(İÖ 334 yazı başları)
Pers İmparatorluğu'nun istilası sırasında Büyük İskender'in kazandığı bir zafer. Sayıları büyük olasılıkla 40 bini bulan Persler
Granikos ırmağı (Kocabaş Çayı) kıyılarında mevzilenmişti. İskender'in hücum tabur
karşı kıyıdan yağan kargılara karşın ırmağın sığ yerinden öbür tarafa geçti. Onları izleyen İskender
Pers hattının sol merkezini vuracak biçimde yerleştirdiği komutanlarını harekete geçirdi.
İskender
Pers Kralı III. Dareios'un iki akrabasını öldürdü; kendisi ise süvari birliği komutanı Kleitos (Kara) sayesinde ölümden kurtuldu.. Persler bundan sonra dağıldı. İskender'in biyografisini yazan Arrhionos'a göre (İS 2. yy) bu savaşta Makedonyalılar yalnızca 115 kayıp verdiler.
BÜYÜK İSKENDER'İN GRANİKOS SAVAŞI
(Valerio Massimo Manfredi'nin Büyük İskender adlı romanından. Can Yayınları) Peritas yüzünü yalayarak sahibini uyandırdı; İskender ayağa fırladığında
zırhını giydirmek için yardımına gelmiş iki askerini gördü. Leptine
gümüş bir tepside ona 'Nestor Lokması' getirmlşti; kahvaltısı peynir
un
bal ve şarapla çırpılmış çiğ yumurtaydı.
Hükümdar zırhı ve dizlikleri bağlanır
kemeri beline geçirilir
kılıcı takılırken
ayaküstü kahvaltı etti. "Bukefalos'u istemiyorum
" dedi çıkarken. "Irmağın kıyıları fazlasıyla kaygan ve o çamura gömülebilir. Bana doru Sarmaçya atımı getirin."
Yardımcıları onun seçtiği atı almaya gittiler. İskender tolgasını sol kolunun altına sıkıştırıp kamp alanının ortasına doğru yürüdü. Adamları sıra sıra dizilmişlerdi; her an yeni askerler gelip arkadaşlarının yanındaki yerlerini alıyorlardı. İskender getirilen atına bindi
önce Makedon ve Thessalialı süvari birliklerini
sonra Yunan piyadelerini denetledi.
Uç birliklerinin süvarileri kampın ötesinde
doğu kapısına yakın bir noktada
mükemmel düzende beş sıra olmuş bekliyorlardı. Kralları geçerken
sessizce mızraklarını havaya kaldırdılar. İskender hareket buyruğunu verdiği anda
Kara onun yanındaki yerini aldı. Yürümeye başlayan binlerce atın ve savaşçıların mızraklarının sesi karanlıkta yankılanmaya başladı.
Granikos'un birkaç stadyon ötesinden gelen nal seslerinin ardından dört haberci karanlıktan sıyrılıp İskender'in önünde durdular. "Kralım
" dedi en öndeki
"barbarlar henüz yerlerinder kımıldamadılar; ırmaktan üç stadyon ötede alçak bir tepenin üzerine yerleştiler. Kıyıda Med ve İskit gözcüler var onlar bizim kıyıyı da gözlem altında tutuyorlar. Onları bütünüyle habersiz yakalayamayacağız."
"Elbette hayır
" dedi İskender
"ama onların orduları doğu kıyısıyla aralarındaki üç stadyonu kapatana dek bizler ırmağın sığ yerinden karşıya geçmiş olacağız. O nokta da olan olacak zaten." Sonra özel korumalarına yaklaşmaları için işaret etti. "Elverişli bir yer bulur bulmaz karşıya geçeceğimizi tüm birlik komutanlarına bildirin. Borazanla çalar çalmaz kendimizi ırmağa atacağız ve olanca hızımızla karşıya geçeceğiz. Önden süvariler gidecek."
