-
- Üyelik Tarihi
- 3 Haz 2020
-
- Mesajlar
- 6,256
-
- MFC Puanı
- 72,460
Yeni bir Gülseren Budayıcıoğlu uyarlaması dizi.
Camdaki hatun...
Bkz: - Camdaki kız -
İnstagram'da gördüm kadın kızına 300 gram almış diye kızıyordu. Ben de merak ettim bi bakayım dedim. Bu nasıl dizi kazanda kaynayan donlar, çamaşır ipine asılmış onlarca beyaz don ya harbi Safiye'den sonra milleti nasıl delirtiriz diye takıntımı yaptınız nedir..
Manyak bir anneye sahip esas kız ve manyak bir babaya sahip esas oğlan... ee tabii bu dizinin tutmama ihtimali yok, yerli seyircinin tüm kodlarına oynamışlar..
1. bölümü 2 saat 41 dakika olan dizidir. müebbet mi yediniz naptınız?
(bkz: kahrolsun psikolojisi düzgün insanlar yaşasın tam bağımsız ruh hastaları) ooo yea...
Neyse yorumlayalım bakalım "Camdaki Kız'ı.."
Sedat’ın Christian Grey‘e, Nalan'ın da Anastasia Steele‘e benzemesi bir tek benim mi dikkatimi çekti? Sedat’ın eski sevgilisi, onunla olan “can yakıcı” ilişkisi ve sırtındaki kamçı izleri, Christian ve eski sevgilisi arasındaki ilişkiyi andırıyor. nalan’ın bakire olması ve hiç kimseyle çıkmamış olması da Anastasia’nın bakire olması ve doğru kişiyi beklemesine benziyor..
Güzeller güzeli, saf, masum, eline erkek eli değmemiş, ayrıca psikolojik sorunları olan genç ve zayıf bir kız olan Nalan = Laydi Diana
Aşk hayatı epey hareketli olan ama ailenin varisi konumunda olduğundan düzgün bir kadınla evlenmesi beklenen ama kalbi evli olan sevgilisinde Serhat = Prens Charles.
Hâli hazırda evli olan, sevgilisinden ve ailesinden bir evlilik beklentisi zaten olmayan, orta yaşlı bir Canan = Camilla.
Kardeşinin sevgilisini bilen ve ona masum, temiz bir kız bulan abla Selen = Prenses Anna.
Oğulları evlendikten sonra da evli sevgilisiyle olan ilişkilerine de ses etmiyorlardı mesela burdaki gibi.
İsimleri de zorlama benzetilmiş sanki.
Kamera açıları, her mimiği farklı açıdan tekrar gösterme gibi teknik amatörlükler sebebiyle görüntü ekibinin; gerçek hayatta saniyelerinizi alan konuşmalar ve işler için dakikalarca slow motion sahne izlediğimiz için de senaryo ekibinin hint asıllı olduğunu düşünüyorum
Dizide çok sayıda tutarsızlık ve saçmalık var. Öncelikle küçük emrah bakışlı Sedat karakterinden başlayalım. Tabi ki kendisi yakışıklı ve holding sahibi. Hepimizin bildiği gibi Türk dizilerinin olmazsa olmazı, baş karakterimiz olan erkeğimizin holding sahibi olmasıdır. Kendisinin ürkek bakışlarının altında bir köle fantezisi yatıyor,boş zamanlarında hobi olarak gidip evli sevgilisine kendini kırbaçlatıyor. Her konuda son sözü babası söylüyor, buna kiminle evleneceği de dahil. Klişe bir anne ve baba profili görüyoruz; oğluna ' senden bir halt olmaz' diyen ve oğlunu sürekli aşağılayan bir baba ve 'canım oğluşummmmm ' kontenjanından bir anne. Öyle bir anne ki kazık kadar olmuş oğlunun tırnaklarını kendisi kesiyor, canım oğluşum anneleri için bile bu durum fazla yani. Sedat'ı canlandıran Feyyaz Şerifoğlu'nun oyunculuğunu hiç beğenmedim..
