ediyordu. Seçimden güçlenmiş bir biçimde çıkan AKP, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adı üzerinde bir defa daha karar kıldı. Seçimde barajı geçen MHP’nin oylamalara katılacağını açıklaması ile de 367 milletvekili yeter sayısı sorunu çözüldü. CHP’nin boykot ettiği oylamaların üçüncüsünde, 28 Ağustos 2007’de AKP Kayseri milletvekili Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. cumhurbaşkanlığına seçildi. CHP yeni cumhurbaşkanı ile zorunlu haller dışında temaslarının olmayacağını açıkladı.
9 Eylül 2007'de CHP'nin 84. kuruluş yıldönümü çok büyük bir gösteri ile kutlandı. Genel Başkan Deniz Baykal 170 bin partili ile birlikte Anıtkabir'e çıktı.[41]
2008 yılının Ocak ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından gündeme getirilen üniversitelerde baş örtüsü serbestisi önerisine muhalefet partilerinden MHP destek verirken, CHP şiddetle karşı çıktı. Anayasa değişikliği Şubat ayı başlarında Meclis'ten geçerken CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 5 Haziran 2008'de Anayasa Mahkemesi CHP'nin talebini kabul ederek başörtüsü serbestisini engelledi.
Mart 2008’de yapılan CHP 32. Olağan Kurultayı öncesinde bir önceki dönemin grup başkanvekili, Samsun milletvekili Haluk Koç genel başkan aday adaylığını açıkladı. 26-27 Nisan 2008'de, Ankara'da yapılan 32. Olağan Kurultay'da aday adaylarından hiçbiri aday olabilmek için gerekli 253 imzayı toplayamayınca 1016 delegenin imzası ile seçimlere tek aday olarak giren Deniz Baykal genel başkanlık seçiminde 1105 oyun 1021'ini alarak onuncu defa CHP Genel Başkanı seçilmeyi başardı.[42]
Anayasa Mahkemesi 2008 yılında tamamladığı inceleme sonucu parti harcamalarında yaklaşık 1 Milyon TL usulsüzlük tespit etti. CHP'nin 1998, 2004, 2005 ve 2006 yıllarındaki usulsüz harcamalarının tümü Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu usulsuzlük medya tarafından "CHP'nin kayıp trilyon olayı" olarak da adlandırıldı.[43][44]
21 Aralık 2008 tarihinde Ankara'da toplanan CHP 14. Olağanüstü Kurultayı'nda program ve tüzük değişiklikleri ele alındı. 1994'ten bu yana kullanılan parti programı değiştirildi.[45]
2009 yerel seçimlerine yaklaşılırken SHP genel başkanı Murat Karayalçın partisinin genel başkanlığından ayrılarak 5 Aralık 2008 günü CHP'ye katıldı ve partinin Ankara büyükşehir belediye başkan adayı olarak ilan edildi. 2009 yerel seçimlerinde il genel meclisindeki oy oranları itibarıyle iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin oy oranı %7.8 düşerken, CHP, kazandığı %23.12'lik oranla 2007 milletvekili seçimlerine göre Türkiye genelindeki oy oranını %2.24 artırdı[46]. CHP, özellikle İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde, seçimleri kaybetmesine rağmen, Necati Özkan tarafından yönetilen seçim kampanyasının etkisiyle, 2004'deki oy oranının üstüne %7.88 oy oranı ekledi ve geçen seçimlerde AKP ile olan farkı %16.4'ten %7.54'e indirdi. Bu sonuçların alınmasından sonra CHP İstanbul il başkanı Gürsel Tekin ve belediye başkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu parti içinde ve kamuoyunda daha çok ön plana çıktı. Yine aynı seçimde, büyükşehir belediyeleri arasında, AKP'li Antalya CHP'ye geçerken CHP'nin elindeki Trabzon ise AKP'ye geçti.
Kemal Kılıçdaroğlu dönemi (2010-)