Korumalar uzaklaştılar; az sonra piyadeler durarak yanlarındaki süvarilere
Granikos'a doğru ilerlemeleri için yol verdiler. Gökyüzü
doğudan hafifçe aydınlanmaya başlamıştı. "Güneşin gözümüzü yakacağını sanıyorlardı
ama ay bile göremedik
" derken
İskender Phrygia tepelerin ardından
güneyden batan hilali gösteriyordu. Elini kaldırarak yanında Kara ile birlikte atını ırmağa sürükledi; tüm Uç Birliği onunlaydı. Aynı anda karşı kıyı da bir nara işitildi
sonra bağırışlar giderek çoğalıp kalabalıklaştı; sonunda bir kornonun sesini uzaktan gelen sesler yanıtlamaya başladılar. Med ve İskit gözcüler alarm veriyorlardı.
Irmağın ortasında olan İskender
"Borazanlar!" diye haykırdı. Ve borazanlar boğuk
iç paralayıcı tek bir nota ile çalmaya başladılar. Sanki karşı kıyıya yanıt verir gibiydiler; çevredeki tepelerde hem kornoların
hem borazanlarıN sesleri yankılanıyordu.
Hükümdar ve askerleri olabildiğince çabuk karşı kıyıya geçmeye çalışırlarken Granikos (Kocabaş çayı) köpürüyordu. Bir bağırış işitildi ve bir Makedon asker yaralanarak suya devrildi Med ve İskit keşif kolları kıyıya yığılmış
hedef bile almadan ok yağdırmaya başlamışlardı. Başka askerler de boyunlarından
karınlarından
göğüslerinden yaralandılar. İskender kalkanını kaldırdı
doru atını mahmuzlayıp asker kalabalığından sıyrıldı. Şimdi dışarıdaydı!
"İleri!" diye haykırdı. "İleri! Borazanlar!"
Borazan seslerinin daha tiz ve etkileyici olarak yükselmesiyle
atlarını kamçılayarak suyun girdabından kurtarmaya çalışan binicilerin bağırışlarına
karmaşadan dolayı heyecana kapılan atların kişnemesi de katıldı. Şimdi üçüncü ve dördüncü sıra sudan çıkmıştı; dördüncü
beşinci ve altıncı sıra süvariler ırmağa giriyorlardı. İskender bu arada kendi birliği ile kaygan kıyıyı tırmanmaya başlamıştı.
Arkasından savaş düzeninde yürümekte olan piyadelerin haykırışları ona eşlik ediyordu. Düşman öncüler
okları tükenince atlarına atlayarak
son hızla kamplarına doğru kaçmaya başladılar; kamptan da gürültüler
silah sesleri geliyordu. Savaşçı gölgeleri ellerinde meşalelerle
karanlığın her yanında koşuyor
havayı değişik dillerde naralar dolduruyordu. İskender
Uç Birliği'ni savaş düzenine sokup başına geçti.
Bu arada iki hetairoi birliğiyle iki Thessalialı süvari birliği onu arkadan ve yanlardan komutanlarının buyruklarına göre korumaya aldılar. Makedonlara Krateros ile Perdikkas
Thessalialılara Prens Amyntas ve subayları Enomaos ile Ekekratides komuta ediyordu. Borazancılar
hareketi başlatmak için Hükümdar'ın buyruğunu bekliyorlardı.
"Kara!" diye seslendi İskender. "Bizim piyadeler neredeler?"
Klitos
safları sonuna dek gözden geçirdikten sonra ırmağa doğru baktı ve
"Tırmanmaktalar
Kralım
" dedi. "Tamam o zaman
haydi borazanlar! Dörtnala ileri!" Borazanların yeniden çalmasıyla on iki bin süvari aynı anda ileri atıldılar; atlar kişniyor
İskender'in gösterişli ve ağır Sarmaçyalı dorusunun adımlarına uyarak ilerliyorlardı.
