Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Çocuklar Neden Yalan Söyler ?

Euphoria

adın cennet, gözlerin bahar ...
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    9 Mar 2015
  • Mesajlar
    1,008
  • MFC Puanı
    28
7d5cb51533490cf7694a2bb2e2aeea87_1263847355.jpg




Bize bir anne geldi. “Doktor, dedi, oğlum sık sık yalan söylüyor. Yaşadığını

söylediği hikâyeler uyduruyor. Ailece yalandan nefret ederiz. Çocuğuma yalan

söylediğimizi hiç hatırlamıyorum. Bu durum beni çok üzüyor. Defalarca yalanın

kötü bir şey olduğunu söylediğim halde vaz geçiremedim. Size gelmekten başka

çarem kalmadı.”

Anneyi dinledikten, çocuk ve aile hakkında birkaç soru sorduktan sonra konu

anlaşıldı. Tebessüm ederek, “Boşuna telaşlanmışsınız, ortada yalan diye bir şey

yok, çocuğunuzun davranışları gayet normal,” dedim.

Anne rahatlayacağı yerde iyice telaşlandı:

–Nasıl olur, söylediklerinin yalan olduğununu ben biliyorum. Hatta, bir

defasında, sıkıştırdığım zaman “Yalan söylemiyorum, sen de vardın, beraber

otobüse bindik,” dedi.

Bu son sözler üzerine olay iyice aydınlanmıştı.

–Boşuna telaşlanmışsınız, dedim, olay gayet basit. Çocuk size rüyasını anlatmış.

Anneye gerekli açıklamaları yaptıktan ve örnekler verdikten sonra ancak ikna

edebildim. Yalan söylediğinden yakındığı oğlu, üç buçuk yaşındaydı ve ilk

çocuğuydu. Anne olaya yetişkin gözüyle baktığı için yanılıyordu. Ona göre,

olmamış bir olayı olmuş gibi anlatmak ve kendisini olayın kahramanı olarak

göstermek yalancılıktı. Annenin verdiği bilgiye göre, çocuğun yalan söylemesi

için bir sebep yoktu. Anne ve baba çocuklarını seviyor, ona değer veriyor,

yeterince zaman ayırıyorlardı. Aşağıda anlatacağımız gibi, çocuğu yalan

söylemeye iten çeşitli sebepler vardır. Bunların başında “güvensizlik duygusu”

gelir. Sevildiğinden ve kendisine değer verildiğinden emin olmayan çocuk,

kendisinin merkezinde olduğu hikâyeler uydurarak dikkat çekmek ve güven

kazanmak ister. Ancak, burada yine amacı yalan söylemek değildir. Vakamızdaki

çocuğa gelince, teşhisimize göre, çocuk anneye ve babaya gördüğü rüyaları

anlatmaktadır. Dört yaşına kadar çocuklarda benmerkezci (egosantrik) bir kişilik

hâkimdir. Eşyaya ve olaylara kendi gözleriyle bakarlar. Dünyanın merkezinde

kendileri vardır. Canlı-cansız ayırımı yapamazlar. Kendileri canlı olduğuna

göre, her şey canlıdır. Bindiği oyuncak at ile gerçek at arasında fark yoktur.

Onunla canlıymış gibi konuşur. Bu yaştaki çocuklar, rüya ile gerçek dünya

arasında ayırım yapamazlar. Rüyayı yaşanmış olarak algılarlar. Vakamızda

“yalan söylemiyorum, sen de vardın, beraber otobüse bindik,” sözlerinden bunu

anlıyoruz. Eğer anne çocuk gelişimi ve psikolojisi hakkında bilgi sahibi olsaydı

bize gelmesine gerek kalmaz, olayı kolayca çözerdi.

Yalan söylemek bir davranış bozukluğudur

Beş yaş ve üzerindeki çocuklarda “yalan” bir davranış bozukluğu olarak

değerlendirilir. Eğer buna tırnak yemek, altını ıslatmak, kekemelik, tik, inatçılık,

tembellik, saldırganlık, korkaklık, içe kapanıklık gibi bir veya birkaç davranış

bozukluğu da eşlik ediyorsa durum ciddi demektir.

Gelişmiş elektronik cihazlarda, her biri farklı görevler yapan yüzlerce devre

vardır. Bu devrelerden biri arıza yaptığı zaman devreye bağlı bir uyarı sinyali

harekete geçerek kullanıcıyı uyarır. Bilgisayar kullananlar bunu çok iyi bilirler.

Arıza giderilmediği ve çalışmaya devam edildiği taktirde bilgisayar sağlıklı

çalışmadığı gibi, zamanla daha ciddi arızalar ortaya çıkacaktır. Aynen bunun

gibi, çocuklarda ortaya çıkan bir davranış bozukluğu farkedilmez veya ciddiye

alınmazsa zamanla daha ağır bozukluklar buna eşlik edecek, tedavisi güç ruh

sağlığı problemleri ortaya çıkacaktır. Anne babalar, çocuklarında gördükleri bir

davranış bozukluğunu, ruh sağlığının tehlikede olduğunu haber veren bir uyarı

sinyali anlamına geldiğini bilmeli, çocuğu suçlayarak veya baskı kurararak bunu

gidermeye çalışmamalı, “Ben nerede yanlış yaptım?” sorusuna cevap arayarak

olaya yaklaşmalıdır.