Nalan karakteri de 25 yaşında güya ama 10 yaş daha büyük gösteriyor. Burcu Biricik güzel bir kadın ama 25 yaşında görünmediği de bir gerçek. Zavallı Nalan boğaz manzaralı süper bir yalıda oturuyor ancak olabilecek en korkunç anneye sahip. Hani her sabah uyandığında süt kardeşler filmindeki gulyabaniyi mi görmek istersin yoksa bu kadını mı deseler istisnasız gulyabaniyi seçerim, öyle bir korkunçluk. Kadın kafayı erkeklerle ve bekaretle bozmuş. Hiç şimdi ama onun da haklı sebepleri var, geçmişte tanık olduğu şeyler var demeyin. Olaylara bu şekilde bakarsak herkesin manyaklıklarına böyle bir ülkede onlarca neden bulabiliriz. Hele o Nalan' a regl olduğu günden itibaren giydirdiği bekaret korsesini görünce dehşete düştüm. Dizinin uyarlandığı kitapta da böyle bir detay yok, hangi gerizekalının fikriydi bu çok merak ediyorum. Böyle saçma ve iğrenç bir şeyi düşünecek hayal gücüne nasıl ulaştınız ? bu öyle bir şey ki kız dışarıdayken annesinin dayatması yüzünden asla çıkarmıyor, zaten başkasının yardımı olmadan çıkarması imkansız. Doğal olarak tuvalete de gidemiyor, bu yüzden dışarıdayken su bile içmiyor. Kızın sırtı korse yüzünden yara olmuş, olmasa şaşardım zaten , ekrandan bakarken bile ruhum daralıyor. Annesi bu zavallı kızımızı o kadar sindirmiş ki neyi ne kadar yiyip içeceğine bile o karar veriyor.
Sedat'ın ablasını canlandıran Selma Ergeç'in karakteri de çok yüzeysel yazılmış. Kadının kardeşine evlenmesi için hayatında sadece bir kez gördüğü Nalan' ı ısrarla önermesinin hiçbir mantığı yok. Hikaye o kadar absürd ki ,babası oğluna bu kızla evleneceksin dedim o kadar!!! hemen evlenme teklifi edeceksin ve haftaya cuma evleneceksiniz!!! diyor ve ablası da sadece bir kez tuvalette karşılaştığı kızı kardeşine uygun eş adayı olarak seçiyor. Annesi de babanın istediği gibi bir kızla evlenirsen kurtulursun, özgür olursun diye saçma sapan öğütler veriyor. Kimse de demiyor ki evlendiği kıza ne olacak ? zaten kabus gibi bir annesi varken bir de üstüne kendisini sevmeyen, halihazırda başka bir sevgilisi olan bir adamla evlenecek. Adamın kahvaltıdaki zeytinleri sayı ile, peynirleri gramı ile ölçerek yiyen ultra cimri babası ve lüks eşya bağımlısı annesiyle uğraşacak.
Bir de bir çevredeki herkes mi problemli kişilikler olur yahu? Biri alışveriş bağımlısı ,biri cimri ,biri hasta derecede korumacı mükemmeliyetçi.bu nasıl bir denk gelme?
Böyle diziler yaparak farkındalık filan oluşturduğunuz yok. Zaten ülkemizde yeterince var olan ruh hastası insanlara uygulayabilecekleri yeni yeni abukluklar öğretiyorsunuz sadece. Birkaç haftaya kalmadan iç çamaşırı satılan yerlerde ' Nalan' ın bekaret korsesi geldi' yazısını görürsek hiç şaşırmayacağım.
Daha fazla yazamayacağım, içim sıkıldı resmen..
Not: Tekrarına rastladım yine. Müzikler sanki Sherlock'u andırmıyor mu? tema zaten ingiliz dizilerine benzemiş. her an bir yerlerden kabarık etekli bir Elizabeth, Anna, Jane çıkacakmış da sütlü çayını yudumlayacakmış gibi. at arabamı hazırlayın bayan Whitehouse'a gideceğim..
