-
- Üyelik Tarihi
- 8 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 17,522
-
- MFC Puanı
- 3,901
Bir gece sevgi duvarını aşıp, insana sevmenin ve doğanın güzelliklerini şiir yoluyla anlatan adam, Can Yücel.
Şanslı bir çocukluk ve eğitim sürecinin ardından hayatının aşkını buldu Can. Onunla tam 43 yıl geçirecek kadar da şanslıydı.
Kendine has bir havası vardı hep. Can Babası oldu sevenlerinin. Sesinden dinlediğimiz her şiiri, hani denir ya, içimizin dokunulmaz denilen yerlerine dokundu sanki.
Biz onu sevdik, o sevmenin ta kendisini. Sevdiği ne varsa kendisine yakıştırdı, Can yaptı onları sonra. Öyle ki, bir günebakan çiçeğinde, Datçanın güneşinde hala onun varlığının kokusu dolanır belki de, biz anlayacak duygusallığa erişemeyiz
Çocukluğu ve eğitim hayatı
Can, 21 Ağustos 1926da, eğitim alanında önemli bir isim ve bir dönemin Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücelin oğlu olarak İstanbulda dünyaya geldi.
Adeta babasından gelen bir genle okumaya, yazmaya çocukluktan düşkündü.
Canın ilk ve orta eğitiminin ardından liseye başladığında artık Ankarada yaşıyorlardı. Can, Ankara Atatürk Lisesinde lise eğitimini aldı. Buradaki en önemli kazancı, Gazi Yaşargildi. Bu dönemde lisede sınıf arkadaşı olan Gazi, önemli bir bilim adamı olacaktı.
Eğitim bursu
1943te Can ve Gazi yurt dışında eğitim bursu kazandı. Ancak bu dönemde Can, babası Hasan Ali Bey Milli Eğitim Bakanı diye bursu kabul etmek istemedi. Çünkü hakkında "Babasının torpiliyle burs kazandı." diyecekler diye çok çekiniyordu. Gazi bunu öğrendiğinde, bu bilginin doğru olmadığı ve iki ailenin de kendi imkanlarıyla çocuklarını yurt dışına eğitime gönderdiğine dair açıklama yaptı.
Can, bu burs neticesinde Ankara Üniversitesinde Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü ile başladığı üniversite eğitim hayatını Cambridge Üniversitesinde Latince ve Yunanca eğitim alarak tamamladı.
Yurt dışı eğitimi ona birçok kapıyı da açmıştı. Bundan sonraki süreçte öğrendiği dil sayesinde çevirmenlik yapacaktı mesela. Avrupanın birçok şehrinde yaşadı Can ve ülkesine geri döndü. Döndüğünde Kore Savaşı çıkmıştı. Bu dönem yaşanırken, 1953te askerliğini de Korede yaptı.
Askerlik sonrası tekrar İngiltereye döndü. 1953 1958 yılları arasında Londra BBCnin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. 1963te Türkiyeye döndüğünde aldığı dil eğitimi sayesinde bir süre Bodrumda turist rehberliği yaptı. Bundan sonra da bağımsız çevirmen ve şair olarak İstanbulda yaşayacaktı.
Edebiyat hayatı
Can, edebiyatta başlangıcı şiirle yaptı. 1945te şiirlerini artık dergilerde yayınlamaya başlamıştı. 1945 -1965 arasında "Yenilikler, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Dost, Sosyal Adalet, Şiir Sanatı, Dönem, Ant, İmece, Papirüs" dergilerinde yazdı.
Ayrıca "Yeni Dergi, Sanat Emeği, Yeni Düşün, Birikim"de yazdığı şiir, yazı ve çevirileri ile tanındı.
Ama 1950de bu dergilerde o zamana kadar yayınladığı seçme şiirlerini topladı ve "Yazma" adını verdiği ilk şiir kitabında topladı.
İlk şiirlerinde daha çok uyaklı yazım dikkat çekiyordu. Duygusal bağlamda ise her şiirinden adeta "coşku" çağlayarak yükseliyordu. Her zaman geleceğe güvenle bakan, umut dolu bir Can okunuyordu şiirlerinden.
Ancak ilk kitabından sonra bu ona yetmedi. Yeni arayışlara doğru yol almak niyetine düşmüştü.
Can Yücel evlendi
Can, 1954te Güler ile evlendi. Evinde aşk pişirip şiire dökeceği kadını bulmuştu. Yıllar sonra Gülerin Canın ölümünün ardından söyleyeceği gibi, milyonlarca döl hücresi arasından oluşmaları yetmemiş, bir de birbirlerini bulmuşlardı yeryüzünde.