Çocuk yalan söylemeyi bizden öğrenir

Amerika’da çalıştığım okullarda çocukların yalan söylediklerine ve kopya

çektiklerine hiç rastlamadım. Yine üzülerek ifade edeyim ki, Türkiye’de

çalıştığım okullarda en dindar aile çocuklarının bile sıkıştıklarında yalan

söylediklerine ve kopya çektiklerine çok rastladım. Neden Amerikalı çocuk

yalan söylemez de Türk çocuğu yalan söyler? Sorunun cevabı gayet basit: Çocuk

yalanı aileden öğrenmektedir. Belki doğrudan değil, ama dolaylı yoldan çocuğa

yalanı biz öğretiyoruz. Telefona cevap vermeye giden çocuğuna, “Beni filanca

sorarsa evde yok dersin,” diyen bir baba veya anne dolaylı yoldan çocuğa yalan

söylemeyi öğretmektedir. Yine okul yıllarında nasıl kopya çektiğini, bulduğu

yeni kopya çekme usulleriyle öğretmenini nasıl atlattığını övünerek anlatan bir

baba çocuğunu kopya çekmeye ve kolay yoldan not almaya özendirmektedir.

Bayanlar arasında sık kullanılan “beyaz yalan” sözünü duymuşsunuzdur.

Kimseye zararı olmayan yalana beyaz yalan denirmiş. Bir kimseye yalan

söylemekle onu aldatmış olmuyor muyuz? Aldatmanın siyahı ve beyazı olur mu?

Çocuk ilgi çekmek için yalan söyler

Yalan söyleyen çocuğun yaşına bakılır. Eğer beş yaşın altında ise, yalan

söylemenin amacı kesinlikle aldatmak değildir. Yeterli sevgi alamayan veya

gördüğü sevgiden emin olmayan, ilgi eksikliği yaşayan çocuklar dikkatleri kendi

üzerlerine çekmek için hikaye uydururlar. Bu çocuklar, azarlanmak ve dayak

yemek pahasına da olsa her çareye baş vururlar. Yaramazlık yapan ve yalan

söyleyen çocukların amacı anne babayı kızdırmak ve çileden çıkarmak değildir.

Ancak, yaramazlık yapmalarına rağmen, yeterli ilgiyi elde edemezler ve

sevildiklerinden emin olamazlarsa saldırgan bir kişilik geliştirmeye başlarlar.

Çocuk güven kazanmak için yalan söyler

Ana okuluna ve ilköğretim okuluna devam eden çocuklarda sık görülen bir yalan

türüdür. Eğer çocuk derslerinde başarılı değilse, okulda ve ailede tembelliği

başa kakılıyor, horlanıyor, aptal yerine konuyorsa; bu çocukta telafisi zor bir

aşağılık duygusu gelişmeye başlar. Kendini değersiz, aptal, işe yaramaz biri

olarak görmeye başlar.

Hiçbir çocuk bilerek tembelliğe ve başarısızlığa razı olmaz. Onu başarısızlığa

iten sebepler vardır. Mesela, hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluğu olan bir

çocuk, dikkatini uzun süre yoğun tutamayacağı için istese de fazla başarılı

olamaz. Dikkati sık sık başka şeylere kaydığı için sınıfta anlatılanları aklında

tutamaz. Sırasında rahat oturamaz. Öğretmenini ve arkadaşlarını rahatsız edecek

davranışlarda bulunur. Ev ödevlerini gerektiği gibi yapamaz. Tembellik ve

başarısızlık bu çocuğun suçu değildir. Tedavi edilmesi gerekir. Hiperaktif

çocuklar, başarısızlıklarını örtmek ve güven kazanmak için yalan söyler.

Her insan gibi, çocuk da toplum tarafından beğenilmek ve taktir edilmek ister.

Çocuk ilk beğeniyi anne ve babasından bekler. Sevilen, ailede adam yerine

konan, değer verilen ve iyi davranışları taktir edilen, zekası normal bir çocuğun

başarılı olması beklenir ve başarılı da olur. Derslerinde başarısız,

arkadaşlarıyla geçimsiz, davranış bozuklukları olan ve sık yalan söyleyen bir

çocuk bize getirildiği zaman; ilk iş olarak aileyi inceleriz. Beyinde arıza

bırakacak bir hastalık geçirip geçirmediğini, doğumunun normal şartlar altında

gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırırız.

Çocuk cezadan kaçmak için yalan söyler

Dürüstlüğü ve doğru sözlülüğü karşısında ceza gören bir çocuk, cezadan kaçmak

için yalan söyleyebilir. Cezalandırma dayaktan ibaret değildir. Dayak en kötü

disiplin aracıdır ve eğitime olumlu bir katkısı yoktur. Günah keçisi gibi devamlı

suçlanan, kendisini savunmasına izin verilmeyen, başkalarıyla kıyaslanan

çocuklar da bir anlamda cezalandırılmış demektir. Eğer sınavdan aldığı düşük

notu söylediğinde azar işitir, “Yine mi zayıf aldın, bu notlar ne zaman düzelecek,

ne zaman çalışmaya başlayacaksın?” suçlamalarıyla karşılaşırsa; bir sonraki

zayıfını söyleme cesareti gösteremeyecek, yalana baş vuracaktır.

Yalan söyleyen çocuğun kendisine saygısı kalmaz, kendisinden utanır.

Özgüvenden yoksundur. Yeteneklerinin ve sahip olduğu değerlerin farkında

değildir. Kendisini değersiz ve işe yaramaz olarak görür.

Anne babalar, çocuklarının fizik sağlığı ile ilgilendikleri kadar ruh sağlıklarıyla

da ilgilenmelidir. Ruh sağlığı bozulmuş bir çocuğun fiziksel ihtiyaçları

fazlasıyla yerine getirilse bile hastalıklı bir kişilik geliştirecektir. Yüksek

makamlara gelmesi, büyük paralar kazanması onu mutlu etmeye yetmeyecek,

içinde hep ruhsal bir açlık hissedecektir.




pinokyo.jpg



Kaynak: Zafer Dergisi
 
Üst Alt