Biz çocukluğumuzu
Geçmiş zaman masallarının gerçekliğinde
Bırakıp geldik.
Biz baharımızı
Eylül güneşinin karanlığında
Unutup geldik.
Tatmadan ana sütünü
Yaşanmamış yıllarda büyütüp kendimizi
Koşarak geldik.
Kâinatı ana
Doğayı yar bildik!.
İçimizdeki "ben"i "biz" yaptık
Çoğalıp geldik.
Biz, babaların çocuklarına
Bir dizayn harikası olmayan
Ama bizi rüyalar ülkesine
Bir çırpıda götüren
Telden arabalar yaptığı günlerden geldik.
Telden tekerlek gibi yuvarladık dünyayı,
Düşlerimizin yamacında...
Biz düşlerden koptuk da geldik.
Annelerin, kızlarına
Rengarenk kumaştan
Yün ipli saçlarıyla
Sevginin en somut ifadesi
Bezden bebekler yaptığı günlerden geldik.
Oyuncakların hammaddesinin
Plastik olmadığı
Bir parça çamurun
Sevgiyle yoğrulduğu
Sıcacık günlerden geldik.
Bayramların, "boyalı şekerler" tadında
Büyüklerin "eli öpülesi" büyükler olduğu
Sevinçlerin tadı damağımızda
"Bayram çocuğu" heyecanıyla geldik.
Biz, birlikte büyüdük seninle
Belki de birbirimizi büyüttük.
İçtiğim ilk sigaranın suç ortağıydın,
İlk gençlik kavgalarında omuz verdin,
İlk aşkımı itiraf edemezken
Türk filmlerinden aşırma sözler ezberlettin,
Cesaret oldun titreyen sesime, ürkek sözlerime.
Biz bu günlere kavgayla ve aşkla geldik.
Birlikte okuduk hayatı.
Matematiği asla
Kimyayı hiç çalışmadık.
Hayat denen büyük sınavda
Kopya verdik birbirimize
Dostluğu, mertliği, delikanlılığı
Yani birbirimizi kopya ettik...
Etle tırnak gibi ayrılmadan geldik.
Ölüm değildi cellatların efendisi!
Kaçmak kavgadan,
Ayak altı etmek delikanlılığın duruşunu
Bin satırlı bin cellattan
Bin defa ölmekten beterdi!.
Biz bunu böyle bildik, biz bu günlere böyle geldik.
Solmasın diye bahçemizde sardunya
Güller açsın diye çocukların yüzünde
Gözyaşını yağmur, acıyı nimet bildik.
Kucak kucak bin bereketle geldik.
Bir yudum suyu bir parça ekmeği
Biz bir yüreği bölüştük seninle,
Bir tas sıcak çorbanın
Komşumuzla paylaşmayınca
İçimizi ısıtmadığı günlerden geldik!.
Çiçekler yas tutmasın
Alın teri yanmasın
Gelinler karalar bağlamasın diye
Dönmedik yolumuzdan
Eğilmeden, bükülmeden, sapmadan geldik.
Büyümeden yaşlanan
Ve yaşlanmadan büyüyen çocuklar gibiydik.
Çocukluğumuzu bıraktığımız günler
Hayat romanının önsözünde kaldı biliyorum.
Ama ben hâlâ hayata bir çocuğun sorgulayan gözleriyle bakıyorum.
Ve sormuştuk birbirimize hatırlıyorum.
Biz bu dünyaya niçin geldik?
Bir intihar kurşunu korkaklığında
Bırakmak lazım bu kalleş hayatı.
Başına buyruk cesaretlerin vakarında
Onurla yürümek lazım ışığa
Hicran dolu merhabadan
Safa dolu elvedaya...
Çaresiz tükenişinden zamanın
Solup giden ve çirkinleşen mekânın
Pudralı maskesini söküp atmak lazım.
Ve anladık ki
Biz bu dünyaya
Aşk ile yaşamaya
Aşk ile ölmeye geldik!.
Geçmiş zaman masallarının gerçekliğinde
Bırakıp geldik.
Biz baharımızı
Eylül güneşinin karanlığında
Unutup geldik.
Tatmadan ana sütünü
Yaşanmamış yıllarda büyütüp kendimizi
Koşarak geldik.
Kâinatı ana
Doğayı yar bildik!.
İçimizdeki "ben"i "biz" yaptık
Çoğalıp geldik.
Biz, babaların çocuklarına
Bir dizayn harikası olmayan
Ama bizi rüyalar ülkesine
Bir çırpıda götüren
Telden arabalar yaptığı günlerden geldik.
Telden tekerlek gibi yuvarladık dünyayı,
Düşlerimizin yamacında...
Biz düşlerden koptuk da geldik.
Annelerin, kızlarına
Rengarenk kumaştan
Yün ipli saçlarıyla
Sevginin en somut ifadesi
Bezden bebekler yaptığı günlerden geldik.
Oyuncakların hammaddesinin
Plastik olmadığı
Bir parça çamurun
Sevgiyle yoğrulduğu
Sıcacık günlerden geldik.
Bayramların, "boyalı şekerler" tadında
Büyüklerin "eli öpülesi" büyükler olduğu
Sevinçlerin tadı damağımızda
"Bayram çocuğu" heyecanıyla geldik.
Biz, birlikte büyüdük seninle
Belki de birbirimizi büyüttük.
İçtiğim ilk sigaranın suç ortağıydın,
İlk gençlik kavgalarında omuz verdin,
İlk aşkımı itiraf edemezken
Türk filmlerinden aşırma sözler ezberlettin,
Cesaret oldun titreyen sesime, ürkek sözlerime.
Biz bu günlere kavgayla ve aşkla geldik.
Birlikte okuduk hayatı.
Matematiği asla
Kimyayı hiç çalışmadık.
Hayat denen büyük sınavda
Kopya verdik birbirimize
Dostluğu, mertliği, delikanlılığı
Yani birbirimizi kopya ettik...
Etle tırnak gibi ayrılmadan geldik.
Ölüm değildi cellatların efendisi!
Kaçmak kavgadan,
Ayak altı etmek delikanlılığın duruşunu
Bin satırlı bin cellattan
Bin defa ölmekten beterdi!.
Biz bunu böyle bildik, biz bu günlere böyle geldik.
Solmasın diye bahçemizde sardunya
Güller açsın diye çocukların yüzünde
Gözyaşını yağmur, acıyı nimet bildik.
Kucak kucak bin bereketle geldik.
Bir yudum suyu bir parça ekmeği
Biz bir yüreği bölüştük seninle,
Bir tas sıcak çorbanın
Komşumuzla paylaşmayınca
İçimizi ısıtmadığı günlerden geldik!.
Çiçekler yas tutmasın
Alın teri yanmasın
Gelinler karalar bağlamasın diye
Dönmedik yolumuzdan
Eğilmeden, bükülmeden, sapmadan geldik.
Büyümeden yaşlanan
Ve yaşlanmadan büyüyen çocuklar gibiydik.
Çocukluğumuzu bıraktığımız günler
Hayat romanının önsözünde kaldı biliyorum.
Ama ben hâlâ hayata bir çocuğun sorgulayan gözleriyle bakıyorum.
Ve sormuştuk birbirimize hatırlıyorum.
Biz bu dünyaya niçin geldik?
Bir intihar kurşunu korkaklığında
Bırakmak lazım bu kalleş hayatı.
Başına buyruk cesaretlerin vakarında
Onurla yürümek lazım ışığa
Hicran dolu merhabadan
Safa dolu elvedaya...
Çaresiz tükenişinden zamanın
Solup giden ve çirkinleşen mekânın
Pudralı maskesini söküp atmak lazım.
Ve anladık ki
Biz bu dünyaya
Aşk ile yaşamaya
Aşk ile ölmeye geldik!.