Her zaman birlikte yaşanması zor bir adam olsa da Can Yücel, bu evlilik bilfiil 43 sene, Can Yücel ölene dek devam etti. Onlarınki tek solukluk büyük bir aşktı.
Bu evlilikten kızları Güzel ve Su ile oğulları Hasan dünyaya geldi. Ailesine fazlasıyla düşkündü Can Yücel. Bağlılığını her fırsatta dile getirdi ve onlara "Küçük Kızım Suya", "Güzele" ve "Yeni Hasana Yolluk" şiirleriyle sonsuz sevgisini hediye etti. Kitaplarından birine de "Maaile" adını vermişti. Onun şiirlerinde her zaman sevdikleri ve sevginin kendisi vardı.
Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin
Can Yücel, hiciv gücü yüksek bir dil ustasıydı. Kendine has bir hava ile kendi şiirini beslemeyi iyi biliyordu. Sözcüklerle dans ediyor, geniş kültürlere yayılıyordu. En çok halk ağzını benimsedi.
1959da "Her Boydan" adını verdiği şiir kitabında dünya şairlerinin şiirlerini kendi özgün cümleleriyle çevirmiş, çok da başarılı olmuştu.
Şiir değildi tek derdi, insan içine çıksın istiyordu sevdiği şeyler. Hatta kendisi çıkartsın istiyordu. İşte bu yüzden tiyatro oyunu çevirileri de yaptı. Çevirisini yaptığı isimler arasında "Shakespeare, Brecht ve Lorca" da vardı.
Can, öylesine kendine has bir havayla yazıyordu ki, bu durum çevirilerine de bulaşmayı bildi. Özellikle Shakespearein eserlerini çevirirken aslına bağlı kalamayıp, adeta yeniden yaşayarak yazıyordu. Öyle ki, Shakespearenin ünlü sözü "to be or not to be" yi kendi öz Türkçesine "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin" şeklinde çevirdi. Kuşkusuz bu onun soluksuz kurduğu en anlamlı cümlelerdendi.
Can Yücel 15 yıl hapse mahkum edildi
Can Yücel, 1962de İngilterede olduğu yıllarda, Latin harflerle taş baskı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı buldu ve bu oldukça ses getirdi.
Can, şiirlerinde argo anlatıma ve müstehcen sözlere sıklıkla yer veriyordu. Bu nedenle fazlasıyla ilgi çekiyor ve zaman zaman da yeriliyordu. 1965ten sonra da siyasal konularda yazmaya başlamıştı. Artık o dobra cümlelerinden nasibini siyaset de almıştı.
Evlendiği sıralarda "Che Guevara" tarafından yazılmış olan "Gerilla Savaşları ile İnsan ve Sosyalizm" adlı eserlerini dilimize çevirdi. Bu kitaplar sıkıyönetimde yargılandı. 12 Mart döneminde Che Guevara ve Maodan yaptığı çeviriler beraberinde 15 yıllık bir hapis mahkumiyetini getirdi. Neyse ki, bu mahkumiyet 1974te çıkan genel afla sona erdi.
Dışarı çıkar çıkmaz yaptığı ilk iş "Bir Siyasinin Şiirleri" adını verdiği kitabı çıkarmak oldu. Bu Can Yücelin üçüncü şiir kitabıydı. Kara mizah kol geziyordu şiirlerinde. Bazı şiirlerinde de tarihsel ve günlük olaylar bir arada dans ediyordu sanki. Bu kitabında cezaevindeki gözlemleri, dışarının durumu, duyguları ve hissettiği ne varsa politik kimliğini sorgulayarak yazmıştı.
İstanbulda "Vatan, Demokrat ve Söz" gazetelerinde köşe yazıları yazdı.
Buradan sonra önce İzmire taşındı; sonra da kendisi ile özdeşleştirdiği Datçaya yerleşti. Bir yandan da "Leman ve Öküz" dergilerinde yazılarını yazmaya devam etti.
1996da kurulan Emek Partisinin de kurucu üyeleri arasındaydı. "Hava Döndü" adını verdiği şiiri, partinin marşı olarak kullanıldı. Yine bu yıllarda, bırakmadığı siyasi yazılarla, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirele hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandı. Hatta 1999 seçiminde, Özgürlük ve Dayanışma Partisinden İzmir 1. Sıra Milletvekili adayı olacaktı. O politik kimliğini her platformda belli etmekten asla kaçınmadı.