Kemal Kılıçdaroğlu


22-23 Mayıs 2010 tarihlerinde toplanacak olan 33. Olağan Kurultay'a iki haftadan az bir süre kala genel başkan Deniz Baykal, yine bir CHP milletvekili olan Nesrin Baytok ile birlikte yer aldığı öne sürülen kasedin metacafe.com adlı internet sitesinde 7 Mayıs 2010 günü yayınlanması sonucu, 10 Mayıs 2010 günü düzenlediği basın açıklamasıyla yaklaşık 15 yıl 8 ay sürdürdüğü CHP genel başkanlığı görevinden istifa ettiğini duyurdu.[47] İstifadan iki gün sonra parti sözcüsü Mustafa Özyürek, Baykal'ın kurultaya katılmayacağını ve Baykal'ın gönlündeki ismin de herkesin olduğu gibi CHP grup başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi.[48] Kılıçdaroğlu ise, istifanın ve Özyürek'in açıklamasının ardından, parti içi dengeleri gözeterek iki kez kurultayda aday olmayacağını söyledi.[49] Baykal'ın istifasının ardından, Baykal'ın evinde çeşitli Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve milletvekilleri ile partinin geleceğinin konuşulduğu görüşmelerde genel sekreter Önder Sav, parti üyelerine Baykal'ı geri getireceklerini söyledi. Ancak Kılıçdaroğlu, kurultaya beş gün kala partinin hâlâ genel başkan adaysız kalmasından rahatsız olan birçok partilinin isteğini ve halkın desteğini göz önünde bulundurarak, 17 Mayıs 2010 tarihinde CHP grup başkanvekilliğinden istifa etmiş ve 33. Olağan Kurultay'da aday olacağını açıkladı.[50]
Baykal'ın genel başkanlık için Kılıçdaroğlu'nu önermesine rağmen bu öneriyi reddeden Sav, Kılıçdaroğlu'nun ertesi günkü sürpriz adaylığından sonra onu destekleyen ilk kişi olmuş ve Baykal'la beraber birçok CHP'liyi şaşırtmıştır. Baykal bu konudaki kırgınlığını, "Ben de bu süreçte Kemal Kılıçdaroğlu’nun olabileceğini önermiştim ancak benim bu önerime karşı çıkanlar, bugün yan yana geldiler. ... gizlendi ve basından öğrendik. Kaçırarak, yok sayarak yapmaları hoş olmadı. ...Yapılış biçimi dışında bir yanlış yok." sözleriyle açıklamıştır.[51]
Sav'ın ardından, öncelikle diğer grup başkanvekilleri Kemal Anadol ve Hakkı Süha Okay'ın desteğini alan Kılıçdaroğlu; ardından sırasıyla 60 CHP milletvekilinin, 18 Mayıs günü Ağrı, Antalya, İzmir ve Samsun dışındaki 77 il başkanının ve 19 Mayıs günü de bu 4 il başkanının desteğini almıştır.[52] 22 Mayıs'ta yapılan 33. Olağan Kurultay'da Kemal Kılıçdaroğlu 1249 delegenin 1200'ünün imzasıyla tek aday olarak seçime girdi ve kullanılan 1197 oyun geçerli olan 1189'unu alarak CHP'nin 7. genel başkanı oldu. Kurultayda dikkat çeken bir başka önemli hususta kamuoyunda "küskünler" olarak bilinen bazı eski sosyal demokrat ve sol görüşlü siyasetçilerin kurultaya katılması ve birlik mesajları vermesidir.[53][54] Kılıçdaroğlu, 1 Haziran'daki ilk grup konuşmasından önce Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç ile DSP milletvekili Emrehan Halıcı'ya parti rozetlerini taktı. 2 milletvekilinin de katılımı ile CHP'nin sandalye sayısı 99'a yükselirken bağımsız milletvekili sayısı 10'a düştü.[55]
12 Eylül 2010 halkoylamasından sadece 4 ay önce genel başkan Kılıçdaroğlu; Genel başkan olduktan sonra yurt gezisine çıktı. Bu yurt gezilerinde halkın sorunlarını dinledi ve teşkilatını yerinde denetledi. Bu atmosferde halkoylamasında hazırlandı. Halkoylamasında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin istediği sonuç çıktı. Anayasa değişiklikleri %58 oranla kabul edildi, Hayır oyları %42 de kaldı. 11 Kasım 2010 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, CHP'ye 2008 yılında Olağanüstü Tüzük Kurultayı'nda yapılan değişikliklerin uygulanarak yönetimin buna göre düzenlenmesi gerektiğini belirten bir yazı gönderdi. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu Mayıs ayında seçilen Merkez Yönetim Kurulu'nu dağıttı. Yerine, tüzük gereğince Genel Başkan, Genel Başkan yardımcıları ve Genel Sekreter'den oluşan yeni MYK'yı açıkladı. Bu MYK'da Genel Sekreter Önder Sav'a yer vermedi. Böylece Önder Sav'ın 10 süren Genel Sekreterlik görevi son buldu. 17 Kasım 2010 tarihinde Parti Meclisi'nin yeniden seçilmesi için Olağanüstü Kurultay'a çağırdı. Yapılan PM seçiminde Önder Sav, Kemal Anadol, Hakkı Süha Okay gibi partinin önemli isimleri liste dışında kaldı.
2011 genel seçimleri'nde iktidar olmak isteyen Kılıçdaroğlu 81 ilin tamamını gezerek rekor kırdı. Fakat seçimlerde CHP kısmi başarı sağlayarak bir önceki seçimlere göre oylarını 4 milyon arttırarak 25,98 oy alarak mecliste 135 sandalyeye sahip oldu. Anamuhalefet olarak kalmaya devam etti.[56] Fakat CHP'den milletvekili seçilen Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal'in tahliyelerinin reddedilmesiyle 28 Haziran'da Kılıçdaroğlu, CHP'nin basına kapalı grup toplantısından sonra yaptığı açıklamada, "Halkın seçtiği milletvekillerinin yemin etmesine izin vermeyen, antidemokratik ve hukuk dışı uygulamaların parçası olmayacaklarını" ifade etti ve "Bu anlayış, ilke ve demokrasi inancıyla yeminleri engellenen milletvekili arkadaşlarımıza yemin etme yolu açılmadıkça, biz CHP milletvekilleri de yemin etmeyeceğiz." diye ekledi.[57] TBMM'de yeni dönemin ilk oturumu ve yemin töreni 28 Haziran'da yapıldı fakat CHP, Genel Kurul'a katılmasına rağmen geçici meclis başkan olan Oktay Ekşi hariç diğer CHP'liler yemin etmedi.[58] 8 ve 11 Temmuz 2011 tarihlerinde AK Parti ve CHP arasında yapılan görüşmelerin ardından iki parti anlaşmaya varınca CHP'li milletvekilleri, 11 Temmuz'da Genel Kurul'a "Egemenlik Milletindir" kokartıyla gelerek yemin ettiler.[59]
30 Mart 2012 tarihinde yapılan Olağanüstü Tüzük Kurultayı'nda CHP tüzüğü yenilendi. Ön seçim zorunlu hale getirilerek örgütün milletvekili adaylarını belirleme gücü arttı. %33 kadın kotası getirilerek yönetimde kadınların etkin görev almasının yolu açıldı. %10 gençlik kotası ile gençlerin partide genç yaşlarda tecrübe almasının yolu açıldı. Bunların hepsi Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığındaki CHP tarafından gerçekleştirildi.
Kemal Kılıçdaroğlu, 17-18 Temmuz 2012 tarihinde yapılan 34. Olağan Genel Kurultayda 1164 oyun tamamını alarak yeniden genel başkanlığa seçildi.[60]
Mevcut Merkez Yönetim Kurulu üyeleri

