Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Çiçek Açan Darağacı

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810
Çiçek Açan Darağacı

Gün kurusu bir ümitti avucunda tuttuğu ve düşünmeye kıyamadığı hayalleri vardı......
Özlemini çektiği bir bardak çay vardı, sevincini ısıtmaya dair...
Hasretin en koyusuna düşmüşken, ihanetin zehri damla damla, insani delirten bir sabırla çürütmekteydi ruhunu...
Solgun bir hayatın parlak ışıklarıydı gözlerini alan ve yüreğinde yankılanan bir kurşun sesine teslim etmişti özgürlüğünü...
Ne mazide kalan ne arta kalan bir fazlalıktı gülüşü...
Derin izleri vardı mazinin yüreğinde ve kabuklaşmış yaralar üzerine söylediği özlem türküleri vardı...
Gönlünün mızrabına her vuruşunda iniltili feryatlar yükseliyordu, geride bırakmak zorunda kaldıklarına dair...
Suya doymuş bir susuzluktu çektiği ve çaresi olmadığını söylüyordu çare üretmekte çaresiz kalanlar...
Nedensiz, apansız ve anlamsız bu acının tarifi yoktu, bu sebepten kimseye anlatamazdı derdini...
Titrek mum ışıklarının aydınlatamadığı gecelerinde, güneş gibi parlayan bir yalnızlık kucaklıyordu onu...

Ve bir gün...

Kifayetsiz bir akşamüstü, hayatin kirli yüzü gibi dimdik ve onursuzca dikiliyordu karşısında, rüzgârı arkasına almıştı ve ne söylese yıkılmayacak gibi duruyordu... Nasıl cömert davranmıştı hayat yıllarını tersine çevirmişcesine... Yoksa çiçek açmış bir darağacı gibi kanına girdiği her herkesin yaşamını mı almıştı... Neden hâlâ gözleri bu kadar canlı ve güzeldi? İpini çektiği her mahkûmun gözlerinde sönen ışık onun o bal sarısı gözlerine mi akmıştı? Niye hala dudakları ıslak ve parlaktı? Bu görkemli duruşunda üstüne yakışmayan tek şey yüzündeki acemi pişmanlıktı adeta... Dik ve mağrur başını sanki kader boynundan kavramış ve öne doğru acımasızca eğmekteydi... Niyesine hayret ederken sebebine anlam bulamayan aklı, akşamın karanlığı gibi tüm içini kaplamıştı... Onu böyle karsında çaresiz görmek belki tek yaşama nedeniydi ama yine de eli ayağı buz kesti birden, öyle şaşırdı ki, ölüme bile daha hazırlıklıydı neredeyse...
Keskin bir nefret içini yalayıp geçerken " beni nasıl bulabildi" diye isyan etti beyni, gördüğünün hayal olmadığından emin olmayan bir endişeyle...
Kırarcasına sıkılmış dişlerinin arasından bir cümle zar zor sızabildi dışarıya;
- Ulan ben senin için.... Devamını getiremedi, "nelerden vazgeçtim” diye tamamladı titreyen kalbi...
Çok derin anlık bir bakış attı ve yürüdü...
- Gitme! Diyebildi neden sonra ardından pişmanlık kokan alışık olmadığı tonda bir ses...
Acı acı tebessüm etti sırtı ona dönük uzaklaşırken, her adımda boğuyordu nefretini ve bir nefes daha yaklaşıyordu o'nun uzağına...
Yürüdü... Yürüdü… Ne kadar uzaklaşsa da ondan yeterince uzaklaşamayacağını düşündü bir an ve hemen attı kafasından bu anlamsız vesveseyi…
Sulu sepken bir yağmur atıştırıyordu, gecenin siyahına ve bu anlamsız vedaya çok yakışan bir eda ile ...
Ondan uzaklaştığı her adımda çok gerisinde kaldığı hayata bir adim daha yaklaşıyordu.
Adımlarını hızlandırdı, hayatı yakalamak için...

Ahmet Çabuk / Aşk Ihaneti Sever
 
Üst Alt