Yavuz Sultan Selim, Şahkulu isyanının sorumlularını cezalandırmak ve Osmanlı Devleti için büyük bir tehdit unsuru haline gelen Şah İsmaile bertaraf etmek için çıktığı İran Seferini beş ay gibi uzun bir sürede tamamlayarak Çaldıran Savaşının yaşandığı Çaldıran Ovasına ulaştı (23 Ağustos 1514).
Yavuz Sultan Selim, uzun süren seferi sırasında Şah İsmail ile mektuplaşmış, bu yazışmalar hem meydan okuma, hem tehdit hem tenkit içermekteydi. Bu yazışmaların en dikkat çeken detayı ise Yavuz Sultan Selimin İran/Fars topraklarında hüküm süren Şah İsmaile yazdığı mektuplarda Farsça, İran/Fars Hükümdarı Şah İsmailin ise Türkçe kullanmış olmasıydı. Zira Fars edebiyatının hâkim olduğu Osmanlı Sarayına kıyasla Fars Topraklarına hükmeden Şah İsmail ve Safevi Devletinde Türklük ve Türk Kültürü ön plandaydı.
Yavuz Sultan Selim, sefere başlarken gönderdiği ilk mektupta Şah İsmailin İslamiyete aykırı hareketlerini tenkit etmiş, yaptığı mezalimlerden bahsederek katlinin vacip olduğunu ifade ederek kılıcından evvel İslamiyeti kabul etmesi lazım geldiğini yazmıştı. Şah ismail ise harbe hazır olduğunu ifade ederek Er isen meydana gelesin, bizde intizardan kurtuluruz diyerek cevap vermiştir.
Sefer süresince elçiler aracılığıyla yapılan karşılıklı yazışmalar bir süre kesilip Şah İsmailin cevabı gecikince Yavuz Sultan Selim, Şah İsmaile bir mektup daha göndererek Davete icabet edip uzun yollar geçerek memleketine geldik. Fakat sen meydanda yoksun. Padişahların hâkimiyetindeki memleket onların nikâhlı karısı gibidir. Yiğit olan ona başkasının elini dokundurmaz. Hâlbuki bunca gündür memleketinde yürüyorum hala senden haber yok. Bundan sonra görünmezsen erkeklik sana haramdır. Miğfer yerine yaşmak, zırh yerine çarşaf giyip serdarlık ve şahlıktan vazgeçesin diyerek mektupla beraber hırka, şal ve çarşaf göndermiştir.
Bu mektuptan da anlaşılacağı üzere Yavuz Sultan Selimin ordusu Safevi Topraklarına girmiş ancak Şah İsmail karşılarına çıkmamıştı. Yavuz Sultan Selim seferini devam ettirmekteydi ancak engebeli arazilerde uzun yollar kat eden yorgun ordusu huzursuzlanmaktaydı. Şah İsmailin karşılarına çıkmayacağını düşünen ordu geri dönülmesi gerektiğini düşünüyordu ancak bunu Padişaha söyleyemiyorlardı. Padişahın itimat ettiği ve sevdiği Karaman Valisi Hemdem Paşayı elçi tayin ederek Padişaha meramlarını ilettiler. Ancak Yavuz Sultan Selim, bu duruma hiddetlenerek Hemdem Paşayı cezalandırıp görevinden azledildi.
Yavuz Sultan Selim, uzun süren seferi sırasında Şah İsmail ile mektuplaşmış, bu yazışmalar hem meydan okuma, hem tehdit hem tenkit içermekteydi. Bu yazışmaların en dikkat çeken detayı ise Yavuz Sultan Selimin İran/Fars topraklarında hüküm süren Şah İsmaile yazdığı mektuplarda Farsça, İran/Fars Hükümdarı Şah İsmailin ise Türkçe kullanmış olmasıydı. Zira Fars edebiyatının hâkim olduğu Osmanlı Sarayına kıyasla Fars Topraklarına hükmeden Şah İsmail ve Safevi Devletinde Türklük ve Türk Kültürü ön plandaydı.
Yavuz Sultan Selim, sefere başlarken gönderdiği ilk mektupta Şah İsmailin İslamiyete aykırı hareketlerini tenkit etmiş, yaptığı mezalimlerden bahsederek katlinin vacip olduğunu ifade ederek kılıcından evvel İslamiyeti kabul etmesi lazım geldiğini yazmıştı. Şah ismail ise harbe hazır olduğunu ifade ederek Er isen meydana gelesin, bizde intizardan kurtuluruz diyerek cevap vermiştir.
Sefer süresince elçiler aracılığıyla yapılan karşılıklı yazışmalar bir süre kesilip Şah İsmailin cevabı gecikince Yavuz Sultan Selim, Şah İsmaile bir mektup daha göndererek Davete icabet edip uzun yollar geçerek memleketine geldik. Fakat sen meydanda yoksun. Padişahların hâkimiyetindeki memleket onların nikâhlı karısı gibidir. Yiğit olan ona başkasının elini dokundurmaz. Hâlbuki bunca gündür memleketinde yürüyorum hala senden haber yok. Bundan sonra görünmezsen erkeklik sana haramdır. Miğfer yerine yaşmak, zırh yerine çarşaf giyip serdarlık ve şahlıktan vazgeçesin diyerek mektupla beraber hırka, şal ve çarşaf göndermiştir.
Bu mektuptan da anlaşılacağı üzere Yavuz Sultan Selimin ordusu Safevi Topraklarına girmiş ancak Şah İsmail karşılarına çıkmamıştı. Yavuz Sultan Selim seferini devam ettirmekteydi ancak engebeli arazilerde uzun yollar kat eden yorgun ordusu huzursuzlanmaktaydı. Şah İsmailin karşılarına çıkmayacağını düşünen ordu geri dönülmesi gerektiğini düşünüyordu ancak bunu Padişaha söyleyemiyorlardı. Padişahın itimat ettiği ve sevdiği Karaman Valisi Hemdem Paşayı elçi tayin ederek Padişaha meramlarını ilettiler. Ancak Yavuz Sultan Selim, bu duruma hiddetlenerek Hemdem Paşayı cezalandırıp görevinden azledildi.