Son olarak, 30 Temmuz 2012'de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yeniden düzenlenmiş liste aşağıdaki şekliyle;
# Adı Görevi 1 Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan 2 Sencer Ayata Genel Başkan Yardımcısı 3 Emrehan Halıcı Genel Başkan Yardımcısı 4 Faruk Loğoğlu Genel Başkan Yardımcısı 5 Şafak Pavey Genel Başkan Yardımcısı 6 Faik Öztrak Genel Başkan Yardımcısı 7 Umut Oran Genel Başkan Yardımcısı 8 Gürsel Tekin Genel Başkan Yardımcısı 9 Sezgin Tanrıkulu Genel Başkan Yardımcısı 10 Yakup Akkaya Genel Başkan Yardımcısı 11 Erdoğan Toprak Genel Başkan Yardımcısı 12 Haluk Koç* Genel Başkan Yardımcısı 13 Perihan Sarı Genel Başkan Yardımcısı 14 Adnan Keskin Genel Başkan Yardımcısı 15 Nihat Matkap Genel Başkan Yardımcısı 16 Bülent Tezcan Genel Başkan Yardımcısı 17 Gökhan Günaydın Genel Başkan Yardımcısı 18 Bihlun Tamaylıgil Genel Sekreter
  • Parti Sözcülüğü görevini Haluk Koç yürütmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi ve seçimler

