- Konum
- Karı$ık..
-
- Üyelik Tarihi
- 7 Mar 2013
-
- Mesajlar
- 2,021
-
- MFC Puanı
- 297
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethettiğinde bir süre orada kalır. İdareyi
eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir. Bu sırada bir
çadırda kalıyor. Çadırı süpürüp temizleyen, yemeği yapan Mısırlı bir cariye
vardır ki, Yavuz Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı
temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor, akşam olunca da Yavuz Selim Han
çadırına dönüyor.
Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim
Hanı görür ve Ona âşık olur. Lâkin umutsuz bir aşk. Zira bir tarafta koskoca
Cihan Padişahı Halife-i Rûy-i Zemin, diğer tarafta basit bir cariye...
Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale
gelince, ne yapacağını bilemez halde Halifeye açılmaya karar verir. Lâkin
aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokar ve kararsız hale getirir. Bir yandan
aşkının dayanılmaz baskısı, diğer yandan aradaki devâsâ farkın kendini
engellemesi arasında bocalayan cariye Halifenin karşısına çıkma cesaretini
kendinde bulamadığından, yazıyla ilân-ı aşk etmeye karar verir. Ve üç kelimelik
bir not yazarak Halife hazretlerinin yatağına bırakır. Notta sadece üç kelime
yazılıdır:
"Derdi olan neylesin?"
Akşam çadırına gelip de
yatağının üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim Han, kağıdı
okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren cariye olduğunu anlar. Ve kâğıdın
arkasına cevabını yazar:
"Derdi neyse söylesin."
Kâğıdı aynı
yere bırakır. Sabah olunca da çıkıp gider. Bir müddet sonra Cariye temizlik için
çadıra geldiğinde ilk iş olarak kâğıdı arar. Kâğıdı bıraktığı yerde duruyor
bulur. Kaparcasına kâğıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artar. Halifenin
cevabından cesaretlenen cariye, kâğıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi
ekler:
"Korkuyorsa neylesin?"
Akşam olur. Halife çadıra döner.
Kâğıdı okur ve cevabı yazar:
"Hiç korkmasın söylesin."
Sabah bu
cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir: Aşkını bu akşam halifeye
söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık. Ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip
Halifeyi beklemeye başlar. Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi
kendisini bekler bulur. Cariye, Halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna
durur. Yavuz Selim Han "Buyurunuz, sizi dinliyorum" deyince, cariye tüm
cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle
dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur. Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur.
Kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahcup bir sesle: "Efendim..."
der. "Cariyeniz... Size..." ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalır.
Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu
tertemiz aşkı karşısında Koca Halife gözyaşlarını silerek etrafındakilere şöyle
der:
"Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira âşık, mâşukunun yolunda
olur ve o yolda ölür."
eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir. Bu sırada bir
çadırda kalıyor. Çadırı süpürüp temizleyen, yemeği yapan Mısırlı bir cariye
vardır ki, Yavuz Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı
temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor, akşam olunca da Yavuz Selim Han
çadırına dönüyor.
Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim
Hanı görür ve Ona âşık olur. Lâkin umutsuz bir aşk. Zira bir tarafta koskoca
Cihan Padişahı Halife-i Rûy-i Zemin, diğer tarafta basit bir cariye...
Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale
gelince, ne yapacağını bilemez halde Halifeye açılmaya karar verir. Lâkin
aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokar ve kararsız hale getirir. Bir yandan
aşkının dayanılmaz baskısı, diğer yandan aradaki devâsâ farkın kendini
engellemesi arasında bocalayan cariye Halifenin karşısına çıkma cesaretini
kendinde bulamadığından, yazıyla ilân-ı aşk etmeye karar verir. Ve üç kelimelik
bir not yazarak Halife hazretlerinin yatağına bırakır. Notta sadece üç kelime
yazılıdır:
"Derdi olan neylesin?"
Akşam çadırına gelip de
yatağının üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim Han, kağıdı
okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren cariye olduğunu anlar. Ve kâğıdın
arkasına cevabını yazar:
"Derdi neyse söylesin."
Kâğıdı aynı
yere bırakır. Sabah olunca da çıkıp gider. Bir müddet sonra Cariye temizlik için
çadıra geldiğinde ilk iş olarak kâğıdı arar. Kâğıdı bıraktığı yerde duruyor
bulur. Kaparcasına kâğıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artar. Halifenin
cevabından cesaretlenen cariye, kâğıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi
ekler:
"Korkuyorsa neylesin?"
Akşam olur. Halife çadıra döner.
Kâğıdı okur ve cevabı yazar:
"Hiç korkmasın söylesin."
Sabah bu
cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir: Aşkını bu akşam halifeye
söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık. Ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip
Halifeyi beklemeye başlar. Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi
kendisini bekler bulur. Cariye, Halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna
durur. Yavuz Selim Han "Buyurunuz, sizi dinliyorum" deyince, cariye tüm
cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle
dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur. Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur.
Kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahcup bir sesle: "Efendim..."
der. "Cariyeniz... Size..." ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalır.
Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu
tertemiz aşkı karşısında Koca Halife gözyaşlarını silerek etrafındakilere şöyle
der:
"Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira âşık, mâşukunun yolunda
olur ve o yolda ölür."