Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Çanta

LaiLa

Az İnsan.. Çok Huzur.
MFC Üyesi
Konum
Cennet
  • Üyelik Tarihi
    20 May 2015
  • Mesajlar
    6,868
  • MFC Puanı
    368
Ön gözünde kuru yemişler, ay çekirdeği, kabak çekirdeği ve belki biraz beyaz leblebi.Hemen yanında bir paket Maltepe sigarası arka gözde bir nüfus kağıdı, İzmir belediyesinin verdiği aşevi kartı, sınır tanımayan doktorların eline tutuşturdukları ilaç karnesi, bir de tanı. Ağır depresyon. Siyah çantanın en arka gözünde fermuarlı bir bölme. O bölmede kendi gibi derin, siyah gözlü, uzun kirpikli kuzguni renkli saçlı, cin bakışlı bir oğlan yüzüne bakıyordu. İnsanın şimdi, bir fotoğrafın içinde, foto kamil- gölcük imzalı. Elif güzel gözlerinden inen, artık anlamını yitirdiği yaşlarla gelen sözlerine büyük bir durulukla şunları ekledi:
-Bu ümit’im. En küçükleri ve en çirkinleriydi. Altı çocuğunun dördünü depreme vermiş bir kadının neden bu kadar çığlıksız, bu kadar suskun olabildiği açıktı şimdi.

Elif Güzel yaşamıyordu. Ben ölümüyün fotoğrafı işte buydu ve böylece kazılacaktı kafamızdaki duvarlara. Öfkenin zamanı geçeli çok olmuştur, açıklamanın zamanı geçmiştir, ah etmenin zamanı da, ağlamanın, hatırlamanın da. Her şeyin sona ermesi budur işte. Elif Güzel’in sonu gösteren fotoğrafı. Bu son fotoğrafının içinde beni evimle çekin diyecektir Elif Güzel. Kolumuzdan tutup toprağın altına çanta göçmüş olan evinden sağa sola fırlamış eşyaları teşhis edecektir:
-Bak bu kova benim, şu çekyatın kumaşı, bu benim terliğim diyerek. Dört çocuğunun üstüne inen o büyük betonun yanına gidecekti, o betonun ebatlarını söyleyecek, kendi kafasında bir hesap yapacak, şu kadar hafif olsaydı ellerimle kaldırırdım diyeceği normal iki araba kalınlığındaki gri katili bir kez daha, sonra, bir kez daha ve bir kez daha gösterecekti: İşte bu belleğin suskunluktan sıkıldığı, bir sese, bir bardak çaya, kırık dökük bir anıya, yenildiği anlardan biriydi:
-Anne ekmeğin arasına bir şey katık et de ver, on altı on dört, on bir ve sekiz her seferinde bir sonraki kız olur düşüncesiyle doğurduğu altı evlat, en kolayı Abdurrahman’dı çabucak doğmuştu.
Cemal, hep şu yokuşun başında oynardı, enkaz altında elime gelen hangisinin koluydu, hiç bu kadar soğuk olmamıştı kolları, fakirdik ama hiç bu kadar üşütmemiştik, bir hırka giy oğlum, bu yaz gecesi bu ne soğuk oğlum, bu eve kapıcı olarak girmiştik. Beş katlı iznini rüşvetle yedi kata çıkarmış o müteahhit denen katil, dört çocuğumu aldı benden, bana borçlusun, bana borcun çok büyük, ecelinle ölmek senin şansın olacak boyu devrilesice, Ümit, aa benim can oğlum misketlerin nerede, nerede, nerede, nerede… Fermuarı çekti, çantasını bir kez daha omzuna sıkıca astı, gözyaşlarını başörtüsüyle sildi Elif Güzel. Karşısındaki limon sarısı, artık kurumuş, eski bir göbek bağına dönmüş binanın ondaki anılarına boşverdi. Kendinin de anlamadığı bir şeyler mırıldanarak tekrar çadır kente doğru yürümeye başladı, yarın yine bu enkazın yanına geleceği bir sonraki gün, sonraki gün ve hep aşikar olan bu tarihsiz yeni kimliğine diyecek bir söz bulmaksızın.
Vanlı Elif Güzel olarak. Güzel Elif olarak, Ölü Elif Güzel olarak.​
 
Üst Alt