Camdaki hatun...
Bkz: - Camdaki kız -
İnstagram'da gördüm kadın kızına 300 gram almış diye kızıyordu. Ben de merak ettim bi bakayım dedim. Bu nasıl dizi kazanda kaynayan donlar, çamaşır ipine asılmış onlarca beyaz don ya harbi Safiye'den sonra milleti nasıl delirtiriz diye takıntımı yaptınız nedir..
Manyak bir anneye sahip esas kız ve manyak bir babaya sahip esas oğlan... ee tabii bu dizinin tutmama ihtimali yok, yerli seyircinin tüm kodlarına oynamışlar..
1. bölümü 2 saat 41 dakika olan dizidir. müebbet mi yediniz naptınız?
(bkz: kahrolsun psikolojisi düzgün insanlar yaşasın tam bağımsız ruh hastaları) ooo yea...
Neyse yorumlayalım bakalım "Camdaki Kız'ı.."
Sedat’ın Christian Grey‘e, Nalan'ın da Anastasia Steele‘e benzemesi bir tek benim mi dikkatimi çekti? Sedat’ın eski sevgilisi, onunla olan “can yakıcı” ilişkisi ve sırtındaki kamçı izleri, Christian ve eski sevgilisi arasındaki ilişkiyi andırıyor. nalan’ın bakire olması ve hiç kimseyle çıkmamış olması da Anastasia’nın bakire olması ve doğru kişiyi beklemesine benziyor..
Güzeller güzeli, saf, masum, eline erkek eli değmemiş, ayrıca psikolojik sorunları olan genç ve zayıf bir kız olan Nalan = Laydi Diana
Aşk hayatı epey hareketli olan ama ailenin varisi konumunda olduğundan düzgün bir kadınla evlenmesi beklenen ama kalbi evli olan sevgilisinde Serhat = Prens Charles.
Hâli hazırda evli olan, sevgilisinden ve ailesinden bir evlilik beklentisi zaten olmayan, orta yaşlı bir Canan = Camilla.
Kardeşinin sevgilisini bilen ve ona masum, temiz bir kız bulan abla Selen = Prenses Anna.
Oğulları evlendikten sonra da evli sevgilisiyle olan ilişkilerine de ses etmiyorlardı mesela burdaki gibi.
İsimleri de zorlama benzetilmiş sanki.
Kamera açıları, her mimiği farklı açıdan tekrar gösterme gibi teknik amatörlükler sebebiyle görüntü ekibinin; gerçek hayatta saniyelerinizi alan konuşmalar ve işler için dakikalarca slow motion sahne izlediğimiz için de senaryo ekibinin hint asıllı olduğunu düşünüyorum
Dizide çok sayıda tutarsızlık ve saçmalık var. Öncelikle küçük emrah bakışlı Sedat karakterinden başlayalım. Tabi ki kendisi yakışıklı ve holding sahibi. Hepimizin bildiği gibi Türk dizilerinin olmazsa olmazı, baş karakterimiz olan erkeğimizin holding sahibi olmasıdır. Kendisinin ürkek bakışlarının altında bir köle fantezisi yatıyor,boş zamanlarında hobi olarak gidip evli sevgilisine kendini kırbaçlatıyor. Her konuda son sözü babası söylüyor, buna kiminle evleneceği de dahil. Klişe bir anne ve baba profili görüyoruz; oğluna ' senden bir halt olmaz' diyen ve oğlunu sürekli aşağılayan bir baba ve 'canım oğluşummmmm ' kontenjanından bir anne. Öyle bir anne ki kazık kadar olmuş oğlunun tırnaklarını kendisi kesiyor, canım oğluşum anneleri için bile bu durum fazla yani. Sedat'ı canlandıran Feyyaz Şerifoğlu'nun oyunculuğunu hiç beğenmedim..
