cinsel Yaşam, cinsel ve ruhsal gelişimle birlikte, kişide, kendine özgü cinsel anlayış ve değer yargıları, cinsel tavır ve beklentiler oluşmaktadır. Bu gruptaki etkenlerden çoğu, bastırıcı, engelleyici bir çevre atmosferi içinde ortaya çıkmaktadır. Aşırı baskılı aile, sosyal, dinsel ve kültürel engelleyici güçler gibi. Kalıtımsal olan psikolojik faktörler dışında yakın akrabalar arası cinsel ilişki, ırza geçme, başarısız cinsel deneyimler, istenmeyen gebelik, doyuma ulaşmamak gibi durumlar cinsel yaşam sürecini de olumsuz olarak etkiler. Bu faktörlerin önemli bir kısmı da, kişinin genel olarak, olumsuz, yıkıcı bir aile ve toplumsal atmosfer içinde yetişmesine bağlı olarak ortaya çıkar. Bu gibi kişiler genellikle sıcak, içten, güvenli ve destekleyici, karşılıklı doyum sağlayan kişiler arası ilişkiler kuramazlar ve sonuçta bu tavırları, cinsel yaşam gelişimlerini de etkiler; aynı sağlıksız davranışları eşlerine karşı da gösterirler. Kişilik özellikleri açısından, hayata karşı karamsar ve menfi bir tutum içinde olan kişiler, insanlar arası ilişkilerini olumlu kuramazlar. Dolayısıyla cinsel yaşamları da normal olamaz. Histerik kişilik gösterenler ise, oldukça etkileyici, ayartıcı bir tavır içinde olmalarına rağmen, kişiler arası ilişkilerinde olumlu değildirler. Karşısındaki kişiyi sevmedikçe, kişiler arası iletişim, dolayısıyla cinsel yaşam da normal olmaz.
Cinsel Yaşam ve Aşk İlişkisi
Cinsel yaşam canlı varlığın tek bir amacı vardır: Varlığını sürdürmek. En küçük canlı varlık olan bir epitel hücresinde bile, tek bir temel istek vardır. Mümkün olduğu kadar yaşamını sürdürebilmek, olumsuz etkenlere ve ölüme karşı durmak. Yaşamın tek amacı, olumsuz etkenleri en aza indirgemektir. İnsan söz konusu olduğunda, bütünleşme kavramı doğuyor. İnsanın bütünleşmesi demek, yok olmaya, ölüme karşı ayakta durabilmesi, ona karşı koyabilmesi demektir. Bütünleşme olayı, yaşamla eşanlamlı bir kavramdır, iki insanın arasındaki uyumdur. Ancak bütünleşme olayını insanlar iki alanda da yürütüyor. Çünkü sağlıklı bir orgazm olayı da bir bütünleşme olayıdır. Yaratma da bir bütünleşme olayıdır. Yaratma ile orgazm bu açıdan bir benzerlik taşır. Cinsel yaşam da Orgazm, bir bakıma ölüme karşı direnişin somutlaşması olayıdır. Yaratma dediğimiz olay da ölüme karşı direnme olayıdır. İki olay da aynı hedefe yöneliktir. Birisi, bizzat insan ırkının ya da canlı bir ırkın biyolojik, psikolojik, cinsel tüm değerlerini yaşatmaktır. Cinsel Yaşam da aşkta bir yerde bütünleşme çabasıdır, bütünleşme isteğidir. Aşk bir kavramsa, bu bir bütünleşme kavramıdır. Çünkü onun olduğu yerde artık insan başka bir dünyaya ihtiyaç duymaz. İki kişinin bütünleşme tutkusuna aşk diyoruz. Bu bütünleşmenin amacı ise, ölüme, yokluğa karşı durma oluyor. Bu bakımdan cinselliğin hedef aşaması orgazm olayının da, yaratma ve ölüme karşı durma gibi bir anlam içerdiğini kabul edersek, kişileri orgazma götüren ve onun başlangıç noktası olan beğeni ve aşkın amacının da, yaratma ve ölüme karşı durma olduğunu söyleyebiliriz. O zaman gerek aşk, gerek cinsellik ve orgazm, psikolojik ve sosyolojik olarak da kutsal amaçlar içermektedir.
Cinsel Yaşam Aşk Neden Bozulur ?