12 Eylül 1980 darbesi üzerine yayınladığı kitabı "Rengahenk" de müstehcen olduğu gerekçesiyle toplatıldı.
Şanslı bir çocukluk ve eğitim sürecinin ardından hayatının aşkını buldu Can. Onunla tam 43 yıl geçirecek kadar da şanslıydı.
Kendine has bir havası vardı hep. Can Babası oldu sevenlerinin. Sesinden dinlediğimiz her şiiri, hani denir ya, içimizin dokunulmaz denilen yerlerine dokundu sanki.
Biz onu sevdik, o sevmenin ta kendisini. Sevdiği ne varsa kendisine yakıştırdı, Can yaptı onları sonra. Öyle ki, bir günebakan çiçeğinde, Datçanın güneşinde hala onun varlığının kokusu dolanır belki de, biz anlayacak duygusallığa erişemeyiz
Çocukluğu ve eğitim hayatı
Can, 21 Ağustos 1926da, eğitim alanında önemli bir isim ve bir dönemin Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücelin oğlu olarak İstanbulda dünyaya geldi.
Adeta babasından gelen bir genle okumaya, yazmaya çocukluktan düşkündü.
Canın ilk ve orta eğitiminin ardından liseye başladığında artık Ankarada yaşıyorlardı. Can, Ankara Atatürk Lisesinde lise eğitimini aldı. Buradaki en önemli kazancı, Gazi Yaşargildi. Bu dönemde lisede sınıf arkadaşı olan Gazi, önemli bir bilim adamı olacaktı.
Eğitim bursu
1943te Can ve Gazi yurt dışında eğitim bursu kazandı. Ancak bu dönemde Can, babası Hasan Ali Bey Milli Eğitim Bakanı diye bursu kabul etmek istemedi. Çünkü hakkında "Babasının torpiliyle burs kazandı." diyecekler diye çok çekiniyordu. Gazi bunu öğrendiğinde, bu bilginin doğru olmadığı ve iki ailenin de kendi imkanlarıyla çocuklarını yurt dışına eğitime gönderdiğine dair açıklama yaptı.
Can, bu burs neticesinde Ankara Üniversitesinde Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü ile başladığı üniversite eğitim hayatını Cambridge Üniversitesinde Latince ve Yunanca eğitim alarak tamamladı.
Yurt dışı eğitimi ona birçok kapıyı da açmıştı. Bundan sonraki süreçte öğrendiği dil sayesinde çevirmenlik yapacaktı mesela. Avrupanın birçok şehrinde yaşadı Can ve ülkesine geri döndü. Döndüğünde Kore Savaşı çıkmıştı. Bu dönem yaşanırken, 1953te askerliğini de Korede yaptı.
Askerlik sonrası tekrar İngiltereye döndü. 1953 1958 yılları arasında Londra BBCnin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. 1963te Türkiyeye döndüğünde aldığı dil eğitimi sayesinde bir süre Bodrumda turist rehberliği yaptı. Bundan sonra da bağımsız çevirmen ve şair olarak İstanbulda yaşayacaktı.
Edebiyat hayatı
Can, edebiyatta başlangıcı şiirle yaptı. 1945te şiirlerini artık dergilerde yayınlamaya başlamıştı. 1945 -1965 arasında "Yenilikler, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Dost, Sosyal Adalet, Şiir Sanatı, Dönem, Ant, İmece, Papirüs" dergilerinde yazdı.
Ayrıca "Yeni Dergi, Sanat Emeği, Yeni Düşün, Birikim"de yazdığı şiir, yazı ve çevirileri ile tanındı.
Ama 1950de bu dergilerde o zamana kadar yayınladığı seçme şiirlerini topladı ve "Yazma" adını verdiği ilk şiir kitabında topladı.
İlk şiirlerinde daha çok uyaklı yazım dikkat çekiyordu. Duygusal bağlamda ise her şiirinden adeta "coşku" çağlayarak yükseliyordu. Her zaman geleceğe güvenle bakan, umut dolu bir Can okunuyordu şiirlerinden.
Ancak ilk kitabından sonra bu ona yetmedi. Yeni arayışlara doğru yol almak niyetine düşmüştü.
Can Yücel evlendi
Can, 1954te Güler ile evlendi. Evinde aşk pişirip şiire dökeceği kadını bulmuştu. Yıllar sonra Gülerin Canın ölümünün ardından söyleyeceği gibi, milyonlarca döl hücresi arasından oluşmaları yetmemiş, bir de birbirlerini bulmuşlardı yeryüzünde.