Öte yanda
Pers süvarileri telaşla toplanırlarken belli bir karmaşa yaşamıyor değillerdi: Düzene girmiş olanlar Komutan Spithridates'in buyruğunu bekliyorlardı. İki öncü heyecan içinde onların yanına varıp
"Saldırıyorlar efendim!" diye bağırdı.
"Haydi
beni izleyin!" diye buyurdu Spithridates
daha fazla oyalanacak zamanı olmadığını anlamıştı. "Şu yauna'ları kovalım
onları yeniden sulara döküp balıklara yem edelim! Haydi! İleri!"
Kornolar çaldığında toprak
ateşli atların yeri çekiç gibi döven nalları altında titriyordu. İlk sırada Medler ve çift kıvrımlı büyük yaylarıyla Horazmiler vardı
arkadan kıvrık palalarıyla Oksian ve Kaduslar
en arkadan da Sakalar ve ellerinde devasa kılıçlarıyla Drancanlar gelmekteydiler. Süvariler yola çıkınca
çoktan düzene girmiş olan Yunan paralı askerleri de onları sıkı saflar halinde izlemeye başladılar.
"Anadolu'nun askerleri!" diye bağıran Memnones
onları yüreklendirmek için mızrağını havaya kaldırdı. "Satılık kılıçlar! Sizin geri dönecek bir eviniz ve vatanınız yok! Siz yalnızca kazanabilir ya da ölebilirsiniz. Bunu unutmayın
bizlere kimse acımaz
çünkü Yunan da olsak
Büyük Kral'ın yanında savaşmaktayız. Erkekler
bizim ülkemiz onurumuzdur
mızrağımız ekmeğimizdir. Canınız için sava-şın: Elinizde kalan bir tek budur!
Alalalái! Sonra öne atıldı; önce hızlı adımlarla
sonra koşarak ilerlemeye başlayınca adamları da ona yanıt verdiler: Alalalái!
Cephe düzenini bozmadan komutanlarının arkasından giden askerlerin ayakları toprağa değdikçe
müthiş bir demir ve bronz gürültüsü duyuluyordu. İskender bir stadyon uzaklıktan beyaz toz bulutunu gördü ve borazancılara bağırdı: "Savaş adımları!" Borazan öyle bir çaldı ki
Uç Birliği iyice coştu. Süvariler mızraklarını indirip öne atıldılar. Sol elleriyle atlarının dizginlerini ve yelelerini tutuyor
böylece çarpışma ânında
insanlarla hayvanlar birbirlerine dehşet verici seslerle bağırır
dişbudak ve kızılcıktan yapılmış mızraklar birbirine çarpar
Pers ciritleri havada uçarken hayvanlarına destek oluyorlardı.
İskender
kılıcı al kana boyanmış Spithridates'in öfkeyle sağ yanında savaştığını gördü
dev Rheonıithres onun solunu korumaya almıştı; bunun üzerine atını o yana sürdü. "Dövüş barbar! Cesaretin varsa Makedon Kralı'yla dövüş!"
Bunun üzerine Spithridates de atını Kral'a doğru sürüp kılıcını sallamaya başladı. Kılıcın ucu İskender'in zırhının omuzluğunu sıyırıp boynu ile kaval kemiği arasına battı
ama kılıcını kınından çeken Hükümdar ötekine öyle şiddetle saldırdı ki
atının üzerindeki dengesini bozdu. Vali
yere düşmemek için atına tutunmak zorunda kalınca yanı açıkta kaldı: O anda İskender kılıcını onun kolunun altına sapladı
ama artık tüm Persler ona doğru gelmeye başlamışlardı. Bir ok doru atını yaralayınca
hayvan dizleri üstüne çöktü; o da Rheomithres'in baltasından kurtulamadı.