Cinsel yaşam sosyal birtakım olayları engeller, bu yüce ve doğal amacı saptırmaktadır. Böylece toplumsal kurallar, insanın kendisine, özüne, geleceğine ters düşmektedir. Engelleyici yasaklar, içten içe insanı, toplumu çürütmeye çalışmaktadır. Buna rağmen, insan o yüce biyolojik ve psikolojik direniş ve yönelişlerle, varlığını, kişiliğini, yaratma sürecini kullanarak kendini kanıtlamak, var etmek istiyor. Bu mücadele yüzlerce yıldır sürüp gelmektedir. Özellikle bizim toplumumuz, bu bakımdan daha da güç koşullar altındadır. İşte bu çelişkiler içinde insanlarımız, ruh sağlıklarını korumak, organik ve ruhsal yapılarını dengede tutmak ve bu arada toplumla da uyum sağlamak İçin çabalayıp durmaktadırlar. Bu durum oldukça zor ve yorucudur. Bu durumda orgazm olayı, yalnızca organik bir zevk değil, ölüme karşı bilinçaltı bir direnişin de yoludur. Bu organik tat ve onun refleks deşarjı ile beyin kendi kendini güçlendirme, yapılandırma gibi bir enerji de kazanır. Cinsel yaşam etkisiz hale gelmesini sağlayan ya da kısıtlayan, yetersiz cinsel davranışa yol açan faktörleri özetlersek; bilgisizlik, yanlış cinsel eğitim, deneyimsizlik gibi nedenler sayılabilir. Ayrıca, cinsel doyumun en sağlıklı yolu olan, iki kişinin bütünleşmesi yerine, kendi kendine doyum yolunu alışkanlık haline getirerek içine kapanmak da önemli olumsuzluk nedenlerinden biridir.
Cinsel Yaşam ve Aşk İlişkisi
Cinsel yaşam canlı varlığın tek bir amacı vardır: Varlığını sürdürmek. En küçük canlı varlık olan bir epitel hücresinde bile, tek bir temel istek vardır. Mümkün olduğu kadar yaşamını sürdürebilmek, olumsuz etkenlere ve ölüme karşı durmak. Yaşamın tek amacı, olumsuz etkenleri en aza indirgemektir. İnsan söz konusu olduğunda, bütünleşme kavramı doğuyor. İnsanın bütünleşmesi demek, yok olmaya, ölüme karşı ayakta durabilmesi, ona karşı koyabilmesi demektir. Bütünleşme olayı, yaşamla eşanlamlı bir kavramdır, iki insanın arasındaki uyumdur. Ancak bütünleşme olayını insanlar iki alanda da yürütüyor. Çünkü sağlıklı bir orgazm olayı da bir bütünleşme olayıdır. Yaratma da bir bütünleşme olayıdır. Yaratma ile orgazm bu açıdan bir benzerlik taşır. Cinsel yaşam da Orgazm, bir bakıma ölüme karşı direnişin somutlaşması olayıdır. Yaratma dediğimiz olay da ölüme karşı direnme olayıdır. İki olay da aynı hedefe yöneliktir. Birisi, bizzat insan ırkının ya da canlı bir ırkın biyolojik, psikolojik, cinsel tüm değerlerini yaşatmaktır. Cinsel Yaşam da aşkta bir yerde bütünleşme çabasıdır, bütünleşme isteğidir. Aşk bir kavramsa, bu bir bütünleşme kavramıdır. Çünkü onun olduğu yerde artık insan başka bir dünyaya ihtiyaç duymaz. İki kişinin bütünleşme tutkusuna aşk diyoruz. Bu bütünleşmenin amacı ise, ölüme, yokluğa karşı durma oluyor. Bu bakımdan cinselliğin hedef aşaması orgazm olayının da, yaratma ve ölüme karşı durma gibi bir anlam içerdiğini kabul edersek, kişileri orgazma götüren ve onun başlangıç noktası olan beğeni ve aşkın amacının da, yaratma ve ölüme karşı durma olduğunu söyleyebiliriz. O zaman gerek aşk, gerek cinsellik ve orgazm, psikolojik ve sosyolojik olarak da kutsal amaçlar içermektedir.
Cinsel Yaşam Aşk Neden Bozulur ?
Cinsel yaşam sosyal birtakım olayları engeller, bu yüce ve doğal amacı saptırmaktadır. Böylece toplumsal kurallar, insanın kendisine, özüne, geleceğine ters düşmektedir. Engelleyici yasaklar, içten içe insanı, toplumu çürütmeye çalışmaktadır. Buna rağmen, insan o yüce biyolojik ve psikolojik direniş ve yönelişlerle, varlığını, kişiliğini, yaratma sürecini kullanarak kendini kanıtlamak, var etmek istiyor. Bu mücadele yüzlerce yıldır sürüp gelmektedir. Özellikle bizim toplumumuz, bu bakımdan daha da güç koşullar altındadır. İşte bu çelişkiler içinde insanlarımız, ruh sağlıklarını korumak, organik ve ruhsal yapılarını dengede tutmak ve bu arada toplumla da uyum sağlamak İçin çabalayıp durmaktadırlar. Bu durum oldukça zor ve yorucudur. Bu durumda orgazm olayı, yalnızca organik bir zevk değil, ölüme karşı bilinçaltı bir direnişin de yoludur. Bu organik tat ve onun refleks deşarjı ile beyin kendi kendini güçlendirme, yapılandırma gibi bir enerji de kazanır. Cinsel yaşam etkisiz hale gelmesini sağlayan ya da kısıtlayan, yetersiz cinsel davranışa yol açan faktörleri özetlersek; bilgisizlik, yanlış cinsel eğitim, deneyimsizlik gibi nedenler sayılabilir. Ayrıca, cinsel doyumun en sağlıklı yolu olan, iki kişinin bütünleşmesi yerine, kendi kendine doyum yolunu alışkanlık haline getirerek içine kapanmak da önemli olumsuzluk nedenlerinden biridir.