Her zaman birlikte yaşanması zor bir adam olsa da Can Yücel, bu evlilik bilfiil 43 sene, Can Yücel ölene dek devam etti. Onlarınki tek solukluk büyük bir aşktı.
Bu evlilikten kızları Güzel ve Su ile oğulları Hasan dünyaya geldi. Ailesine fazlasıyla düşkündü Can Yücel. Bağlılığını her fırsatta dile getirdi ve onlara "Küçük Kızım Suya", "Güzele" ve "Yeni Hasana Yolluk" şiirleriyle sonsuz sevgisini hediye etti. Kitaplarından birine de "Maaile" adını vermişti. Onun şiirlerinde her zaman sevdikleri ve sevginin kendisi vardı.
Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin
Can Yücel, hiciv gücü yüksek bir dil ustasıydı. Kendine has bir hava ile kendi şiirini beslemeyi iyi biliyordu. Sözcüklerle dans ediyor, geniş kültürlere yayılıyordu. En çok halk ağzını benimsedi.
1959da "Her Boydan" adını verdiği şiir kitabında dünya şairlerinin şiirlerini kendi özgün cümleleriyle çevirmiş, çok da başarılı olmuştu.
Şiir değildi tek derdi, insan içine çıksın istiyordu sevdiği şeyler. Hatta kendisi çıkartsın istiyordu. İşte bu yüzden tiyatro oyunu çevirileri de yaptı. Çevirisini yaptığı isimler arasında "Shakespeare, Brecht ve Lorca" da vardı.
Can, öylesine kendine has bir havayla yazıyordu ki, bu durum çevirilerine de bulaşmayı bildi. Özellikle Shakespearein eserlerini çevirirken aslına bağlı kalamayıp, adeta yeniden yaşayarak yazıyordu. Öyle ki, Shakespearenin ünlü sözü "to be or not to be" yi kendi öz Türkçesine "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin" şeklinde çevirdi. Kuşkusuz bu onun soluksuz kurduğu en anlamlı cümlelerdendi.
Can Yücel 15 yıl hapse mahkum edildi
Can Yücel, 1962de İngilterede olduğu yıllarda, Latin harflerle taş baskı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı buldu ve bu oldukça ses getirdi.
Can, şiirlerinde argo anlatıma ve müstehcen sözlere sıklıkla yer veriyordu. Bu nedenle fazlasıyla ilgi çekiyor ve zaman zaman da yeriliyordu. 1965ten sonra da siyasal konularda yazmaya başlamıştı. Artık o dobra cümlelerinden nasibini siyaset de almıştı.
Evlendiği sıralarda "Che Guevara" tarafından yazılmış olan "Gerilla Savaşları ile İnsan ve Sosyalizm" adlı eserlerini dilimize çevirdi. Bu kitaplar sıkıyönetimde yargılandı. 12 Mart döneminde Che Guevara ve Maodan yaptığı çeviriler beraberinde 15 yıllık bir hapis mahkumiyetini getirdi. Neyse ki, bu mahkumiyet 1974te çıkan genel afla sona erdi.
Dışarı çıkar çıkmaz yaptığı ilk iş "Bir Siyasinin Şiirleri" adını verdiği kitabı çıkarmak oldu. Bu Can Yücelin üçüncü şiir kitabıydı. Kara mizah kol geziyordu şiirlerinde. Bazı şiirlerinde de tarihsel ve günlük olaylar bir arada dans ediyordu sanki. Bu kitabında cezaevindeki gözlemleri, dışarının durumu, duyguları ve hissettiği ne varsa politik kimliğini sorgulayarak yazmıştı.
İstanbulda "Vatan, Demokrat ve Söz" gazetelerinde köşe yazıları yazdı.
Buradan sonra önce İzmire taşındı; sonra da kendisi ile özdeşleştirdiği Datçaya yerleşti. Bir yandan da "Leman ve Öküz" dergilerinde yazılarını yazmaya devam etti.
1996da kurulan Emek Partisinin de kurucu üyeleri arasındaydı. "Hava Döndü" adını verdiği şiiri, partinin marşı olarak kullanıldı. Yine bu yıllarda, bırakmadığı siyasi yazılarla, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirele hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandı. Hatta 1999 seçiminde, Özgürlük ve Dayanışma Partisinden İzmir 1. Sıra Milletvekili adayı olacaktı. O politik kimliğini her platformda belli etmekten asla kaçınmadı.
12 Eylül 1980 darbesi üzerine yayınladığı kitabı "Rengahenk" de müstehcen olduğu gerekçesiyle toplatıldı.
Alıntıdır.