- Konum
- İstanbul
-
- Üyelik Tarihi
- 13 Ara 2020
-
- Mesajlar
- 2,648
-
- MFC Puanı
- 30,590
imden uzaklaşarak kat ettiğim bir ayrılığın elden düşme hüznüyle aşkı da arttırarak gelen zavallı kent telaşı anılarım…Ömrünü yüzleşmelere dönmüş esmer benizli intiharlarımda aldattığım sessizliğinin kaç cümlelik bir hikayesi var da boşluğunu sayfalar dolusu karalarım ve karalandım
Dili bağlı yeminlerimi sokak kaldırımlarında sürüyen çocuk bahanelerinde sakladığım bir yüzünün yarısı ve mevsiminde bir anını terk etmiş hatır kelebeklerinden çaldığım kambur kanatlı kadınlığım…Şimdi yüzümden tesadüf karşılaşmaların iç cenazesi kalkıyor…
Seninle kalmalarımın ayrılıkta bir yalnızlık olduğunuağzımda bir adım yolculuktan öteye gidemeyen geç kalmışlığımın arka alfabesinde sahte gürültülerle yasına bürünmüş kent k/arası bir aşk var artık….
Uzağın isine sinen güzümü terkine sürçen bir dille yasaklarımı kapadım ben sende…Sırra sınanmış gözlerinden yitirdiklerimle batan ömür dilenişime acımasızdır mazi ve biliyorum sessizliğe sarf edilen özenti bedellerinde hiçbir cümle erken doğmaz artık…
Bana anlattıklarında katılaşmış yüreğin pozune verir misin?
Sana dönük karanlığın ardında yüzünü buruşturmuş korkulara tuzak kuracağım…Sen istediğin kadar yırt hatıraları ve yak!
Yağmur lekeli sayfalarda gel ihbarlı yokluğuna acemi vedalarınla yazılıyorum…Gidişinin hilesine bakışlarını çırpan yapmacım suskular puslu ve kirli bir kenti de gözlerine katarak çoktan uğurladım…Yön tabelaları önünde kentin kumral duvarlarını aslıma katık edip de kendime yan edinmelerimi sen umursama!
Beni yalnızlık alımlı kılar;
Seni ise
“seni boş ver…”
Hep derdin ya işte!
“dert indi hep
Beni boş ver….”
Bir ölüye güzelsin şimdi yar!...
Eşik bir cümleydi bu aramızaki mesafede ‘sus’ morguna yatırılan…Ağız aramalarımın tipik bir yanıtı…Yalanlarına kollarımı sıvadım Yar! Paragraf aşırı tüm çığlıkları yüzünün evinden dökeceğim mahcupluğuma! Belki daha az kanarım! Dağınık iç çekişlerinde bırakılmışlığımın
cinnetleri var.Biraz Sus!
Kalemime sırtını dönmüş harflerinden adım mı bulunur sanıyorsun… “adımdan kaybettim ben hayatımı ve ‘kahraman’ın oldum…” Ölümlü sokakların uzamış duraklarına kurdum tuzaklarımı…Gidişlerini birbirine yaslamış sayfalardan çevrilen ayrılıksa hüzün kuşesinde dip bir cümleyim artık…
“adımı söyle öyle sus!”
Soğum masallarda içini ısıtamamış kelimelerimle bir tenin pervazı aşk; kirli soluk kimliğimi de önüne katarık harf harf katletti işte bekleyişlerimi…Sen gidendin ben kalan…Birbirimizi terk ettik…Tanıklığıma kanıt arayan yerleşik suskularda iki kişilik bir gürültüyüz biz…
Biz…
Biz sus’alım’…
Bir tenin pervazındayken aşk
Dili bağlı yeminlerimi sokak kaldırımlarında sürüyen çocuk bahanelerinde sakladığım bir yüzünün yarısı ve mevsiminde bir anını terk etmiş hatır kelebeklerinden çaldığım kambur kanatlı kadınlığım…Şimdi yüzümden tesadüf karşılaşmaların iç cenazesi kalkıyor…
Seninle kalmalarımın ayrılıkta bir yalnızlık olduğunuağzımda bir adım yolculuktan öteye gidemeyen geç kalmışlığımın arka alfabesinde sahte gürültülerle yasına bürünmüş kent k/arası bir aşk var artık….
Uzağın isine sinen güzümü terkine sürçen bir dille yasaklarımı kapadım ben sende…Sırra sınanmış gözlerinden yitirdiklerimle batan ömür dilenişime acımasızdır mazi ve biliyorum sessizliğe sarf edilen özenti bedellerinde hiçbir cümle erken doğmaz artık…
Bana anlattıklarında katılaşmış yüreğin pozune verir misin?
Sana dönük karanlığın ardında yüzünü buruşturmuş korkulara tuzak kuracağım…Sen istediğin kadar yırt hatıraları ve yak!
Yağmur lekeli sayfalarda gel ihbarlı yokluğuna acemi vedalarınla yazılıyorum…Gidişinin hilesine bakışlarını çırpan yapmacım suskular puslu ve kirli bir kenti de gözlerine katarak çoktan uğurladım…Yön tabelaları önünde kentin kumral duvarlarını aslıma katık edip de kendime yan edinmelerimi sen umursama!
Beni yalnızlık alımlı kılar;
Seni ise
“seni boş ver…”
Hep derdin ya işte!
“dert indi hep
Beni boş ver….”
Bir ölüye güzelsin şimdi yar!...
Eşik bir cümleydi bu aramızaki mesafede ‘sus’ morguna yatırılan…Ağız aramalarımın tipik bir yanıtı…Yalanlarına kollarımı sıvadım Yar! Paragraf aşırı tüm çığlıkları yüzünün evinden dökeceğim mahcupluğuma! Belki daha az kanarım! Dağınık iç çekişlerinde bırakılmışlığımın
cinnetleri var.Biraz Sus!
Kalemime sırtını dönmüş harflerinden adım mı bulunur sanıyorsun… “adımdan kaybettim ben hayatımı ve ‘kahraman’ın oldum…” Ölümlü sokakların uzamış duraklarına kurdum tuzaklarımı…Gidişlerini birbirine yaslamış sayfalardan çevrilen ayrılıksa hüzün kuşesinde dip bir cümleyim artık…
“adımı söyle öyle sus!”
Soğum masallarda içini ısıtamamış kelimelerimle bir tenin pervazı aşk; kirli soluk kimliğimi de önüne katarık harf harf katletti işte bekleyişlerimi…Sen gidendin ben kalan…Birbirimizi terk ettik…Tanıklığıma kanıt arayan yerleşik suskularda iki kişilik bir gürültüyüz biz…
Biz…
Biz sus’alım’…
Bir tenin pervazındayken aşk