Milletvekili genel seçimleri

Seçim tarihi Genel başkan Alınan oy sayısı Alınan oy oranı Milletvekili sayısı 21 Temmuz 1946 İsmet İnönü Veri Yok %85 397 14 Mayıs 1950 İsmet İnönü 3,176,561 %39,45 69/487 2 Mayıs 1954 İsmet İnönü 3,161,696 %35,36 31/541 27 Ekim 1957 İsmet İnönü 3,753,136 %41,09 178/610 15 Ekim 1961 İsmet İnönü 3,724,752 %36,74 173/450 10 Ekim 1965 İsmet İnönü 2,675,785 %28,75 134/450 12 Ekim 1969 İsmet İnönü 2,487,163 %27,37 143/450 14 Ekim 1973 Bülent Ecevit 3,570,583 %33,3 185/450 5 Haziran 1977 Bülent Ecevit 6,136,171 %41,38 213/450 24 Aralık 1995 Deniz Baykal 3,011,076 %10,71 49/550 18 Nisan 1999 Deniz Baykal 2,716,096 %8,71 0/550 3 Kasım 2002 Deniz Baykal 6,114,843 %19,39 177/550 22 Temmuz 2007 Deniz Baykal 7,300,234 %20,88 112/550 12 Haziran 2011 Kemal Kılıçdaroğlu 11,155,972 %25,98 135/550 Yerel seçimler

Seçim tarihi Genel başkan İl genel meclisi oy sayısı İl genel meclisi oy oranı Belediye başkanlığı sayısı 17 Kasım 1963 İsmet İnönü 3,458,972 %36.22 337 2 Haziran 1968 İsmet İnönü 2,542,644 %27.90 289 9 Aralık 1973 Bülent Ecevit 3,708,687 %37.09 551 11 Aralık 1977 Bülent Ecevit 5,161,426 %41.73 714 27 Mart 1994 Deniz Baykal 1,297,371 %4.61 65 18 Nisan 1999 Deniz Baykal 3,487,483 %11.08 376 28 Mart 2004 Deniz Baykal 5,883,696 %18.23 480 29 Mart 2009 Deniz Baykal 9,480,992 %23.08 523 [61]
Genel başkanları ve Genel sekreterleri

Ana madde: Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanları listesi
Genel başkanları

# Adı Göreve Gelme Tarihi Görevi Bırakma Tarihi 1 Mustafa Kemal Atatürk 11 Eylül 1923 10 Kasım 1938 - Celal Bayar * 10 Kasım 1938 26 Aralık 1938 2 İsmet İnönü 26 Aralık 1938 8 Mayıs 1972 - Kamil Kırıkoğlu * 8 Mayıs 1972 14 Mayıs 1972 3 Bülent Ecevit 14 Mayıs 1972 30 Ekim 1980 - Mustafa Üstündağ * 30 Ekim 1980 16 Ekim 1981 4 Deniz Baykal 9 Eylül 1992 18 Şubat 1995 5 Hikmet Çetin 18 Şubat 1995 11 Eylül 1995 6 Deniz Baykal 11 Eylül 1995 22 Nisan 1999 - Cevdet Selvi * 22 Nisan 1999 23 Mayıs 1999 7 Altan Öymen 23 Mayıs 1999 30 Eylül 2000 8 Deniz Baykal 30 Eylül 2000 10 Mayıs 2010 - Cevdet Selvi * 10 Mayıs 2010 22 Mayıs 2010 9 Kemal Kılıçdaroğlu 22 Mayıs 2010
* Vekâleten görevi sürdürmüşlerdir. Genel sekreterleri

# Adı Görev aralığı 1 Recep Peker (1931-1936) 2 Şükrü Kaya (1936-1939) 3 Refik Saydam (1939-1941) 4 Faik Öztrak (1941-1942) 5 Ahmet Fikri Tüzer (1942) 6 Memduh Şevket Esendal (1942-1945) 7 Nafi Atuf Kansu (1945-1947) 8 Tevfik Fikret Sılay (1947-1950) 9 Kasım Gülek (1950-1959) 8 İsmail Rüştü Aksal (1959-1962) 9 Kemal Satır (1962-1966) 10 Bülent Ecevit (1966-1971) 11 Şeref Bakşık (1971) 12 Kamil Kırıkoğlu (1971-1973) 13 Orhan Eyüboğlu (1973-1978) 14 Mustafa Üstündağ (1978-1981) 15 Ertuğrul Günay (1992-1995) 16 Adnan Keskin (1995-1999) 17 Tarhan Erdem (1999-2000) 18 Oya Araslı (2000) 19 Önder Sav (2000-2010) 20 Süheyl Batum (2010) 21 Bihlun Tamaylıgil (2010-)
Partinin Mal Varlığı

Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetle Türkiye İş Bankası'nın kendine ait olan %28.1 oranındaki hissesini partiye bırakmıştır. Fakat bankanın elde ettiği gelirin CHP'ye düşen kısmı partiye değil Türk Dil Kurumu'na ve Türk Tarih Kurumu'na aktarılmaktadır. Parti sadece yönetimde söz sahibidir. CHP ayrıca partinin yayın organı olan Halk TV'nin sahibidir.
 
Üst Alt