KİTABIN ADI : BOMBA
KİTABIN YAZARI : ÖMER SEYFETTİN
BASIM YILI : 1978
YAYIN EVİ : BİLGİ YAYIN EVİ
KİTABIN KONUSU: Ömer SEYFETTİNin bu kitabında birbirinden tamamen bağımsız birkaç hikayeden oluşmaktadır.Türk çocuğu Primo da vatansever bir çocuğun vatanı için kendi çapında yapmaya çalıştığı herkese örnek olacak olayları, Nakaratta ise gençliği Makedonyada geçmiş bir subayın başından geçen karşılıksız ve yanlış bir aşkı ,Hürriyet Bayraklarında da Osmanlıcılığı savunan bir subayın başından geçen bir olayı ,İrtica Haberinde ise irtica etmek için ayaklanan bir grup insanın bir bakan ve sadrazamı öldürmesini ve son olarakta Makedonyada geçen eşkıyaların öldürdüğü birisinin hayatını ve öldürülme nedenini anlatan bir hikaye.
KİTABIN ÖZETİ:
PRİMO TÜRK ÇOCUĞU: Kenan Selanikte çalışan genç bir mühendis ve oradaki İtalyan mason locasına mensuptur. Avrupada hayvanlık denilen Türklüğe nefret duyan ve Avrupalılara göre medeniyetsizliğe yani Türk olmaya karşıdır.tahsilini Pariste bitirmiş ve on,onbir sene evvel memleketine dönünce her Paristen dönen gibi o da dolgun bir maaşla İzmire gitmiş ve orada aşık olduğu güzel bir İtalyan kızıyla evlenmek ister.İsmi Grazia olan bu kızın babası Mösyö Vitalis Kenanın türk olması nedeniyle karşı çıkar.Daha sonra menfaatlerine düşkün olan bu adam kendine göre bir formül bulur,Kenanın Türk olmadığını İstanbulun fethi sırasında orada yaşayan Rumlardan olduğunu iddia ederek evlenmelerine izin verir.Bu düşüncesinde kendince haklıdır.Kenanın bir süre sonra iki erkek çocoğu olur,birincisi küçük yaşta hastalıktan ölür,diğeri ise annesinin etkisiyle İtalyan gelenek ve göreneklerine göre yetiştirilir.Primo isimli bu çocuk on yaşlarına geldiğinde Avrupalıların bitmek bilmeyen aç gözlülükleri nedeniyle Türk topraklarını kendi aralarında taksim etmeleri ve son olarakta İtalyanların Trablusgarpı almaya kalkışmaları nedeniyle Kenanın Türklük ve vatanseverlik duygularının kabarmasına ve bir Türk olduğunun farkına vararak bundan gurur duymasına neden olur.Oğlu Primo da bir gün okuldan eve dönerken Selanikli Türk çocuklarına rastlar ve kendisinin de aslında bir Türk çocuğu olduğunu ve Türklerin şanlı tarihini dinler.Bu dinlediklerinin etkisinde eve geldiğinde annesi ile babasının kavga ettiğini görür.Bu kavga sonunda annesi bir Türk olarak babasının yanında kalmak yerine boşanarak İtalyaya dönmeyi kabul eder.Primoya ise kiminle kalmak istediği sorulduğunda o bir Türk olarak yaşamayı ve babasının yanında kalmayı tercih eder.
Primoya babası bir Türk ismi koyar bundan sonra onun adı Oğuzdur.Aradan bir süre geçtikten sonra Selanik Yunanlılara hiç direnişte bulunmadan teslim edilir. Oğuz bunu kabul edememektedir ,birçok insanın kanlarını dökerek aldığı bu Türk vatanının bu kadar kolay bırakılmaması gerektiğini düşünür.
Başlarda Selanikte yaşayanlara anlaşma geraği ellemeyen Yunanlılar daha sonraları sudan sebeplerle orada yaşayan halkı bezdirmek için tutuklamaya başlarlar.Bunların arasında Oğuzun babası da vardır.Tüm bunlara kızan küçük Oğuz evdeki silahla birkaç Yunan askeri öldürerek Türk tarihine geçmeyi ve Türklerin vatanının bu kadar kolay alınamayacağını kanıtlamak için uygun zamanın gelmesini bekler.