Nalan karakteri de 25 yaşında güya ama 10 yaş daha büyük gösteriyor. Burcu Biricik güzel bir kadın ama 25 yaşında görünmediği de bir gerçek. Zavallı Nalan boğaz manzaralı süper bir yalıda oturuyor ancak olabilecek en korkunç anneye sahip. Hani her sabah uyandığında süt kardeşler filmindeki gulyabaniyi mi görmek istersin yoksa bu kadını mı deseler istisnasız gulyabaniyi seçerim, öyle bir korkunçluk. Kadın kafayı erkeklerle ve bekaretle bozmuş. Hiç şimdi ama onun da haklı sebepleri var, geçmişte tanık olduğu şeyler var demeyin. Olaylara bu şekilde bakarsak herkesin manyaklıklarına böyle bir ülkede onlarca neden bulabiliriz. Hele o Nalan' a regl olduğu günden itibaren giydirdiği bekaret korsesini görünce dehşete düştüm. Dizinin uyarlandığı kitapta da böyle bir detay yok, hangi gerizekalının fikriydi bu çok merak ediyorum. Böyle saçma ve iğrenç bir şeyi düşünecek hayal gücüne nasıl ulaştınız ? bu öyle bir şey ki kız dışarıdayken annesinin dayatması yüzünden asla çıkarmıyor, zaten başkasının yardımı olmadan çıkarması imkansız. Doğal olarak tuvalete de gidemiyor, bu yüzden dışarıdayken su bile içmiyor. Kızın sırtı korse yüzünden yara olmuş, olmasa şaşardım zaten , ekrandan bakarken bile ruhum daralıyor. Annesi bu zavallı kızımızı o kadar sindirmiş ki neyi ne kadar yiyip içeceğine bile o karar veriyor.
Sedat'ın ablasını canlandıran Selma Ergeç'in karakteri de çok yüzeysel yazılmış. Kadının kardeşine evlenmesi için hayatında sadece bir kez gördüğü Nalan' ı ısrarla önermesinin hiçbir mantığı yok. Hikaye o kadar absürd ki ,babası oğluna bu kızla evleneceksin dedim o kadar!!! hemen evlenme teklifi edeceksin ve haftaya cuma evleneceksiniz!!! diyor ve ablası da sadece bir kez tuvalette karşılaştığı kızı kardeşine uygun eş adayı olarak seçiyor. Annesi de babanın istediği gibi bir kızla evlenirsen kurtulursun, özgür olursun diye saçma sapan öğütler veriyor. Kimse de demiyor ki evlendiği kıza ne olacak ? zaten kabus gibi bir annesi varken bir de üstüne kendisini sevmeyen, halihazırda başka bir sevgilisi olan bir adamla evlenecek. Adamın kahvaltıdaki zeytinleri sayı ile, peynirleri gramı ile ölçerek yiyen ultra cimri babası ve lüks eşya bağımlısı annesiyle uğraşacak.
Bir de bir çevredeki herkes mi problemli kişilikler olur yahu? Biri alışveriş bağımlısı ,biri cimri ,biri hasta derecede korumacı mükemmeliyetçi.bu nasıl bir denk gelme?
Böyle diziler yaparak farkındalık filan oluşturduğunuz yok. Zaten ülkemizde yeterince var olan ruh hastası insanlara uygulayabilecekleri yeni yeni abukluklar öğretiyorsunuz sadece. Birkaç haftaya kalmadan iç çamaşırı satılan yerlerde ' Nalan' ın bekaret korsesi geldi' yazısını görürsek hiç şaşırmayacağım.
Daha fazla yazamayacağım, içim sıkıldı resmen..
Not: Tekrarına rastladım yine. Müzikler sanki Sherlock'u andırmıyor mu? tema zaten ingiliz dizilerine benzemiş. her an bir yerlerden kabarık etekli bir Elizabeth, Anna, Jane çıkacakmış da sütlü çayını yudumlayacakmış gibi. at arabamı hazırlayın bayan Whitehouse'a gideceğim..