Kalkanı
darbeyi bir noktaya kadar engelleyebildi; balta metali yardı
keçesini kesip kafa derisine çarptı; bunun üzerine artık atıyla yere düşmüş olan Kral'ın başından fişkıran kanlar yüzüne akmaya başladı. Rheomithres baltasını yeniden havaya kaldırdı
ama Kara o anda deli gibi bağırarak onun üzerine atıldı ve ağır İllyria kılıcıyla kolunu kökünden kesiverdi. Barbar
çığlıklar atarak atından yuvarlandı; kesik koldan fışkıran kan onu henüz öldürmemişti; o anda yeniden ayağa dikilen İskender
kılıcını göğsüne sokarak ona öldürücü darbeyi vurdu.
Sonra Kral
alanda başıboş koşan bir ata atlayıp tekrar kalabalığın içine daldı. Komutanlarının ölümüyle korkuya kapılan Pers askerleri gerilemeye başladılar; bu arada Uç Birliği'ne desteğe gelen hetairoi'ler ve Amyntas'ın komutasındaki Thessalialı süvariler de çarpışmaya katıldılar.
Perslerin süvarileri cesurca savaştılarsa da
giderek içeri dalan Uç Birliği yüzünden dağılmaya başladılar; Makedonların hafif süvarileri de yanlara doğru dalga dalga yayılmaya başlamışlardı. Bunlar hayvan gibi yabanıl Trakyalı ve Triballi savaşçılardı; ok ve mızrak yağmuruna aldırmadan ilerliyorlardı; düşmanla yüz yüze gelip onu kan revan içinde bırakmak için atılıyorlardı. İskender'in arkadaşları Krateros
Philotas
Ephestione
Leonnatos
Perdikkas
Ptolemaios
Seleukos
Lysimakhos krallarını örnek alarak ön safta savaşıyor
büyük kayıpla veren düşman komutanlarla yüz yüze gelmeye çalışıyorlardı. Bunların aralasında Büyük Kral'ın yakın akrabaları dı vardı.
Sonra Pers süvarileri kaçmaya başlayınca hetairoi'ler Thessalialılar
Trakyalılarla Triballilerin hafif süvariler onların peşine düştüler. Şimdi önde pezhetairoi zırhlı piyadeleri
bir de Memnones'in saflarını bozmadan
omuz omuza
gövdelerini büyük dışbükey kalkanlarla yüzlerini Korinthos tarzı maskeyle koruyan paralı askerleri vardı. Her iki ordu avaz avaz:
Alalalái! diye bağırıp mızraklarını uzatarak öne atıldılar. Memnones'in bir buyruğuyla Yunan paralı askerleri mızRaklarını hep birlikte kaldırıp düşmanın üzerine fırlattıktan sonra
ellerini bellerindeki kılıçlara attılar. Piyadelerin toparlanmasına fırsat vermeden aralarına daldılar. Düşman cephesini yarmak için Makedonların kendilerine özgü o uzun mızraklarını kırmaya uğraşıyorlardı. Parmenion
tehlikeyi sezerek vahşi Agrianları işin içine soktu; Agrianlar saldırınca
Memnones'in paralı askerleri savunmaya geçtiler.
Böyle olunca Makedon piyadeler de toparlanıp ön cepheden mızraklar fırlatmaya başladılar. Yunan paralı askerleri ise Persleri kovalamış geri gelen süvariler tarafından da kuşatıldılar ama son soluklarına dek savaştılar.
Güneş ovayı ışınlarıyla aydınlattığı zaman cesetler yerde üst üste yığılmıştı. Veterinerler yaralı dorusuyla ilgilenmeye başlayınca
İskender Bukefalos'unu istedi ve atıyla muzaffer ordusunun önünde bir geçit yaptı. Başındaki yaradan ötürü yüzü kan kırmızısıydı; zırhı Spithridates'in kılıcıyla yırtılmıştı; bedeni de ter ve toz içindeydi ama o anda askerlerinin gözünde o bir ilahtı. Hepsi birden
Philippos'un onun doğuşunu müjdelediği gün yaptıkları gibi mızraklarını kalkanlarına vuruyor
İskender! İskender! İskender! diye coşkuyla bağırıyorlardı. Kral gözlerini pezhetairoi saflarının en arkasına çevirip yetmiş yaşındaki General Parmenion'un
bedeninde eski savaşların izleri
elinde kılıcıyla yirmilik bir asker gibi duruşunu seyretti. Onun yanına gidip atından indi
generalini kucaklarken askerlerinin haykırışları gökyüzüne ulaşıyordu.
Alıntıdır...
İskender
BÜYÜK İSKENDER'İN GRANİKOS SAVAŞI
(Valerio Massimo Manfredi'nin Büyük İskender adlı romanından. Can Yayınları) Peritas yüzünü yalayarak sahibini uyandırdı; İskender ayağa fırladığında
Hükümdar zırhı ve dizlikleri bağlanır
Yardımcıları onun seçtiği atı almaya gittiler. İskender tolgasını sol kolunun altına sıkıştırıp kamp alanının ortasına doğru yürüdü. Adamları sıra sıra dizilmişlerdi; her an yeni askerler gelip arkadaşlarının yanındaki yerlerini alıyorlardı. İskender getirilen atına bindi
Uç birliklerinin süvarileri kampın ötesinde
Granikos'un birkaç stadyon ötesinden gelen nal seslerinin ardından dört haberci karanlıktan sıyrılıp İskender'in önünde durdular. "Kralım
"Elbette hayır
Korumalar uzaklaştılar; az sonra piyadeler durarak yanlarındaki süvarilere
Irmağın ortasında olan İskender
Hükümdar ve askerleri olabildiğince çabuk karşı kıyıya geçmeye çalışırlarken Granikos (Kocabaş çayı) köpürüyordu. Bir bağırış işitildi ve bir Makedon asker yaralanarak suya devrildi Med ve İskit keşif kolları kıyıya yığılmış
"İleri!" diye haykırdı. "İleri! Borazanlar!"
Borazan seslerinin daha tiz ve etkileyici olarak yükselmesiyle
Arkasından savaş düzeninde yürümekte olan piyadelerin haykırışları ona eşlik ediyordu. Düşman öncüler
Bu arada iki hetairoi birliğiyle iki Thessalialı süvari birliği onu arkadan ve yanlardan komutanlarının buyruklarına göre korumaya aldılar. Makedonlara Krateros ile Perdikkas
"Kara!" diye seslendi İskender. "Bizim piyadeler neredeler?"
Klitos
Öte yanda
"Haydi
Kornolar çaldığında toprak
"Anadolu'nun askerleri!" diye bağıran Memnones
Alalalái! Sonra öne atıldı; önce hızlı adımlarla
Cephe düzenini bozmadan komutanlarının arkasından giden askerlerin ayakları toprağa değdikçe
İskender
Bunun üzerine Spithridates de atını Kral'a doğru sürüp kılıcını sallamaya başladı. Kılıcın ucu İskender'in zırhının omuzluğunu sıyırıp boynu ile kaval kemiği arasına battı
Kalkanı
Sonra Kral
Perslerin süvarileri cesurca savaştılarsa da
Sonra Pers süvarileri kaçmaya başlayınca hetairoi'ler Thessalialılar
Alalalái! diye bağırıp mızraklarını uzatarak öne atıldılar. Memnones'in bir buyruğuyla Yunan paralı askerleri mızRaklarını hep birlikte kaldırıp düşmanın üzerine fırlattıktan sonra
Böyle olunca Makedon piyadeler de toparlanıp ön cepheden mızraklar fırlatmaya başladılar. Yunan paralı askerleri ise Persleri kovalamış geri gelen süvariler tarafından da kuşatıldılar ama son soluklarına dek savaştılar.
Güneş ovayı ışınlarıyla aydınlattığı zaman cesetler yerde üst üste yığılmıştı. Veterinerler yaralı dorusuyla ilgilenmeye başlayınca
İskender! İskender! İskender! diye coşkuyla bağırıyorlardı. Kral gözlerini pezhetairoi saflarının en arkasına çevirip yetmiş yaşındaki General Parmenion'un
Alıntıdır...