NAKARAT:
Gençliğini Makedonyada geçirmiş bir Türk subayının hatıra defterinden alınan bir hikayedir.Küçük bir Bulgar köyünde güzel bir Bulgar kızına aşık olur, onunda kendisine aşık olduğunu düşünmektedir.O güzel kızın kendisine söylediğini sandığı aşk namelerinin anlamının aslında İstanbul bizim olacak olduğunu öğrenince dünyası yıkılır ve kendinden nefret ederek kendisini bir hayvana benzetir.
HÜRRİYET BAYRAKLARI:
Yazarla bir subay arasında geçen bir olayı anlatmaktadır.Osmanlı topraklarında yaşayan halkın Osmanlıcılık çatısı altında toplamanın nr kadar imkansız olduğunu gösteren bir olayı da anlatıyor.
İRTİCA HABERİ:
Bir subayın cep defterinden alınan bu hikayede Osmanlı Devletinin son zamanlarında irtica etmek istayen bir grub insanın isyan ederek Harbiye nazırı ile Sadrazamı öldürmesini anlatıyor.
BOMBA:
Makedonyanın küçük bir köyünde yaşayan Magda, Boris ve Borisin babası İstoyan ismindeki bu insanlar orada bulunan eşkiyalardan korktukları için oradaki tüm mal varlıklarını satarak Amerkaya kaçmak istemektedirler.Bnu haber alan eşkiyalar onların tüm paralarını alırlar ve Borisin kafasını keserek karısına bomba olduğunu söyleyerek verirler.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE KİŞİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Primo(Oğuz): Küçük yaşta olmasına ve İtalyan adetlerine göre yetiştirilmesine rağmen vatanı, devleti ve milleti için canını verebilecek cesur ve vatansever herkese örnek olacak bir çocuk.
Kenan: Kenan eğitimini yapmış olduğu yerin etkisinde kalarak aslını inkar etmiş ve daha sonrada gelişen kötü olaylar sonucunda aklı geçde olsa başına gelmiş birisi.
Grazia: Kenanın eşi olan bu kadın bir İtalyan olduğu için Türk olmayı reddederek İtalyaya geri dönmüştür.
Vitalis: Tamamen menfaatlerini düşünen ve bu menfaatler için bazı değerlerinden vazgeçebilecek biri.
ANAFİKİR:
İnsanlar bazı değerleri ayaklar altına alındığında, vatanı, milleti, devleti içn canını hiç çekinmeden verebilmeli ve çok kanlar dökülerek alınan vatan topraklarını ne pahasına olursa olsun düşmana teslim etmemelidir.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap, vatanımıza, milletimize ne kadar çok değer vermemiz gerektiğini güzel bir dille anlatmıştır. Kitabı okurken bir an olsun sıkılmadım, baştan sona tüm olaylar çok sürükleyiciydi.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
Ömer Seyfettin
28.2.1884 tarihinde Gönen'de doğdu. Öğrenimine Gönen'de başlayan Ömer Seyfettin, Ayancık'ta ve annesiyle birlikte geldiği İstanbul'da Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye devam etti, Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirip asker çocuğu olduğu için Kuleli Askeri İdadi'sine yazıldı (1893), bir müddet sonra da Edirne Askeri İdadisi'ne naklolarak öğrenimini burada tamamladı. Daha sonra İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'ye gelen Ömer Seyfettin, piyâde mülâzımı sânisi rütbesiyle buradan mezun oldu. Teğmenlikle İzmir'de (1903-1910), sonra üsteğmen olarak Rumeli'de görev yaptı (1908-1910). Askerlik'ten ayrılıp Selanik'e gelerek, Genç Kalemler dergisinde yazmaya başladı. Balkan Savaşında tekrar subay olarak orduya döndü, Yunanlılar'ın elinde bir yıl kadar esir kaldı. Esareti sırasında da öykü yazamaya devam ederek bunları Halka Doğru, Türk Yurdu ve Zakâ dergilerinde yayımladı. İstanbul'a dönünce ordudan ikinci kez ayrılıp, ölümüne kadar Kabataş Lisesi edebiyat öğretmenliği yapan Ömer Seyfettin, 6 Mart 1920 tarihinde İstanbul'da öldü..
Öykü Kitapları
Sağlığında, Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1910), Harem (1918), Efruz Bey (1919) adlı hikâye kitapları yayımlandı. Bilgi Yayınevi Bütün Eserleri adıyla yazarın tüm çalışmalarını 16 kitapta topladı. Ömer Seyfettin'in bu seriden basılan öykü kitapları şunlar: Kahramanlar, Bomba, Harem, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet.
KİTABIN YAZARI : ÖMER SEYFETTİN
BASIM YILI : 1978
YAYIN EVİ : BİLGİ YAYIN EVİ
KİTABIN KONUSU: Ömer SEYFETTİNin bu kitabında birbirinden tamamen bağımsız birkaç hikayeden oluşmaktadır.Türk çocuğu Primo da vatansever bir çocuğun vatanı için kendi çapında yapmaya çalıştığı herkese örnek olacak olayları, Nakaratta ise gençliği Makedonyada geçmiş bir subayın başından geçen karşılıksız ve yanlış bir aşkı ,Hürriyet Bayraklarında da Osmanlıcılığı savunan bir subayın başından geçen bir olayı ,İrtica Haberinde ise irtica etmek için ayaklanan bir grup insanın bir bakan ve sadrazamı öldürmesini ve son olarakta Makedonyada geçen eşkıyaların öldürdüğü birisinin hayatını ve öldürülme nedenini anlatan bir hikaye.
KİTABIN ÖZETİ:
PRİMO TÜRK ÇOCUĞU: Kenan Selanikte çalışan genç bir mühendis ve oradaki İtalyan mason locasına mensuptur. Avrupada hayvanlık denilen Türklüğe nefret duyan ve Avrupalılara göre medeniyetsizliğe yani Türk olmaya karşıdır.tahsilini Pariste bitirmiş ve on,onbir sene evvel memleketine dönünce her Paristen dönen gibi o da dolgun bir maaşla İzmire gitmiş ve orada aşık olduğu güzel bir İtalyan kızıyla evlenmek ister.İsmi Grazia olan bu kızın babası Mösyö Vitalis Kenanın türk olması nedeniyle karşı çıkar.Daha sonra menfaatlerine düşkün olan bu adam kendine göre bir formül bulur,Kenanın Türk olmadığını İstanbulun fethi sırasında orada yaşayan Rumlardan olduğunu iddia ederek evlenmelerine izin verir.Bu düşüncesinde kendince haklıdır.Kenanın bir süre sonra iki erkek çocoğu olur,birincisi küçük yaşta hastalıktan ölür,diğeri ise annesinin etkisiyle İtalyan gelenek ve göreneklerine göre yetiştirilir.Primo isimli bu çocuk on yaşlarına geldiğinde Avrupalıların bitmek bilmeyen aç gözlülükleri nedeniyle Türk topraklarını kendi aralarında taksim etmeleri ve son olarakta İtalyanların Trablusgarpı almaya kalkışmaları nedeniyle Kenanın Türklük ve vatanseverlik duygularının kabarmasına ve bir Türk olduğunun farkına vararak bundan gurur duymasına neden olur.Oğlu Primo da bir gün okuldan eve dönerken Selanikli Türk çocuklarına rastlar ve kendisinin de aslında bir Türk çocuğu olduğunu ve Türklerin şanlı tarihini dinler.Bu dinlediklerinin etkisinde eve geldiğinde annesi ile babasının kavga ettiğini görür.Bu kavga sonunda annesi bir Türk olarak babasının yanında kalmak yerine boşanarak İtalyaya dönmeyi kabul eder.Primoya ise kiminle kalmak istediği sorulduğunda o bir Türk olarak yaşamayı ve babasının yanında kalmayı tercih eder.
Primoya babası bir Türk ismi koyar bundan sonra onun adı Oğuzdur.Aradan bir süre geçtikten sonra Selanik Yunanlılara hiç direnişte bulunmadan teslim edilir. Oğuz bunu kabul edememektedir ,birçok insanın kanlarını dökerek aldığı bu Türk vatanının bu kadar kolay bırakılmaması gerektiğini düşünür.
Başlarda Selanikte yaşayanlara anlaşma geraği ellemeyen Yunanlılar daha sonraları sudan sebeplerle orada yaşayan halkı bezdirmek için tutuklamaya başlarlar.Bunların arasında Oğuzun babası da vardır.Tüm bunlara kızan küçük Oğuz evdeki silahla birkaç Yunan askeri öldürerek Türk tarihine geçmeyi ve Türklerin vatanının bu kadar kolay alınamayacağını kanıtlamak için uygun zamanın gelmesini bekler.
NAKARAT:
Gençliğini Makedonyada geçirmiş bir Türk subayının hatıra defterinden alınan bir hikayedir.Küçük bir Bulgar köyünde güzel bir Bulgar kızına aşık olur, onunda kendisine aşık olduğunu düşünmektedir.O güzel kızın kendisine söylediğini sandığı aşk namelerinin anlamının aslında İstanbul bizim olacak olduğunu öğrenince dünyası yıkılır ve kendinden nefret ederek kendisini bir hayvana benzetir.
HÜRRİYET BAYRAKLARI:
Yazarla bir subay arasında geçen bir olayı anlatmaktadır.Osmanlı topraklarında yaşayan halkın Osmanlıcılık çatısı altında toplamanın nr kadar imkansız olduğunu gösteren bir olayı da anlatıyor.
İRTİCA HABERİ:
Bir subayın cep defterinden alınan bu hikayede Osmanlı Devletinin son zamanlarında irtica etmek istayen bir grub insanın isyan ederek Harbiye nazırı ile Sadrazamı öldürmesini anlatıyor.
BOMBA:
Makedonyanın küçük bir köyünde yaşayan Magda, Boris ve Borisin babası İstoyan ismindeki bu insanlar orada bulunan eşkiyalardan korktukları için oradaki tüm mal varlıklarını satarak Amerkaya kaçmak istemektedirler.Bnu haber alan eşkiyalar onların tüm paralarını alırlar ve Borisin kafasını keserek karısına bomba olduğunu söyleyerek verirler.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE KİŞİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Primo(Oğuz): Küçük yaşta olmasına ve İtalyan adetlerine göre yetiştirilmesine rağmen vatanı, devleti ve milleti için canını verebilecek cesur ve vatansever herkese örnek olacak bir çocuk.
Kenan: Kenan eğitimini yapmış olduğu yerin etkisinde kalarak aslını inkar etmiş ve daha sonrada gelişen kötü olaylar sonucunda aklı geçde olsa başına gelmiş birisi.
Grazia: Kenanın eşi olan bu kadın bir İtalyan olduğu için Türk olmayı reddederek İtalyaya geri dönmüştür.
Vitalis: Tamamen menfaatlerini düşünen ve bu menfaatler için bazı değerlerinden vazgeçebilecek biri.
ANAFİKİR:
İnsanlar bazı değerleri ayaklar altına alındığında, vatanı, milleti, devleti içn canını hiç çekinmeden verebilmeli ve çok kanlar dökülerek alınan vatan topraklarını ne pahasına olursa olsun düşmana teslim etmemelidir.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap, vatanımıza, milletimize ne kadar çok değer vermemiz gerektiğini güzel bir dille anlatmıştır. Kitabı okurken bir an olsun sıkılmadım, baştan sona tüm olaylar çok sürükleyiciydi.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
Ömer Seyfettin
28.2.1884 tarihinde Gönen'de doğdu. Öğrenimine Gönen'de başlayan Ömer Seyfettin, Ayancık'ta ve annesiyle birlikte geldiği İstanbul'da Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye devam etti, Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirip asker çocuğu olduğu için Kuleli Askeri İdadi'sine yazıldı (1893), bir müddet sonra da Edirne Askeri İdadisi'ne naklolarak öğrenimini burada tamamladı. Daha sonra İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'ye gelen Ömer Seyfettin, piyâde mülâzımı sânisi rütbesiyle buradan mezun oldu. Teğmenlikle İzmir'de (1903-1910), sonra üsteğmen olarak Rumeli'de görev yaptı (1908-1910). Askerlik'ten ayrılıp Selanik'e gelerek, Genç Kalemler dergisinde yazmaya başladı. Balkan Savaşında tekrar subay olarak orduya döndü, Yunanlılar'ın elinde bir yıl kadar esir kaldı. Esareti sırasında da öykü yazamaya devam ederek bunları Halka Doğru, Türk Yurdu ve Zakâ dergilerinde yayımladı. İstanbul'a dönünce ordudan ikinci kez ayrılıp, ölümüne kadar Kabataş Lisesi edebiyat öğretmenliği yapan Ömer Seyfettin, 6 Mart 1920 tarihinde İstanbul'da öldü..
Öykü Kitapları
Sağlığında, Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1910), Harem (1918), Efruz Bey (1919) adlı hikâye kitapları yayımlandı. Bilgi Yayınevi Bütün Eserleri adıyla yazarın tüm çalışmalarını 16 kitapta topladı. Ömer Seyfettin'in bu seriden basılan öykü kitapları şunlar: Kahramanlar, Bomba, Harem, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet.